Hoş bir yılsonu sürprizi olarak beşinci uzun metrajı ‘Jauja / Hayal Ülkesi’ ile sinemalarımıza konuk olan Lisandro Alonso’nun karakterleri sürekli yolculuk halindedir. Bu ezeli ve ebedi arayışın temsilcileri uzaklardaki aile bireylerine kavuşmanın hayalini kurarlar. Lakin ‘Jauja’nın yaşlı bilgesinin söylediği gibi ‘aileler zamanla yok olmaya mahkûmdur’. Çöl onları yutacak, kavuşmalar hayal olacaktır. Böylesi daha iyidir belki de. Zira böylesi ilişkiler ve konfor insanın gücünü ve bağımsızlığını engeller niteliktedir.
Arjantinli sinemacının ilk filmi ‘La Libertad / Özgürlük’ ormanda tek başına yaşayan oduncu Misael’in günlük çalışma rutini üzerinden ‘özgürlük’ kavramını sorgular. Uzaktaki annesiyle telefonda konuşan genç adam kavuşma hayaliyle sürdürür uğraşını. ‘Los Muertos / Ölüler’ mahkûmiyet sürecini tamamlamış ellili yaşlardaki Vargas’ın yetişkinliğe adım atmış kızını görmek üzere uzak bir beldeye yolculuğunun hikâyesidir. Keza 2008 yapımı ‘Liverpool’da hayatının büyük bölümünü bir limandan diğerine seyahat etmekle geçirmiş gemici Farrel’in bir fırsatını bulduğunda aile ocağını ziyaret edişini izleriz.
Alonso’nun şimdilik son çalışması ‘Jauja’ adını kadim öğretilerde bereket ve mutluluk diyarı olarak anılan mitolojik beldeden alıyor. Söylence bu dünya cennetini arayanların yolda kayboldukları
üzerinedir. Nitekim 19. yüzyıl sonlarının bereketli toprakları yağmalamaya yönelik sömürge seferberliği döneminde Patagonya
bölgesine konuşlanmış askeri birliğin Danimarkalı yüzbaşısı, kendisi gibi genç bir erle kaçan 15 yaşındaki kızını bulmak üzere tekinsiz topraklara çıktığı yolculukta mistik bir boyuta geçerek kaybolacaktır.
Alonso’nun sinemasında yolculuk uzun, kavuşma hep kısa sürelidir ama hayali hep canlıdır. Bu arayış sürecinde doğa başroldedir. Dağlar, ırmaklar, çöllerin kalıcı, insanoğlunun geçici olduğu özenli kadrajlarında çok az kamera hareketine yer verir yönetmen. Alonso’nun sabit ve durgun doğayı uzun planlarla resmettiği tabloyu andıran göz alıcı kadrajına girer çıkar insanlar. Hayatın yol almasını sağlayan bu bitmez tükenmez arayışın her bir sakin karesi sessiz bir çatışmayı içinde barındırır.
Filmlerinin senaryolarını kendi yazan Alonso bu kez Fabian Casas ile çalışmış. Arjantinli tanınmış şair ve romancı yönetmenin önceki çalışmalarına kıyasla daha yoğun dramatik çatışma ve diyalog içeren tarihsel bir çerçeve çizmiş metninde. 19. yüzyıl sonlarının
saldırgan kapitalizminin izinde el değmemiş toprakların soykırım yoluyla gerçek sahiplerinden koparılması ve Batılı göçmenlerin yerleşimine açıldığı dönemin tipik Western atmosferinde açılıyor film. Ancak ikonografinin yerli yerinde olmasına karşın klasik anlamda bir Western değil hedeflenen. Nitekim film için seçilmiş çerçeve oranı ve uzun planlarıyla daha en başından farklı bir evrende olduğumuzun net işaretlerini veriyor yönetmen.
Önceki çalışmalarında amatör oyunculara yer vermiş olan Alonso ilk kez ana akım sinemanın tanınmış yıldızlarından biriyle Viggo Mortensen ile çalışmış. Danimarkalı oyuncunun gönülden bağlanmışa benzediği bu projeye katkısı oyunculukla sınırlı kalmamış. Mortensen ‘Jauja’nın hem yapımcılarından biri, hem de Alonso’nun filmlerinde nadiren yer verdiği müziklerinin bestecisi. Yüzbaşı Dinesen’in ıssız tepenin üzerinde gece hayallerine daldığında ilk kez duyuluyor Mortensen’in ezgileri. Tamamını dinlemek için son jeneriği beklemeniz gerekiyor. ‘Başka Sinema’ konseptine belki de en yakışan filmlerden biri olan ‘Jauja’yı beyazperdede izleme fırsatını kaçırmayın.
(14 Kasım 2015)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com