Kadının Adının Olmadığı Topraklarda

Suudi Arabistan’da kadının adı gerçek anlamıyla yok. Küçük Vecide’nin sadece erkeklerin yer aldığı soy ağacına bir saç tokasıyla kendi adını iliştirdiği sahne onun için anlamlı ve yürek yakıcı. Adını başroldeki sevimli kız çocuğundan alan ‘Vecide’nin (İngilizce yazılışıyla ‘Wadjda’) tüm dünyada büyük ilgiyle karşılanma nedeni, krallıktan çıkmış yapımın bir kadın tarafından yönetilmiş olması. Haifaa Al-Mansour’un (başta ‘Geleceğin Sineması’ olarak çevirebileceğimiz ‘CinemAvvenire’ olmak üzere) Venedik Şenliği’nden üç ayrı ödülle dönmüş, geçtiğimiz yıl yirmi civarında ödül ve bir o kadar adaylıkla geniş yankı uyandırmış bu uzun metrajı, ‘Başka Sinema’ programı çerçevesinde bizde de gösterimini sürdürüyor.

2005 yapımı ‘Gölgesiz Kadınlar / Women Without Shadows’ adlı orta metraj belgesel çalışmasıyla kadının Suudi toplumundaki yerini sorgulamaya başlayan Al-Mansour’un Oscar aday adayı da olmuş bu son ürünü, başroldeki yaşam arsızı küçük kızın hikâyesi çerçevesinde Suudi toplumunun gündelik yaşamından kadın manzaraları taşıyor perdeye. Ailesiyle birlikte başkent Riyad’ın banliyösünde kapalı bir dünyada sürdürüyor yaşamını 10 küsur yaşlarındaki Vecide. Yaşam alanının sınırlarını zorluyor sürekli. Mor bağcıklı spor ayakkabılarıyla komşunun oğlu Abdullah ile koşturuyor sokaklarda. Annesinin ‘başına bir felâket getirecek’ dediği popüler aşk şarkılarını dinliyor. Okulda yasak olmasına rağmen futbol kulübü renklerinde bileklikler örüp kız arkadaşlarına satıyor. Sıkı disiplinli müdirenin yönetimindeki okulda rengarenk spor ayakkabılar giymekten eğlenmeye birçok şey yasak aslında. ‘Kuran’ı açık bırakma, içine şeytan tükürür’ ya da ‘sırayı sıklaştırın, şeytana yer kalmasın’ benzeri hurafelerle geçiyor okul günleri. Ev içindeki yaşamı okuldakine kıyasla daha özgürdür, o da bir yere kadar. Abdullah’la yarışabilmek için bir yeşil bisiklete göz koyduğunda önce annesi sonra öğretmeni karşı çıkacaklardır bu isteğine. ‘Bisiklet sürerse çocuğu olmayacaktır’ ya da ‘Bisiklet onurlarını düşünen kızlar için değildir’.

Sidney Üniversitesi yönetmenlik yüksek lisanslı Al-Mansour, küçük kızın mücadelesinin yanı sıra, sistem gereği tamamıyla kapanmış kadınların, erkekler duymasın diye sesleri kısılmış genç kızların yasaklarla yüklü dünyasından kesitler vermeyi deniyor. Vecide’nin yaşıtı kızın yirmi yaşında bir kocaya verilmesi, sorunlu ilk hamileliği nedeniyle kocasına bir erkek evlât veremeyecek olan annesinin üzerine ikinci bir kadın aranması gibi örnekleri gündeme getiriyor. Lakin Vecide’nin sevimli baş kaldırışı bir sistem sorunu olarak işlenmiyor. Ya da Suudi desteğiyle çekilmiş filmde işlenemiyor demek daha doğru belki. Kadın yönetmenin akıcı anlatımı ilgiyle izleniyor ancak bu bireysel karşı çıkış finalde Hollywood’un başı çektiği popüler klişelere savrulmaktan kurtulamıyor. ‘Bir şeyi gerçekten istediğinde kimse seni durduramaz’ minvalinde iyimser bir tonla noktalanan yapım, sistemin izin verdiğinin dışına çıkmıyor. Vecide’nin, annesinin, küçük yaşta evlendirilmiş kızların meseleleri havada kalıyor.

(31 Temmuz 2014)

Ferhan Baran

[email protected]