Pera Film’de Rus Sinemasının Yaşayan Efsanesi: Kira Muratova

Pera Film, 08 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında Rus sinemasının en önemli kadın yönetmenlerinden Kira Muratova’nın filmlerinden oluşan bir programı sunuyor. Sinemanın tüm kalıplarını reddeden Muratova’nın 6 adet filmi gösterilecek. 19 Mart’a dek izlenebilecek film programında sanatçının Kısa Karşılaşmalar, Tutkular, Astenik Sendrom, Akortçu, Üç Hikaye ve Çehov’un Motifleri adlı filmleri yer alıyor. “Rus sinemasının yaşayan efsanesi” Kira Muratova 1934 Moldovya doğumlu.

Pera Film’de Rus Sinemasının Yaşayan Efsanesi: Kira Muratova yazısına devam et

Umut Devam Edecek

5. Dalga (The 5th Wawe)
Yönetmen: J Blakeson
Eser: Rick Yancey
Senaryo: Susannah Grant-Akiva Goldsman-Jeff Pinkner
Müzik: Henry Jackman
Görüntü: Enrique Chediak
Oyuncular: Chleo Grace Moretz (Cassie), Nick Robinson (Ben), Gabriela Lopez (Lizbeth), Bailey Anne Borders (Julia), Maggie Siff (Lisa), Ron Livingston (Oliver), Zachary Arthur (Sam), Liev Schreiber (Albay Vosch), Alex Roe (Evan)
Yapım: Columbia (2016)

J. Blakeson’ın yönettiği “5. Dalga”, uzaylıların yaşattığı mahşeri anlatan bir bilimkurgu felaket filmi. Dünya kaynaklarını bencilce kullanan insanlığı ne kurtaracaktı?

Hollywood, 2016 yapımı sinemaskop “The 5th Wawe-5.Dalga” bilimkurgusuyla felaket sinemasına yeni bakış getiriyor. Doğanın öfkesinden daha çok, dış güçlerin, uzaylıların yaşattığı mahşeri anlatıyor bu film. Hikâye şok eden bir anla başlıyor. Enkaza dönüş bir mekânda bir genç kız Cassie elindeki makineli tüfekle içeride yaralı bir genç adamı görüyor ve aniden ateş ediyor. Genç adam, haça dokunurken ölüyor. Cassie, suçluluk yaşıyor ve bu ana kadar gelen şeyleri anımsıyor geriye dönüşle. Liseli güzel kız Cassie, mutlu ailesiyle Amerikan rüyasının tüm konformizmiyle yaşarken bir şeyler olmaya başlıyor. Bu olanlara kimse bir anlam veremiyor. Okulun partisinde hoşlandığı Ben’le konuşmaya çabalayan Cassie, eve döndüğünde sevimli küçük erkek kardeşi Sam’e şarkı söyledikten sonra hayatı her zamanki gibi geçip giderken felâketin ilki gerçekleşiyor birden. Önce enerji gidiyor. Elektrik ve benzin yok oluyor. Gökyüzünde bir şey de fark ediliyor geçmeden. Tuhaf bir metal yığını kasabanın semasını kuşatmış. Olan her şeyi bu metal yığını mı yapıyordu? Ardından seller, depremler, tsunamiler oluyor. Bu anlar görsel anlamda çarpıcıydı. Sonra kuş gribi insanlığı kırıp geçiriyor. Bu salgında annesi Lisa ölen Cassie, babası Oliver ve Sam’le mültecilerin kamplarına doğru yola çıkıyorlar. Kampta da tuhaflıklar insanlığı bırakmıyor. Okul otobüsleriyle kampa gelen askerler çocukları otobüse bindirip askeri üsse gönderiyorlar. Cassie, Sam’in oyuncak ayısını almaya gittiğinde otobüsler yola çıkmaya başlıyor. Binanın içinde toplanan yetişkinlerin katliamına tanıklık eden Cassie, bu güvensiz dünyada ne yapacaktı şimdi?

Uzaylılar insan gibi…

Filmin başına dönen kamera, sadece Cassie’nin peşinde dolaşmıyor. Askeri üsse götürülen çocuklara da dokunuyor. Uzaylıların beşinci dalgası da başlıyor hemen. Bu dalgada uzaylılar, tıpkı insanlar gibi görünüyorlar. Ya onlar nasıl anlaşılacaktı? Dost gibi görünen biri uzaylı olabilir miydi? Uzaylılar, takılan özel gözlükle fark edilebiliyormuş. Gençlerin ve çocukların enselerine kurşun büyüklüğünde çipe benzer şey takılıyor önce. Sonra da üssün komutanı Albay Vosch‘un gözetiminde gençler ve çocuklar askeri talim görmeye başlıyorlar. Öte taraftan Cassie de Sam’e ulaşmak için ormanda yollara düşüyor. Keskin nişancı tarafından yaralanıyor ve gözünü bir çiftlik evinde açıyor. Evan adında bir genç onun yarasını tedavi etmiş. Elbette bu dünya güvensiz ve kimin ne olduğu da belirsizdi. Küçük güven oyunları ve çatışmasından sonra beraber düşüyorlar yollara. Hatta sevişmeye bile fırsat buluyorlar bu kaosun ortasında.

Komplo teorileri mi?..

Bu filmin içinde dolaşırken merak duygusuna da saygı duyulmalı. Yönetmen ve filmi, mümkün olduğunca hikâyedeki merak duygusunu, öncelikle ikinci yarıyla beraber ayakta tutmaya çabalamışlar. Aslında filmde klasik bir anlatım üslubu var. Yönetmen anlatımını koşut kurgu üzerinde oluşturmuş. Bu anlatım tarzı gerilimin çoğalmasına katkıda bulunmuş. Her zaman böyle olur klasik anlatımlarda. Filmin görselliği yer yer çarpıcıydı. Ama 1970’lerdeki Hollywood felâket filmlerindeki gibi akılları baştan almıyor. Bilgisayar yardımlı görüntüler olmasına rağmen. Ama yine de çarpıcı mekânlar ve fotoğraflar da insanı etkiliyor elbette. Mültecilerin toplandığı kampta geçen anlar ve final bölümü görsel olarak etkileyiciydi. Elbette gençlerin gecenin içinde uzaylı sandıkları insanlarla çarpıştıkları anlar da filme değer katmış. Işık düzenlemeleri seyirciyi atmosferin içine alıyor çoğu anda. FX’te yayımlanan Stephen King’in eserinden uyarlanmış “Under the Dome” (Kubbe Altı) bilimkurgu dizisini keşfetmeseydik “5. Dalga” filminde daha çok heyecan yaşayabilirdik belki. “Under the Dome” dizisinin yapımcılarından birinin büyük yönetmenlerden Steven Spielberg olduğunu da hatırlatalım.

Gri gökyüzü altında geçen bu filmde komplo teorilerinin içine düşmeli miydi? Filmin başında görülen haç kolye güçlü bir simge miydi? Ama bunun dışında başka dini gönderme fark edemedik filmde. Dünya günümüzde küçük bir dünya savaşının içindeydi. Hatta küresel ısınmadan dolayı kuraklık da yaşanıyordu. İnsanlık, güvenli hayat ve gelecek için mülteciydi şimdi. Filmi izlerken, dünyanın kaynaklarını bencilce kullanan ve küresel ısınmayı çoğaltan insanlığı da düşünmeli. Bu dünyayı mahvedecekse insan mahvedecek. “Öteki” denilen uzaylılar değil. Bu filmdeki en güzel şey, umudun ve dayanışmanın hissettirilmesiydi.

İngiliz yönetmen J. Blakeson, 1972’de doğdu. “5. Dalga”, yönetmenin ikinci filmi. 1962 doğumlu Amerikalı yazar Rick Yancey’nin “5. Dalga” bilimkurgu romanı, üçlemenin ilki ve övgüler almış. Bu üçleme ülkemizde Pegasus Yayınları’ndan çıktı 2014-15 arasında.

Bir de filmin tüm genç oyuncularına övgü göndermeli. Bu filmin devamı da çok geçmeden gelecek herhalde. Filmin sonunda fark ediliyor bu, merak edilmesin.

(02 Mart 2016)

Ali Erden

[email protected]

Murat Soydan Kitabını Dostlarıyla Kutladı

Yeşilçam’a adım attığı 1966 yılından beri birçok filmde oynayan Murat Soydan, hayatını ve filmlerini konu alan kitabını dostlarıyla birlikte kutladı; kitabında resimlerini yayınladığı arkadaşları yönetmen Ümit Efekan, gazeteci Tahir Yaman ve restaurantın sahibi İsmet Şen ile birlikte yemek yedi. Yemekten sonra, kitabına koyduğu resmin aynısını bir kez daha çektirdi. Uluslararası Edirne Film Festivali tarafından Murat Soydan’a geçtiğimiz günlerdeYaşam Boyu Onur Ödülü verilmişti.

Murat Soydan Kitabını Dostlarıyla Kutladı yazısına devam et

Babalar Savaşıyor

Sean Anders’in yönettiği ve Will Ferrell, Mark Wahlberg, Linda Cardellini ile Thomas Haden Church’un oynadığı Babalar Savaşıyor (Daddy’s Home), 04 Mart 2016’da UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
Babalar Savaşıyor (Daddy’s Home), karısının iki çocuğuna en iyi üvey baba olmak için çabalayan, ancak çocukların başıboş ve avantacı gerçek babalarının gelmesiyle çıkan zorluklar karşısında çocukların sevgisi için rekabet etmek zorunda kalan iyi huylu bir radyo yöneticisini konu alıyor. Babaların birbiriyle tanışması beklenirken iki zıt kutup birbirinin babalığını alt etmeye kalkışınca durum, komik ve feci sonuçlarıyla tam bir savaşa döner.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Facebook
  • Fragman
  • IMDb

Babalar Savaşıyor yazısına devam et

Kızkaçıran Vizyonun Tozunu Attırmaya Geliyor

Saygın Filmcilik ve Serpil Altın Film’in yapımcılığında Sağ Salim’in yazarı Korhan Uğur’un yönetmenliğinde yepyeni bir yol komedisi geliyor. Kızkaçıran, 15 Nisan’da Mars Dağıtım tarafından seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor. İlk filmi Öldür Beni ile 2008’de seyirci karşısına çıkan yönetmen Korhan Uğur, Sağ Salim filmleriyle dikkatleri bir hayli üzerine çekmişti. Absürd yol komedisi bizi “ölümle takıntısı olan yönetmen”in mizahi dünyasıyla tanıştırmış oldu. Şimdi komedi aynı yoldan devam ediyor. “İki düğün bir cenaze”nin eşlik ettiği filmde, bu kez düğünden gelini kaçıran ama gelinle beraber damadı da arabaya atan Ahmet’in hikâyesi var.

35. İstanbul Film Festivali Altın Lale Jüri Başkanları Belirlendi

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından Akbank’ın desteğiyle 07 – 17 Nisan 2016 tarihleri arasında yapılacak olan 35. İstanbul Film Festivali Altın Lale yarışmalarının jüri başkanları belirlendi. 35. İstanbul Film Festivali Altın Lale Uluslararası Yarışma jüri başkanlığını yönetmen Pablo Trapero, Altın Lale Ulusal Yarışma jüri başkanlığını ise oyuncu Müjde Ar üstlenecek. Ar, İstanbul Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okudu. Atıf Yılmaz’ın yönettiği Adı Vasfiye, Asiye Nasıl Kurtulur, Aaahh Belinda ve Başar Sabuncu imzalı Asılacak Kadın, Kupa Kızı gibi filmlerdeki rolleriyle döneme damgasını vurdu.

35. İstanbul Film Festivali Altın Lale Jüri Başkanları Belirlendi yazısına devam et

Yeni Film Fonu 2016 Birinci Dönem Başvuruları Başladı

Kendimizle, birbirimizle ve gezegeni paylaştığımız diğer canlılarla barış içinde yaşayabildiğimiz bir dünyanın hayaliyle 2015 yılında yola çıkan Yeni Film Fonu, soru soran ve değişime yol açan, eşitlik, özgürlük, barış ve dayanışma için üretilen belgesel filmleri desteklemeye devam ediyor. Anadolu Kültür ve If İstanbul Bağımsız Filmler Festivali ortaklığıyla kurulan Yeni Film Fonu’nun ana destekçisi Açık Toplum Vakfı, destekçileri Atlas Post Production ve A.B.D. İstanbul Başkonsolosluğu, bireysel destekçileri ise Mehmet Betil ve Ahmet Betil. Fonun 2016 jürisi ise Berke Baş, Melek Ulagay, Yeşim Ustaoğlu, Yıldırım Türker ve Zeynep Dadak’tan oluşuyor.

Yeni Film Fonu 2016 Birinci Dönem Başvuruları Başladı yazısına devam et

İftarlık Gazoz Filminin Gençlerle Olan Söyleşisinde Açıklandı: Mahkeme Cibar Kemal ile İlgili Talebi Red Etti

Vizyona girdiği günden itibaren ilgiyle takip edilen İftarlık Gazoz sıcak hikâyesine tüm Türkiye’yi dahil etmeyi sürdürüyor. Filmin yönetmeni Yüksel Aksu ve oyuncular, dün de önce Kadir Has Üniversitesi öğrencileriyle, ardından da İstiklal Caddesi’nde Ekşi Sözlük yazarlarıyla bir araya geldi. Cibali Kampüsü’nde gerçekleşen ilk söyleşiye Yüksel Aksu, Elif Dağdeviren ve Cem Yılmaz’la birlikte başrolü paylaşan Berat Efe Parlar ile Ümmü Putgül katıldı.

İftarlık Gazoz Filminin Gençlerle Olan Söyleşisinde Açıklandı: Mahkeme Cibar Kemal ile İlgili Talebi Red Etti yazısına devam et

Ali Kundilli, Kara Kız’la Hem Güldürecek Hem Oynatacak

Ali Kundilli eğlenceye vizyondan önce start verdi. Sosyal medyada keşfedilen ve yarattığı karakterle, ilk filmi Ali Kundilli’de 500 bin kişiyi sinema salonlarına çeken Cem Gelinoğlu, yeni filmi öncesinde sürpriz bir kliple izleyiciyle buluşuyor. Yeni film Ali Kundilli 2’de babalık heyecanı yaşayan, dost canlısı, namuslu, mert delikanlı Ali Kundilli bu filmde de bir başka güzel Erzurum türküsü olan “Kara Kız” ile sinemaseverlerin karşısına çıkacak.

Bu Bir Peri Masalı Değil

15 m2 civarı genişlikte karanlık bir oda içinde tanışıyoruz Jack ve annesiyle. Bir tavan penceresinden ışık alan mekân dar alanda farklı işlevler için kullanılıyor. Yatak, banyo, mutfak, oyun alanı hepsi aynı odanın içerisinde. Ayarı bozuk bir televizyonda çizgi film oynuyor. Amerikan kırsalında yoksul bir anne oğulun yaşam kavgası diye düşünüyoruz ilk anlarda. Öyle ya beşinci yaşına basmış Jack’in doğum günü pastasına mum bile temin edememişlerdir.

Kısa bir süre sonra annenin (Ma diye hitap ediyor ona Jack) küçük oğluna itirafıyla gerçeği öğreniyoruz. 17 yaşındayken Old Nick lâkaplı komşuları tarafından kaçırılan Joy yedi senedir bu bahçe kulübesinde hapistir. Zoraki karılık ettiği adamdan olmadır Jack. Küçük çocuğunu kimselere verememiş, yaşadığı kâbusa onun varlığı sayesinde katlanabilmiştir. Jack’in dünyası Platon’un ünlü mağarasını anımsatan bu küçücük odadan ibarettir. Tavan penceresinden uzaya, televizyon ekranından yansıyan gezegenlere ve cennete uzanır yol.

Jack için güvenli sıcak bir yuvadır oda. Belirsizliğin hüküm sürdüğü dışarısı tehlikelerle doludur. Lakin yaşanan bir peri masalı değildir. Joy’un oğluna gerçeği anlatmasının vakti gelmiştir. Genç kadının kaçış planına göre ölü taklidi yaparak odanın dışına sızan küçük çocuk yeniden doğduğu dışarıdaki dünyaya uyum sağlamaya çalışacaktır.

Dublin’in kaymak tabakasından altın çocuk tabir edilen gencin bir yaz gecesi öfkesine kapılarak hayatını mahvedişini öyküleyen 2013 yılı İstanbul Film Festivali Altın Lale ödüllü ‘Ne Yaptın
Richard? / What Richard Did’
ve kafasında devasa bir maske taşıyan Michael Fassbender’in yorumladığı eksantrik rock grubu liderinin sıradışı hikâyesine soyunduğu 2014 yapımı ‘Frank’ ile tanıyıp sevdiğimiz İrlandalı bağımsız sinemacı Lenny Abrahamson’ın ilk paragraflarda hikâyesini özetlediğimiz son çalışması ‘Room’ bizde ‘Room: Gizli Dünya’ adıyla gösteriliyor.

İrlanda kökenli Kanadalı yazar Emma Donoghue’nin filme kaynaklık eden aynı adlı romanını okur okumaz vurulmuş Dublin doğumlu yönetmenimiz. Bağımsız ve küçük ölçekli filmler çeken bir sinemacı olarak bu çok satan romanın sinema hakları için epeyce uğraşmış. Yazarını ikna etmek için Platon’un ünlü mağara alegorisini de içinde barındıran felsefi alıntılarla yüklü uzun bir mektup kaleme aldığı biliniyor. Sonunda izni koparmış ve filmi kendi çizgisinden sapmadan kotarmış. ‘Room’ küçük boyutlu ancak zengin fantastik referanslar içeren bir çalışma.

Filmin ilk bölümü romanda olduğu gibi küçük odanın içinde geçiyor. Yönetmen, ‘Frank’in müziği ve şarkılarının da bestecisi Stephen Rennicks’in alçak tondan ezgileriyle ilerleyen ilk 45 dakika içinde klostrofobik dar alanda gerilim ve korku unsurunu ustaca işliyor. Yine romanda olduğu gibi ilkinin tamamiyle zıddı olarak dış dünyada devam ediyor hikâye. Jack’in odadan dışarıya çıkması ya da yeni ve çok daha kaotik bir dünyaya doğuşu kuşkusuz ilginç vaadler içeriyor. Abrahamson’ın işte tam bu noktada eline geçen fırsatı çok da iyi değerlendiremediğine şahit oluyoruz. Jack’in büyüme hikâyesi ve yeni bir dünyaya adapte olma serüveni yeterince güçlü değil. Özgün metinde dış dünyaya adım attıktan sonra ortadan kaybolan anneyi hikâyeye dahil ediyor Abrahamson. Ancak genç kadının uyum ve çevresiyle hesaplaşma sürecinin aktarılışının da çok etkili bir biçimde olduğu söylenemez.

Oysa filmin çok sağlam oyuncuları var. Anne Joy’u yorumlayan ve bu yıl Amerikan ve İngiliz Akademileri’nin gözdesi olarak öne çıkan ve şimdiye kadar Altın Küre ve Bafta dahil olmak üzere yirmiye yakın ödül toplayan Brie Larson 28 Şubat Pazar akşamı beklendiği gibi Oscar ödülüne de uzandı. Daha önce romantik güldürüler ve televizyon filmlerinde rol almış, ‘Short Term 12’de dikkatimizi çekmiş aynı zamanda profesyonel bir şarkıcı olan Larson kariyerinin başlarında ele geçirdiği bu şansı iyi değerlendirir umarız. Ancak filmin asıl keşfi Jack’i canlandıran küçük oyuncu büyük yetenek Jacob Tremblay. Büyük ebeveynleri canlandıran Joan Allen, William H. Macy, Tom McCamus gibi deneyimli oyuncular bu mütevazı filmin diğer önemli kozlarından.

(01 Mart 2016)

Ferhan Baran

[email protected]

Senarist Filmi, Turkcell Hayal Ortağım Projesi İşbirliğiyle Vizyonda

Türkiye’nin ilk gizem filmi Senarist görme engellilere özel geliştirilen Turkcell Hayal Ortağım “Cepten Sesli Betimleme” teknolojisi ile sinema salonlarında sinemaseverlerle buluşuyor. Orkun Eser’in yönetmenliğinde çekilen filmin başrollerinde M. Asım Tuncay Aynur, Mustafa Uzunyılmaz, Murat Parasayar, Ebru Sarıtaş, Dilara Büyükbayraktar, Halis Bayraktaroğlu gibi isimler yer alıyor. Görme engellilerin hiçbir ayrıntıyı kaçırmadan sinemada izledikleri filmden daha fazla keyif almalarını sağlamak amacıyla geliştirilen ve dünyada ilk defa bir mobil uygulama üzerinden sunulan “Cepten Sesli Betimleme” teknolojisi sayesinde görme engelliler de sinemada film keyfi yaşayabiliyor.

  • Basın Bülteni
  • Klibi izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Türkiye’nin İlk Gizem Filmi Senarist, Dolby Atmos Farkıyla 26 Şubat’ta Sinemalarda

Senarist filmi Dolby Atmos farkıyla gösterime giriyor. Dolby Atmos sistemi son teknoloji ve kaliteye sahip processor ve hoparlörlerden oluşuyor. Alışılageldik sistemlerin haricinde tavanda da surroundlar ve subbasslar bulunuyor ve ses izleyeni tamamı ile içine alıyor. Dünyada Star Wars’un son serisinde, Gravity, Batman v Superman filmlerinde kullanılan bu deneyim Türkiye’de çok az sayıda filme özel olarak uygulandı; Senarist de onlardan biri. Orkun Eser’in yönettiği, Türkiye’nin ilk gizem filmi özelliğindeki Senarist’in oyuncu kadrosunda M. Asım Tuncay Aynur, Mustafa Uzunyılmaz, Dilara Büyükbayraktar, Halis Bayraktaroğlu, Murat Parasayar gibi sevilen isimler yer alıyor.

If İstanbul Bağımsız Filmler Festivali Günlüğü: 23 Şubat 2016

Hip-Hop modasının 70’lerden günümüze uzanan tarihçesini kronolojik bir hikâyeyle anlatan Sacha Jenkins belgeseli Cakalı Faça (Fresh Dressed) saat 11:00’de Nişantaşı City’s Cinemaximum Salon 7’de. Adam Curtis’in BBC için çekilmiş ve bugüne dek hiç kullanılmamış arşivinden oluşturulan Acı Göl (Bitter Lake), saat 16:00’da Nişantaşı City’s Cinemaximum Salon 7’de. Gösterime filmin yönetmeni Adam Curtis de katılacak ve soruları cevaplandıracak.

If İstanbul Bağımsız Filmler Festivali Günlüğü: 23 Şubat 2016 yazısına devam et

Deliormanlı Sinema Filminin Fragmanı 1 Haftada 1 Milyon Kişiyi Geçti

Murat Şeker imzalı Deliormanlı sinema filminin fragmanı, bir haftada 1 milyon kişiyi aşan izlenme oranıyla sinemaseverlerin beğenisini topladı. Yönetmen Murat Şeker “Çok emek verdiğimiz filmimizin montaj aşaması devam ederken, fragmana gelen olumlu tepkiler bizi çok sevindirdi. Bir an önce seyirciyle buluşacağımız günün gelmesini heyecanla bekliyoruz.” dedi. Senaryosu Ali Tanrıverdi ve Murat Şeker tarafından yazılan Deliormanlı, 01 Nisan’da gösterimde.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Kolpaçino: 3. Devre

Şafak Sezer’in yönettiği ve Aydemir Akbaş, Erkan Petekkaya, Şafak Sezer ile Ali Çatalbaş’ın oynadığı Kolpaçino: 3. Devre, 11 Mart 2016’da UIP Filmcilik dağıtımıyla Film İstanbul tarafından vizyona çıkarıldı.
Özgür, karısı Cemile’den ayrılmıştır. Tam bu karışık dönemde bir de babası Kudret, vefat eder. Özgür, oturduğu villayı eskiden olduğu gibi filmcilere kiraya vermekte ve oradan gelen para ile geçinmektedir. Sese takıntılı, biraz filozof ama çoğu zaman deliliğin sınırlarında gezen“Başkan” lakaplı mafya babasının adamlarından birinin telefonu Özgür’ün telefonuyla karışır, Başkan’a gitmesi gereken paralar Özgür’e gider ve işler karışır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Kolpaçino: 3. Devre yazısına devam et