Arılara Şarkı Söyleyen Kadın

Makedonya’nın kıraç bir dağ köyünde yaşıyor Hatice Muratova. Gaz lambasının aydınlattığı derme çatma tek göz evlerinde yaşlı ve yatalak annesiyle birlikte. Atadan kalma arıcılıkla uğraşıyor. Dağ yamacına, duvar oyuklarına, ağaç gövdelerine konuşlanmış arı kolonileri ile haşır neşir. Doğa ile, arılar ile ortak dost yaşantısını sürdürüyor yıllardır. Kovanlara çıplak elle yaklaşıyor, bal peteklerini sevgiyle kucaklıyor, arılara türkü söylüyor. Elde edilen ürünü arı dostlarıyla kardeşçe paylaşıyor.

55 yaşında hiç evlenmemiş Hatice. Babası taliplerini geri çevirmiş, komşuları birer birer Türkiye’ye göç ettiğinde hasta annesini yalnız bırakamamış. Ancak bu yalnız ve sakin hayattan mutludur o. Üsküp’ün merkezine iner arada, bölgenin en güzel balını satmak için. Gözü toktur. Ürünün piyasası ne ise razı olur, pazar esnafına gönülden indirim yapar. Hatice’nin düzeni 8 çocuklu bir Türk ailesinin köydeki evlerine dönmesiyle değişir. Etrafındaki çocuk kalabalığından keyif almıyor da değildir. Büyükbaş hayvanlarıyla köye yerleşen aile arıcılık yaparak gelirlerini arttırmak ister. Lakin bu iş gönül ve sabır işidir. Aile reisinin kısa yoldan arıların tüm ürününü pazarlama hırsı, Hatice’nin ahenkli düzenini ve doğal ekolojik dengeyi tehdit etmeye başlayacaktır.

‘Bal Ülkesi / Honeyland’ geçtiğimiz yıl Sundance Bağımsız Filmler Festivali’nde prömiyerini yapmış, Dünya Sineması Büyük Jüri Ödülü’nü kazanmış ve ünü yıl boyunca yayılmış mucizevi filmlerden. Tamara Kotevska ve Ljubomir Stefanov filmin çifte yönetmenleri. İkisi de sinema okuluna gitmemişler. Stefanov bir çevreci, tasarımcı ve fotoğrafçı. Birleşmiş Milletler’in doğal hayatı koruma ve muhafaza etme projelerinde görev almış. İsviçreli bir kuruluştan arıcılık üzerine bir belgesel hazırlama teklifi geldiğinde Hatice ile karşılaşmışlar. Ve tam üç yıl süren heyecan verici süreç başlamış. İlk yıl çok zor koşullarda Hatice’nin arı yetiştirme metotları üzerine yoğunlaşan ekip, onun yaşantısını paylaştığında, ana karakterin dramatik öyküsünü filme dahil etmeye karar vermiş. Hatice’nin ve annesinin doğal oyunları çevrenin doğallığıyla bütünleşmiş. Yabancı bir sinema yazarının deyişiyle ‘mum ışığı ve gaz lambası altında bir 18. yüzyıl Hollanda resmi’ mükemmelliğine ulaşmış. Hatice’nin annesine olan düşkünlüğü ve şefkatini, bir sade arının kraliçe arı’ya olan bağlılığı olarak yorumlamış Makedonyalı sinemacılar. Onun küçük zevklerini, sahip olamadığı çocuğa özlemini ve kendisinin de bir parçası olduğu doğal hayata sevgi ve saygısını içtenlikle filme almışlar. Bir belgeselin ötesine geçen benzersiz bir sinema deneyimi ‘Bal Ülkesi’. Sinemalarımızdaki gösterimi halen devam ediyor.

(04 Şubat 2020)

Ferhan Baran

[email protected]