Fantasturka Türk İşi Fantastik Filmler Festivali Sona Erdi

2. El Film Festivali ekibi tarafından düzenlenen Fantasturka – Türk İşi Fantastik Filmler Festivali dün yapılan Çetin İnanç, Safa Önal ve Yılmaz Atadeniz söyleşileri, Demir Pençe: Korsan Adam, Yılmayan Şeytan ve kısa film gösterimlerinin ardından yapılan kapanış töreni ile sona erdi. Kapanış töreninde sinemamızın fantastik film ustalarına ödülleri takdim edildi. Yıllar sonra genç kuşak sinemaseverlerce organize edilen festivalde onur ödüllerini alan usta sanatçılar duygusal anlar yaşadı. Murat Tolga Şen’in sunduğu törende festivale destek verilen kuruluşlar da plaketlerle onurlandırıldı.

  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Fantasturka Türk İşi Fantastik Filmler Festivali Sona Erdi yazısına devam et
  • Altın Portakal, Çocuk Gelinler Olmasın Diyor

    Antalya Büyükşehir Belediyesi – Antalya Kültür Sanat Vakfı (AKSAV) işbirliğiyle 08 – 14 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek olan 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, ülkenin acı bir gerçeği olan “çocuk gelinler” sorununa eğiliyor.
    Çocuk Gelinler film gösterimleri Altın Portakal – Uçan Süpürge işbirliği ve Uçan Süpürge katılımcılar ile birlikte Antalya’da bulunan toplum merkezlerinde gerçekleştirilecek.
    Yapılacak ücretsiz film gösterimleriyle izleyenlere “çocuk gelinler olmasın!” mesajı verilmeye çalışılacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Portakal, Çocuk Gelinler Olmasın Diyor yazısına devam et
  • Benim Yüzüm Sinema Fotoğraf Sergisiyle Yeşilçam Buluşuyor

    Ünlü fotoğraf sanatçısı Bülent Umut, Benim Yüzüm Sinema adını verdiği sergisiyle sinemaseverleri Yeşilçam yolculuğuna çıkarıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema veTelif Hakları Genel Müdürlüğü’nün katkılarıyla 16 Eylül – 09 Ekim 2011 tarihleri arasında İMSG’de gerçekleştirilen sergide Yeşilçam’ın son 50 yılından isimler biraraya geliyor. Bülent Umut, sergide Aydemir Akbaş, Altan Erkekli, Bülent Kayabaş, Demet Akbağ, Halit Akçatepe, Serra Yılmaz, Tuncel Kurtiz, Nuri Alço, Metin Serezli, Süleyman Turan gibi 42 Yeşilçam yıldızını siyah fonda, siyah kıyafetle, portre ve ev haliyle, 2 farklı plânda fotoğrafladı.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Benim Yüzüm Sinema Fotoğraf Sergisiyle Yeşilçam Buluşuyor yazısına devam et
  • BİR ZAMANLAR ANADOLU’DA Neler Oldu?

    Önce filmin adı:

    Filmin adı: Bir Zamanlar Anadolu’da… Filmlerin isimlerine bakarak herhangi bir ön yargıya varmam, varılmasını da doğru bulmam ama bazı isimler ister istemez bir ön yargı aslında… ön yargı değil, bir beklenti oluştururlar. Çoğu filmde olmamasına rağmen, Bir Zamanlar Anadolu’da ismi bende belirleyemediğim bir beklenti oluşturdu: Ceylan’dan, gördüğüm önceki filmleri nedeni ile bir ön-beklentim vardı zaten (olmaması gereken bir şey.) Bir Zamanlar Anadolu’da filmini gördükten sonra ilk söyleyeceğim şey, ben bu filme bu ismi vermezdim, isim her türlü çağrışımı ile çok iddialı bir isim ama film bu iddiayı doğrulamıyor. Yanlış anlaşılmasın, filmin iddiasız olduğunu söylemiyorum, film bu hali ile iddialı bir film. Ama filmin iddiası ile isminin bende (yanlış olarak uyandırdığı) ön-beklenti-li iddiası birbiri ile örtüşmüyor. Ama her filmin ismi olduğu gibi bu filmin de bir ismi olacaktı ve bu şekilde konmuş ve böyle anılacak. Ya sonrası; jenerik öncesi bir oto tamirhanesinde gece vakti yemek yiyen, içen -ikisi içki içiyor, birisi cola- ve konuşan (?) kişiler, sonra bir köpek havlıyor ve içlerinden birisi köpeğe yiyeceğini veriyor. (Jenerik)

    Akşamın ileri saatinde üç arabalık bir konvoyla -iki (hatta üç ) polis, savcı, doktor, iki zanlı, bir adliye personeli, şoför ve jandarmalar- ceset aramaya çıkan bir grup. Bir çeşme ve civarı incelenecek. Birkaç çeşmeye bakmışlar, sonuç alınamamış, bir yenisine geliyorlar, burada da sonuç alınamayacak yenilerine gideceklerdir. Bunlar günün -geceye doğru- ilerlediği saatlerde olur. Sonunda bir köyde gecelemeye, önceden kurulan sofraya oturmaya -ister istemez- karar verilir. Buraya gelinceye kadar gerek kişiler, komiser ile asli zanlı, komiser ile polisler ve doktor, diğer arabada olduğu için zaman zaman savcı ile ilişkiler detaylandırılır. (Bilemiyorum ama yapılan iş, bir cesedin aranması ise, karine yolu ile bulunan sonuca göre, bir ilçe savcısının gecenin o saatlerde, merkezden de sadece 34 – 35 km uzaklaşmış iken, işe devam etmesinin aciliyeti ve önceliği nedir?) Bu durumlar gözardı edilirse, gecenin ileri saatine kadar yapılan araştırmaların görsel / sinemasal anlatımı seyirciyi kendine bağlıyor ve bu sabahleyin cesedin bulunmasına kadar da devam ediyor. Burada -film devam ediyor tabiatıyla- seyirci bir soluk alıyor.

    Komiserin zanlının üzerine şiddetle gitmesi, fakat öldürülen kişinin (öldürdüğü soruşturulan -evli- kişinin) çocuğunun kendinden (zanlıdan) olma itirafından (ölümle sonuçlanan çatışmanın nedeni öğrendikten) sonra, tutumunun değişmesi, filmin en önemli dönüşüm noktalarından birisi… Önce istem üzerine doktor tarafından sigara verilmesine şiddetle karşı çıkan komiser, itiraf sonrası sigarayı kendisi verecek, hatta yakınlarda bıraktığı -bu gece tekrar başladığı- sigaradan bir tane daha yakacaktır ve zanlıya da verecektir. Gece konaklanan köyde, doktor ile savcının, bir kadının öleceğini (öleceği günü bile) bilmesi, doğumdan sonra öleceğini söylemesi ve “ölmesi öyküsü” üzerine konuşmaları, bulunan cesette doktorun otopsi gereği duyması buna dayanarak, ölen kadına ailesinin neden otopsi yaptırmadığını savcıya sorması, bunlardan çıkardığı intihar şüphesi, bu konuşmayı savcının “bazı kişiler intihar ederek başkalarını cezalandırır mı?” yargısı ile sonuçlandırması, filmin ikinci dönüşümü… (önemli)… Final dönüşümü ise, doktorun otopsi raporunda, otopsiyi yapan elemanının uyarısına rağmen -bilerek- maktulün diri olarak gömülmüş olmasını kayda geçmemesi… Birbirinden âlâkasız gibi görülen -farklı kişilere ait- üç dönüşüm olgusu, birçok açmaz da içeren filme hayli ilginçlik katıyor. Birçok açmaz derken, en önemlisi olarak, filmin çok yayılarak uzatıldığı, çok uzatıldığını söylemek isterim. Görüntü zaman zaman ön plâna çıkıp gerilere kaçan hikâyeyi önceliyor ama ağır ağır ilerleyen, kimi aniden, kimi adım adım açıklanan dönüşümler filmin toparlanmasını sağlıyor. (Yinede filmin uzunluğunun altını çizmek isterim.)

    Film, dramatik yapısı gereği -yukarıda değindiğim geceye doğru ceset arama sahneleri- yaşamın (adli bürokrasinin!) doğal akışı dışına çıkabiliyorsa da, bir gün bile sürmeyen süresi içinde, kişilerin doğal ve olağan davranışları ile seyirciyi kendine bağlıyor. Görüntünün zaman zaman daha öne çıktığı filmde, gerek komiserin, gerek doktorun, gerek savcının ve çok az konuşan katil zanlısının (!?) ruhsal yapıları da, -kelimeye yer vermeden- görselleştiriliyor. Ancak cesedin kasabaya getirilmesi ile ortaya çıkan maktulün karısı (ve çocuğu) ise konuşmamaları ile değil sessizlikleri ile önem kazanıyorlar. Kadın, ölen kocasını teşhis ediyor, ama dışarıdaki de (zanlı) çocuğunun babası? mı? Çocuğun babasının katiline dik dik bakması -normal- şimdiden hafızasına yerleştirmesi, önündeki kargaşa halindeki kalabalığa rağmen yüzüne taş atabilmesi!.. [Dramatik yapı gereği doğru. Ancak o durumda, o isabetli atışı yapabilmesi (!) ne kadar olabilir! / Sonradan komiserin doktora söylediği, “arabada gidene kadar (zanlı) ağladı” demesi…] Film boyunca aranan cesedin yerinin bulunması anında, -başlangıç bölümünde maktülün verdiği yemeği yiyen- köpeğin gömünün (mezar – ?) üzerinde oturması (sadakat?), taş atılarak kovalanması ve gömü (mezar ?) açılırken uzaktan havlaması -sırf “havlama” değil-, belki bir tanıklık.

    Maktule yapılan otopsi sonucu, diri gömüldüğü kanıtları varken, doktor tarafından -pek de kolay olmayan bir yargıdan sonra- görmezden gelinmesi asıl ve dramatik sorunken, otopsiyi yapan elemanın otopsi aletlerinden yakınması, Kırıkkale Hastanesi’ni örnek vermesi, daha da ötesi, bir gece öncesinde köy muhtarının sofrada mezarlık duvarı diye başlayarak sözü yaptırılmak istenilen morga getirmesi… anlatılan öyküyü değişik boyutlara çekmese de yeni açılımlara hazırlıyor.

    Yazının başlığında Bir Zamanlar Anadolu’da (filmin) isminin ardına eklenen neler oldu? sorusuna film cevap vermese de, farklı kesimlerden ele alınan insan tipleriyle, kırsal kesim (gece) güzellemesi gibi fotoğraflarla (yeterli olmasa da) bir çevre (mekân) gösterisiyle, bütün bunları (nerede ise) kesintisiz bir zaman dilimiyle anlatması ile, başlangıçta uzunluğundan şikayetçi olmamıza rağmen doyurucu diliyle, sinemamızda pek denenmemiş bir yapıda, bir Anadolu kasabasında yaşanan bir olayın sonrasında olanları kırsal kesimin geniş ufukları içinde ve bu kırsal kesimin dışındaki (sanki burada yaşamayan) insanları ile (komiser, doktor, savcı, zanlı) anlatıyor.

    Bir kişisel gözlem olarak, filmde en beğendiğim (beğendiğimden çok, heyecanlandığım) sahneye gelince… Gece ceset arama işleri devam ederken, gerilimin yüksek noktada olduğu bir an, komiserin şoförlüğünü yapan Arap’ın yanındaki ağaçtan elma koparmak istemesi ve dalları çekiştirirken düşen üç dört elmadan önce üçünün sonra birinin eğime uyarak yuvarlanması, yuvarlanmasının kamera ile izlenmesi ve bir su akıntısının içine girmesi (kamera izliyor) su içinde ilerlemesi ve sonunda suyun küçük bir havuz yaptığı yerde – eğimde bitmişti herhalde- daha önce gelerek durmuş – artık bozulmaya başlamış- diğer üç elmanın yanında durması… Burada en büyük korkum, heyetin araştırdığı bir şeyin bulunması idi, elmanın durduğu yerde böyle bir şey yoktu… Ceylan böyle bir ucuzluğa düşmemiş, bu da bir artı puan.

    (02 Ekim 2011)

    Orhan Ünser

    Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nde 26 Eylül Pazartesi

    İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Başakşehir Belediyesi işbirliğiyle gerçekleştirilen Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nde 26 Eylül Pazartesi günü 13:00 – 16:00 saatleri arasında İstanbul Üniversitesi Doktora Salonu’nda düzenlenecek panelde Suç ve Ceza Bağlamında Psikiyatri ve Sinema tartışılacak.
    Prof. Dr. Bengi Semerci’nin yöneteceği panelin konuşmacıları arasında Prof. Dr. Mert Savrun, Doç. Dr. Mustafa Bilici, Işıl Baysan Serim, yönetmen kardeşler Durul Taylan ve Yağmur Taylan gibi isimler var.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Altın Koza’da Kazananlar Belli Oldu

    18. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali, dün gece (24 Eylül Cumartesi), Merkez Park Amfi Tiyatro’da düzenlenen bir geceyle sona erdi. Gecede, Onur Ünlü’nün yönettiği Celal Tan ve Ailesi’nin Aşırı Acıklı Hikayesi En İyi Film ödülüne layık görülürken, Yılmaz Güney Ödülü, Özcan Alper’in yönettiği Gelecek Uzun Sürer isimli filme gitti. En İyi Yönetmen Ödülü, Eylül filmiyle Cemil Ağacıkoğlu’nun olurken, Adana İzleyici Jürisi seçimini Ruhi Karadağ’ın yönettiği Simurg’dan yana kullandı. Yarışmada Hatice Aslan Vücut, Görkem Yeltan Eylül filmlerindeki rolleriyle En İyi Kadın Oyuncu ödülünü paylaştılar.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Ödül listesine ve filmler hakkında geniş bilgilere haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Koza’da Kazananlar Belli Oldu yazısına devam et
  • Anadolu’nun Tek Sinema Müzesi Adana’da Açıldı

    18. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali dolayısıyle Anadolunun tek sinema müzesi dün Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz tarafından açıldı. Yılmaz Güney, Abidin Dino, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Muzaffer İzgü ve İrfan Atasoy gibi sanatçılara ait olan elbiseler, filmler, sinema makinaları, fotoğraflar, film afişleri ve sinema kitaplarının sergilendiği müzeye katkıda bulunan sanatçılar arasında Yılmaz Atadeniz, İrfan Atasoy, Nilüfer Aydan, Yılmaz Köksal, Mahmut Hekimoğlu, Ali Özgentürk ve Sabah Duru gibi sanatçılar var. (Haber: Muharrem Erdemir.)

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Anadolu’nun Tek Sinema Müzesi Adana’da Açıldı yazısına devam et
  • 14. İstanbul Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali Başlıyor

    Kültür Bakanlığı’nın katkıları ve Beyoğlu Belediyesi’nin ev sahipliğinde Belgesel Sinemacılar Birliği tarafından bu yıl 14. kez organize edilen İstanbul Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali, 29 Eylül Perşembe günü başlayacak. 1001 hikâyeyle, 1001 emekle, 1001 heyecanla organize edilen 14. Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali’ni anlatmak için 27 Eylül Salı günü, Beyoğlu Belediyesi Gençlik Merkezi’nde basın toplantısı yapılıyor. Toplantıya konuşmacı olarak Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, Belgesel Sinemacılar Birliği Başkanı Hasan Özgen ve Festival Komite Başkanı Mustafa Ünlü de katılacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Filmekimi 10. Yaşında Seyircilerle 39 Filmle Buluşacak

    İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen Filmekimi, 08 – 15 Ekim 2011 tarihlerinde, 8 gün boyunca Atlas, Beyoğlu, Nişantaşı City’s Cine Life ve Cinebonus Maçka G-Mall olmak üzere 4 sinemada sinemaseverlerle buluşacak. İzleyicilerin heyecanla beklediği Filmekimi broşürleri, 24 Eylül Cumartesi gününden itibaren etkinlik sinemalarından ve İKSV’den 1 TL karşılığında temin edilebilecek.

  • Basın Bülteni
  • Filmekimi hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nde 25 Eylül Pazar

    İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Başakşehir Belediyesi işbirliğiyle gerçekleştirilen Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nde 25 Eylül Pazar günü 10:30 – 16:30 saatleri arasında İstanbul Üniversitesi Doktora Salonu’nda 3 adet panel düzenleniyor. Darbe Politikaları, Soğuk Savaştan Sonra Eski Sosyalist Cumhuriyetlerdeki Gelişmeler, Amerika ve Rusya Perspektifinden On İki Kızgın Adam başlıklarını taşıyan panel konuşmacıları arasında Prof. Dr. M. Semih Gemalmaz (Darbelerle İlgili ABD Politikaları), Prof. Dr. Lasar Georgiev Gruev, Prof. Dr. Stephen C. Thaman gibi isimler var.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Merakla Beklenen Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi’nin Prömiyeri Yapıldı

    18. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali kapsamında, senaryosu ve yönetmenliği Onur Ünlü’ye ait olan, başrollerinde Selçuk Yöntem, Ezgi Mola, Tansu Biçer, Türkü Turan ve Güler Ökten’in oynadığı Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi filminin prömiyeri gerçekleştirildi. M1 Alışveriş Merkezi Cinebonus Sinemaları’ndaki prömiyere Onur Ünlü, oyuncular Selçuk Yöntem, Ezgi Mola, Tansu Biçer, Türkü Turan, Güler Ökten, Bülent Emin Yarar ve Cengiz Bozkurt ile filmin müziklerini yapan Atilla Özdemiroğlu ve yapım ekibi katıldı. Film 18 Kasım 2012 Cuma günü vizyona girecek.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Altın Portakal’da Uluslararası Yarış Başladı, Portakal’ın Uluslararası Jürisi de Kadınlardan Oluşuyor

    Altın Portakal’da Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması dalında yarışacak filmler ve Uluslararası jüri üyeleri açıklandı. Uluslararası Yarışma Jürisinin, 10 film arasından En İyi Film ödülünü belirlemek için 08 – 14 Ekim tarihleri arasında Antalya’da bir araya geleceğini belirten Başkan Mustafa Akaydın, festivalde yarışacak 10 filmden 9’unun 2011 yapımı, sadece bir filmin 2010 yapımı olduğunu vurguladı. Yarışma filmlerinden Istanbul My Dream’in dünya prömiyeri Antalya’da yapılacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Portakal’da Uluslararası Yarış Başladı, Portakal’ın Uluslararası Jürisi de Kadınlardan Oluşuyor yazısına devam et
  • Ustaların Ustası Ömer Lütfi Akad, Film Arası Dergisi’nde

    Aylık sinema dergisi Film Arası, yeni yayın dönemine çok özel bir sayıyla girdi. Yayımladığı haber ve röportajlarla sinema gündemine damgasını vuran ve yeni dönemini Ömer Lütfi Akad Özel Sayısı ile başlatan dergi, Türk sinemasının büyük ustası Ömer Lütfi Akad’ı ünlü oyuncu ve yönetmenlere sordu. Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Sezer Sezin, Yavuz Turgul, Ülkü Erakalın, Çağan Irmak, Mesut Uçakan, İhsan Kabil, Selma Köksal Çekiç, Ege Görgün, Sadi Çilingir, Kerem Akça ve Yıldız Ramazanoğlu’nun da yer aldığı oyuncu, yönetmen, sinema eleştirmenleri ve yazarlar, büyük usta Lütfi Akad’ı anlattı.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ustaların Ustası Ömer Lütfi Akad, Film Arası Dergisi’nde yazısına devam et