François Ozon Aile Kurumunu Sorgulamayı Sürdürüyor

François Ozon’un orta sınıf aileyle hesaplaşması eskilere dayanır. Fransız sinemasının bu haşarı çocuğunun daha 21’indeyken kendi aile bireylerine rol verdiği 7 dakikalık sessiz kısa filmi ‘Aile Fotoğrafı / Photo de Famille’ (1988), anne baba ve kardeşini çeşitli yollarla öldürdükten sonra hep birlikte bir aile fotoğrafı çektiren yeni yetme delikanlının hikâyesidir. Ozon’un bundan on yıl sonra yaptığı, Cannes Film Şenliği’nde ses getiren ilk uzun metrajlı çalışması ‘Sitcom’ ise bir evin içinde orta sınıf aileyi kobay olarak incelediği ve filmin önemli aktörü konumundaki bir beyaz deney faresi ile etkileşim yoluyla ailenin tüm fertlerinin bastırılmış duygularını açığa çıkardığı ve ortalığın fena halde karıştığı hınzır bir kara mizah denemesidir.

Ozon’un 32. İstanbul Film Festivali’nde ‘Başka Bir Hayat’ ismiyle programa alınmış olan sondan bir önceki filmi ‘Evde / Dans la Maison’ bu haftadan itibaren sinemalarda. Üstadın bir kez daha büyük bölümü bir evin içinde geçen çalışması, 16 yaşındaki lise öğrencisi Claude’un özlemini çektiği aile ortamını sınıf arkadaşının huzurlu yuvasında bulması ve ailenin içine sızarak dengeleri bozmasının hikâyesi. Bu açıdan geçtiğimiz aylarda hakkında yazmış olduğum enfes belgesel ‘Hayat Avcısı / The Imposter’la yakın akrabalığı söz konusu. Ozon’un filmi sevgi arsızı yetim Claude’un edebiyat alanındaki yeteneği ile farklı bir boyuta geçiyor. Delikanlının sınıf arkadaşının evinde yakaladığı esinle kaleme aldıkları, yazar olma hayallerini çoktan geride bırakmış Gustave Flaubert Lisesi edebiyat öğretmeninin (müthiş Fabrice Luchini) yazın şehvetini kamçılıyor. Ne var ki, özel hayatın ihlâli ile başlayan olaylar çığrından çıkacak, gerçek ile kurmaca ayırt edilemez hale gelecektir.

Ozon’un, asla sahip olamayacağı lüks evlerin hayalini kuran orta sınıf kadınları ve onların televizyon karşısında maç seyrederek kendinden geçen kocaları ile ince ince dalgasını geçen, bir yandan da edebiyat lezzeti üzerine tartışan son yapıtı bir gerilim filmi havasında soluk soluğa izleniyor ve sinemanın büyük ustalarından Hitchcock’un ünlü ‘Arka Pencere / Rear Window’una atıf yapan enfes bir finalle noktalanıyor.

(27 Nisan 2013)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com