‘Her Şeyin Teorisi / The Theory of Everything’ çağımızın cesaret ve mücadele sembolü haline gelmiş ünlü İngiliz fizikçi, evrenbilimci, astronom, teorisyen ve yazar Stephen Hawking’in yaşam öyküsü üzerine etkileyici bir deneme.
Henüz 21 yaşındayken kısaca ALS olarak bilinen ‘motor nöron hastalığı’na yakalanan Hawking doktorların kendisine yalnızca iki yıllık bir ömür biçmelerine rağmen yaşam mücadelesini ve bilimsel araştırmalarını günümüze kadar sürdürmeye devam edecektir.
ALS beyindeki hücreleri yok eden aşamalı bir sinirbilim rahatsızlığı. Motor nöronların zamanla yüzde seksenini yok ederek sinir sistemini felç ediyor. Buna bağlı olarak konuşma, hareket etme, yürüme, nefes alma, yutma faaliyetleri için gereken kas sinyalleri aşama aşama bozuluyor. Kas erimesi sonucunda er ya da geç iradi hareketlerin kontrol yeteneği tamamen kaybolma noktasına geliyor ancak hastalık beynin zihinsel faaliyetlerine dokunmuyor.
Bu eziyetli süreçte yalnız değil Hawking. Hastalığının ortaya çıkışından kısa bir süre önce tanıştığı kız arkadaşı Jane çileli serüvende kendisinden desteğini esirgemiyor. Evleniyorlar, çocukları oluyor ve adım adım gelen büyük yenilgiyi birlikte zafere çevirmenin yolunu araştırıyorlar.
Adını Hawking’in hayatı boyunca izini sürdüğü ‘evrendeki her şeyi açıklayabilecek tek bir birleştirici denklem’den alan filmin öykülediği yaklaşık otuz yıllık süreç boyunca çalışmalarını sürdüren İngiliz bilim adamı 1985 yılından bu yana sesini de yitirmiş olduğundan, tekerlekli sandalyesinde yerleştirilmiş yazıları sese dönüştürebilen bilgisayarı sayesinde çevresindekilerle iletişimini sürdürmekte.
Eşi Jane’in kaleme aldığı ‘Sonsuza Yolculuk: Stephen ile Hayatım / Travelling to Infinity: My Life with Stephen’ adlı kitabın kaynaklık ettiği ve İngiliz yönetmen James Marsh tarafından yönetilen film, klasik biyografiler kulvarını harfi harfiyen takip etmesine rağmen ele aldığı kişilikten kaynaklanan bir cazibesi olduğu kesin. Duygu sömürüsüne iltifat etmeyen bu mütevazı filmi merak edilir kılan en baskın neden ise çizgi dışı bilim adamını canlandıran Eddie Redmayne’in son olarak Oscar ödülüyle de taçlandırılan üstün yorumu.
Sefiller müzikalinin beyazperde versiyonunda ‘Marius’ rolünde izlemiş olduğumuz aktör ikincil rollerin ardından gelen müthiş Hawking yorumuyla sinemaseverler kadar bilim adamını da etkilemiş. Hawking filmi izledikten sonra yönetmen Marsh’a gönderdiği e-posta’da filmi izlerken ekranda kendisini gördüğünü zannettiği anlar olduğundan sözetmiş.
Başlıkta yer alan tümce ise Stephen Hawking’in ‘Zamanın Kısa Tarihi / A Brief History of Time’ adlı kitabının 10 milyon üzerinde satış grafiğine ulaştığı dönemde ABD’de yaptığı konuşmadan. 1963’de sadece iki yıl olarak biçilmiş ömrünü nefes kesici bir mücadeleyle sürdüren Hawking bugün 73 yaşında. Zihni pırıl pırıl. Kuantum teorisinden, kara deliklerden geldiği noktada araştırmalarını sürdürmeye devam ediyor. Dünyamızın geleceği için kehaneti ise hiç parlak değil. 200 yıldan az bir süre içinde dünyadaki yaşamın sonlanacağını ve acilen uzayda yeni yaşam alanlarına açılma gerekliliğini vurgulayan Hawking böylelikle son dönemin ses getiren yapımlarından ‘Yıldızlararası / Interstallar’a da göz kırpmış oluyor.
(01 Mart 2015)
Ferhan Baran