Filmekimi’nde izleyenleri büyülemiş olan ‘Tanrının Unuttuğu Yer / Godland’in Danimarka ve İzlanda dilinde özgün adları (‘Vanskabte Land’ / ‘Volaða Land’) ‘berbat ya da yaşanmaz topraklar’ anlamına geliyor. 75. Cannes film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan Hlynur Pálmason imzalı yapım, 19. yüzyıl sonlarında Danimarka’nın kolonisi olan İzlanda’nın ücra bir köyüne kilise inşa etmek üzere misyoner olarak bölgeye giden genç din adamının çetin deneyimi üzerinden, doğa, inanç, ölüm, ahlak, toksik erkeklik gibi meseleleri tartışmaya açıyor.
Lüteryen kilisesinin idealist rahibi Lucas (Elliott Crosset Hove) romantik düşlerle ayak bastığı Kuzey İzlanda kıyısında ummadığı denli zorlu yaşam şartlarında zorlanırken, Danca konuşmaktan imtina eden İzlandalı yerel rehber Ragnar (Ingvar Eggert Sigurðsson) ile derin bir iletişimsizlik sorunu yaşıyor. Bir noktada Tanrı’ya yakaran Lucas ‘devam etmeye gücü kalmadığını’ haykıracak raddeye geliyor. Kafile meşakkatli yolculuğun ardından 30 küsur kişilik dağ köyüne ulaştığında, Danimarkalı Carl (Jacob Hauberg Lohmann) ve iki sevecen kızının evinde misafir edilen Lucas ideallerini gerçekleştirme konusunda derin bir hesaplaşma içine giriyor. Lucas kendisine düşman gibi davranan Ragnar ile mücadelesinde toksik erkekliğin tuzaklarından sıyrılmayı becerebilecek midir.
İKSV festivalleri sayesinde tanıma şansına eriştiğimiz Pálmason sevdiğimiz bir yönetmen. 16 mm çektiği 2017 yapımı ilk uzun metrajı ‘Kış Kardeşleri / Vinterbrødre’ buz gibi bir hava, zorlu çalışma koşulları ve sürekli tekrar eden alışkanlıklar üzerine aşksız bir hikâyedir. Karla ve kireçle kaplı bembeyaz madenci kasabasında prefabrik evlerde oturup madende çalışan iki erkek kardeşin sevme ve sevilme ihtiyacı yalnızca iki kardeşin arasını açmakla kalmayacak, karlı kaplı yerleşim bölgesinin dinamiklerini alt üst edecektir. Prömiyerini yine Cannes’da yapmış ve İzlanda’nın Oscar adayı olmuş 2019 yapımı ikinci filmi ‘Beyaz, Bembeyaz Bir Gün / Hvitur, Hvitur Dagur’ adalar ülkesinin yine ücra bir kasabasında geçen keder, yas, delilik, koşulsuz sevgi ve yine toksik erkeklik üzerine sert kabuğunun altında hüzünlü bir öykü anlatır. Yönetmen ‘Tanrının Unuttuğu Yer’de uluslararası başarı kazanmış bu iki filmin başrol oyuncularını bir araya getirmiş ve vahşi doğa koşullarında zorlanan bireylerin ahlaki ikilem sorununu tartışmaya açıyor. İzlanda’da doğmuş, Danimarka’da eğitim görmüş ve aile kurmuş sinemacı, parçası olduğu iki komşu ülkenin çelişen dünyasını ustalıkla irdelediği filminin ‘İzlanda’ya bir aşk ve nefret mektubu olduğundan’ söz ediyor bir söyleşisinde. Zorlu tabiat şartlarının toksik erkekliği bilediğinin altını çizerken, ikinci bölümde devreye giren kadın karakterlerin bu yaşanması zor topraklara sunduğu inceliği vurguluyor. ‘Beyaz, Bembeyaz Bir Gün’de parlayan -aynı zamanda yönetmenin gerçek hayattaki kızı olan- ödüllü yetenek Ída Mekkín Hlynsdóttir canlandırdığı sanatçı ruhlu doğa aşığı Ída karakteriyle Pálmason’un ideal karakteri olarak bir kez daha öne çıkıyor.
İzlandalı yönetmen Danimarkalı genç rahibin fotoğraf makinesi ile yöre ve yabanıl halkı kayda almasına paralel olarak yaklaşık 2,5 saat uzunluğundaki filmini 35 mm klasik akademi ölçüsünde çekmiş. Seyirciden emek isteyen ve her karenin bir fotoğraf güzelliğindeki yapıtını iki yıla yayılan ve sabır isteyen çekimlerinde vahşi ve güzel doğada mevsimlerin ve zamanın geçişini ustaca kurgulamış. İnanç, ruhanilik, erkeklik, ahlâki ikilem ve kolonyalizm üzerine tartışan, Maria von Hausswolff’in büyüleyici görselliği ve Tayvanlı Alex Zhang Huntai’in hipnotik müziğiyle gönüllere yerleşen yılın en iyi yapımlarından biri ‘Tanrının Unuttuğu Yer’. Werner Herzog’un 1972 yapımı klasiği ‘Aguirre, der Zorn Gottes’ ile yakın akrabalığı bulunan filmi mümkünse beyazperdede izlemeye çalışın.
(13 Temmuz 2023)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com