Şilili yönetmen Sebastián Lelio 2013 yapımı ‘Gloria’ ile benzersiz bir kadın portresi armağan etmişti sinema dünyasına. Aynı yıl Berlin Film Şenliği’nden üç ödülle dönmüş film, kadın özgürlüğü ve onun da ötesinde bireysel özgürlüğün manifestosu olarak ışıl ışıl parıldayan bir çalışma, yönetmenin kendi ifadesiyle ‘izleyicinin doğrudan bedeninde hissedeceği’ bir filmdir.
Ülkesinin önde gelen tiyatro oyuncularından Paulina Garcia’nın Berlinale en iyi kadın oyuncu ödüllü performansı sinemaseverlerin belleğinde yer etmiştir. Amerikalı tanınmış oyuncu Julianne Moore, hikayeden ve resmettiği kadın karakterden fazlasıyla etkilenmiş olacak ki, daha aradan sadece 5 yıl geçmişken, Lelio’ya filmin Amerikan yeniden çevirimini teklif etmiş. Genç yönetmen de Hollywood ilişkilerini gözeterek bu teklifi kabul etmiş. Sonucu bu hafta sinemalarda izliyoruz.
‘Gloria Bell’ adını almış olan yeniden çevirim özgün yapımın sahne sahne Amerikan yaşam tarzına uyarlanmış hali. Orta sınıfa mensup, ellisini devirmiş kadına bu defa Moore can veriyor. Onun da yetişkin oğlu yeni doğmuş oğluna annesi uzaklardayken bakmakla meşgul. İsveçli sörfçü sevgilisinden hamile kızı, adamın yanına taşınma hazırlıkları içinde. Eski kocası da genç bir kadınla evlenmiş. Sosyal bir kadın Gloria. Eğlenmeyi, dans etmeyi seven, ilerlemiş yaşına ve yalnızlığına rağmen köşesine çekilmeye hiç niyetli olmayan hayat dolu bir kadın. İkinci bahar özlemi içindeki orta yaşlı denizci ile tanışıyor bir dans kulübünde. Ancak adamın sona ermiş mutsuz evliliğinin gölgesi ve hala baba eline bakan iki yetişin kızın sorumluluğu, çiftin birlikteliğini engelleyecektir.
Kağıt üzerinde iyi çalışan bu hikaye, Amerikan versiyonunda filmin lehine işlemiyor ne yazık ki. Moore bildik hantal rollerinin bir tekrarıyla Garcia’nın yaşam arsızlığını, bitmez tükenmez enerjisini aktaramıyor izleyiciye. Keza, Claudio Bertoni’nin ‘İntihar Düşüncesindeki Genç Kadın Hakkında’ dizelerini özgün filmden farklı olarak İngilizce çevirisiyle dillendiren John Turturro’nun eski denizci, yeni eğlence parkı işletmecisi Arnold’u, Şilili kıdemli aktör Sergio Hernández’in kırılgan Rodolfo yorumunun yanına yaklaşamamış. Dolayısıyla, yetmişler sonunda Umberto Tozzi’nin meşhur ettiği, daha sonra Laura Brannigan’dan İngilizce sözlerle dinlediğimiz filmin ilham şarkısı ‘Gloria’, seksenler kuşağının anılarını tazeleyen coşkulu melodik yapısı ve isyankar sözleriyle bu defa etkileyici değil.
Sözün kısası, ‘Gloria Bell’, köklerinden ve politik altyapısından koparılmış, enerjisi alınmış gereksiz bir yeniden çevirim. Özgün filmi izlemeyenler ve Julianne Moore sevenler filmden belli ölçüde bir tat alabilir belki ama Paulina Garcia’nın yorumunu izlemiş olanlar için kocaman bir can sıkıntısı ‘Gloria Bell’.
(21 Temmuz 2019)
Ferhan Baran