Bi Küçük Eylül Meselesi İçin Geri Sayım Başladı

Başrollerini Farah Zeynep Abdullah ve Engin Akyürek’in paylaştığı Bi Küçük Eylül Meselesi filminden yeni görüntülerin yer aldığı fragman ve afiş yayınlandı. Bir aşk hikâyesini konu alan film 14 Şubat Sevgililer Günü’nde seyircisiyle buluşacak. Bi Küçük Eylül Meselesi 1 yıla yakın süren çalışmalar sonucunda hayata geçti. Ön hazırlığı 2 ay süren filmin çekimleri 2 haftası İstanbul’da, 6 haftası da Bozcaada’da gerçekleştirildi. Onur Tuna ve Ceren Moray’ın da rol aldığı film, İstanbul’un en popüler semtlerinden birinde yetişmiş Eylül ile Bozcaada’nın huzurlu ve sakin ortamında kendi halinde yaşayan Tekin’in tesadüflerle başlayan sıra dışı birlikteliklerini konu alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • 4 Türk Filmi Berlin Film Festivali’ne Gidiyor

    Şubat ayında yapılacak olan 64. Berlin Film Festivali’nin programı belli olmaya başladı. Bu senenin sürprizi, Türkiye yapımı dört filmin Berlinale’ye seçilmesi. Kristal Ayı ödüllü yan bölüm Generation’da, Zeynep Dadak ve Merve Kayan imzalı Mavi Dalga ve Hüseyin Karabey’in Sesime Gel (Were Dengê Min) adlı filmi yarışacak. Filmde, oğlu jandarma tarafından gözaltına alınan Berfe ve torunu Jiyan’ın hikâyesini anlatılıyor. Generation Kplus’ta Hasan Serin’in Ağrı ve Dağ adlı kısa filmi gösterilecek. Film, Ağrı Dağı’nın eteklerindeki bir köyde okula giden bir kızın ve köylünün bir günü anlatılıyor. Kutluğ Ataman’ın Kuzu adlı filmi ise Panorama bölümünde gösterilecek. (Haber: Serpil Boydak.)

  • Basın Bülteni
  • Kumun Tadı’nın Dünya Galası Berlin Film Festivali’nde

    Melisa Önel’in, ilk uzun metraj filmi Kumun Tadı, 06 – 16 Şubat 2014 tarihleri arasında yapılacak 64. Berlin Film Festivali’nde dünya galasını gerçekleştirecek. Kumun Tadı, Berlin Film Festivali’nin Forum bölümünde yer alacak. İstanbul yakınlarında Karacaköy ve Ormanlı bölgesinde gerçekleştirilen filmin başrollerini Mira Furlan, Timuçin Esen, Ahmet Rıfat Şungar, Sanem Öge, Mustafa Uzunyılmaz, Edanur Tekin ve Hakan Karsak paylaşıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • If İstanbul, 2014’ün İlham Veren Yönetmenini Arıyor

    Dünya sinemasının dikkat çekici genç yeteneklerini İstanbul’da buluşturan ve yeni sinemanın nabzını tutan If İstanbul’da yarışacak filmler belli oldu. Bu yıl, Tuhaf Kedicik (The Strange Little Cat), Balık ve Kedi (Fish & Cat), Manakamana, Bencil Dev (The Selfish Giant), Kar Yağmadan Önce (Before Snowfall), Kahrolası Fasulyeler (Bloody Beans), Haylaz (The Disobedient), Kurtuluş Ordusu (Salvation Army), Mavi Dalga adlı 9 film jüri önüne çıkacak.

    If İstanbul, 2014’ün İlham Veren Yönetmenini Arıyor yazısına devam et

    Hastalıklı Bir Toplumun Anatomisi

    ‘12 Yıllık Esaret / 12 Years A Slave’ Amerika Birleşik Devletleri tarihinin kanlı sayfalarından kölelik üzerine yapılmış en çarpıcı filmlerden biri. Hazmı hiç de kolay olmayan bu önemli çalışmanın bu denli etkileyiciliği, yönetmen Steve McQueen’in köleci toplum yapısına genelde dingin ve mesafeli bakışından kaynaklanıyor. Brad Pitt’in canlandırdığı Kanadalı beyaz Bass bir sahnede insan haklarından dem vurarak ‘kölecilik ulusun üzerine çökmüş bir hastalıktır ve hesap günü mutlaka gelecektir’ dese de, siyah Afrika’dan getirilmiş kölelerin henüz insandan sayılmadığı yıllardır bunlar. Büyük çiftliklerin ağırlıkta olduğu ABD güneyinde tarım ekonomisinin ucuz iş gücüdür zenciler. Dolayısıyla, Benedict Cumberbatch’ın canlandırdığı dini bütün çiftlik sahibi veya çiftliğinde köle çalıştıran yargıç Turner, ya da acımasız pamuk tüccarı Epps’in kölelere yaklaşımı özünde birbirinden farklı değil. Güneyin köleliğe dayalı üretim tarzını bir sistem sorunu olarak olarak ele alıyor McQueen.

    Gerçek bir hikâyeden yola çıkan ’12 Yıllık Esaret’, Kuzeyin Saratoga, New York’undan özgür doğmuş iş sahibi Afrika kökenli Solomon Northup’ın tuzağa düşürülmek suretiyle Güneyli köle tüccarlarına satılmasıyla başlıyor. Sahte belgelerle adı Platt olarak değiştirilen genç adam, dayak ve işkenceyle susturuluyor. Bundan sonrası 12 yıl boyunca bir çiftlikten diğerine satılan Northup’ın başına gelenler ve onun gözünden 19. yüzyıl ABD tarihinin kanlı insan hakları ihlaline tanıklığımız üzerine. Northup’ın esir edilişinden tam 20 yıl sonra 1861 yılında patlak verecek olan iç savaş, Abraham Lincoln önderliğindeki Kuzey ile Jefferson Davis’in başkanlığı altında toplanmış Güney eyaletlerini karşı karşıya getirecek ve bilindiği gibi kölelik ancak Kuzey’in galibiyetiyle ortadan kalkacaktır.

    Adını yetmişli yılların unutulmaz oyuncusundan almış İngiliz asıllı yönetmen McQueen, rüştünü ispatladığı 2008 yapımı ilk uzun metrajı ‘Açlık / Hunger’da İrlandalı direnişçi Bobby Sands’in ölüm orucundan yola çıkarak insanın bedeni üzerinden özgürlük arayışının çarpıcı bir örneğini sunar. Keza ikinci filmi ‘Utanç / Shame’, seks bağımlısı New York’lu yuppie’nin çıkışsızlığını, bedeni üzerinden anlatmayı dener. Köleleştirilmiş Afrikalıların dramını bir kez daha insan bedeninin tükenişi üzerinden anlatmayı seçmiş Mc Queen. Özgürlük fırsatı gelene kadar bedenini zinde tutma niyetindedir Northup. Buna karşılık, sistemin kendisinden beklediği performansı yerine getirmesine rağmen, kadın olmasının da etkisiyle bu tükenişten en fazla etkilenen karakterlerden biridir genç köle kadın Patsy. Erkeklerden çok daha fazla miktarda pamuk toplayan, sazlardan yaptığı bebeklerle kaybolmuş çocukluğunu arayan Patsy’nin bedeni zalim çiftlik sahibi Epps’in tecavüzleriyle hırpalanır, karısının kıskançlık krizleriyle yüzü dağlanır. Bedenini temizlemek için bir sabun parçası bile çok görülür genç kadına, ölesiye kırbaçlanır.

    Sakin ve durgun bölümlerin ardından patlak veren şiddet yüklü sahneleriyle seyirciyi afallatan, Hans Zimmer’ın vurucu müzik çalışmasından büyük ölçüde yararlanmış, dönemi tasvir eden bildik Hollywood filmlerinden farklı çizgide bir film bu. McQueen’in çalışması Oscar adayı parlak oyuncularından da büyük destek almış. Solomon’da Chiwetel Ejiofor, Epps’te yönetmenin gözde aktörü Michael Fassbender ve özellikle Patsy’de Kenya doğumlu Meksikalı oyuncu ve film yönetmeni Lupita Nyong’o’nun yorumu son derece etkileyici.

    Solomon Northup’ın filmle aynı adı taşıyan romanı 12 yıllık esaretin ardından 1853’te yayımlanmış. Northup daha sonra köleliğin kaldırılmasında aktif rol üstlenmiş. Bu konuyla ilgili olarak Amerika’nın kuzeydoğu eyaletlerinde konferanslar vermiş. Güneyin zulmünden kaçan kölelere kucak açmış.

    Brad Pitt’in yapımcıları arasında olduğu ’12 Yıllık Esaret’ En İyi Film dahil 9 dalda Oscar ödülüne aday gösterildi. Çağımızın çizgi dışı sinemacılarından Steve McQueen’in bu çok başarılı dönem filmini kaçırmayın.

    (26 Ocak 2014)

    Ferhan Baran

    ferhan@ferhanbaran.com