İstanbul Modern Sinema, Dünya Kadınlar Günü’nü Kutluyor, Başrolde Kameralı Kadınlar

İstanbul Modern Sinema, 08 Mart Dünya Kadınlar Günü’Mor Nokta: Kadınlardan Sinemaya başlıklı özel bir programla kutluyor. Programda, Filmmor ekibinden Melek Özman ve Tuğçe Canbolat’ın seçtiği dört film gösterilecek. 08 Mart’ta gösterilecek filmlerin başrolünde, sessiz sinemadan Türk sinemasına, dünyanın en önemli kadın yönetmenleri ve farklı ülkelerden kadın sinemacılar var. 08 Mart Salı günü saat 14:00’te Sessiz Sinemada Sufrajetler, saat 15:00’te Kameralı Kadınlar, saat 16:00’da Tutkuyu Filme Almak ve saat 17:00’de 70-80-90, Masum, Küstah, Fettan başlıklı filmler gösterilecek.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    İstanbul Modern Sinema, Dünya Kadınlar Günü’nü Kutluyor, Başrolde Kameralı Kadınlar yazısına devam et
  • 8. Paris Türk Filmleri Festivali

    Türkiyeli Yurttaşlar Meclisi (ACORT) tarafından düzenlenen ve Cinéma Odyssée ile Türk Sinema Vakfı (TÜRSAV) tarafından desteklenen 8. Paris Türk Filmleri Festivali, 10 – 19 Mart tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Prensesin Uykusu, Kosmos, Av Mevsimi, Beş Şehir, Mahpeyker: Kösem Sultan gibi sinemamızın dikkat çeken filmlerinin de gösterileceği festival nedeniyle 09 Mart Çarşamba günü Paris Kültür Müşaviri Hasan Yavuz’un vereceği resepsiyona Türkü Turan, Sermet Yeşil ve Selda Alkor katılacak.

  • Basın Bülteni: Türkçe / Fransızca
  • Geniş bilgi için tıklayınız: 1 / 2
  • Diğer haberler, gösterilecek filmler hakkında geniş bilgiler ve yüksek çözünürlüklü görsele haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    8. Paris Türk Filmleri Festivali yazısına devam et
  • 5. Uluslararası 2. El Kısa Film Festivali Bugün Sona Eriyor

    01 Mart tarihinde perdelerini açan 5. Uluslararası 2. El Kısa Film Festivali beş gün boyunca; ANKAmall Sanatoli Sahnesi’nde film gösterimleri, atölyeler, söyleşiler, imza günleri, dinletilerle Ankaralı sanatsseverlere ulaştı.
    Festivalin kapanış töreninin yapılacağı 05 Mart 2011 Cumartesi günü saat 13:00’de Yeşim Ceren Bozoğlu ANKAmall D & R önünde kitabını imzalayacak, 14:00’de ANKAmall AFM Sinemaları 1. salonda Ali Düşenkalkar söyleşisi, 16:00’da ise Seren Yüce’nin yönettiği Çoğunluk filminin gösterimi yapılacak. Kapanış töreni ise 19:00’da düzenleniyor.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    5. Uluslararası 2. El Kısa Film Festivali Bugün Sona Eriyor yazısına devam et
  • Otuzuncu Yıl Kutlu Olsun!

    Uluslararası İstanbul Film Festivali’ni başından beri, yani daha “Sinema Günleri” diye anıldığı yıllardan beri izleyen biri olarak, otuzuncu yıla varmış olmanın memnuniyeti içindeyim. Çünkü bu bizim festivalimiz, yani o on beş günde İstiklâl Caddesi’nden sel gibi akan, sinemaları dolduran insanların festivali. İstiklâl Caddesi’ni bir sembol olarak da kabûl edebiliriz. Malûmunuz, artık festivalimizin amiral gemisi Emek yok, karşı çıkışlar da şimdilik somut bir yarar sağlamadı. Atlas Sineması yerli yerinde şükür, sevgili Beyoğlu Sinemamız da. G-Mall gitmiş, yerine Nişantaşı Citylife (City(s) gelmiş bu yıl. Bir de AFM Fitaş Beyoğlu Sinemaları var ki, şahsen benim için filmlerin hangi salonda oynayacağı gidip gitmeme konusunda tayin edici olabilir. Çünkü bazı salonlar, klaustrofobiyi azdırmak için birebir. En azından, son gittiğim İF’te öyleydi. Kadıköylüler, gene babadan kalma Rexx’e gidecek. Keşke diyoruz, çok daha modern ve rahat olan CKM’yi de düşünselermiş.

    Festival yazısı konusu bitmez, ama daha önümüzde uzun günler var. Diyorum ki ilk solukta size beni nelerin heyecanlandırdığını söyleyeyim ki, 30. Yıl’ın nimetleri de ortaya dökülsün. Nelerden heyecanlanıyorum? Öncelikle çok sevdiğim ve günümüzün en iyi yönetmenlerinden biri olduğunu düşündüğüm Claire Denis’in: 1) Beş filmlik bir retrospektifinin sunulacak olması, 2) Çoğu filminin müziklerini yapmış olan Nottingham’lı rock grubu Tindersticks’i “Claire Denis Film Müzikleri 1996-2009 / Tindersticks Konseri – Müzik ve Film” başlığını taşıyan özel bir projede izleyecek olmamızdan. Kendisi aynı zamanda uluslararası jüride.

    Çok sevdiğim yönetmenlerin yeni filmlerini görecek olmaktan da pek keyifliyim. Örneğin, adını ilk kez Torino’da duyduğum, benim FİPRESCİ jürisinde olduğum yıl “Family” adlı mini dizi uyarlamasıyla yarışmaya katılan Michael Winterbottom’ın programda iki filmi var. FİPRESCi, TV uyarlamalarını kabûl etmediği için içimiz yanarak filmini gözardı etmiştik ama, o gün bugün her filmini izlemişimdir. İngiliz yönetmenin, 2010 yapımı iki filmini, gene TV dizisi uyarlaması olan “The Trip / Yolculuk”u Uluslararası Yarışma’da, “The Killer Inside Me / İçimdeki Katil”i ise, Akbank Galaları’nda izleyeceğiz. İlk kez “Yumurta” adlı filmiyle yüreğimizi ağzımıza getiren İsveçli yönetmen Bent Hamer’le ise, “Hjem Til Jul / Yeni Yıl” ile hasret gidereceğiz. Ne de olsa “O’Horten” ve “Factotum”dan bu yana (ki ikisini de çok sevmiştim) iki yıl geçti.

    Israrla bugüne kadar bağımsız kalan kıymetli yönetmenim John Sayles de “Amigo” adlı filmiyle “Yıllara Meydan Okuyanlar” bölümünde yeralıyor. Aynı bölümde, soğuk nevale fakat çok iyi yönetmen Bertrand Blier’in de son filmi var. Üstat “Le bruit des glaçons / Buz Sesi”nde, kanserin evine taşındığı bir adamın hikâyesini anlatmış, doğru söylüyorum. Peter Weir, Nikita Mikhalkov, Zhang Yimou, Stephen Frears de, Festivalin en iyi bölümlerinden biri olan “Yıllara Meydan Okuyanlar”ın yönetmenleri arasında. Ama beni asıl ilgilendiren, hemen hemen her yıl bir film yaparak gençliğini sürdüren 1908 Aralık doğumlu Portekizli yönetmen Manoel de Oliveira. Kendisine saygılarımızı sunuyoruz ve bir mucize ile daha onlarca yıl film yapmasını diliyoruz.

    Ama bütün bunlar, Akbank Galaları’nın daha bir gösterim filmi nitelikli filmleri, çok sevdiğimiz NTV Belgesel Kuşağı, Mayın Tarlası, Sinema İnsan Hakları Yarışması filmleri bir yana, sadece bu yıla mahsus iki bölüm var ki, dikkatinizi çekmek isterim: “Bir Zamanlar Festival’de: SİYAD’ın Keşifleri” ile “Film Gibi 30 Yıl”. Bültende, “Bu bölümde,” diyor, “filmleri gösterilen yönetmenleri bugün çok iyi tanıyoruz. Ancak, evvel zaman içinde onlarla Emek Sineması’nın, Atlas’ın ya da Alkazar’ın koltuklarında tanışmıştık.” Gerçekten de öyle olmuştu. Hatta ben bir kısmı sayesinde, program açısından en iyi yıllardan biri olan 1984’te Pangaltı İnci koltuklarında da benzer heyecanlar yaşamıştım. İşte bu bölümde, Festival sayesinde keşfettiğimiz bir yönetmenin bir filmini yazdık. Benim payıma, bu ilk filminin ardından peşini hiç bırakmadığım Peter Greenaway’in “The Draughtman’s Contract / Ressamın Kontratı” filmi düştü. Festivalin 30. yılının bir başka özel bölümü ise, sinemayı (en azından, belirli bir sinemayı) bu festival sayesinde keşfetmiş on dokuz yönetmenimizin en çok etkilendiği filmlerden oluşuyor. Hatta 30. yıl kitabında onların seçtikleri filmler üzerine yazdıkları, bizim değerlendirme yazılarımız ve festivalin otuz yıllık macerasının anlatıldığı söyleşiler de varmış.

    Şöyle söyleyeyim, bizim vaktiyle yakaladığımız, ancak yaşı daha genç olanların ve düpedüz genç olanların kaçırdığı pek çok önemli filmi bu yuvarlak hesap festival yılında izlemek mümkün olacak. Biletler 19 Mart’ta yani önümüzdeki Cumartesi satışa arzedilecek. Seçmek de zor, maliyeti de ağır olabiliyor ama gerçekten de bugünün büyük ustalarının eski filmlerini görme şansınız, şansımız olacak. Kolay gelsin diyoruz. Keyfini çıkarın…

    (12 Mart 2011)

    Sevin Okyay

    Kısa Film İkilem’e Kanada’dan Ödül

    Kanada’da çekilen orta metrajlı Türk filmi İkilem, kısa süre önce Canada International Film Festival’de Rising Star (Yükselen Yıldız) ödülüne lâyık görüldü. Aynı festival kapsamında En İyi Öğrenci Filmi için yarışan İkilem’e bir adaylık da No Limits International Film Festival’dan Çağrı Berk’ın oyunculuğuyla En İyi Oyuncu dalında geldi. Her iki yarışmanın sonuçları Nisan ayında yapılacak olan törenle açıklanacak. Akbank Kısa Film Festivali çerçevesinde yarışma dışı bölümde gösterilecek olan İkilem’in çeşitli festivaller kapsamında Nisan ayında İngiltere, Kanada, Amerika ve Sırbistan gösterimleri de kesinleşti.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Her Yer Eyyvah Eyvah

    2011 yılının ilk komedi filmi olarak 07 Ocak’ta vizyona giren Eyyvah Eyvah 2, vizyondaki 8. haftasında da sinema salonlarındaki seyirciyi kahkahaya boğmaya devam ediyor. Filmin 7 haftalık seyirci sayısı 3.863.632 kişi oldu. 4 milyona yaklaşan seyirci sayısı ve arabada, radyolarda, gece kulüplerinde herkesin diline dolanan birbirinden eğlenceli parçaları ile Eyyvah Eyvah 2, izlenmeye ve dinlenmeye devam ediyor. Genel izleyici ibaresiyle seyirciyle buluşan film, salonlarda en çok reaksiyon alan esprileriyle halkın günlük konuşma diline de hakim oldu. Filmden sonra herkes birbiriyle “Nabıyon be ya”, “Köy Yumurtası”, “Köy Ekmeği” şakalarıyla konuşmaya başladı. Halk, filmi de replikleri de çok sevdi.

    • Filmler hakkında geniş bilgi için tıklayınız: 1 / 2

    Daha İyi Bir Dünyada

    Susanne Bier’ın yönettiği ve Mikael Persbrandt, Trine Dyrholm, Ulrich Thomsen ile Markus Rygaard’ın oynadığı Daha İyi Bir Dünyada (Haevinen – In a Better World), 22 Nisan 2011’de Umut Sanat dağıtımıyla Umut Sanat tarafından vizyona çıkarıldı.
    Anton, Afrika göçmen kampında çalışan bir doktordur. Büyük oğlu on yaşındaki Elias, okulda serserilerce rahatsız edilmektedir ancak bu durum, Christian’ın Elias’ı korumasıyla sona erer. Elias, annesi kanserden vefat etmiş olan Christian ile kısa zamanda sıkı bağ kurar ve arkadaş olur. Christian, Elias’ı bir intikam olayına karıştırınca hayatları tehlikeye girer.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Sevimli Hayvanlar

    Holger Tappe’nin yönettiği ve Mehmet Ali Erbil, Oya Küçümen, Dilek Gürel ile Selçuk Kıpçak’ın seslendirdiği animasyon Sevimli Hayvanlar (Konferenz der Tiere – Animals United), 11 Mart 2011’de Medyavizyon Film dağıtımıyla r Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    İnsanların doğal ortamları yok etmeye devam etmesiyle, Kuzey Kutbu’ndaki buzullar hızla erir, büyük yangınlar Orta Avustralya’yı kasıp kavurur. Doğal yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalan, bir grup hayvan, paslı bir banyo küvetinin içinde okyanusu geçer. Rotaları dünyanın el değmemiş son köşelerinden biri olan Afrika’daki Okavango Deltası’dır.

  • Basın Bülteni: Uzun / Kısa
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • 22. Ankara Uluslararası Film Festivali Basın Toplantısı Yapıldı

    Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından 17 – 27 Mart 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilecek 22. Ankara Uluslararası Film Festivali’nin İstanbul basın toplantısı Ortaköy Feriye Lokantası’nda yapıldı. 22. Ankara Uluslararası Film Festivali, Jerzy Skolimowski, Jan Svankmajer, Werner Herzog, Xavier Dolan, Bong Joon-ho, Tony Gatlif, Alain Corneau gibi yönetmenlerin son filmlerinden, Kazakistan ve İtalyan sinemasıyla ilgili özel bölümlere, Doğaya Karşı İnsan başlıklı etkileyici bir seçkiden Bertrand Tavernier, Takeshi Kitano ve Ken Loach gibi ustaların filmlerine uzanan zengin programla izleyiciye sinema şöleni sunacak.

  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    22. Ankara Uluslararası Film Festivali Basın Toplantısı Yapıldı yazısına devam et
  • If İzleyicileri Türkiye’den Kısalar’da Kürtçe Filmi Seçti

    If Türkiye’den Kısalar Seçkisi’nde yer alan 43 film arasından If İzleyici Ödülü tamamı Kürtçe çekilmiş olan Berf (Kar) filmiyle Erol Mintaş’ın oldu. Anne Oğul Üçlemesi’nin ikinci filmi olan Berf, Ağrı’nın küçük bir köyünde yaşayan bir anne, oğul ve torunun hikâyesini anlatıyor. Filmde, ölmeden önceki son isteği “bir avuç kar” olan, oğlunu kaybetmiş bir annenin acısına tanık oluyoruz. 2006 yılında İstanbul Marmara Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği’nden mezun olan Erol Mintaş, “Bir Anlatım Dili Olarak Varoluşçuluk ve Tarkovsky Sineması” başlıklı bir tez de hazırlamıştı.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    If İzleyicileri Türkiye’den Kısalar’da Kürtçe Filmi Seçti yazısına devam et
  • Oya Eczacıbaşı ve Görgün Taner, Fransa’nın En Önemli Devlet Nişanı Olan Legion D’Honneur’e Layık Görüldü

    İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı ve İstanbul Kültür Sanat Vakfı Genel Müdürü Görgün Taner, Fransız devletinin en prestijli nişanı sayılan Legion d’Honneur’e lâyık görüldü. İKSV Genel Müdürü Görgün Taner, Fransa’da düzenlenen Türkiye Mevsimi’nin başarısında oynadığı önemli rol ve iki ülke arasındaki dinamizm ve kültürel ilişkilerin güçlendirilmesine katkısından dolayı, Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Bernard Emié ve dönemin Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner’in tavsiyesiyle, Fransa Cumhuriyeti tarafından Legion d’Honneur nişanına lâyık görüldü.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Oya Eczacıbaşı ve Görgün Taner, Fransa’nın En Önemli Devlet Nişanı Olan Legion D’Honneur’e Layık Görüldü yazısına devam et
  • Saklı Hayatlar: Dürüst, Samimi, Etkili!

    İnsan: Bir memeli türü… Hayvanlardan temel farkı, aklı olması! Yani bilme, düşünme, önlem alma yetisi. Ancak, tüm insanlar aynı organlara ve özelliklere sahip oldukları halde, akıllarını içten içe kemirip, vicdanlarını zayıflatan bir virüs, birbirlerini yok etmelerine yol açabilecek bir hastalığı yaymaktadır. Bu virüsün adı: Kötücül önyargı!

    İnsan toplulukları, sosyal, siyasal, dinsel, coğrafi bir takım ayrımlarla farklı yaşasalar ve bu nedenle birbirlerine düşmanlık besleseler de, onlara, her tür virüsü yok edip tam bir sağaltım sağlayabilecek bir armağan sunulmuş: Aşk! Ne dil, ne din, ne mezhep, ne ırk, ne de zümre farkının engelleyebildiği bir güçlü duygu. İnsanlar severler, daima birlikte olma arzusu duyarlar! Ancak…

    A. Haluk Ünal, 1980 darbesinin hemen öncesindeki şiddet yüklü karanlık günlerde, ailelerine rağmen yüreklerine pranga vurmadan birbirlerini seven iki cesur insanı, tıp öğrencisi Alevi kız ile fotoğraf sanatçısı adayı Sünni erkeğin hikâyesini, gerçek olaylardan yola çıkarak ve nesnel bir bakışla anlatıyor: Dürüst, samimi, etkili!

    Bakınız, yönetmenin şu anahtar tümcesi çok önemli: Alevi kimliğinin dramı, Sünni çoğunluğun da trajedisidir!

    Ünal, ‘bıçak sırtı’nda ustalıkla yürüyerek, rahatlıkla istismar edilebilecek yakın tarihin gerçek yaşamdan alınmış karakterlerine dair yargılamalara girmeden ve ancak, bu ülkenin hâlâ hesaplaşamadığı utançları olan katliamları da acı biçimde anımsatarak, önyargı virüsünün nasıl beslenerek yayıldığını gayet isabetli aktarıyor. Önde gelen bir senaryo yazarı olduğundan ve bir filmi katleden tekst hatalarını da iyi bildiğinden, zaten çok sağlam bir metin yazarak, çekimlere başlamadan değerli bir avantaj elde etmiş.

    Ve sonraki başarısı da, ana & yan rollerdeki doğru seçimleri ve oyuncu yönetimi olmuş. Ahmet Mümtaz Taylan (erkeğin emekli polis babası) ve Zerrin Sümer (erkeğin babaannesi), tanıdığımız iki usta. Onlar kadar iyi oynayan Lâçin Ceylan (kızın annesi) ve meselâ kızın küçük kardeşinde Irmak Öztürk dâhil tüm kadro, öyküyü içselleştirmişler.

    Gelelim şu meşhur ‘kimyaların uyuşması’ meselesine. İlk kez izlediğim Ceren Hindistan ile “Balans ve Manevra”dan sonra sinemadaki bu ikinci çalışmasında Yusuf Akgün, geleceklerini, tamamıyla başkalarının ve bozuk bir konjonktürün belirlemeye çalıştığı, yürekleri aşk için atan iki insanda, mengeneye sıkıştırılmaya çalışılan vicdanlarının sesini akıl süzgecinden geçirerek cesurca direnen karakterlerde, ‘kimya uyuşması’nın en iyi örneklerinden birinin kahramanları olmuşlar… Abartısız ancak duygularınızı hareketlendiren performanslara imza atmışlar.

    “Saklı Hayatlar”ın küçük bütçesinden maksimum fayda elde edilecek şekilde bir çalışma gerçekleştirmiş sanat yönetmeni Adalı Aksoy da özel bir övgüyü hak ediyor.

    Evet, iyi bir film çekmek ve yakıcı konuları doğru biçimde aktarmak için, büyük bir bütçeye değil, sağlam bir kaleme, doğru bakan gözlere, insan sevgisi için atan yüreklere sahip olmak gerekiyor.

    Bu filmi kaçırmayın.

    (10 Mart 2011)

    Ali Ulvi Uyanık

    [email protected]

    A Piece of Meat

    Yönetmen ve senaristliğini Mehmet Özdoğan’ın yaptığı A Piece of Meat adlı kısa film, Cannes Film Festivali’nde 11 – 22 Mayıs tarihleri arasında gösterime sunuluyor. 750 Türk Lirası bütçeli film, festivalin Short Film Corner bölümünde gösterilecek. Film, maddenin köleliği, kadının gücü ve erkeğin iradesizliği üzerinden, et metaforuyla, ‘haz’ olgusunu irdeliyor. Özdoğan, filmin çok kısıtlı bütçelerle çekildiğini ve neticesinde alınan bu başarının, sette karşılıksız, sonsuz özveriyle çalışan ve her zaman yanında olan arkadaşlarına ait olduğunu söyledi.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Geniş bilgi için tıklayınız.