Tüm zamanların en iyi öykü anlatıcılarından biri olan Spielberg, ilkinin yaratıcı olduğu “Kamçılı Adam” Indiana Jones için gene çizgi roman tadında bir prodüksiyonun yapımcılığını üstlenmiş.
Yeni (belki de Harrison Ford için son) Indiana Jones, iki dünya savaşı görmüş, oğlunu Vietnam’a göndermek istemese de engelleyememiş ve ölümünün acısını yaşamış. Nazi subayların, savaş sonrasında ABD’deki çalışmalarıyla Ay’a gidişi görmüş…
Film, insanlık tarihi boyunca bilimin savaşlara hizmet ettiğini, bunun acısını da tüm dünyada herkesin çok çektiğini gözler önüne seriyor… Bu arada, barış isteyenlerin, barış için çaba harcayanların savaşları engelleyemediğini (devletlerin inanılmaz mücadelesini) bir kez daha görüyoruz, insani olmasına karşın. Paraya esir olmuş yakın arkadaşı, Dr. Shaw’ın kızı ile çatıştığını izliyoruz.
Düşbaz birinin hayali kahramanı
Spielberg, 1981 yapımı Kutsal Hazine Avcıları’ndan bu yana şimdiye kadar beyazperdeye aktarılmış en sevilen karakterlerden biri olduğuna hiç şüphe bulunmayan, Amerikan Film Enstitüsü’nün “tüm zamanların en iyi ikinci film kahramanı” olarak seçtiği Indiana Jones’i yine yalnız bırakmayıp James Mangold’a teslim etmiş. Senaryosu Jez Butterworth ve John – Henry Butterworth ile David Koepp ve Mangold tarafından George Lucas ve Philip Kaufman’ın yarattığı karakterlere dayanılarak yazılmış. Filmin müziklerini 1981 yapımı Kutsal Hazine Avcıları’nın da müziğini yapan John Williams bestelemiş.
Indiana Jones’tan, onun bir bakıma vurdumduymaz, kaygılı ama tasasız tavrından, şu geçen 40 yılı aşkın sürede etkilenmeyen var mıdır acaba? Hepimiz bir şekilde onu sevdik, benimsedik… bu kez, teknolojinin de desteğiyle geçmişi de takip ediyoruz. Gerçi teknolojiden yararlanılsa da yaşlanan Ford’un eski hareketliliğinin kalmadığı, durgunluğu üzücü, ama 154 dakikalık film, -arada kesintiler olsa da- soluksuz izleniyor, merak ve heyecan dorukta hep.
Film New York’ta, emekliliğe adım atan Indy’yi bulan vaftiz kızı, Helena Shaw (Phoebe Waller – Bridge), zamandaki çatlakları bulma gücüne sahip olduğu iddia edilen meşhur Arşimet Kadranı’nı aramak için yaptığı sürpriz ziyaretle işler değişir. Yıllar geçse de aradan, Nazi’ler kendilerini gizleyerek, uzay çalışmalarının başına geçmiş ve Jürgen Voller, (Mads Mikkelsen) başarı da elde etmiştir ve tabii, o da Kadranın peşindedir.
Tamam işte, öykünün temeli çatıldı bile…
Arşimet’in kadranı, zamanda yolculuk yapmaya fırsat yaratan bir alet. Arşimet, önemini ve özelliğini bildiği için, kadranı iki parçaya bölmüş ve saklamış. İki parçayı birleştirip de kurduğunuzda zamanda yolculuk bile yapabiliyorsunuz. Indiana Jones ile Helena Shaw ve tabii, peşindeki Nazi’ler birlikte bizi de geçmişe taşıyor. Arşimet’in o ünlü mancınıklarının da kullanıldığı savaşa katılıyorlar. Bir küçük ayrıntıyı da belirteyim: Helena’nın bakmakla zorunlu olduğu Teddy (Ethan Isidora) el hünerlerini (!) de kullanarak onları yalnız bırakmıyor.
Dünyanın en iyi öykü anlatanlarından birinin yapımcılığını üstlendiği, dünyanın en iyi çizgi kahramanı denli benimsenen Kamçılı Adam’ı izlememek olmaz. Önceki maceralarının damaklarda (belleklerde) kalan tadıyla -ki, filmde geçmişi de görüyoruz- o güzel süreci bir kez daha anımsıyoruz.
Filmin sonunda da bir sürpriz var: Şapka. Sizi bilmem ama benim görüşüm, Indy’nin vaftiz kızı, Kamçılı Adam’ın yerine geçeceği… Öyle ya, kapitalizm gölgesinden yararlanmadığı ağacı keser.
30 Haziran’da gösterimde…
(26 Haziran 2023)
Korkut Akın
korkutakin@gmail.com