Türk Pasaportu
Yönetmen: Burak Arlıer
Senaryo: Deniz Yeşilgün, Gökhan Zincir
Müzik: Alpay Göltekin, Alp Yenier
Görüntü: Şenol Altun
Oyuncular: Altan Gördüm, Eylem Demir, Cosma Constantin, Gavril Patru, Soner Akçay, Çağla Çakar, Renan Köksal
Yapım: İnterfilm (2011)
Burak Arlıer’in yönettiği “Türk Pasaportu” belgeseli, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiye’nin büyükelçileri ve konsoloslarının Nazilerden kurtardığı Yahudiler üzerine.
İlk gösterimini 2011 Cannes Film Festivali’nde yapan “Türk Pasaportu”, 18. Adana Altın Koza Film Festivali’nde büyük ilgi gören bir belgeseldi. Burak Arlıer’in yönettiği belgeselde, II. Dünya Savaşı’nda Nazilerin elinden kurtarılmış Türk Museviler anlatılıyor. O zamanlar çocuk olan ve hâlâ hayatta olan Yahudilerle röportaj yapılan belgeselde bazı anlatılanlar canlandırmayla beyazperdeye yansıtılmış. O anlardan insanlar çok etkilendiler. Bu belgesel, “Türk Schindlerleri” diye anılan büyükelçilere, konsoloslara, çalışanlarına ve Yahudilere adanmış. Sadece Paris’ten değil, Marsilya’dan, Vichy’den, Budapeşte’den, Köstence’den, Berlin’den, Hamburg’dan, Prag’dan, Varna’dan ve Rodos’tan. Saffet Arıkan’dan Behiç Erkin’e, Rauf Arman’dan Selâhattin Ülkümen’e kadar büyükelçi ve konsoloslar bu çabayı göstermiş. Elbette Dışişleri Bakanlığı’nın destekleriyle. Bir çelişki belki ama, “Milli Şef” zamanlarında Türkiye’de azınlıklar için de “Varlık Vergisi” toplanıyordu ve hayatları cehenneme dönmüştü. Belki de ülkemiz daima çelişkiler yurdu oldu.
Etkileyici anlatım…
Yönetmen, bu belgeselini Amerika ve İngiltere’de yaygın olan belgesel tarzıyla çekmiş. Olayları yaşayanların röportajlarının yanında, o anlatılanların canlandırmasını yapmış. Etkileyici bir sinematografik dille perdeye yansıyan görüntüler gerçekten insanı etkiliyor. Genelde Fransa’dan trenle Türkiye’ye gelmiş insanlarla röportaj yapılmış. O zamanlar çocuk olan anlatıcılar, Türkiye’ye içten gelen minnattarlık sunuyorlar. Yönetmen bazı anlarda o anlatılanları dramatik bir anlatımla perdeye yansıtıyor. Tren garında annenin küçük kızından ayrıldığı an seyircilerin gözlerini dolduruyor. Alman bombardımanlarıyla sığınağa koşan Yahudilerin yaşama tutkusu insana yaşama sevinci veriyor. O anda birçok şey düşünüyor insan. Ölüm korkusu ve yaşama tutkusu. Özellikle canlandırma bölümlerindeki sinema seyircileri etkilyor. Renk tonlarını koyu kullanmış yönetmen. Röportajlardaysa normal ışıklandırma yapmış. Fonda duyulan müzikler de insanın yüreğine iniyor. Hemen başlardaki Yahudi çocuğun görüntüleri de sinemanın unutulmazlarına katılıyor. Bu an unutulmaz. Bu değerli belgesel sinema belleklerine alınmalı. Yönetmen Burak Arlıer ve belgeseli umut veriyor.
(21 Ekim 2011)
Ali Erden
sinerden@hotmail.com