Kederli ve Yorgun Şehir

“Herkes Kendi Kedisini Arar” filminin yönetmeni Cédric Klapisch’in Paris’i ve insanlarını anlattığı “Paris” filminde kardeşlerin hikâyeleri öne çıkarken göçmenler de filme dahil oluyor.

27. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde de gösterilen yönetmen Cédric Klapisch’in sinemaskop çektiği “Paris”i, sinema belleğine alınması gereken bir yapıt. 1961 doğumlu yönetmen Klapish’in 1996 yapımı “Chacun Cherche son Chat – Herkes Kendi Kedisini Arar” filmini sevenler, 2008 yapımı “Paris”i de sevecekler. Birçok insanın hikâyesinin iç içe anlatıldığı “Paris”te, kardeşlerin hikâyeleri öne çıkıyor. Kalp hastası dansçı Pierre ve sosyal hizmet görevlisi ablası Élise’le, Roland ve Philippe Verneuil kardeşlerin hikâyeleri de daha önde görülüyor. Aralarda da göçmenler var. İnsanın yüzünde kederin hiç eksik olmadığı bu şehirde herkese yetecek hikâyeler var. Roland Verneuil, Paris uzmanı bir profesör. Evlenmemiş. Aşık olmamış. Alttan alta da, evli ve üstelik karısı hamile mimar kardeşi Philippe’i kıskanıyor. Takıntılı Roland, dersini dinlemeye gelen güzel öğrenci Laetitia’ya tutuluyor. Kızın rastlantıyla öğrendiği cep numarasına Baudelaire’in dizelerini gönderiyor hep. Elbette manavlık yapan Jean, Franky ve Murat, fırıncı kadın, Brötonlu Jean’ın eski karısı Caroline, fırında çalışan Hatice ve bir de Kamerunlu göçmen genç Benoit var bu Paris hikâyesinde.

Paris’ten hikâyeler…

Hastalığından dolayı hep evinde olan Pierre, final bölümünde dışarı çıktığında Paris’in yorgun ve kederli bir şehir olduğunu söylüyor. Pierre, ölümü beklerken profesör Roland’ın aşık olduğu Laetitia’ya aşık oluyor. Evinin balkonundan karşı dairedeki Laetitia’ya hayran olur Pierre. Hayata tutunacak kadar. Ablası Élise onun için çöpçatanlık yapsa da ne yazık ki Laetitia’nın bir sevgilisi var. Bir düş kırıklığını da Roland yaşıyor elbette. Hep kadınların uzağında kalmış, onlara ulaşamamış Roland, Laetitia’nın taze bahar kokulu güzelliğine Baudelaire’in dizelerini cep mesajıyla gönderse de bu aşk gerçekten imkânsız. Hem de arada yıllar var. Ama Laetitia, belki de Baudelaire’in dizeleri hatırına Roland’ın hayallerini gerçekleştiriyor bir gün için. İşte bu kadar… Yönetmen, Paris üzerine bu filminde tam anlamıyla kardeşlerin hikâyelerini öne çıkarmış. Yönetmenin “koşut kurgu”yla yansıttığı yan hikâyeler de bu filme ve Paris şehrine derinlikli anlamlar katmış. Öncelikle manavcılarla Paris’e kaçak yollardan gelen Kamerunlu Benoit’nın hikâyeleri derinlik katıyor. Hem ülke içinden hem de ülke dışından gelen göçmenler var bu şehirde. Paris, göçmenlere yabancı değil, ama göçmenler Paris’e yabancı. Orada tutunmak ve varolmak o kadar basit mi? Fırında iş bulan Arap kızı Hatice de bu Paris hikâyesinde kendine yer buluyor. Çocukları olan, ama erkeği yanında olmayan Élise, Brötonlu Jean’la aşk yaşamayı düşlüyor hikâyenin bir yerinde. Élise’in, Jean’ı etkilemek için Rosemary Clooney’nin “Sway” şarkısı eşliğinde yaptığı striptizi de gerçekten muhteşem. Sinema tarihinde yerini alacak belki de bu sahne. Rosemary Clooney, ünlü aktör-yönetmen George Clooney’nin teyzesi. “Sway” (Sallan) şarkısını Dean Martin’in sesinden hatırlayabilirsiniz. Yıllar önce, 1976’da Ajda Pekkan da Yeşil Giresunlu’nun Türkçe sözleriyle bu şarkıyı söylemişti: “Başrolde çoğu zaman bir kadın / Peşinde bir erkek adım adım / Dünyanın kanunu besbelli / … / Kim ne derse desin aşk için / Önce hoş sonra boş gelir / … / Aşk bana yalan gelir…” Rosemary Clooney bu şarkıda şöyle sesleniyordu aslında: “Like a flower bending in the breeze (Bir çiçeğin meltemle eğilmesi gibi) / Bend with me, sway with ease (Benimle eğil, hafifçe salla beni) / When we dance you have a way with me (Dans ederken beni kolayca etkileyebilirsin) / Stay with me, sway with me (Benimle kal, benimle sallan) / Other dancers may be on the floor (Pistte başka dans edenler olabilir) / Dear, but my eyes will see only you (Sevgilim, ama gözlerim yalnız seni görüyor) / Only you have that magic technique (O büyülü teknik yalnız sende var) / When we sway I go weak (Biz sallandıkça ben güçsüzleşiyorum) / I can hear the sounds of violins (Keman seslerini duyuyorum) / Long before it begins (Çalmaya başlamalarından önceden beri)…” Filmin fonunda duyulan piyano tınıları da sinemaskop görüntülerle yansıyan Paris’in hüznünü hissettirebiliyor seyirciye.

Filmde unutulmaz bir sahne de, modern Paris halinde geçen anlar. Göçmen ruhları yansıyor buralarda. 1961’de Paris’in Seine Nehri kıyısında doğan Fransız yönetmen Klapisch daha çok 1996 yapımı “Chacun Cherche son Chat – Herkes Kendi Kedisini Arar” filmiyle biliniyor. Paris’e adanmış “Herkes Kendi Kedisini Arar”ı mutlaka görmelisiniz. Aslında Cédric Klapisch filmleri arşivlere alınmalı. Filmleri buralara da gelen Klapisch’in 2002 yapımı “L’Auberge Espagnole – İspanyol Pansiyonu” da çok beğeniliyor. Hikâyesi, birçok şehir ve mekânda geçen 2005 yapımı “Les Poupées Russes – Rus Bebekler” de buralara kadar gelmişti. “Rus Bebekler”, St. Petersburg şehrine selâm gönderiyor. Bu “Paris” filminde, Pierre karakterine hayat veren genç Romain Duris de yönetmenin en çok çalıştığı oyunculardan biri, belirtelim. Evet, Juliette Binoche… 1964’te Paris’te doğan Binoche, sinemanın şimdiden unutulmaz oyuncuları arasına girdi. Binoche, Leos Carax’nın 1991 yapımı “Les Amants du Pont-Neuf – Köprüüstü Aşıkları” filmiyle sinemasal belleklere yerleşti. 1993 yılında Krzysztof Kieslowski’nin “Trois Couleurs: Bleu – Üç Renk: Mavi” filmiyle unutulmaz bir performans ortaya koymuştu. Michael Haneke ustanın da gözdesi oldu sonra. Binoche, Haneke’nin “Code Inconnu – Bilinmeyen Kod” (2000) ve “Caché – Saklı” (2005) filmlerinde de oynadı. 2007’de Tayvanlı usta Hsiao-hsien Hou’nun “Le Voyage du Ballon Rouge – Kırmızı Balonun Yolculuğu” filmine de zenginlik katmıştı. Binoche, 2008’de Abbas Kiarostami’nin “Shirin – Şirin” filminde de göründü. DVD’de yeni yayımlanan bu etkileyici “Paris” filmi arşivlerde olmalı.

Paris
Yönetmen-Senaryo: Cédric Klapisch
Müzik: Robert Burke-Loïc Dury-Christophe Minck
Görüntü: Christophe Beaucarne
Oyuncular: Juliette Binoche (Élise), Romain Duris (Pierre), Fabrice Luchini (Roland), Albert Dupontel (Jean), François Cluzet (Philippe), Gilles Lellouche (Franky), Mélanie Laurent (Laetitia), Zinedine Soualem (Murat),Julie Ferrier (Caroline), Olivia Bonamy (Diane), Annelise Hesme (Victoire), Audrey Marnay (Marjolaine), Feride Khelfa (Feride), Karin Viard (Fırıncı), Sabrina Ouazani (Hatice)
Yapım: Fransa (2008)

(13 Temmuz 2010)

Ali Erden

sinerden@hotmail.com