Cem Akyol adlı bir seveni dün ebediyete uğurladığımız sinemamızın unutulmaz görüntü yönetmeni Turgut Ören’in oğlu Barış Ören ile bağlantı kurmak istemektedir. Barış Ören ile bağlantısı olanların Cem Akyol’un “GSM: 0530 2001587, e-posta: [email protected]” olan iletişim bilgilerini kendisine ulaştırmasını rica ederiz.
Aylık arşivler: Şubat 2011
Tüm Şirketler
Tüm Şirketler, 11 – 17 Şubat 2011 Haftalık (Weekly) Box Office listeleri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.
Ve Sinema Programı’nda Colin Firth
Birsen Hatipoğlu Yıldız’ın yapımcısı olduğu Ve Sinema, 19 Şubat Cumartesi günü 21:15’de ve 20 Şubat Pazar günü 01:15’de TRT Haber TV’de izleyici ile buluşmaya devam ediyor.
Ve Sinema’da bu hafta, oniki dalda Oscar adayı, kekeme kral Albert’in dillere destan mücadelesini anlatan Zoraki Kral ve başarılı kariyerini Oscar heykelciği ile taçlandırmaya çok yaklaşan başrol oyuncusu Colin Firth’in portresi var. Programda ayrıca 127 Saat’in yönetmen ve oyuncusuyla röportaj; Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak filminden Ali İlhan, İsmail Hacıoğlu ve Claudia Cardinale ile söyleşi gibi ilgi çekici bölümler var.
Ve Sinema Programı’nda Colin Firth yazısına devam et
İyi Oyuncular, İyi Performanslar
Gerçi bir yılın geçtiğini anlamak için illâ ki ödüllere, özellikle de Oscar’a ihtiyacımız yok ama, bir yıl daha resmen geçti gitti işte. Daha doğrusu, gitti gidiyor, iki günü kaldı. Diyorum ki, Oscar tahmini yapacağıma (yeterince yaptık, herkes yaptı) şahsen ben oyunculara çok önem veren biri olduğum için, geçen yılın iyi oyuncularından, iyi performanslarından söz edeyim. Doğal olarak, çoğu da Oscar’ın dört oyunculuk aday listesinde yer alıyor.
Oyunculuk açısından da, filmler açısından da nispeten tatmin edici bir yıldı. Önceki yıldan yirmi film seçmem istenince ne kadar zorlandığımı hatırılıyorum da. Bu yıl, bir kısmı gerçek olaylara dayanan filmler izledik, sanırım hepsi aday listesinde. Her zamanki gibi, birkaç uyarlama gördük. Ve birinci sınıf oyunculuklarla şenlendik. Üstelik bu yıl, her zamankinin aksine, kadın oyuncular da dişe dokunur karakterleri canlandırma fırsatı buldular. Oysa sinemanın kadın karakterleri çoğunlukla derinliği, inandırıcılığı olmayan karakterlerdir, kâğıt kaplanlardır. Bu yıl öyle olmadı, kadın aday bulmakta zorluk da çekilmedi.
Biz gene de erkek oyuncularla başlayalım. Jeff Bridges, iki yaşındaki figüranlığını saymazsak, 1958’den beri tek bir kötü performans sunmadan, hiçbir rolü hafife almadan sürdürdüğü oyunculuk mesleğinde geçen yıl nihayet bir Oscar ödülü de görmüştü. Bu yıl Coen Kardeşler’in filmi “True Grit / İz Peşinde” ile altıncı kez Oscar adayı oldu ama John Wayne’e tek Oscar’ını getiren karakterin Bridges için aynı mucizeyi gerçekleştireceğini sanmam. Yeterince iyi oynamadığı için değil. Time Dergisi’ne göre, Bridges insanı şişman gösteren bir kostüm giymiş karaderili bir kadını oynasa da inandırıcı olur. Geçen yıl ödülü ona kaptıran rakiplerinden biri, o zaman olduğu gibi şimdi de müthiş bir performans sunduğu için.
Colin Firth, “A Single Man / Tek Başına Bir Adam”ın dantel gibi işlediği eşcinsel karakteri George ile ona yar olmayan Oscar’ı bu yıl almazsa, tarihin en büyük sürprizlerinden biriyle karşılaştık demektir. Aylar öncesinde favoriydi, halen öyle ve bunu tamamen hakediyor. “The King’s Speech / Zoraki Kral”ın, sonradan Kral VI. George olan kekeme York Dükü ‘Bertie’sinde de, bir kraliyet ailesi mensubu olmanın yanısıra özrü olan rahatsız bir kişi olarak ve yalnız bir insan olarak gerçekten çok köşesiz bir portre çizmiş. Bir kral olsa bile, sıradan faniler olan seyircilerinin gönüllerine hitap ettiğinden eminim.
Her zaman hayran kaldığım Javier Bardem, kişiden kişiye, derinliklerine inerek ve hiç çaba harcamıyormuş kolaylığıyla geçen bir aktördür. Trajik ”Biutiful”da, pek matah biri olmayan Uxbal’ı eksiksiz bir insan olarak yaratmayı bilmiş. En İyi Erkek Oyuncu kategorisinde bu yıl dikkati çeken iki performans daha var. Yetmişine varan Robert Duvall “Get Low / Büyük Sır”da 1930’lu yılların münzevi keşişi olarak her zamanki kadar iyi bir performans sunmuş. “Half Nelson / Tepetaklak Nelson”la Oscar adayı olan Ryan Gosling de, “Blue Valentine”da Oscar’a aday gösterilen Michelle Williams’ın oyununu yükseltmiş, onun başarısına eşit bir başarı yakalamış.
Kadın oyuncular ise bu yıl özellikle “En İyi” kategorisinde hoş bir renklilik arzediyor. Sık sık birlikte çalıştığı Mike Leigh’in “Another Year”inde İngiliz aktris Lesley Manville, yılın en iyilerinden. Julianne Moore ise, bu yıl adaylık konusunda yardımcı oyuncu mu, esas oyuncu mu belirsizliğinin zararını çekti. Bence “The Kids Are All Right / İki Kadın Bir Erkek”te asıl başrol karakteri onun oynadığı Jules. Gene de, dördüncü Oscar adaylığını yakalayamadı. Daha önce Annette Bening ile iki kez aynı yılda En İyi Kadın Oyuncu dalında aday olan, ikisinde de ödülü alan Hilary Swank ise “Conviction / Mahkumiyet”le bir üçlemeye gidebilecek gibiydi ama, olmadı. Demek ki, şimdilik “Boys Don’t Cry / Erkekler Ağlamaz” ve “Million Dollar Baby / Milyonluk Bebek”in heykelcikleriyle yetinecek. Annette Bening’in ise, “The Kids Are All Right / İki Kadın, Bir Erkek”teki oyunuyla bunca adaylığın ardından bir ödül olsun almasını isterdim ama, dördüncü kez adaylıkta kalacak gibi görünüyor. Oysa Moore ile ikisi Nic ve Jules olarak, cinsel tercihleri söz konusu olmaksızın, sıradan bir ailenin reisleri gibi, büyük bir rahatlıkla oynuyorlar.
Michelle Williams, daha “Brokeback Mountain / Brokeback Dağı”yla ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu kanıtlamıştı. 2008 yapımı “Wendy and Lucy”de ise hakikaten, neredeyse tanınmayacak bir tiplemeyle, harikulâde bir oyun sundu. Bu yıl da “Blue Valentine”da pek dokunaklı. “Rabbit Hole”u görmediğim için Nicole Kidman hakkında bir şey diyemiyorum, gene de aklıma çocuklarını kaybetmiş kişileri oynayanlar geliyor: Sissy Spacek, Nanni Moretti, Julie Christie ile Donald Sutherland… Jennifer Lawrence ise, “Winter’s Bone / Gerçeğin Parçaları”nda çok baskın bir oyun sunuyor. Hailee Seinfeld ile ikisi, aciz anneleri ile küçük kardeşlerini kurtarmaya çalışan ama birbirinden farklı genç kızlarda yaşlarının ötesinde bir olgunlukta.
Gelelim “Black Swan / Siyah Kuğu”nun Nina’sı ile yılın ‘galibi’ Natalie Portman’a… Colin Firth gibi O da, verilmiş olan ödüllerin hemen hemen hepsini aldı. Boynu ve başını tutuşuyla, çok gerilerde kalmış olsa bile bale çalışmış olmasının da etkisiyle, ama her şeyden çok karakterinin bağrında çarpışan beyaz ve siyah kuğuları hayata geçirişiyle, herhalde sahiden de yılın en iyisi. Benim gönlüm Bening’den yana olsa da… Gene de Portman Oscar’da kötü bir sürprizle karşılaşabilir. Çünkü böyle erken favoriliklerin (“The Social Network / Sosyal Ağ”da olduğu gibi) oy verenleri bezdirmiş olma ihtimali mevcut. Oscar listesinde gördüğüm en önemli eksik ise “I Am Love / Benim Adım Aşk”taki, neredeyse Sophie’nin seçimi gibi bir seçim yapmak zorunda kalmış Emma’sıyla emsalsiz Tilda Swinton.
Yardımcı erkek oyuncu faslı da hayli karışık. Hem genelde aday olanların beşi de çok iyi performanslar sunduğu gibi, unutulmuş şahıs olarak “The Social Network – Sosyal Ağ”ın Andrew Garfield’i de var; yani, yeni Örümcek Adam. Beni en çok sevindiren, genellikle gözardı edilmiş John Hawkes’un “Winter’s Bone / Gerçeğin Parçaları”nın amcası Teardrop olarak müthiş elektriği olan bir oyun sunup fark edilmesi oldu. “The Hurt Locker / Ölümcül Tuzak” ile geçen yıl Oscar adayı olan Jeremy Renner ise, bu yıl aynı başarıyı tekrarladı. Doğrusu, en iyi film kategorisine girebileceğini düşündüğüm Ben Affleck filmi “The Town / Hırsızlar Şehri”nde cidden mükemmel. Özellikle finale doğru arkasından ona seslenen polisi duymazlıktan gelerek yürüdüğü bir sahne var ki, yüzünü unutmak mümkün değil.
Mark Ruffalo ve BAFTA’yı alan Geoffrey Rush da çok başarılılar, ancak bu kategoride bu yıl (şimdiye kadarki sonuçlardan da anlaşıldığı gibi) Christian Bale’in yılı. “The Fighter / Dövüşçü”nün sonunda, onun canlandırdığı Dicky Eklund’u (üstelik de ayık haliyle) görünce, Bale’in aslında abartıya kaçmadığını bir kez daha anlıyoruz. Seçicilerin sevdiği türden sıradışı, tuhaf bir karakteri oynuyor, buna karşılık sadece dikkati çekmekle kalmıyor, karakterini doğru da yorumlamış. Hemen hemen bütün eleştirmen grupları onu seçti ama gene de Geoffrey Rush’ın ne yapacağı belli olmaz diyorum.
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu kategorisi de hayli zengin. Jacki Weaver “Animal Kingdom”da suç dünyasına karışmış bir ailenin anası olarak fırtınadan farksızmış ama, ne yazık ki onu göremedim. “The Fighter / Dövüşçü”nün iki kadın oyuncusu da yılın en başarılı aktrisleri arasında. “Frozen River / Donmuş Irmak”a kadar kimsenin varlığından haberdar olmadığı Melissa Leo, birazcık ‘yüksek sesle’ ama etkileyici bir oyun sunuyor. O da ailesi üzerinde hakimiyet kurmuş bir ana. Ancak Leo da (eleştirmen ödüllerinin çoğunu aldı) erken favori olma sıkıntısı çekebilir. Amy Adams ise o kendine mahsus enerjisiyle, iki karakter arasındaki dengeyi kurmuş. Zaten David O’Russell’ın filmi, yılın en iyi oynanmış filmlerinden biri. Öte yandan, Akademi son on yılda altı kez aynı filmden iki kadın oyuncuyu aday gösterdi, içlerinden sadece Catherine Zeta-Jones ödül aldı. Yani, durum biraz vahim.
“Black Swan / Siyah Kuğu” yardımcı kadın oyuncu açısından da zengin. Winona Ryder, Barbara Hershey, özellikle de Mila Kunis, Natalie Portman’ın oyununu destekliyorlar. Aslında Kunis Oscar adayı da olabilirdi ama, En İyi Oyuncu kategorisine dahil edilmek istenen Hailee Steinfeld yardımcılığa kalınca, Kunis de liste dışı kalmıştır diye düşünüyorum. Helena Bonham Carter, “The King’s Speech / Zoraki Kral”da Ana Kraliçe olarak tanıdığımız hanımın gençliğinde, gayetle abartısız, kararlı olsa da yumuşak. Doğrusu Harry Potter filmlerinden sonra onu bir rolü layıkıyla oynarken görmek hoştu. BAFTA’yı da kazandı. Steinfeld’e gelince, “True Grit / İz Peşinde”nin ilk baskısında aynı rolü oynayan Kim Darby bile onu çok beğendi. Dolayısıyla, film eleştirmenlerinden aldığı ödüllere 15 yaşında bir Oscar da ekleyebilir.
(25 Şubat 2011)
Sevin Okyay
Hisar Kısa Film Seçkisi 2011 Filmleri Belli Oldu
Hisar Kısa Film Seçkisi 2011 filmleri belirlendi. Seçki, 2005 yılından bu yana yıl içerisinde Türkiye’de çekilen kısa filmleri tarıyor, jüri kararıyla seçilen 10 kısa filmi bir DVD’de toplayarak sinema okullarına, yarışma ve festivallere gönderiyor. Kısa filmcilere tanıtım fırsatı yaratan 2011 seçkisinin filmleri, oyuncu Tülin Özen, yönetmen kardeşler Durul Taylan ve Yağmur Taylan, sinema yazarı Murat Özer’den oluşan ana jüri tarafından belirlendi. Seçkide yer alan filmler şunlar: Açık Yara, Bağdat, Bisqilet, Dönüşü Olmayan Yolculuk, Kahpe Devran, Kahve Olimpiyatları, Küçük Bir Hakikat, Nolya, Pera Berbange, Üniversiteli.
Hisar Kısa Film Seçkisi 2011 Filmleri Belli Oldu yazısına devam et
7 Avlu
Semir Aslanyürek’in yönettiği ve Evmorfia Anastosiou, Labina Mitevska, Varlam Nikoladze, Muhammed Cangören’in oynadığı 7 Avlu, 18 Şubat 2011’de MFP/Cine Group dağıtımıyla Aslanyurek Film Productions tarafından vizyona çıkarıldı.
Eleni 27 yaşında, güzel ama bakımsız Rum bir kadın, üç küçük kızı var. Eşi öldükten sonra, komşuları tarafından dışlanmış. Erkekler dedikodu olur diye, kadınlar da kıskançlıktan diyaloglarını kesiyorlar. Eleni iletişim kurmak için her akşam bir bahaneyle mahalledeki bütün avluları dolaşıyor. Bu kez limon istemek için 7 avluyu dolaşır, fakat herkes kapıyı kapatır, çünkü her avlunun kendine özgü bir musibeti vardır.
Paradoks Sine-Felsefe Atölyesi, 14. Haftasında Beşir’le Vals’i İnceliyor
SİYAD üyesi felsefeci – sinema yazarı Metin Gönen eğitmenliğindeki Paradoks Sine-Felsefe Atölyesi, 14. haftasında Ari Folman’ın yönettiği 2008 yılı yapımı Beşir’le Vals (Waltz With Bashir) filmini politika, aşk ve barış açısından inceliyor.
19 Şubat Cumartesi günü saat 11:00 – 15:00 saatleri arasında “Validebağ Adile Sultan Kasrı, Kadıköy, İstanbul” adresinde yapılacak olan atölye, sinematografik operasyonları içinde filmlerin nasıl yapıldıklarını inceliyor. Film analizlerini ise “eserlerle birlikte düşünme” çalışması olarak felsefenin aydınlatıcı kavramsallığıyla yapıyor.
Kristal Gecenin Yıldızları Newyork’a Uzandı
Fatih Üniversitesi tarafından bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilen Türkiye’nin en iddialı kısa film yarışması Kristal Klaket’in ödül töreni dün akşam TİM Maslak Show Center’da yapıldı. Sanat, iş ve siyaset dünyasından isimlerin katılımıyla gerçekleşen ödül gecesinde usta müzisyenler Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu sahne performansları ile izleyicilerden büyük alkış aldı. Kristal Klaket’in birinci olan yarışmacıları, New York Film Akademisi’nde toplam 8 haftalık sinema eğitimi ve para ödülü almaya hak kazandı. Kurmaca dalında Bizatihi Şey, Kar ve Bugün Yok adlı kısa filmler ödül aldı.
Kristal Gecenin Yıldızları Newyork’a Uzandı yazısına devam et
Claudia Cardinale, Altın Portakal’ına Kavuştu
Dünya sinemasının en önemli isimlerinden Claudia Cardinale, başrolünü İsmail Hacıoğlu, Lavinia Longhi, Teoman Kumbaracıbaşı ve Nilay Cennetkuşu ile paylaştığı Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak filminin galası için geldiği İstanbul’da, 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu dalında kazandığı ödülünü aldı. 15 Şubat akşamı Esentepe Astoria Cinebonus Sineması’nda yapılan gala gecesine katılan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın, kazandığı Altın Portakal heykelciğini basın toplantısı öncesi Claudia Cardinale’e takdim etti.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Claudia Cardinale, Altın Portakal’ına Kavuştu yazısına devam et
Nehir Erdoğan
Natalie Portman
Teoman Kumbaracıbaşı Kanal D Cinemania’da
Ömür Gedik’in hazırlayıp sunduğu sinema programı Kanal D Cinemania’da bu haftanın konuğu Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak filminin başrol oyuncularından Teoman Kumbaracıbaşı. Eyyvah Eyvah 2 ve Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak filmleriyle yeniden gündeme oturan Teoman Kumbaracıbaşı, oyuncu olmaya nasıl karar verdi? Hangi sebeplerden dolayı İspanyol karakterini canlandırdı? İsmail Hacıoğlu’yla dövüşme sahnesine nasıl hazırlandı? Editörlüğünü Fırat Sayıcı’nın yaptığı programda vizyona giren yeni filmler ve çarpıcı sinema haberleri, vs. yer alıyor. Ömür Gedik’le Cinemania her Cumartesi Kanal D’de.
Teoman Kumbaracıbaşı Kanal D Cinemania’da yazısına devam et
Kürtleri Anlatan İlk Film, İlk Defa If’te İzlenecek
If İstanbul 10. AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali, ilk defa geçen sene “Açılım” bölümü altında başlattığı süreci bu yıl “Açılıma Devam” bölümüyle devam ettiriyor. Bölüm kapsamında Kürtleri anlatan ilk film olarak bilinen 1927 yapımı Zare, canlı müzik eşliğinde gösterilecek. Ermeni yapımı filmin kopyası, bir kereliğine mahsus olmak üzere Ermenistan’dan özel izinle çıkarıldı ve festival kapsamında 19 Şubat Cumartesi günü 19:30’da AFM Fitaş Sineması’nda yapılacak gösterimle ilk ve son kez If İstanbul izleyicileriyle buluşacak. 20 Şubat Pazar gecesi ise The Hall’da Aynur Doğan, Tara Jaff ve Mehmet Atlı Performansı sahnelenecek.
Kürtleri Anlatan İlk Film, İlk Defa If’te İzlenecek yazısına devam et
9. Uluslararası Çevre Kısa Film Festivali ve “Yürüyen Köşk” Ulusal Çevre Kısa Film Yarışması
Türkiye’nin ilk ve tek çevre temalı kısa film etkinliği olan Uluslararası Çevre Kısa Film Festivali’nin 9.su 27 – 30 Nisan 2011 tarihleri arasında Yalova’da gerçekleştirilecek. Yalova Valiliği, Yalova Belediyesi, Bakırköylü Sanatçılar Derneği işbirliği ile Çevre Film tarafından düzenlenen festival kapsamında yapılan “Yürüyen Köşk” Ulusal Çevre Kısa Film Yarışması için son başvuru tarihi 01 Mart 2011 olarak tesbit edildi. Yarışmanın bu yılki seçici kurul üyeleri Binnur Feyizli, Ediz Hun, Hayri Çölaşan, Mehmet Açar, Nesimi Yetik, Sadi Çilingir ve Vural Çavuşoğlu’ndan oluşuyor.
Berrak Fotoğraflar
Berrak Tüzünataç’ın, başrollerini Engin Altan Düzyatan ile paylaştığı Bir Avuç Deniz’de canlandırdığı “Deniz” karakterinin çektiği fotoğraflar, “Deniz”in yaşam biçimini deneysel çalışmalarla yansıtıyor.
Filmde, Tüzünataç’ın odası için, filmin tek bir sahnesinde kullanılmak üzere özel olarak tasarlanan dairesel perde mekanizması, fotoğrafları döndürerek sergiliyor. 250 kare fotoğraf kullanılan filmde görülen fotoğrafları genç fotoğrafçı Yusuf Sevinçli, Serdar Yılmaz ve Murat Tepe çekti.
11 Mart 2011 tarihinde gösterime girecek olan Bir Avuç Deniz’de kullanılan fotoğraflar filmin galasında sergilenecek.