Günümüzün en önemli sorunu göçler. Sadece insanlar değil, neredeyse bütün canlılar göçüyor. Küresel ısıtmanın getirdiği iklim değişikliği, ekonomik koşulların zorlaması, savaşlar ve tabii kültürel değişim talebi temel etkenler olarak giderek artan göçlerin nedenleri arasında.
İnsan neden anavatanını bırakır? “Doğduğu yer değil, doyduğu yerdir vatan” diye kendimizi avuttuğumuz bu geniş göç coğrafyasında küçük bir azınlık, o da belki, mutlu olabiliyor.
Sinemanın dahi yönetmeni James Cameron, işte bu önemli ve asla göz ardı edilemez sorunu seriyor gözlerimizin önüne… Müthiş bir teknoloji, olağanüstü güzel görüntüler, neredeyse kusursuz bir uygulama (ve tabii, görüntünün, müziğin, montajın da aynı oranda kusursuz olduğunu belirtmek gerekir) ile Avatar’ı büyük bir heyecan ile izlettiriyor, soluksuz…
Ama arkadaş, bunu insan izleyecek! (Cem Yılmaz’ın epey eskise de dillerden düşmeyen reklâmdaki büyük yapılmış çakma cips için “doktor, bunu insan yiyecek” demesi gibi, salondan “artık bitse de çıksak” beklentisi yükseliyordu. Salon çıkışında gözlerden okunan oydu.
Mutluluk haram!
Avatar’ın ilk filmini anımsıyorsunuzdur; hoş kimse unutamadığı için bu kadar bekledi “Avatar: Suyun Yolu”nu. Jake Scully ve Neytiri (Zoe Saldaña), üç biyolojik çocukları Neteyam, Tuk ve Lo’ak ile birlikte Nav’is olarak Pandora’da yaşıyorlar. Felç olup da kurtulduklarını düşündükleri Albay Miles Quaritch, bir Na’vi/insan avatarı biçiminde hayata geri döner ve Pandora’nın kontrolünü ele geçirmek için Na’vilere karşı savaş açar. Doğal olarak Jake ve ailesi, Metkayina klanının sığınır.
Sonrasını filmden izleyeceksiniz. Olağanüstü görüntülerin verdiği mesaj, yukarıda da değindim (filmde iki kez yinelenerek vurgulanıyor): Göçmenlik. Yeni bir mekân, yeni bir toplum, yeni bir çevre, yeni bir yaşam biçimi… Uyum sağlamak pek kolay değil. Sabırsız gençler arasındaki çekişme çatışmaya ramak kala kesiliyor. Merak ve heyecanın doruğundayken. Acaba ne olacak?
Burası sizin de eviniz…
Bu birkaç günü saymazsanız (çocuk, hâtta bebek istismarı ve İBB Belediye Başkanı İmamoğlu hakkında verilen hüküm nedeniyle gündem değişti) büyük küçük herkesin dilinde göçmenler ya da mülteciler vardı. Suriyeli veya Afgan kaçak göçmenler üzerine herkes bir şey diyordu… Kimi kovmaktan kimi ise ucuz işgücü olduğu için kalmasından yanaydı. Zaman zaman küçük çaplı kalkışmalar da yaşanmadı değil…
İşte Avatar: Suyun Yolu tam da bunu anlatıyor. Tabii ki, kendi diliyle, kendi yaklaşımıyla… Müthiş bir teknikle, denizin içinde, suyun altında, gökyüzünde, sadece öldürmek için gelen düşman (!) ile sadece yaşamaktan başka bir beklentileri olmayanların (!) savaşını izliyoruz. Yönetmenin sualtı flora ve faunasının gerekliliğinin, korunması gerektiğinin altını çizdiği çevreci yaklaşımını unutmamalı…
Avatar: Suyun Yolu, duygusal, fantastik, aksiyon, Yönetmen ve Senaryo: James Cameron, Oyuncular: Sam Worthington, Zoe Saldana, Sigourney Weaver, Stephan Lang, Kate Winslet… 16 Aralık 2022 tarihinden başlayarak gösterimde…
(15 Aralık 2022)
Korkut Akın
korkutakin@gmail.com