Ruh (The Pact)
Yönetmen-Senaryo: Nicholas McCarthy
Müzik: Ronen Landa
Görüntü: Bridger Nielson
Oyuncular: Caity Lotz (Annie), Agnes Bruckner (Nicole), Casper van Dien (Bill), Mark Steger (Charles), Haley Hudson (Stevie), Kathleen Rose Perkins (Liz), Sam Ball (Giles), Anjini Taneja Azhar (Hintli Çocuk), Bo Barrett (Jesse), Dakota Bright (Eva)
Yapım: Preferred Content (2011)
“Ruh” korku filmiyle sinemaya giriş yapan Amerikalı yönetmen Nicholas McCarthy, bu ilk filminde zaman zaman seyircisini tedirginlik içerisinde bırakıyor. Özellikle ev, gizemi ve kasvetiyle bu tedirginliği çoğaltıyor.
Film, Los Angeles’a bağlı güneyindeki liman şehri San Pedro’da geçiyor. Sinemaseverler bu psişik korku filmini seyrederken hikâyede mantık hataları bulabilirler. Onca cinayet işlemiş “Judas Seri Katili”nin yıllarca br evin bodrumunda yaşaması, bir dolu cinayet işlemesi ve buna benzer şeyler aklınıza takılabiliyor. ABD’de şeriflik kurumu önde olduğu için küçük şehirlerin polisleri onlar. Onlar da seçimle göreve geliyor. Filmde FBI ajanları pek ortalarda görünmüyor. Suçlar işleniyor. Filmde mantıksız olarak gördüğünüz bu durumlar, Nicholas McCarhy’nin yazıp yönettiği 2011 yapımı “The Pact-Ruh”, bu yılki Sundance Film Festivali’nde galasını yapmış ve olumlu eleştiriler almış ve kimse de hikâyede mantıksız bir şey bulmamıştı. ABD bizlerden uzak ve yapıları çok farklı.
Cehenneme yeniden dönüş…
Nicole ve Annie’nin anneleri ölmüş. Nicole, San Pedro’daki cenaze işlemlerini yapmak için gelmiş. Kız kardeşi Annie’yi şehre çağırıyor. Sonra bilgisayarından kuzini Liz’i arıyor ve küçük kızı Eva’yla konuştuktan sonra gizemli bir şey ortaya çıkıyor ve Nicole kayboluyor. Annie ertesi gün acılar çektiği San Pedro’daki eve dönüyor ve kız kardeşini bulamıyor. Motosikletli asi ruhlu Annie, yeğen Eva’yla Liz’i eve çağırıyor ve ardından gizemli şey Liz’i de ortadan kaldırıyor. Bundan sonra her şey daha gizemli ve korku yüklü gelişiyor filmde. Eva’nın bakımını polis üstlenirken, Annie polis memuru Bill Creek’i ikna ediyor ve evdeki tuhaf şeyler daha da artıyor. Annie, psişik olayları anlamlandıran eski okul arkadaşı Stevie’nin yardımıyla ve kendisinin zekâsıyla gizemli şeye, “Judas Seri Katili”ne biraz daha yaklaşıyor. Annie, otoriter annesinden ölmüş olsa da hâlâ korkuyor. Evde sigara içtiğinde annesinin her an bir yerlerden çıkacağını sanıyor. Çocukluğunun ve ilk gençliğinin travmasını yaşıyor Annie. Bu da filmin gerlimini daha da çoğaltıyor. Filmin son bölümleri sürprizli ve zaman zaman insanı irkiltiyor. Filmin bazı anlarının da kanlı olduğunu belirtmeliyiz. Yönetmen, bulutlar altındaki kasabayı gerçekten kasvetli yansıtmış. Bu evdeki kasvete de yansıyor. Bu ev tam anlamıyla gizem yüklü bir labirent gibi. Sanki bir oyuncu gibi. Perdede görünce daha bir anlaşılıyor bu. Yönetmen, filminin genelinde dar açılar kullanmış ve seyircilerine sıkıştırılmışlık duygusu verebilmiş bu hayaletli filminde. Filmin müzikleri de iyi. Yönetmen McCarthy, bu uzun filmini çekmeden aynı adla kısa filmini çekmiş önce.
(07 Eylül 2012)
Ali Erden