Üç Kadın Üç Hayat

2010 yılından başlayarak 20 yıl süreyle film çekmesi ve yurt dışına çıkması yasaklanmış olan İranlı sinemacı Cafer Panahi, 2011’de ‘Bu Bir Film Değildir’ ve 2013’te ‘Perde’yi kapalı kapılar ardında çektikten sonra dört yıl önce Berlinale’den Altın Ayı ile dönen ‘Taksi Tahran’da bizzat kendisinin kullandığı ticari taksiyle kentin ana caddelerine çıkmıştı. Geçtiğimiz yıl Cannes Film Festivali’nde en iyi senaryo ödülünü aldığı ‘3 Hayat / Se Rokh’da bu kez kendi arabasını sürdüğü yeni bir yol hikâyesiyle karşımızda.

Panahi’nin sinema yapma inadı bir kez daha engel tanımıyor, çağımız video devriminin olanakları sanatçının cesaretiyle birleştiğinde yasakların üstesinden gelmenin zorluğu aşılıyor. İran-Türkiye sınırında, yönetmenin ailesinin yaşadığı Azeri topraklarına yolculuk bu defa. İşte bu ücra köylerden birinde yaşayan Marziye’nin, Telegram üzerinden İranlı sinemacı kanalıyla ülkenin tanınmış kadın oyuncularından Behnaz Caferi’ye gönderdiği görüntülü mesaj zoraki yolculuğu tetikleyen. Oyuncu adayı genç kız Tahran’daki konservatuvara kabul edildiğini, ancak ailesinin buna rızası göstermediğini dile getirirken, ‘can yoldaşımsın’ diye hitap ettiği yıldız oyuncunun aramalarına geri dönmediğinden yakınarak intihar girişiminde bulunuyor yolladığı görüntülerde. Bunun üzerine çalışmakta olduğu dizinin son sahnesini çekemeden apar topar seti terkeden Caferi, Panahi ile birlikte kızın izini sürmeye başlıyor.

Usta yönetmen kendini, ailesini bir sosyal medya olayının tam merkezine yerleştiriyor ve hem sanat dünyasının hem de İran kırsalının huzursuzluğunu keskin gözlemciliğiyle mercek altına yatırıyor. Ücra köylerde trajikomik hallerle karşılaşıyoruz. Tek vasıtanın geçebildiği dağ yollarında korna düzeniyle geçiş hakkı talep eden köylüler, mezarına yatmış ve yılanlar gelmesin diye gece vakti lamba ve mum ışığıyla kabrini ışıklı tutan yaşlı nine, daracık yolu çökerek kapatmış damızlık boğasının başında veteriner bekleyen adam, oğlunun sünnet derisini Tahran’a götürülmesi için köye gelen konuklardan yardım isteyen yaşlı adam benzeri insan manzaralarına tanık oluyoruz. Ancak Panahi bu defa kadın hikâyelerini ön plana çıkarıyor. Kendi varlığını daha geri plana çekerek üç kuşak oyuncu kadının hikâyesi ve İran’da yaşadıklarıyla ilgileniyor. Devrim sonrasında dışlanmış ve hor görülmüş bir dönemin ünlü kadın oyuncusu Şehrazad’ın yüzünü bizlere hiç göstermiyor ama diğer kadınların dayanışmasını uzaktan da olsa aktarıyor.

Bu arada içinde bulunduğu koşulların komiğini çekmekten de geri durmuyor. Hemen başta yer alan yaklaşık 10 dakikalık kesintisiz sekansta, kendisini telefonla arayan ve film çektiği duyulursa ceza alacağından endişelenen annesini teskin ediyor. Köy yerinde gece vakti kendisine yol göstermeye çalışan köylülere ‘Burada başka her yerden daha güvendeyim’ cevabını veriyor.

Ve baştaki ustalıklı plan sekans, Nuri Bilge izleri taşıyan ve ‘Taksi Tahran’da olduğu gibi araba camından sabit planda ilerleyen şiirsel bir finalle noktalanıyor. Tüm engellemelere rağmen zekice kotarılmış mizah yüklü bir yapım, çağımız İran toplumu üzerine bir belge ‘3 Hayat’.

(09 Ocak 2019)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com