Hadi Alışverişe Çıkalım

Varlıklı Los Angeles gençlerinin şöhret ve marka tutkusu üzerine absürd bir taşlama ‘Pırıltılı Hayatlar’. Filmin özgün adı ‘The Bling Ring’, ‘lüks eşya ve mücevher çetesi’ anlamında kullanılıyor. Nancy Jo Sales’in popüler magazin dergisi Vanity Fair’de yer almış ‘The Suspects Wore Louboutins / Zanlılar Louboutin Marka Ayakkabı Giyiyordu’ başlıklı makalesinden yola çıkan ve ilk kez geçtiğimiz Cannes Şenliği’nde gösterilmiş olan ‘Pırıltılı Hayatlar’, sinemacı usta babanın kızı Sofia Coppola’nın parlak kariyerinde şimdilik son halka.

Yetiştiği çevre ve insanlarının çok iyi bir gözlemcisi olan genç Coppola, mensubu olduğu varlıklı yaşamları mercek altına almaya devam ediyor. Yetenekli sinemacının Venedik Film Şenliği Altın Aslan ödüllü bir önceki filmi ‘Başka Bir Yerde’ (Somewhere) (2010) vadinin ihtişamlı hayatına ünlü bir film yıldızının cephesinden yaklaşır. Sürat, alkol, seks ve sefahatin üstesinden gelemediği büyük yalnızlığını, 11 yaşındaki kızıyla gecikmiş bir kısa beraberlikte gidermeye çalışan Johnny Marco’nun hikâyesini gayet etkileyici bir dokümanter drama üslûbuyla anlatır. Sofia Coppola benzer bir tavırla bir kez daha şöhret ve ihtişam temalarına yoğunlaşmış ‘Pırıltılı Hayatlar’da. Ancak bu kez öznesini şöhretlerin gösterişli yaşamına göz dikmiş yeni yetme gençler oluşturuyor. Genç sinemacının ergenler dünyasına ilk bakışı değil bu.

2000 yapımı ilk filmi ‘The Virgin Suicides’ (Bakire İntiharları), aşırı korumacı ailenin baskısı sonucu teker teker intihar eden beş kardeş genç kızın kara mizah yüklü hikayesidir. Takip eden çalışmalarından ‘Marie Antoinette’ (2006) ufak yaşta Fransız sarayına gelin giden yeni yetme prensesin varlık içinde yalnızlık öyküsünü güncel pop şarkıları eşliğinde anlatır.

Coppola bu defa basının diline düşmüş gerçek olay ve karakterlerden ve medyaya verdikleri demeçlerden yola çıkıyor. Marco ile Rebecca daha önce okudukları okullarla başları belâya girmiş iki sorunlu liseli. Sürgün geldikleri kolejde birbirlerini bulan iki kafadar açık bırakılmış lüks arabalardan topladıkları cüzdanlarla küçük hırsızlıklara başlar. Daha sonra iş ultra zenginlerin, ünlü oyuncuların evlerini soymaya kadar gider. ‘Hadi Alışverişe Çıkalım’ sloganıyla başlayan maceraya Nicki ve kardeşlerinin de katılmasıyla basının yakıştırdığı isimleriyle ‘The Bling Ring’ ekibi oluşur. Paris Hilton’dan Megan Fox’a, oyuncu model Audrina Patridge’den Orlando Bloom’a birçok ünlü kişinin evine girerek toplamda üç milyon doları bulan mücevher ve giyim eşyası çalarlar. Zaferlerini zengin partilerinde kutlayan mücevher çetesi, ganimetlerini takıp takıştırarak yerinde olmak istedikleri ünlülerin dans ettiği pistlerde cirit atmaya başlar. Bir tür ‘Bonnie and Clyde’ rüyasıdır gördükleri.

Lüks yaşam ve marka tutkunluğunun neredeyse cinselliğin bile önüne geçtiği ergenler dünyasının son model gençleri bu kez çok daha özgürler. Ancak yalnızlıkları ve boşlukları öncüllerinden farklı değil. Gençlerin nedenlerini, niçinlerini sorgulamamış Coppola. Yargılamıyor da onları. Sadece tespitle yetiniyor. Çete üyelerinin basına verdiği demeçler ya da kişisel gelişim uzmanı annenin ‘Secret’ tarzı yorumlarında kara mizah doruğa çıkıyor. Çekimlerden kısa bir süre sonra hayata veda eden ve Sofia’nın filmini adadığı görüntü yönetmeni Harris Savides’in etkileyici sinematografisi filmin önemli artılarından.

(15 Eylül 2013)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com