Saf İlkelliğin Has Sineması

Dünya sinemalarıyla birlikte bizde de gösterime giren ‘Kuzeyli / The Northman’ kaynağını Nors ya da İskandinavya mitolojisinden alıyor. Anlatıya göre, babası ‘savaş kuzgunu’ lâkaplı kral Aurvadil gözleri önünde amcası tarafından öldürüldüğünde henüz 10 yaşında olan prens Amleth, bir yolunu bulup izini kaybettiriyor. Rus steplerinde yetişen ve güçlenen genç savaşçının hayattaki tek arzusu ülkesi İzlanda’ya geri dönerek babasının intikamını almak ve annesini evlendiği amcasının elinden kurtarmaktır. Bu ‘Hamlet’in hikâyesi değil miydi dediğinizi duyar gibiyim. Yanılmadınız, Shakespeare’in ölümsüz tragedyası da aynı metinden yola çıkmıştır. Ancak genç Amleth’in hikâyesinde 16. yüzyıl Elizabeth döneminin melankolisine yer yoktur. Onun Hamlet misali ‘olmak ya da olmamak’ benzeri varoluşa dair bir derdi de yoktur. Ayı gibi dayanıklıdır, kurt kadar güvenilmezdir. Dişleriyle hasmının boğazını parçalayacak kadar güçlüdür. Günümüzden 1000 küsur yıl öncesinin Viking aleminde tereddütsüz hedefine doğru yol alırken kana bulanmış bir şiddetin izini sürecektir.

Yönetmen Robert Eggers’i bizde İKSV festivallerinde gösterilen küçük bütçeli filmleriyle tanıdık ve çok sevdik. Kariyerinin hemen başında iki filmi ile sinema dünyasında alkış toplayan Amerikalı yazar/yönetmenin 17. yüzyıl başlarında New England’da geçen 2015 yapımı ilk uzun metrajı ‘Cadı / The Witch’ özenli tarihsel folklorik unsurlarıyla dikkat çeker. Willem Defoe ile Robert Pattinson’ı ustalıkla yönettiği 2019 yapımı siyah-beyaz ‘Deniz Feneri / The Lighthouse’ bir küçücük kayalıkta varoluş sorunları yaşayan deliliğin eşiğindeki iki fener bekçisinin klostrofobik öyküsüdür. Eggers’in geniş bütçeli bir stüdyo filminde çalışacağını ilk duyduğumda şaşırdığımı hatırlıyorum. Öyle ya onun gibi auteur kumaşına sahip bir sanatçı Hollywood’un acımasız düzeni ile başa çıkabilecek midir. 38 yaşındaki sinemacı Covid kısıtlamaları da devreye girince zorlu kış şartlarında çekimlerin kendisini çok zorladığını ama deneyimli ekibi ve Alexander Skarsgård, Anya Taylor-Joy, Nicole Kidman, Ethan Hawke, Claes Bang ve Willem Defoe gibi mükemmel oyuncuları ile bu yorucu süreci tamamladığını belirtiyor.

Kişisel olarak korktuğumun gerçekleşmediğini ve sonuçtan gayet memnun olduğumu ifade etmeliyim. Eggers çağdaş aksiyon filmlerinin doğrultusunda bir öykü anlatırken, türün alternatifi olma özellikleri taşıyan çizgi dışı bir deneyimin altından başarıyla kalkmış. Bu da genç sinemacının kılı kırk yaran Kubrickyen mükemmeliyetçiliğinden kaynaklanıyor. Yönetmen senaryoyu Sjón olarak bilinen İzlandalı şair ve roman yazarı Sigurjón Birgir Sigurðsson ile ortaklaşa yazmış. Büyük bütçeli bir stüdyo yapımı olduğu için film İngilizce dilinde çekilmiş. Bu süreçte İngiliz edebiyatının manzum halk destanı ‘Beowolf’dan yararlanma yoluna gidilmiş. Ancak ayin ve tören sahnelerinde ve şarkılarda özgün dil kullanılmış. İskandinavyalı dilbilim uzmanları, tarihçiler ve arkeologlarla titiz bir ön çalışma yürütülmüş. Viking köyü en ince ayrıntısına kadar inşa edilmiş, döneme ait kostümler el yapımı olarak hazırlanmış.

Film yönetmenin bir önceki çalışması ‘Deniz Feneri’nin sisli puslu deniz görüntüsü ile açılıyor. Eggers’in değişmez görüntü yönetmeni Jarin Blaschke kuzeyin tekinsiz gri ruhunu, ayin ve ritüellerin gizemli karanlığını nefis kadrajlara dönüştürmüş. Gerçekliğe yakınlık ve hikâyeye odaklanma hususunda obsesyona varan titizliği ile bilinen Eggers’in önceki filmlerinde olduğu gibi çekimlerde tek kamera kullanılmış. Çağdaş aksiyon ve serüven filmlerinin vazgeçilmezi olan CGI teknolojisine makul ölçüde yer verilmiş. Ulu ağaca asılmış ölmüş ataların bedenlerinin sarktığı öngörü sahnesinde, kanatlı bakire Valkyrie’nin kutsal Valhalla’ya uçuşunda ya da yanan göldeki yarı çıplak düello bölümünde özel efektler göz kamaştırıyor. Robin Carolan ile Sebastian Gainsborough imzalı müzik çalışması filmin mükemmel görselliğini şahlandırıyor.

Eggers baş karakterini Marvel karakterlerinden farklı olarak bir kahraman olarak konumlandırmıyor. İlkel pagan dönemde Slav köylerini yağmalayarak hayatta kalmış, intikamının peşine düşmüştür Amleth. Tanrıların onun için çizmiş olduğu kaderin izini sürer. Genç sinemacı şiddeti yüceltmeme konusunda da son derece temkinli. Kana bulanmış vahşeti çağın gerçeği olarak sunuyor. Erkek egemen hikâyesini kadınların zekâsı ile dengeliyor. Demirden bir kalp taşıyan yüzü gülmez Amleth’in annesinden sonra bağlanacağı kişidir Slav kızı Olga. ‘Senin gücün onların bileğini büker, ben ise onların akıllarını alırım’ diyor ormanın kızı. Küçücük bir rolle izleyiciye sürpriz yapan efsanevi Björk’ün canlandırdığı kör kahin Amleth’in geleceğini okuyor.

Kuzey’in kasvet ve kıyametini yüksek sanata dönüştüren, saf ilkelliği has sinemayla buluşturan yılın en önemli sinema deneyimlerinden biri ‘Kuzeyli’. Kubrick’in mirasçısı Robert Eggers’in henüz mükemmel bulmadığı sinemasının gelecek ürünlerini merakla bekliyoruz.

(21 Nisan 2022)

Ferhan Baran

[email protected]