Küresel Isınmanın Mahşeri

Amerikalı yazar Cormac McCarthy’nin kıyamet sonrası dünyayı betimleyen romanından John Hillcott tarafından uyarlanan “Yol”, 66. Venedik Film Festivali’nde “Altın Aslan” için de yarışmıştı. Film, buz çağının dünyayı kuşatmasını ve hayatın yavaş yavaş yok oluşunu sarsıcı bir dille anlatıyor. Vizyona çıkamayan bu film şimdi DVD’de.

Amerikalı yazar Cormac McCarthy’nin aynı adlı Pulitzer ödüllü mahşer romanından uyarlanan “The Road – Yol” filmi, inandırıcı bir mahşer atmosferi sunuyor beyazperdede. 1961 yılında doğan Avustralyalı yönetmen John Hillcoat, gri bulutlarınn kuşattığı dünyada canlıların giderek yok olacağını söylüyor filminde. Bu filmde hiçbir mekânda hayvan yok. Bir tek final bölümüne yakın bir böcek görünüyor. Ağaçlar tek tek ölüyor. Az kalan insanların aradığı tek şey, karnını doyurabilmek ve sıcak bir yere sığınabilmek. Güneşin olmadığı dünyada yağmurlar da yağıyor. Ama soğuk gerçeklikten daha gerçek bir şey. Bu mahşer hikâyesinde gangsterler de görünüyor. Elbette silâhları da var. Yiyeceğin az olduğu dünyada insanları avlıyorlar ve kendi mahzenlerine kapatıyorlar. Sonra da onları yiyorlar. Bir yamyam (cannibal) gibi. Bu hikâyede bir babayla oğul sürekli yollardalar. Denize ulaşmaya çabalıyorlar. Baba, zaman zaman geride bıraktıklarını da hatırlıyor bu kaos dünyasında. Dünyanın ısındığı yıllarda hamile karısıyla korku içinde yaşayan adam, karısının çocuğu doğurduktan sonra ikisini de terk ediyor. Kadın, hep bir korku içinde. Yönetmen geriye dönüşlerde mekânlara daha sarımsı ışıklar düşürmüş ve her şey daha sıcak görünüyor. Şimdiki zamanda geçen mahşer mekânlarıysa grimsi bir mavilikte ve insana kasvet duygusu veriyor. İnsanlar gibi mekânlar da enkaza dönmüş bu mahşerde.

Her daim erdemli…

Bu filmde / romanda ahlâki açıdan da bakmak gerekiyor. Baba, oğluna daima iyi, erdemli ve adil olmasını söylüyor hep. Tüm bu kötü durumlar karşısında bile. Bir de tabancaları var. Tabancadaki iki kurşun, oğluyla kendisinin yamyam gangsterlere esir düşdüklerinde kurtuluşları onların. Yollarının üzerlerinde yamyam gangsterlerle de karşılaşıyor baba-oğul. Gangsterlerin ellerinden kurtulan baba-oğul, gangsterlerin üs olarak kullandığı evin mahzeninde yenmek için esir alınmış insanları da görüyorlar. Sonra yine yollara düşüyorlar. Belki de her şeyin berbat olduğu bu dünyada sıcak bir sığınak buluyor baba-oğul bir yerde. Beslenip, yıkanıp ve iyi uyuduktan sonra denize doğru yine yollara düşüyorlar. Yollarına bir yaşlı adam çıkıyor. Filmin final bölümünde her şeyin kötüleştiği bu mahşer dünyasında az da olsa iyiliklerin bile olduğunu fark ettiriyor yönetmen. Tek başına kalan çocuk, karşısına çıkan aileyle yeni kaderine doğru yola çıkıyor. Buz çağına doğru giden bir kasvetli dünyayı betimleyen yönetmen, bu filminde dingin bir kamera kullanmış. Tıpkı karakterleri gibi. Hatta mekânları gibi. Filmin müzikleri de etkileyici. John Hillcoat’un bu filmi 2009 yılında 66. Venedik Film Festivali’nde “Altın Aslan” için de yarışmıştı.

Yol (The Road)
Yönetmen: John Hillcoat
Eser: Cormac McCarthy
Senaryo: Joe Penhall
Müzik: Nick Cave-Warren Ellis
Görüntü: Javier Aguirresarobe
Oyuncular: Viggo Mortensen (Adam), Charlize Theron (Kadın), Kodi Smit-McPhee (Çocuk), Robert Duval (Yaşlı Adam)
Yapım: 2929 Productions-Dimension (2009)

(30 Mayıs 2011)

Ali Erden

[email protected]