Fransız sinemasının çalışkan yönetmeni François Ozon, bu yıl Berlinale’nin açılış filmi olarak dünya prömiyerini yapan ‘Peter von Kant’ ile ustası Rainer Werner Fassbinder’e saygı duruşunda bulunuyor. 37 yaşında aramızdan ayrıldığında ardında bıraktığı 40 küsur film, 2 mini dizi, televizyon için çektiği 14 bölümlük başyapıtı ‘Berlin Alexanderplatz’ ve 20 küsur tiyatro eseri ile sinema tarihinin en hızlı üretmiş efsanesi olan Alman sinemacının kendi oyunundan beyazperdeye aktardığı 1972 yapımı ‘Petra Von Kant’ın Acı Gözyaşları / Die bitteren Tränen der Petra von Kant’ onun kendi hayatından izler taşır. Buradan yola çıkmış olan Ozon, moda dünyasının ikonlarından Petra’yı sinemanın yükselen yönetmeni Peter olarak değiştirmiş, Petra’nın gencecik Karin ile yaşadığı eşcinsel aşkın yerini Peter’ın Arap göçmeni Amir Ben Salem’e derin tutkusu almış. Köln’deki apartman dairesinde kendisine hem asistanlık hem uşaklık görevi yapan bir nevi kölesi konumundaki Karl ile yaşayan Peter von Kant, yaşlanmakta olmasına karşın cazibesini korumuş bir zamanların ünlü film yıldızı eski gözdesi Sidonie aracılığı ile tanışıyor 23 yaşındaki yakışıklı Amir ile. Onu bir yıldız yaparak birlikte dünyayı fethedeceklerdir. Lakin Peter’ın delice tutkusu Amir’i sahiplenme arzusu ile baskıcı bir hal almaya başlıyor. Genç delikanlının hayatını özgürce yaşama isteği acı da olsa Peter’ı yeni kararlar almaya itecektir.
Petra’nın deli tutkusunu anlatan oyun/filmin Fassbinder’in gözde oyuncularından Günther Kaufmann ile yaşadığı fırtınalı aşk ilişkisinden yola çıktığı biliniyor. Ozon filminin ana karakterini popüler bir yönetmene dönüştürdükten sonra, Fassbinder’e fizik olarak çok benzeyen bir oyuncu ile efsanevi Alman sinemacının kişisel biyografik denemesini inşa etmeye koyulmuş. Ozon’un yeniden yorumladığı yapıt ilişkilerde iktidar dinamikleri, sahiplenme, faşizan baskı kurma eğilimi, teslimiyet ve boyunduruk altına alma dürtüsü ana temaları üzerine yoğun bir tartışma açarken Fassbinder ve sinemasına dair bir dolu referans yoluyla belki de son dönemin en çekici sinefil yapımına imza atmış. Sadece giyimi kuşamı ile değil, cüssesi ve fiziksel özellikleriyle Fassbinder’e çok benzeyen Fransız oyuncu Denis Ménochet gerçekten çok başarılı. Hele Cora Vaucaire’in yorumladığı ‘Comme Au Théâtre’ eşlikli hüzünlü dans sahnesi unutulacak gibi değil. Yine acı gözyaşlarını yakın plan izlediğimiz final sahnesinde öylesine başarılı ki. Yıllardır filmlerde görmediğimiz cazibesini ve yıldız aurasını korumuş Isabelle Adjani’nin Sidonie’si Ozon’un sinemaseverlere bir diğer armağanı. Özgün filmin hiç konuşmayan ve sadece itaat eden Marlene’sinin yerini almış olan Karl’da Stefan Crepon, Amir’de genç yetenek Khalil Ben Gharbia hayranlıkla izleniyor.
Ozon, Alman sinemacının dönemin gözde oyuncularından Romy Schneider’e hayranlığı, hatta üzerinde çalışmakta olduğu ünlü başyapıtı ‘Maria Braun’un Evliliği / Die Ehe der Maria Braun’da oynaması için onunla irtibata geçme arzusuna dair ayrıntıyı atlamamış, ‘Petra von Kant’ın gönül çelen Karin’inin ardından Maria Braun rolünü kaparak ’70’li yıllara damgasını vuracak olan çalışma arkadaşı ve yakın dostu Hanna Schygulla’ya Peter’ın annesi rolünü vermiş, son jeneriğin ardından yönetmen ve fetiş oyuncusunun siyah-beyaz fotoğrafıyla Alman sinemasının altın dönemine saygısını eksik etmemiş. Fassbinder’in klasik ‘Petra’sı duvarında çıplak ve giyinik erkeklerin resmedildiği Poussin’in ‘Midas ve Bacchus’ tablosunun devasa kopyası bulunan, bir yatak, pelüş halı ve az parça eşyanın olduğu tek bir odada geçerken, Ozon kamerasını dışarı çıkmadan evin içinde gezdiriyor. Pencereden avlu bahçeye bakan kamera vasıtası ile Köln’ün değişen mevsimleri, sonbaharın sarı yaprakları, kara kışın kar beyazı evde yaşanan sevince ve hüzne eşlik ediyor. Fassbinder’in gençlik yıllarından pek sevdiğini bildiğimiz Scott Walker şarkısı ‘In My Room (Odamda)’yı Ozon da kullanmadan edememiş. Jean Genet uyarlaması vasiyet filmi ‘Querelle’in Jeanne Moreau’nun yorumuyla belleğimize kazınmış kült şarkısı ‘Herkes Öldürür Sevdiğini’ filmin açılış bölümünde Adjani’nin sesinden Almanca olarak yankılanıyor. Finalde yepyeni bir düzenlemesi yer alan ezginin Oscar Wilde’ın şiirinden alınan sözleri ise şöyle diyor:
Oysa herkes öldürür sevdiğini
Kulak verin bu dediklerime,
Kimi bir bakışıyla yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözlerle,
Korkaklar öpücük ile öldürür,
Yürekliler kılıç darbeleriyle
Kimi gençken öldürür sevdiğini
Kimi yaşlı iken
Şehvetli ellerle boğar kimi
Kimi altından ellerle
Merhametli kişi bıçak kullanır
Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.
Kimi yeterince sevmez
Kimi fazla sever
Kimi satar, kimi de satın alır
Kimi gözyaşı döker öldürürken,
Kimi kılı kıpırdamadan
Çünkü herkes öldürür sevdiğini
Ama herkes öldürdü diye ölmez
(19 Eylül 2022)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com