Sekans Sinema Grubu Yıllık Seminer Programı

Sekans Sinema Grubu Yıllık Seminer Programı açıklandı. “Selânik Cad, No: 78/5, Kızılay, Ankara” adresindeki Tan Kitabevi’nde gerçekleştirilen seminerler Film Eleştirisi, Sinema Akımları ve Temel Sinema Eğitimi başlıklarını taşıyor. Eğitim seminerlerine Ekim ayının ilk haftasında başlanması plânlanıyor. Konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi 0505 9104299 no.lu telefondan ve 18 Eylül 2010 Cumartesi günü saat 16:00 – 19:00 arasında Tan Kitabevi’nde gerçekleştirilecek yüz yüze görüşmelerle edinilebiliyor.

Sekans Sinema Grubu Yıllık Seminer Programı yazısına devam et

2. Türk / Macar Film Yapımcıları Buluşması İstanbul’da Yapılıyor

Birincisi, 2009 yılında Macaristan’ın Pecs kentinde yapılan Türk / Macar Yapımcılar Buluşması’nın ikincisi İstanbul’da gerçekleştiriliyor. 10 – 16 Eylül 2010 tarihleri arasında Beyoğlu’nda yapılacak Macar Filmleri Haftası sırasında Türkiye’ye gelecek olan 12 kişilik Macar sinemacı grubuyla, Macaristan’la ortak yapım veya çekim sonrası hizmetler için görüşmek isteyen Türkiye’li yapımcılar 14 Eylül’de bir araya gelecekler. Macar Filmleri Haftası nedeniyle ülkemize gelen yapımcılar arasında Denes Szekeres, Laszlo Kantor, Dora Nedeczy, György Szomjas, Andras Toth, Janos Keresnyei gibi isimler var.

  • Basın Bülteni
  • Geniş bilgi için tıklayınız: 1 / 2 / 3
  • Büyük Oyun Sinemalarda

    Senaryosunu gazeteci – yazar Avni Özgürel ve yönetmen Atıl İnanç’ın kaleme aldığı Büyük Oyun filmi, 17 Eylül’de sinemalarda seyirciyle buluşuyor. Yönetmenliğini Atıl İnaç’ın yaptığı film; Kuzey Irak’ta Amerikan işgâli sırasında Amerikan askerleri tarafından katledilen Cennet adlı bir Türkmen kızının öfkeyle savruluşunun ve intihar eylemcisine dönüşmesinin hikâyesini anlatıyor. Filmin başrollerinde Suzan Genç, Selen Uçer, Serdal Genç, Serkan Genç ve Rana Cabbar oynuyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Kayıp Filmler Gün Yüzüne Çıkıyor, Arşivciler Kara Kutularını Açıyor

    47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali bu yıl bir ilke daha imza atıyor. Festival, Türk sineması ve dünya sinemasının arşivinde saklı kalmış, kaldıkları tozlu raflardan yıllar sonra çıkarılıp restore edilen, sinemanın ilk dönem örneklerinden dört filmi; Türkiye’de ilk defa festivalde izleyiciyle buluşturmaya hazırlanıyor. Hollanda Eye Film Enstitüsü’nün desteğiyle gerçekleştirilen gösterimlerle, arşiv çalışmalarının paylaşımına dikkat çekmeye çalışan Altın Portakal, Arşivciler Kara Kutularını Açacak adlı açık oturumla da konuyu tartışmaya açacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Kayıp Filmler Gün Yüzüne Çıkıyor, Arşivciler Kara Kutularını Açıyor yazısına devam et
  • Centilmen’i Wings Cinecity Trio Açık Hava Sineması’nda Herkesten Önce İzleyin

    Sinemaseverlere rahat şezlongları ve minderleri, yemyeşil palmiyeleri ile havuz başında bambaşka bir seyir keyfi sunarak vazgeçilmez bir tutku haline gelen Wings Cinecity Trio Açık Hava Sineması, 08 Eylül Çarşamba akşamı 21:30 seansında Centilmen (The American) filminin ön gösterimine ev sahipliği yapacak. Martin Booth imzalı A Very Private Gentleman adlı romandan sinemaya uyarlanan ve Oscar ödüllü oyuncu George Clooney’in başrolünü oynadığı Centilmen filmi gerilim dolu bir dram olarak karşımıza çıkıyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Dünyanın Filmi Altın Koza’da

    Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından 20 – 26 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek olan 17. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali, dünya sinemasının son dönemdeki seçkin örneklerini sunacak. Gösterim programı kapsamındaki filmler Cinebonus, Arıplex ve Metropol sinemaları ile Adana Kültür Sanat Merkezi’nde izleyiciyle buluşacak.
    Festivalin onur konuğu, Balkanların Belleği, yönetmen Theo Angelopoulos’un her biri başyapıt düzeyindeki filmleri Kitera’ya Yolculuk, Arıcı, Leyleğin Geciken Adımı, Ulis’in Bakışı, Sonsuzluk ve Bir Gün, Ağlayan Çayır ve Zamanın Tozu isimli filmlerinden oluşan seçki izleyiciyle buluşacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Dünyanın Filmi Altın Koza’da yazısına devam et
  • Ayhan Hanım’ın Çekimlerine Başlanıyor

    İlk filmi Nefes: Vatan Sağolsun ile 2,5 milyona yakın seyirciye ulaşan yönetmen Levent Semerci’nin, ikinci filmi Ayhan Hanım, yakın tarihimize damgasını vuran 12 Eylül 1980 darbesi ile başlayıp 1990’lara uzanan bir süreci, bu süreçten en ağır şekilde etkilenmiş, apolitik bir kadın olan Ayhan Hanım’ı resmederek, yoğun bir politik dönemi, politik olmayan bir gözden sunuyor. 01 Mayıs 1977 sahnesiyle açılan filmin bu sahnesi için Eskişehir’de 20.000 metrekarelik bir alana Taksim Meydanı birebir inşa ediliyor. Ayhan Hanım, 02 Aralık 2011’de Tiglon Film dağıtımıyla tüm Türkiye’de vizyona girecek.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • 5. Uluslararası 2. El Kısa Film Festivali

    Bu sene 01 – 05 Mart 2011 tarihleri arasında, aynı anda Ankara ve İstanbul’da düzenlenecek olan 5. Uluslararası 2. El Kısa Film Festivali’ne 01 Eylül 2010 Çarşamba günü başlayan başvurular 31 Aralık 2010 Cuma günü 23:59’a kadar sürecek. “Ön elemede elenmiş film, KÖTÜ film değildir!” diyen dünyanın en orijinal film festivali yine, festivale ulaşan her filmin seyirciyle buluşmasını sağlayacak. Kısa film severleri, yeni jüri sistemiyle birlikte dünya çapında film ve yönetmenlerle buluşturmayı hedefleyen festival, 2011 yılında ikinci kez Uluslararası arenaya çıkıyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Diğer haberler ve yüksek çözünürlüklü afişlere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    5. Uluslararası 2. El Kısa Film Festivali yazısına devam et
  • Tiglon Film Filmleri

    Saftirik Greg’in Günlüğü (Diary Of A Wimpy Kid), Son Kahraman (John Rabe), Predators, Diriliş (Afterlife), A Takımı (The A Team), Vahşet Sapağı (Snarveien – Detour), Ciddi Bir Adam (A Serious Man), Yepyeni Bir Hayat (A Brand New Life), Anneler ve Kızları (Mother and Child), Gece ve Gündüz (Knight & Day), Yuva (Le Refuge – The Refuge), Ölüm Peşimizde (Yoga), Alacakaranlık Efsanesi: Tutulma (The Twilight Saga: Eclipse), İşkence Okulu (Tormented), Şüphe (Tale 52), Gezegen 51 (Planet 51), Elveda (L’Affaire Farewell), Ölümcül Takip (Chaser), Cennet Batıda (Eden Is West), Koleksiyoncu (The Collector), Çılgın Bir Gece (Date Night), Beni Unutma (Remember Me), Kosmos, Ses, Aşk Dersi (An Education), Pıtırcık (Le Petit Nicolas – Little Nicolas), Gir Kanıma (Let The Right One In), Parti Tırtılları (Disco Ormene – Sunshine Barry & The Disco Worms), Niko: Yıldızlara Yolculuk (Niko & The Way To The Stars), 10 – 16 Eylül 2010 seansları için tıklayınız.

    Ahmet Mümtaz Taylan, Sinemalife’a Konuştu

    sinemalife.com Dergisi, bu ay Resident Evil: Ölümden Sonra’yı kapağına taşıdı. Dergide, Ahmet Mümtaz Taylan ile yapılmış, zevkle okunacak bir söyleşi yer alıyor, Ömer Kavur filmleri derinlemesine irdeleniyor. Sinemalife’ın zoom sayfalarının bu ayki konukları ise, Milla Jovovich, Robert De Niro ve Luc Besson. Vizyondakiler, sanal kadraj, beyazperdeden haberler, pek yakında vizyona girecek filmlerin de yer aldığı Eylül sayısında yeni çıkan DVD’ler ile gösterimdeki filmlerin eleştiri yorumlarını da bulmanız mümkün. www.sinemalife.com bir tık uzağınızda.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğrafına haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ahmet Mümtaz Taylan, Sinemalife’a Konuştu yazısına devam et
  • Ayarsız Yazılar 1: Derbeder Oldum Derbeder

    Aslında hep aklımızın bir taraflarında tuttuğumuz ama hatırlayabilmek için de hafızamızı biraz zorlamak zorunda kaldığımız filmleri farklı bir konseptte birleştirmek istiyorum. Türk sinemasında önemli bir yeri vardır bazı ağdalı arabesk yapımların. Yıllar sonrasında Ertem Eğilmez’in Şener Şen ve Müjde Ar’lı “Arabesk” filmine de ışık tutacaklardır ne de olsa. İsterseniz enteresan bir bakış atalım ve yorumdan da öte hafızalarımızı zorlayalım. İyi bildiğim ve hatta türüne göre iyi diye bile nitelendirebileceğim bir filmle başlamak istiyorum. Temel Gürsu’nun Derbeder filmi. Aslında hemen aklınıza da gelebilir. Şöyle ki: Ferdi yine fakir ama gururlu yağız delikanlıdır. Canan ise Ferdi’nin büyük aşkı olmanın yanı sıra saf, temiz, koklanmamış bir güldür adeta. Nasıl olduysa bir şekilde Ferdi, Canan’dan bir süreliğine ayrılmak zorunda kalır ve asker arkadaşı (Enis Fosforoğlu) vesilesiyle Canan’a mektuplar yazar. Ama Ferdi’nin asker arkadaşı iki yüzlü ve kalleş olduğu için Canan’a göz koymuştur. Bu yüzden mektupların hiçbirini Canan’a vermez. Canan da bir şekilde Ferdi’nin kendisini başka bir kadınla aldattığına inandırılır. Bu kısım nasıl gelişiyor hatırlayamıyorum. Ama Canan da hayatındaki en büyük ikiyüzlülüğü yaparak Ferdi’nin asker arkadaşıyla evleniyor. Düğünde olay çıkıyor ve Ferdi kendini yerlere atıyor. O sırada resmen yabancılaştırma efekti gibi 10 dk.lık bir sahne geliyor. Ferdi çölün ortasında takım elbisesiyle yapayalnızdır ve arabesk bir şarkı söyleyerek isyan eder. Bu sırada çölde gelinliğiyle Canan görünür. Ferdi sürekli Canan’a dokunmaya çalışır ama Canan çoktan yoldan çıkmıştır ve bunun vermiş olduğu kendince haklı gururla Ferdi’nin görmüş olduğu bu rüyada sürekli görünüp kaybolmaktadır. Sonra birden yıllar geçer, Ferdi zengin olur, mal mülk, her şey gani ganidir. Film ya işte Canan ve kocası da sefalete düşmüş ve evlerini satmak zorunda kalmışlardır. Tabiki Cananların evini Ferdi alır. Ama hâlâ gururlu olduğu için evin tapusunu onların suratına fırlatır. Ve Canan’ın kocası, Canan’ı Ferdi’ye peşkeş çeker. (Bu ifade tamamen film karakterlerinin ağzından çıkmıştır) Bu sahnelerde hüzün doruğa çıkmıştır. Canan, Ferdi’nin kayalıkların dibindeki evine gelir ve hönkürerek, böğürerek ağlamaya başlar ama Ferdi onu dinlemez ve çeker gider. Canan da kendini kayalıklardan atar ve yine kendini intihar eder. (Kendini intihar etmek gibi yanlış bir tabir de işte böyle durumlar sayesinde meşrulaşmıştır.) Ferdi koşar ama yetişemez. Büyük aşk Canan’ın ölümüyle son bulur.

    Tüm bunlar inanılmaz bir kurgu örgüsüyle önümüze sunulur. Son sahnede Canan’a öylesine üzülür, hatta acırız ki Ferdi’ye söylediği sözler beynimize işler. Canan, Ferdi’ye eşinin kendisini ona gönderdiğini, isterse kendisini satın alabileceğini söyler. Tabiki tüm bunlar olurken Ferdi yıllarca (her Türk filminde olduğu gibi) Canan’ın bir perdenin arkasına gizlemiş olduğu kocaman siyah beyaz resmine bakmıştır. Film, çok da derdi olmasa da dibe vuran bir kadın portresi de çiziyor. Dönemin titrek dudaklı, toplumda pek de hakimiyeti olamayan bir kadın.

    Ablamla yaşadığım, çocukluğumun en saf taraflarından birine ışık tutar bu film aynı zamanda. Ferdi’nin sevdiği kız ölünce ablam günlerce yas tutmuş. Ferdi artık yalnızdır ve ablam da Ferdi’yle evlenmek için ağlayıp sızlar. Küçücük bir kızın Almanya’da izlediği ilk Türk Filmi’nin Derbeder olduğunu düşünürsek gayet sarsıcı bir durum sanırım. NOT: “Derbeder” filmi Türkan Şoray’ın oynadığı meşhur Sultan filmine de konu olmuştur. Sultan filminde bütün kadınlar toplanıp sinemaya giderler. Hatta içlerinde hamile bir kadın vardır. Herkes izlediği filmde salya sümük ağlar, hatta kadın filmi izlerken doğum yapar. İşte “Sultan” filminde herkesin sinemada izlemek için ölüp bittiği film DERBEDER’dir.

    Yönetmen: Temel Gürsu
    Senaryo: Erdoğan Tünaş
    Görüntü Yönetmeni: Muzaffer Turan
    Müzik: Ferdi Tayfur
    Oyuncular: Ferdi Tayfur, Canan Perver, Enis Fosforoğlu, Mümtaz Ener, Hüseyin Peyda, Sevda Ferdağ
    Yapım: 1977, Türkiye, Renkli

    (14 Eylül 2010)

    Görkem Akgün

    http://gorkeminsinemadefteri.blogspot.com/