Anomalisa
“Bazıları hiç delirmez, ne korkunç bir hayat sürüyorlardır kimbilir” der Bukowski… Hep merak etmişimdir. Psikologlar, yaşam koçları ya da şu hayatı nasıl yaşayacağımıza; nasıl başarılı, mutlu vs. olacağımıza dair sihirli formüller veren yazarların o mükemmel halleri hep biraz acıklı gelmiştir. Bir hastaya tavsiye verirken ya da yüzlerce kişinin önünde yapılan başarılı bir konferansın ardından bir başlarına kaldıklarında ne hissediyorlardır? Hayatları verdikleri o formüllerle örtüşüyor mudur?
Bol Ödüllü ve Övgülü Film Türkiye’de İlk Kez If İstanbul’da…
İşte 15. If İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin açılış filmi –aynı zamanda Türkiye’de ilk kez gösteriliyor- Anomalisa böyle bir kahramanı, “Müşterilerinize Yardımcı Olmanıza Nasıl Yardımcı Olabilirim” kitabıyla ün salmış kitabın yazarı, evli ve bir çocuk babası Michael Stone’un hikâyesini anlatıyor.
Tüm dünyadan eleştirmenlerin övgüsünü kazanan Anomalisa’da Being John Malkovich, Adaptation, Eternal Sunshine of the Spotless Mind gibi pek çok modern klasiğin yazarı Charlie Kaufman ile televizyon tarihinin en sıradışı animasyon dizisi Mary Shelley’s Frankenhole’un yaratıcısı Duke Johnson’ın imzası bulunuyor.
Oldukça titiz bir çalışma ve el emeği ile 3 yıl yılda tamamlanan Anomalisa, prömiyerini yaptığı Venedik’te bir Jüri Özel Ödülü’ne layık görüldü. Ayrıca, Austin Fantastic Fest’te En İyi Yönetmen, San Diego, San Francisco, Indiana gibi pek çok eleştirmenler birliği tarafından da “Yılın Animasyonu” seçildi. Anomalisa’nın adaylıkları arasında en dikkat çekeni ise, Lisa seslendirmesiyle Jennifer Jason Leigh’in Bağımsız Ruh Ödülleri’nde Yardımcı Kadın Oyuncu dalında aday gösterilmesi oldu.
Anomalisa’da “herkesin sesi”ni Tom Noonan seslendirirken, Michael’a David Thewlis, Lisa’ya ise Jennifer Jason Leigh sesleriyle hayat veriyor. Müziklerde ise Carol, Fargo, Being John Malkovich, In Bruges gibi pek çok filmin müziğini yapmış Carter Burwell’ın imzası var.
Baktığım Her Yerde Sen Varsın
Gelelim filmimizin meselesine; Michael, müşteri hizmetleri profesyonelleri için bir kongrede konuşmak için gittiği Cincinnati’de kalacağı Fregoli Otel’de hayatına dair sert bir yüzleşme yaşıyor. Evliliğinde aradığında bulamamış ama iyi maaş alan, lüks bir evde oturan, konforlu otellerde kalıp, pahalı yemek ve içkiler sipariş edebilen kahramanımız tüm bu maddi rahatlığın içinde ruhunu ve kalbini besleyemediği için sürekli bir huzursuzluk içinde. Bu çalkantılı ruh halini yalnızca huzursuzluk ya da tatminsizlikle açıklamak yeterli olmaz. Çünkü kahramanımızın kaldığı otelin adından da tahmin edilebileceği gibi (Fregoli Hotel) Fregoli bir psikolojik rahatsızlığın adı. Halk arasında bilinen ismiyle Binbir Surat Sendromu. Yani kişinin kafasına taktığı kişi her kimse diğer tüm insanları onun farklı suretleri, kılık değiştirmiş hali gibi görüyorlar. Şarkılara, şiirlere bile konu olmuştur çokça bu sendrom. Aslında hepimiz hayatımızın bir döneminde Fregoli Sendromu yaşamıyor muyuz? Kimilerimiz bir şekilde yaralarını sarıyor ve yoluna devam ediyor. Daha kırık ve eksik… Kimileri ise tüm hayatı boyunca geçmişin yıkıntıların arasında bir hayalet gibi dolaşıyor. Filmimizin diğer kahramanı, Michael’in çaresizlikten, kalp ağrısından, acılarından birkaç saatliğine olsa uzaklaşmak için sarıldığı Akron hamurişleri satış temsilcisi Lisa ise bize anı yaşamayı temsil ediyor adeta. Lisa’nın Cyndi Lauper’un klasiği Girls Just Wanna Have Fun’ı söylediği sahne de filmin en tatlı anlarından bir tanesi olarak hafızalara kazınıyor.
Zarif Anlatımlı Bir İnsan Hikâyesi
Yönetmenler Kaufman ve Johnson ikilisi rahatlıkla dram ya romantik-komedi türüne konu olabilecek bu insan hikâyesini zor yoldan stop-motion tekniği ile anlatmayı tercih etmişler. Filmi en ilginç kılan özelliği de bu. Tüm dünyadan sinema yazarlarının ortak görüşü ise filmi insani bulmaları üzerinde yoğunlaşıyor. Süperkahramanların, kaslı erkeklerin ve olağanüstü vücut ölçülerindeki kadınların perdedeki hakimiyeti tüm hızıyla sürerken, kusurları, hataları ve çıplaklıklarıyla iki insanın özünde insanlık hallerini anlattığı için takdiri hak ediyor film. Ancak 90 dakikalık bu animasyonun bir solukta akıp gittiğini söylemek zor. Hatta ilk 60 dakikası fazlaca durağan geçiyor. Ancak son yarım saatinde hikâye öyle güzel toparlanıyor ve dokunaklı bir hale geliyor ki bir anda filmi fazlaca sevmeye başlıyorsunuz. Hatta ben filmi bittikten sonra daha çok sevdim desem yeridir. Düşündürdükleri, zaafları, hataları, pişmanlıkları, delilikleri ve keyifli anlarıyla kendi hayatlarımızdan da bol bol çıkarımlar yapacağımız bir terapi adeta. Meraklıları için Anomalisa’nın festival boyunca 5 gösterimi daha var. http://www.ifistanbul.com/film/anomalisa/16/ Bir tanesinde mutlaka onunla tanışın!
* (Başlık: Mirkelam – Denizin Arka Yüzü – Evlenelim Gel)
(18 Şubat 2016)
Gizem Ertürk