Çocukluğumdan aklımda kalmış Muzaffer Tema’nın ismi, Ayhan Işık’tan önce; sanırım evde filmleri (rolleri) nedeni ile daha çok sözü edildiği için. Muzaffer Tema ilk kez Çığlık (Arakon / 1949) filminde oynuyor, öncesinde müzik eğitimi almış, müzik ile ilgili çalışmalar yapmış, Mesut Kara’nın söyleşisinden öğrendiğim, asker olmakmış niyeti. İşleri nedeni ile İstanbul’a taşınınca, dikkatini çektiği sinemacıların ısrarı ile hiç niyetli olmadığı halde, deneme filmi de beğenilince, ilk filmini çekiyor.
O yıllar az sayıda film çekiliyor, salon sayısı az. Film sayısı ve salon sayısı 1951 den sonra artacaktır, tam bu yılda Tema, Reşat Nuri’nin popüler de olan romanı Dudaktan Kalbe’nin (Kâmil / 1951) sinema uyarlamasında bestekâr Kenan’ı oynar. Oynar da, aldığı eğitim gereği tutmasını bildiği keman nedeni ile değil de, yakışıklılığı ve rolün romantikliği ile -romantik rollerin oyuncusu olarak- popüler olur. Bu popülerliği bir yıl sonra oynayacağı Kanun Namına (Akad / 1952 ) ve Atatürk’ün Casusu İngiliz Kemal Lavrens’e Karşı (Akad / 1952 ) filmlerindeki olumsuz rollere karşın değişmeyecektir.
Sinemaya girdiğinin hemen ertesinde bu filmlerdeki rolleri ile kral ünvanını alan, popüler olan Ayhan Işık’a karşın, her iki filmde de olumsuz rolleri ile (birincide filmin kahramanının karısını baştan çıkaran kişi ve ikinci filmde ise -aslında İngiliz Kemal ile hiç karşılaşmamış olan- “ingiliz casusu” Lawrence) popülerliğine halel getirmeyecektir.
Yıllar, yeni filmler ile Muzaffer Tema’yı sinemamızın değişmezlerinden olma durumuna getirecektir. Başrol oyuncusu olma kartını zaman zaman tersyüz etse de popülerliği (sinemanın ilk jönü) elden bırakmayacaktır. Sinema da oyunculuğunun yanında yapımcılığı da yaparken 1961 yılında Vahşi Kedi’de tek yönetmenliğini yapacaktır.
Oyuncuların o zamanlar Hollywood’a gitme düşleri vardı, Tema bunu gerçekleştirenlerden biridir. Burada iki filmde oynar, her ikisi de ülkemizde gösterilmiştir. Bunlardan ilki -ve en çok sözü edileni- A Certain Smile (Jean Negulesco) / Acı Tebessüm’dür. Tema bu filmde başrol oynayan Joan Fontaine ve Rossano Brazzi’nin yanında -küçük- bir rolde oynamıştır. Bir masada Fontaine ve Brazzi ile (başkaları da vardır) oturur ve Fontaine ile dans eder. (Ama bu filmin oyuncularından biri de Feridun Çölgeçen’dir.) Tema’nın diğer filmi Twelve to Moon (David Bradley) (Ayda Oniki Kişi)’dir. Burada ay’a giden bir grup içinde bir Türk bilim adamı olarak yer alır. Ay’a gidince orada araştırma yaparken, insan ilişkileri de biçimlenir. Tema gruptaki bir bilim kadını ile birlikte araştırma yaparken yakınlaşırlar. Bu yakınlaşmaları sırasında ay’ın sakinleri tarafından kaçırılırlar (veya kaybolurlar) ve bulunamadıkları için de ay’a giden grup onlarsız geri döner.
Tema’dan önce Hollywood’a giden, bazı üçüncü ve dördüncü sınıf filmlerde oynayan Turan Bey isimli bir oyuncu vardır. Bu Turan Bey hakkında yeterince bilgim bulunmuyor. Türkiye ile ilişkisinin tam olarak ne olduğu, Türkiye de oyunculuk yapıp yapmadığı hakkında bilgim yok (araştırılması gerekir). Ayrıca kullandığı Turan Bey adının da doğru adı olmadığını düşünüyorum ama buna bakarak Muzaffer Tema da Hollywood’a Tema Bey olarak lânse edilmek istenmiş. Fakat serüveni uzun sürmediği için de bundan bir sonuç alınmadığı ortada. Geri dönmek üzere Türkiye’ye gelmesine rağmen geri gidememiş ve burada birbiri ardından filmler çevirmiş. Bir kısım evliliklerini bilmeme rağmen, 7 kez evlendiğini Mesut Kara’nın söyleşisinden öğrendim.
Muzaffer Tema gerek oynadığı filmler, gerek filmlerdeki rolleri ile döneminin tam bir oyuncusu, Yeşilçam’ın ürettiği tam bir modeldir. Yeşilçam’ın bittiği -fakat sinemanın bitmediği- bir dönemden, filmlerin genel yapısındaki değişmeler nedeni Tema sinemadan uzaklaşmış, bir dönem yurt dışında bulunmuş, dönüşünde de Çeşme’ye yerleşmiştir.
Muzaffer Tema, başrol ve romantik tip olarak başladığı sinemada, oyunculuğunun yanı sıra yapımcılık ve (bir film de) yönetmenlik ve senaryo yazarlığı da yaparak ve oyunculuğunu hep sürdürerek, Yeşilçam’ın otuz yıla yayılan (50’lilerden 80’lere) sürecinde, ilerleyen yaşı ile rollerini de değiştirerek, sistemin değerli taşlarından biri olmuş, gerek başlangıçta gerek sürecin dönem içine yayılan filmlerinde farklı ve değişik karakterleri rahatlıkla oynamış, starlığın kapısında başladığı sinemada -zamanla eski popülerliğini yitirse de- hiç bir zaman sıradan bir oyuncu olmamıştır.
Onların kuşağı, Yeşilçam Ağacının dalları ve yaprakları, seyircileri ile birlikte yaşadıkları ve yaşattıkları süreçte yıldız oldular, popüler oldular veya sadece görüntüleri ile tanınan isimsiz kahramanlar… Oyuncusunun da, yazarının da, yönetmeninin de, görüntü yönetmeninin de iyisi vardı, kötüsü vardı fakat hepsi bir bütündü. Şimdi birçoğu bizlerden ayrıldı, kimi yaşama veda etti, kimileri çamın yeşilinin dışına gittiler. Yeşilçam’ı unutup gidenlerde oldu, içlerinde bir sızı gibi hep taşıyanlarda. 40’lı yılların sonunda sinemaya başlayan, 70’li yıllara kadar -arada Hollywood serüveni de olarak- sürdüren Muzaffer Tema, son dönemlerde önce Amerika’da, sonra Çeşme’de sinemayı uzaktan izleyerek -artık her türlü yapısı, eski biçimi değişmiş- bu yapının içine girmedi ama bu, O’nu hiç bir zaman Yeşilçam ÇINARININ olgun bir dalı olmaktan çıkaramayacaktır.
(07 Ekim 2011)
Orhan Ünser