2016’nın sürpriz filmlerinden Kore yapımı ‘Busan Treni / Train to Busan’, bu haftadan itibaren ‘Zombi Ekspresi’ adıyla bizde de gösterimine başlıyor. Yaratıcısı Yeon Sang-ho tanınmış bir canlandırma ustası. Kendisine ait Dadashow isimli yapım merkezinde üretmiş olduğu çizgi dışı animasyonlarından tanıyoruz sinemacıyı. Güney Kore toplumundaki çürüme ve şiddeti eksen alan yapıtlarının ilki olan 2011 yapımı ‘Domuzların Kralı’nda, çelimsiz öğrencilerin zorbalığa maruz kaldığı kendi lise yıllarının acımasız düzeninden yola çıkar yönetmen. 2013 yapımı ‘Sahtekar’da toplumu sömüren sahte din adamlarını eleştirir.
Yapımını 2015’te tamamladığı ‘Seul İstasyonu’ o yıllarda Güney Kore’yi kasıp kavurmuş solunum sistemini etkileyen Ortadoğu kökenli virüs salgınından esinlenir. Filme konu olan ölümcül virüs, boynundan ısırılmış yaşlı bir evsizin başkentin merkez istasyonunda zombiye dönüşmesinin ardından hızla yayılmaya başlar. Tek bir gece boyunca yaşanan dehşete tanık oluruz daha sonra. Fahişeliğe zorlanan evinden kaçmış genç kız, kızı pazarlamaya çalışanlar ve istasyonun evsizleri bu karanlık dramın baş kişileridir. Finalde tüm karakterlerin zombiye dönüştüğü çürümüş, merhametsiz bir dünya çizer sinemacı. Ekonomik eşitsizlik ve yolsuzluğun tavan yaptığı ülkesinde evsiz zombilerin saldırısını, toplumsal patlamanın metaforu olarak kullanır.
Yönetmenin animasyonlar sonrasında canlı karakterlerle çektiği ‘Zombi Ekspresi’, ‘Seul İstasyonu’nun devam filmi olma özelliğini taşıyor. Cannes Film Festivali’nde Geceyarısı Seansı’nda dünya prömiyerini yapan, ardından gösterime girdiği ülkesinde gişe rekorları kıran film, korku ve dehşetin pençesindeki bir tren dolusu yolcunun hikâyesini anlatıyor. İşkolik fon yöneticisi Seak-woo (Gong Yoo) ile ayrı yaşadığı annesini görmeye giden küçük kızının da aralarında bulunduğu hızlı trendeki yolcular, önüne geçilemeyen bir virüs salgını tüm Kore’yi sarmışken, başkent Seul’den ülkenin güneyine, zombilerin henüz ulaşamadığı düşünülen Busan’a varmaya çalışıyor.
Yeon Sang-ho dehşetengiz zombi kıyametini, ülkesindeki sınıf çatışmasını körükleyen ekonomik dengesizliğe isyanın metaforu olarak kullanmayı sürdürüyor. Vagonlar toplumun yukardaki ve aşağıdakileri arasındaki ateşten sınırlar olarak çiziliyor. Klostrofobik tren kompartmanlarında sıkışan yolcular arasındaki sınıf kutuplaşmaları ortadan kalkıyor, farklı sınıflardan insanlar ancak dayanışma ve işbirliği ile hayatta kalabileceklerini idrak ediyor. Bir yolcu tarafından toplumun ‘kan emicisi’ olarak suçlanan kibirli fon yöneticisi, ilk kez başkaları için kendi hayatını riske atmaktan çekinmiyor.
Kişisel olarak çok önemsediğim allegorik alt metninin dışında son derece iyi çekilmiş bir aksiyon/gerilim filmi; Koreli sinemacıların B-yapımlarını sanatsal nitelikli çabalara dönüştürmesinin güzel bir örneği; iki saatlik süresi boyunca temposu hiç aksamayan başarılı bir yönetmenlik denemesi ‘Zombi Ekspresi’.
Yang Jin-mo’nun soluk soluğa kurgusu, Jang Young-gyu’nun müzik çalışması ve Choi Tae-young’un ani şoklar yaratmaktan öte gerçek dehşet anlarını ustaca vurgulayan ses efektlerinin katkısıyla merakla izlenen yapım, sadece teknik bir gösteriden ibaret olmayan, kanlı canlı karakterleri ve dışardaki öfke patlaması karşısında onların birbirleriyle olan ilişkileri, uygarlık ve barbarlık arasındaki ince çizgi üzerinde değişimleri doğrultusunda yol alan bir hikâye. Karanlık animasyonlarındaki acımasız figürlerden farklı olarak, bu kez toplumun farklı kesimlerinden insancıl karakterlere ağırlık vermiş, trendeki kötü adamı orta yaşlı şirket CEO’sundan seçmiş yönetmen.
Geniş yığınlara hitap eden üstünyapım koşullarında Koreli sinemacının karamsar ve nihilistik bakış açısı, toplumsal başkaldırıları şiddet yoluyla bastırmaya çalışan polis ve asker eleştirisi biraz yumuşamış belki. Mutlaka izlemenizi önerdiğim önceki çalışmaları ve ‘Seul İstasyonu’nun hikâye zenginliğini arayanlar da olabilir ancak ‘Zombi Ekspresi’ni de son zamanların en başarılı aksiyon/gerilimi olarak ihmal etmemek gerekiyor.
(19 Temmuz 2017)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com