Guatemala’nın Acının Maskesiyle Dolaşan Gerçek Kadınları

ANNELERİMİZ X X X ½
(Nuestras Madres) / Yönetim ve senaryo: Cesare Diaz / Görüntü: Virginie Surdej / Müzik: Remi Boubal / Oyuncular: Armando Espitia, Emma Dib / Guatemala – Belçika – Fransa yapımı.

Bu yıl Belçika’nın Oscar’a yolladığı film olan Annelerimiz, aslında tümüyle Latin Amerika ülkesi Guatemala’da çekilmiş, o ülkeye özgü sorunları deşen ve İspanyolca konuşan bir film. Bu açıdan, keşke asıl ülkesini temsil etseydi dememek mümkün değil.

Ama bu elbette bizim açımızdan filmin ilginçliğini zedelemiyor.

Film 2018 yılının Guatamala’sında açılıyor. Yıllar sürmüş bir iç savaşın gizlediği gerçekler aranıyor; olup bitenin hesabı soruluyor.

Bunların başında sayısız ölüm ve kayıp olayları var. Bir yandan askeri rejimin, öte yandan kendisine gerilla diyen, sözümona özgürlük ve demokrasi için savaşmış, ama sonuç olarak ayni ölçüde cana kıyıcı bir örgütün kitle halinde öldürdüğü insanlar. Özellikle de erkekler.

Ve bunlar yeri bile belli olmayan toplu mezarlara gömüldüğü için, aileleri onlar gereken saygıyı gösterememiş. Bu yüzden devlet özel kurumlar oluşturmuş: özellikle dulların gelip eşlerinin veya oğullarının mezarlarını aradığı…

Bunlardan Forensic Foundation adlı örgütte çalışan genç Ernesto, son derece yardımsever, dürüst ve iyi yürekli biri. Özel mülkiyete sığınarak arazilerini kazıya açmayan taş yüreklere karşı çıkarken, öte yandan da kendi babasını arıyor. Savaşta kaybolup gitmiş bir ‘guerrillero’.

Buna inatla karşı duran yaşlı anasının öfkesini çekme pahasına… Ki onun da ancak finalde anlaşılan bir gerekçesi vardır.

Birkaç profesyonel oyuncu dışında hemen tümüyle gerçek insanların rol aldığı filmde, özellikle o bitmemiş matemin dulları dikkat çekiyor: birer maskeye dönüşmüş, acının sahici birer görüntüsünü veren suratlarıyla…

Ve böylece film kadın – erkek kahramanlarıyla bir belgesele dönüşüyor. Ne büyük acılar çekmiş, zavallı Guatemala… Ama dünyada hangi ülke bu tür dramlar yaşamamış, benzeri acılardan uzak kalmış ki!…

Onca uzaklardan gelen bu filmin Belçika’nın Oscar adayı olması kadar, bizim yüreklerimizi de dağlaması bundan değil mi? Bizim annelerimiz de az mı çektiler? ‘Cumartesi Anneleri’ hangi ülkede var? Üstelik hâlâ itilip kakılarak?

Böylece bu ayrıksı (istisnai) film birkaç farklı kültürü biraraya getiriyor. Ve sayısız ülkenin yaşadığı dramlara değişik bir açıdan ışık tutuyor. Tüm o sıradan, ama belki benzer şeyler yaşadıkları için bunları yüzleri, bakışları ve jestleriyle ifade etmeyi başaran çoğu kadın kişileri kadar, iki baş roldeki profesyonel oyuncudan da yararlanıyor: Ernesto’yu oynayan Armando Espitia ve annesini oynayan Emma Dib.

Bu acılarla yüklü, politik soslu ve belgesel tadındaki film, tüm bu açılardan görülmeyi hak ediyor.

(05 Şubat 2020)

Atilla Dorsay

İFSAK 40. Ulusal Kısa Film ve Belgesel Yarışması’nda Ön Elemeyi Geçen Filmler Belli Oldu

1978 yılından bu yana düzenlenen İFSAK Ulusal Kısa Film ve Belgesel Yarışması 40 yıldır ara vermeden düzenleniyor. 60 yılı geride bırakan İFSAK, 40 yıldır düzenlediği kısa film yarışmaları ve bu yıl 26.sı gerçekleştirilecek Kısa Film Festivali ile fotoğrafın yanı sıra kısa filmin de gelişmesinde önemli bir boşluğu dolduruyor. Bu yıl yapılan rekor katılımla 462 film değerlendirilmeye alındı. Ön elemeyi gerçekleştiren jüri üyeleri Berna Kuleli, Murat Çetinkaya ve Sadık İncesu’nun yaptığı 4. ön eleme sonucunda 15 adet kurmaca film, 15 adet belgesel film, 10 adet canlandırma filmi ve 4 adet deneysel film olmak üzere toplam 44 adet film belirlendi.

Vikingler: Büyük Macera

Eric Cazes’in yönettiği animasyon film Vikingler: Büyük Macera (Vikings), 21 Şubat 2020’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla BG Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Sevilen çizgi dizi serisinin yaratıcıları tarafından beyazperdede ilk kez izleyeceğimiz çizgi film, aile sevgisi, dostluk ve cesaret temalarıyla dikkat çekiyor. 1980’li yıllarda Türkiye’de ilk kez yayınlanan ve çok sevilen çizgi filmler listesinin başında yer alan Vikingler o günden bugüne bir çok kuşağın beğenisini kazanmaya devam ediyor. Viki ve dostları Ylvi, Squirrel, Leif şef Halvar ve ekibiyle birlikte Viki’nin annesi Ylva’yı kurtarmak için yepyeni bir maceraya yelken açacaklar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman

Yeni Baştan

Nicolas Bedos’un yönettiği ve Daniel Auteuil, Guillaume Canet, Doria Tillier ile Fanny Ardant’ın oynadığı Yeni Baştan (La Belle Epoque), 14 Şubat 2020’de Başka Sinema dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Keşke zamanda geriye dönebilsek ve ilk aşkımızla yeniden birlikte olabilsek. Filmin altmışlı yaşlarını geçen baş karakteri Victor, işte böyle bir fırsatı ele geçiriyor. Özel bir firmanın desteğiyle hayatının en anlamlı dönemine, 40 yıl öncesine, hayatının aşkıyla tanıştığı özel ve güzel günlere geri dönüyor. Profesyonel bir oyuncu, makyaj, tarihçi ve set ekibinin de yardımıyla. Eğlenceli, düşündürücü ve duygu dolu güzel bir film.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Humraz: Cin Tarikatı

Tayfun Can Demirtaş’ın yönettiği ve Bahar Günal, Muhittin Gündeşli, Enver Kurucan ile Atakan Teke’nin oynadığı Humraz: Cin Tarikatı, 07 Şubat 2020’de Sun Global Medya dağıtımıyla Şehr-i Sinema tarafından vizyona çıkarıldı.
Tuğba, anne ve babasını faili meçhul bir şekilde kaybeden genç bir kadındır. Arkeoloji bölümünde yüksek lisans yapan Tuğba, araştırma yaptığı sırada Derinsuyluk Köyü çevresinde Humraz adında eski bir tarikatın izine rastlar. Bu konuyu araştırmaya karar veren Tuğba, ağabeyi Selim ve danışman hocasının da yol göstermesi ile bölgeye doğru yola koyulur. Tuğba, burada kan dondurucu acı gerçeklerle yüzleşir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Eltilerin Savaşı, 31 Ocak’ta Vizyonda, Tatlı ve Eğlenceli Elti Rekabeti Başlıyor

Gupse Özay, Merve Dizdar, Ferit Aktuğ ve Uraz Kaygılaroğlu’nun başrolde oynadığı, senaryosunu Gupse Özay’ın yazdığı yönetmenliğini Onur Bilgetay üstlendiği Eltilerin Savaşı filmi 31 Ocak Cuma günü vizyona girecek. İki elti arasındaki tatlı ve eğlenceli rekabetin, dillere plesenk olacak replikler ve şarkılarla beyazperdeye yansıdığı film, sosyal medyanın günlük hayata kattığı renkleri de kahkaha dolu bir senaryoyla izleyiciye aktarıyor.

Bu Rolle Çok Konuşulacak: Bambaşka Tuba

Yılın merakla beklenen filmi Masallardan Geriye Kalan’da Özgür Çevik ve İlayda Akdoğan ile başrolü paylaşan Tuba Ünsal, canlandırdığı karakter ile çok ses getirecek. Tuba Ünsal, yönetmenliğini Uğur Yağcıoğlu’nun üstlendiği filmde, “Non-Binary” olarak bilinen ve kendisini cinsel kimliği üzerinden tanımlamayan biri olarak seyirci karşısına çıkacak. Makyajsız hali, koyu renk kısa saçları ve giyim tarzıyla dikkat çeken Ünsal, adından söz ettirecek.

  • Basın Bülteni
  • Teaser’ı izlemek için tıklayınız: 1 / 2 / 3
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Tenere

Yönetmenliğini Hasan Söylemez’in üstlendiği belgesel film Tenere, 17 Kasım 2021’de Başka Sinema dağıtımıyla vizyona çıkarılıyor. Film, Nijer’in Agadez şehrinden yola çıkarak Libya ve Avrupa’ya ulaşmak için çölü geçmeye çalışan Afrikalı insanların gerçek hikâyesini anlatıyor. Tenere, bu yolculuğun yapıldığı Sahra Çölü’nde bir bölgenin adı. Tuareg dilinde “Çöllerin Çölü” anlamına geliyor. Film, Beşir ve yol arkadaşlarının bir kamyonda günlerce süren  yolculuğuna tanıklık ediyor. Yolculuk öncesi hazırlıklarını, aileleriyle ilişkilerini, çetin doğa şartlarıyla ve karşılaştıkları sorunlarla nasıl mücadele ettiklerini ve yaşadıkları çeşitli duygusal değişimlere odaklanıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Tenere yazısına devam et

Arılara Şarkı Söyleyen Kadın

Makedonya’nın kıraç bir dağ köyünde yaşıyor Hatice Muratova. Gaz lambasının aydınlattığı derme çatma tek göz evlerinde yaşlı ve yatalak annesiyle birlikte. Atadan kalma arıcılıkla uğraşıyor. Dağ yamacına, duvar oyuklarına, ağaç gövdelerine konuşlanmış arı kolonileri ile haşır neşir. Doğa ile, arılar ile ortak dost yaşantısını sürdürüyor yıllardır. Kovanlara çıplak elle yaklaşıyor, bal peteklerini sevgiyle kucaklıyor, arılara türkü söylüyor. Elde edilen ürünü arı dostlarıyla kardeşçe paylaşıyor.

55 yaşında hiç evlenmemiş Hatice. Babası taliplerini geri çevirmiş, komşuları birer birer Türkiye’ye göç ettiğinde hasta annesini yalnız bırakamamış. Ancak bu yalnız ve sakin hayattan mutludur o. Üsküp’ün merkezine iner arada, bölgenin en güzel balını satmak için. Gözü toktur. Ürünün piyasası ne ise razı olur, pazar esnafına gönülden indirim yapar. Hatice’nin düzeni 8 çocuklu bir Türk ailesinin köydeki evlerine dönmesiyle değişir. Etrafındaki çocuk kalabalığından keyif almıyor da değildir. Büyükbaş hayvanlarıyla köye yerleşen aile arıcılık yaparak gelirlerini arttırmak ister. Lakin bu iş gönül ve sabır işidir. Aile reisinin kısa yoldan arıların tüm ürününü pazarlama hırsı, Hatice’nin ahenkli düzenini ve doğal ekolojik dengeyi tehdit etmeye başlayacaktır.

‘Bal Ülkesi / Honeyland’ geçtiğimiz yıl Sundance Bağımsız Filmler Festivali’nde prömiyerini yapmış, Dünya Sineması Büyük Jüri Ödülü’nü kazanmış ve ünü yıl boyunca yayılmış mucizevi filmlerden. Tamara Kotevska ve Ljubomir Stefanov filmin çifte yönetmenleri. İkisi de sinema okuluna gitmemişler. Stefanov bir çevreci, tasarımcı ve fotoğrafçı. Birleşmiş Milletler’in doğal hayatı koruma ve muhafaza etme projelerinde görev almış. İsviçreli bir kuruluştan arıcılık üzerine bir belgesel hazırlama teklifi geldiğinde Hatice ile karşılaşmışlar. Ve tam üç yıl süren heyecan verici süreç başlamış. İlk yıl çok zor koşullarda Hatice’nin arı yetiştirme metotları üzerine yoğunlaşan ekip, onun yaşantısını paylaştığında, ana karakterin dramatik öyküsünü filme dahil etmeye karar vermiş. Hatice’nin ve annesinin doğal oyunları çevrenin doğallığıyla bütünleşmiş. Yabancı bir sinema yazarının deyişiyle ‘mum ışığı ve gaz lambası altında bir 18. yüzyıl Hollanda resmi’ mükemmelliğine ulaşmış. Hatice’nin annesine olan düşkünlüğü ve şefkatini, bir sade arının kraliçe arı’ya olan bağlılığı olarak yorumlamış Makedonyalı sinemacılar. Onun küçük zevklerini, sahip olamadığı çocuğa özlemini ve kendisinin de bir parçası olduğu doğal hayata sevgi ve saygısını içtenlikle filme almışlar. Bir belgeselin ötesine geçen benzersiz bir sinema deneyimi ‘Bal Ülkesi’. Sinemalarımızdaki gösterimi halen devam ediyor.

(04 Şubat 2020)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Güller Ülkesi: Damascena Filminin Galası Yapıldı

Güller Ülkesi: Damascena filmi 31 Ocak’ta vizyona giriyor. Bulgaristan’da yaşanan gerçek bir hikâyeyi konu alan filmin Türkiye galası yapıldı. Todor Anastasov ve Alexander Smolyanov’un yönettiği film Bulgar devletinin son 40 yılı ve siyasi gelişmeleri ele alıyor ve gül üretiminin 400 yıllık geçmişini de gözler önüne seriyor. Gül yağı üreticisi Teco’nun hayatına odaklanan film, mübadele döneminde Türklere yapılan zulmü de Bulgarların gözünden sinemaya taşıyor.

Gavroche ‘Gaffar’, Colette ‘Kader’ Olmuş

‘Sefiller / Les Misérables’ Paris’in ihmal edilmiş göçmen banliyösü Montfermeil’den görüntülerle açılıyor. 2018 yılının 15 Temmuz’udur. Trenlere doluşan çocuklar, Fransa’nın Dünya Kupası’nı kazanmasının sevincini paylaşmak için şehir merkezine akın eder. Üç renkli Fransız bayrağını sarınmışdır çoğu. Ancak, eşitlik / özgürlük / kardeşlik ilkeleri onlar için ne kadar uygulanmaktadır. Yaşadıkları ülke bu göçmen yığınları bağrına basmış mıdır.

Afrika kökenli Fransız sinemacı Ladj Ly, Cannes Film Festivali’nden jüri ödüllü ilk uzun metrajında bunları sorguluyor. Arc de Triomphe önünde toplanmış yüzlerce genç insanın zafer kutlamalarını izlediğimiz açılış sekansını takiben, uzun ve sıcak bir yaz günü boyunca Paris varoşlarındaki Montfermeil’in yaşantısına tanıklık ediyoruz. Bu yolculukta, bölgenin ‘Suçla Mücadele Timi’nin üç kişilik ekibi bizlerle birliktedir. Taşradan yeni gelmiş, sessiz ve naif Stéphane Ruiz’in, ekibin deneyimli üyeleri ‘Beyaz Domuz’ lakaplı Chris ve Afrika kökenli Gwada ile birlikte ilk devriye günüdür.

Uyuşturucu ve seks ticaretinin belli çeteler tarafından yürütüldüğü yoksul bölgede, mahalli idareciler, polis ve çetelerin kirli işbirliği sürüp gitmektedir. Victor Hugo’nun ünlü romanı ‘Sefiller’i kaleme aldığı yerdir burası. Aradan geçen 180 yıla rağmen kent yoksulluğu ve insan sefaleti sürüp gitmektedir aynı topraklarda. Yoksul Fransızların yerini Afrikalı göçmenler ve yeni mülteciler yer almıştır. Chris’in deyişiyle Gavroche ‘Gaffar’, Colette ‘Kader’ olmuştur.

Olağan akışında süren gün, afacan İsa’nın sirkten aslan yavrusunu çalmasıyla gerginleşir. Sirk sahibi çingeneler yavru bulunmazsa mahalleyi yerle bir etme tehdidinde bulunur. Gerilimli tutuklama esnasında, devriye ekibinden Gwada’nın yakından ateşlenen plastik mermiyle küçük İsa’nın yüzünü hedef almasıyla olaylar kontrolden çıkacak ve final sonu açık bir direnişe doğru yol alacaktır.

Aynı mahallede yetişmiş olan Ladj Ly, el kamerasıyla çocukluğundan beri bölgenin tanıklığını yapmış. Filmin ana karakterlerinden ‘drone’ ustası küçük Buzz, bir bakıma onu temsil ediyor. Yönetmen bu müthiş birikimiyle, bölgenin detaylı bir fotoğrafını çekmiş. Afrikalı Müslüman, ve salgın hastalıkların müsebbibi olarak görülen yeni göçmen bireylerin yaşantısına ustaca sızmış. Bölgenin ihmal edilmişliğini bir tokat gibi yüzümüze çarparken, patlamaya hazır bomba gibi birikmiş öfkenin resmini çizmiş. Belgesel özellikleri çok güçlü, ancak bir belgesele artı olarak, gerilimin adım adım tırmandığı, beklenmedik ölçüde başarılı bir ilk filme imza atmış Mali kökenli sinemacı.

Filmin gücü, yaşananları bir sistem meselesi olarak sunmasından kaynaklanıyor. Rayından çıkmış Chris ve vurdumduymaz yardımcısı Gwada’nın yanında, insani değerlerini ve vicdanını yitirmemiş Stéphane’ın duyarlılığı olayların tırmanmasını engelleyemiyor. Bu yozlaşmış düzen değişmeden, hiçbir şey düzelmeyecek diyor Ladj Ly. 2005 yılında aynı bölgede yaşanan büyük isyanın tanığı olmuş kendisi. Olan biteni kamerasına kaydetmiş. Gerilimin doruğa tırmandığı ve çarpıcı final sekansında bir apartmanın merdivenlerinde yaşanan çatışmanın benzerine bizzat tanıklık etmiş. Öfkeli gençlerle kendini ve arkadaşlarını korumaya çalışan Stéphane’ı karşı karşıya getirirken, Hollywood usulü kahraman iyi polis kolaylığına kaçmıyor. Bu düzen değişmeden hiçbir şeyin düzelemeyeceğini ısrarla vurguluyor. ‘Sefiller’in evrenselliği yüreğimizi dağlıyor. Afrika kökenli Gwada’nın tepesi attığında, plastik mermi atan silahıyla küçük İsa’yı yakın mesafeden hedeflediği an Berkin Elvan geliyor aklıma. İçim bir kez daha yanıyor, kahroluyorum.

(03 Şubat 2020)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

100 Yılın Muhafızları: İstanbul Muhafızları

Çağrı Cem Bayraklı’nın yönettiği ve Muhammed Ammar Gündüz, Selin Kıdıl, Sevinç Sırma ile Sebahat Demirhas’ın seslendirdiği animasyon film 100 Yılın Muhafızları: İstanbul Muhafızları, 29 Ekim 2021′de CJ ENM dağıtımıyla Medyavizyon Film –  Neher Prodüksiyon tarafından vizyona çıkarıldı.
Gürgen ile Azmi zaman makinesi ile 1920 senesine ışınlanırlar. Ana amaçları Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan toplantısını engellemek ve tarihin akışını değiştirmektir. Böylece ortada bir İstanbul şehri olmayacak ve dolayısıyle İstanbul Muhafızları’na da gerek kalmayacaktır. Bunun üzerine İstanbul Muhafızları da 1920 senesine ışınlanarak İstanbul’u kurtarırlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

100 Yılın Muhafızları: İstanbul Muhafızları yazısına devam et

Wiz Khalifa, Ty Dolla Sign, Lil Yachty ve Sueco The Child, Speed Me Up İçin Güçlerini Birleştiriyor

Paramount Pictures’tan Kirpi Sonic filmi vizyona girmeden önce hip hop süper starları Wiz Khalifa, Ty Dolla Sign, Lil Yachty ve Sueco the Child, Speed Me Up adlı yeni bir single için bir araya geldiler. Süper star yapımcı ikili Take A Daytrip tarafından yapılan tema şarkısı, heyecanlı bir video ile birlikte geliyor. Grup, iş birliği için şarkı sözlerini hip hop ilhamlı 80’lerin nostaljik bir yapımında kullanmış.

  • Basın Bülteni
  • Klibi izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Annelerimiz

Cesar Diaz’ın yönettiği ve Armando Espitia, Emma Dib, Aurelia Caal ile Victor Moreira’nın oynadığı Annelerimiz (Nuestras Madres – Our Mothers), 07 Şubat 2020’de Başka Sinema dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Annelerimiz, Orta Amerika ülkesi Guatemala’da 200.000’den fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan ve günümüzde bile çok iyi bilinmeyen iç savaşın acılarını ve karanlıkta kalan alanlarını sinemaya aktarıyor. Askeri cunta sırasında militan olan babasının kayboluşundan esinlenen yönetmen, 2018’de cuntacıların yargılanmasıyla başlayan filminde kendi aile geçmişini araştıran bir antropoloğun hikâyesini anlatıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb
  • Atilla Dorsay Yazıyor

Aidiyet Aynı Anda 4 Şehirde

Burak Çevik’in vizyona girmeyen son filmi Aidiyet, 31 Ocak Cuma akşamı 4 farklı şehirde aynı anda gösterilecek. Boğaziçi Film Festivali’nde En İyi Film ve En İyi Senaryo ödüllerini kazanan film, kaçıranlar için İstanbul’da dört ayrı salonda gösterilirken, Antalya, Bursa ve Samsun’da ilk kez seyirciyle buluşacak. 31 Ocak Cuma akşamı saat 21:30’da başlayacak gösterimde ayrıca, sanat yönetmeni ve prodüksiyon tasarımcısı Dilşad Aladağ’ın hazırladığı ve filmin tasarım dünyasını aralayan Aidiyet’i Yaratırken adlı video da ilk kez gösterilecek.