Meçhul Kızlar, Toplumsal Sorumluluklar

Sosyal gerçekçi Avrupa sinemasının önde gelen ustalarından Dardenne kardeşlerin onuncu ve şimdilik sonuncu uzun metrajları ‘Meçhul Kız / La Fille Inconnue’nün ana karakteri genç bir kadın doktor. Hocasının yokluğunda hasta baktığı mütevazi kliniğin kapısı çalınıyor akşamın bir geç vakti. Şiddetli bir kasılma geçirmiş hastalardan birine müdahale konusunda ateşli bir tartışmanın ortasındayken, yanında çalışan stajyer gencin kapıyı açmasına mani oluyor kibirli Jenny. ‘Acilse iki kez çalar, geç saatlere kadar çalışman hatalı teşhis yapmana neden olacaktır’ şeklinde profesyonel tavsiyesini eklemeyi unutmadan. Ertesi sabah polisler gelip muayenehanenin hemen yakınında genç bir kadının ölü bulunduğunu söylediklerinde, kamera kayıtlarından kapıyı çalan kişinin Afrikalı göçmen bir kız olduğunu anlıyoruz. Polisler soruşturmayı yürütmektedir ancak Jenny kapıyı açmadığı için büyük bir vicdan azabı içerisindedir. Bu suçluluk duygusu onu genç kızın kimliğini araştırmaya yöneltecektir.

‘Doktorlar acıları dindiren, hayat veren insanlardır. Sırlarımızı, dertlerimizi, sıkıntılarımızı açtığımız kişilerdir’ diyor Dardenne kardeşler. ‘Bu yüzden toplumsal sorumlulukları diğer mesleklere kıyasla çok daha fazladır’. Jenny astına üstünlük sağlamak için bir anlık kibriyle kendisinden yardım talep eden bir kişinin ölümüne sebep oluşunun pişmanlığı ile iç hesaplaşmaya girişmiştir. Parlak ceketi ve pembe eteğiyle kliniğe sığınmak isteyen henüz 18 yaşında bile olmayan küçücük kız Meuse nehrinin kıyısındaki beton setin üzerinde kafatası kırılmış bir halde ölü yatmaktadır. Üzerinde kimliğine dair hiçbir belge yoktur. Afrikalı kızın kimsesizler mezarlığında toprağa verilmesine razı değildir genç doktor. Onu hayatta tutamamıştır belki ama kimliğini ve ailesini ortaya çıkararak anısını yaşatmaya kararlıdır.

Kariyerleri boyunca orta ve alt sınıfların yaşam mücadelesi üzerine saygın örnekler vermiş olan Belçikalı kardeşlerin ‘tür’ sinemasıyla belki de en çok flört ettikleri çalışmaları ‘Meçhul Kız’. Öyle ya bir cinayet, çözülmesi gereken bir sır, polisler, gangsterler, hatta mütevazi bir araba takip sahnesi bile var bu filmde. Ancak bu bir Dardenne filmidir ve bu gizem yumağı polisiye bir gerilime değil, insani bir iç yolculuğa, bir vicdan ve sorumluluk muhasebesine doğru ilerler. Saul’un, oğlu yerine koyduğu körpe bedenin önce otopsiye daha sonra fırına gitmesine izin vermediği ve onun dinine uygun bir şekilde gömülmesi için verdiği çabayı anımsatır Jenny’nin mücadelesi. Meçhul kızın kimliğini ortaya çıkarmak için uğraş verir yalnızca. Cinayetin kendisiyle ilgilenmez, tek arzusu küçük kıza yeniden hayat verebilmektir. Bu uğurda kentin karanlıklarına dalar. Azınlıklara ve göçmenlere uygulanan eril şiddetle tanışır. Dardenne kardeşler bize Jenny’nin özel hayatı ve ailesi hakkında bilgi vermez. Afrikalı kızın kimliğinin izini sürerken biraz da suçluluk duygusuyla geceleri klinikte kalmaya başladığından ev yaşantısı da öykünün dışına itilmiştir. Böylece yakından tanıyamadığımız genç doktor biz seyirci nezdinde Afrikalı hemcinsi gibi şiddete maruz kalan bir meçhul kıza dönüşmekte gecikmez.

Jean-Pierre ve Luc kardeşler entrika yüklü bir hikâyeyi tür tuzağına düşmeden hayatın içinden gelişmelerle anlatmayı yeğliyor bir kez daha. Alamet-i farikaları el kamerası ve uzun planlar yine değişmez tercihleri (toplam 32 sekanstan oluşuyor film). Müzik kullanmıyorlar yine. Sadık görüntü yönetmenleri Alain Marcoen ustalığını konuşturuyor. İlk dönemlerinden itibaren filmlerinin değişmez parçası olmuş Jeremie Renner ve Olivier Gourmet gibi oyuncular kısa ama etkileyici kompozisyonlarda anlatıya zenginlik katarken, daha önce ‘İlk Güreşte Aşk / Les Combattants’ filminde dikkatimizi çekmiş Fransız sinemasının yükselen genç oyuncusu Adèle Haenel, Jenny performansıyla hafızamızda yer ediyor. Gücünü mütevaziliğinden alıyor ‘Meçhul Kız’. Irkçılık, görmezden gelinen göçmen sorunu, sosyal adaletsizlik ve eril şiddete karşı mücadelede toplumsal sorumluluklarımızı hatırlatıyor hepimize.

(22 Aralık 2016)

Ferhan Baran

[email protected]

Giovanni Scognamillo Belgesel Gösterimi ve Söyleşi

Koruncuklar İçin BAK 2. Liselerarası Kısa Film ve Senaryo Yarışması kapsamında, Ersin ve Annie Pertan’ın hazırladığı Giovanni Scognamillo’nun belgeseli gösteriliyor. Gösterim sonrası Annie Pertan ile söyleşi yapılacak.
Sinema tarihçisi, yazar Giovanni Scognamillo 25 Nisan 1929 tarihinde İstanbul’da doğdu. Elhamra Sineması’nın müdürü olan babası Leone Scognamillo sayesinde sinemayla tanıştı.1948 yılında, sinema yazıları yazmaya başladı. 1948-61 yıllarında başta İtalyan, Fransız, ABD, Norveç basını olmak üzere yabancı dergi ve gazetelerde birçok yazısı çıktı. 1961’de Akşam Gazetesi’nde sinema eleştirileri yazmaya başladı.

Yılın En İyisi Ay Işığı, If İstanbul’u Açıyor

16 Şubat’ta başlayacak 16. If İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin açılış filmi belli oldu. Eleştirmenlerce yılın en iyi filmi olarak gösterilen, Oscar yarışının da en güçlü adaylarından Ay Işığı (Moonlight), Türkiye’de ilk kez If İstanbul’un Açılış Gecesi’nde gösterilecek. Variety’nin 2016’nın en dikkat çeken yönetmenler listesinde işaret ettiği Barry Jenkins’in ustalık eseri sayılan filmi en son aldığı ödüllerle 2017 Oscar ödülleri yarışının en güçlü adaylarından birisi haline geldi.

Blade Runner 2049: Bıçak Sırtı

Denis Villeneuve’un yönettiği ve Ana de Armas, Ryan Gosling, Jared Leto ile Mackenzie Davis’in oynadığı Blade Runner 2049: Bıçak Sırtı (Blade Runner 2049), 06 Ekim 2017′de Warner Bros. dağıtımıyla Warner Bros. tarafından vizyona çıkarıldı.
Rick Deckard’ın 34 yıldır ne yaptığını görmenin vakti geldi. İlk filmin olaylarından otuz yıl sonra, Los Angeles Polis Teşkilatı’nın yeni bir Blade Runner’ı olan Memur K, toplumdan geriye kalanı kaosa sürükleme potansiyeline sahip, uzun zamandır üstü örtülü bir sırrı açığa çıkartır. K’in keşfi onu, Los Angeles Polis Teşkilatı’nın otuz yıldır kayıp olan eski bir Blade Runner’ını bulma görevine iter.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Facebook
  • Fragman: 1 / 2
  • IMDb

Blade Runner 2049: Bıçak Sırtı yazısına devam et

2. Akdeniz Belgesel Film Günleri

Bu sene 16 – 18 Aralık’ta ikinci kez gerçekleşen Akdeniz Belgesel Film Günleri ana temasını yerinden edilme, bellek ve yüzleşme olarak belirledi. Mersin’den Barış akademisyenlerinin, öğrencilerin Akdeniz Belediyesi Kültür Birimi’yle ortaklaşa düzenledikleri etkinlikte Türkiye’den toplumun hafızasında yer tutmuş olaylara dair sekiz film seyirciyle buluşacak. Etkinlik, 16 Aralık akşamı, Ermenilerin yaşadığı trajedinin ağızdan ağıza anlatıldığı acı hikâyeleri konu edinen Ötekiler adlı belgesel filmle açılacak. Akdeniz Belediyesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşecek herkese açık olan açılış gösterimi saat 18:00’de Akdeniz Belediyesi Gösterim Salonu’nda yapılacak.

2. Akdeniz Belgesel Film Günleri yazısına devam et

Orhan Aydın, Rolü İçin Scarface’den Esinlendi

Oldu mu Şimdi?’de mafya babası Ankaralı Vedat’ı canlandıran Orhan Aydın, karakteri için Scarface’den esinlendiğini söyledi. 16 Aralık’ta vizyona girecek olan Oldu mu Şimdi?’nin çok sıcak bir aile komedisi olduğunu belirten Orhan Aydın, Tony Montana karakterinden ilham aldığını söyledi. Orhan Aydın, film için özel olarak hazırlandığını, sinemaseverlerin de filmi çok beğeneceklerine inandığını ve komedisi çok sağlam güzel bir film ortaya çıkardıklarını belirtti.