21 Mayıs 2010 Haftası

“Pers Prensi: Zamanın Kumları”, Yakın Doğu antik çağ efsanelerinden esinlenmiş hikâyesini, sinemanın geleneksel ‘uzak diyar macerası’ çizgisiyle kesiştirip, günümüz kent sporu/sanatı “parkour” ile de hayli gösterişli bir stilde sunan, tabii ki dijital sanatçıların, özellikle kumların yoğun hareketliliğinde muhteşem gösteriler yapmasını sağlayan, katıksız bir eğlence! Doğal olarak, hedef kitlesi yeni kuşaklar… Yani, benim için ise tam bir sıkıntı! Farklı bir bakış, çarpıcı bir yenilik, heyecanlandıran bir stil aramak gereksiz. Gençlere hararetle önerilir.

“Elm Sokağında Kâbus”, ‘çağın korkunç masal kahramanı’ Freddy Krueger’in, yarı yanmış yüzü, parmaklarına taktığı ustura gibi keskin bıçakları ve mizah yüklü cinayet stilleriyle, ebeveynlerin kendisini ateşe vermesinin günahını çocuklarına ödetmek için yıllar sonra rüyaların içinde çıkagelmesine koşut, sinemada da yeniden uykusuz geceleri müjdelemekte! Amerikan tüketicilerinin bilinçaltı korkularının ‘dışa yansıtıldığı’ bu dokuzuncu filmle, -bildiniz- yeni nesil seyirci için ve ilk hikâye ile geri dönen Freddy’nin, cezalandırılmasının nedeni olan sübyancılığı daha cesur vurgulanmış; atmosferik etki ve renkler de daha büyüleyici… “Little Children”da, yine benzer bir cinsel suçtan dolayı hapis yatan bir adamı canlandıran Jackie Earle Haley, yeni Freddy’de, Robert Englund gibi, yüzünü maskeleştirip karaktere yapıştırmayı bilmiş. İlgilenenlere duyurulur.

“Çılgın Bir Gece”, evli ve iki çocuklu çiftin banliyödeki biteviye yaşamlarına renk katmak için gittikleri lüks lokantada, bir yanlış anlama sonucu, sabaha kadar, New York’ta başlarına gelebilecek her tür eylem – çapanoğlu ve tehlikeye dalmalarını öyküleyen güldürü… Üstüne üstlük bu koşuşturma içinde evliliklerinin aksayan yanlarını da sorgulayacak ve aşklarını tazeleme kapısı açacaklardır. Sadece 88 dakika! Yani çok dinamik ve gerçekten komik: Her ikisi de, öncelikle televizyonda büyük başarı kazanmış Steve Carell ve Tina Fey ve de her sahnede ünlü isimlerden oluşan sürprizler olunca işin içinde, keyif veren bir film çıkmış ortaya.

“Ayrılık”, kalıtımsal ögeleri tarafından duygularını bastırmaya mecbur bırakılan erkeklerin kendi köleliklerinin altında kadınları da köle yapma düzeninde, 25 yaşında genç bir kadın, Umay’ın, bir birey, bir anne, bir evlât ve bir eş olarak zincirlerini koparıp, biricik oğluyla birlikte bağımsız bir insan olarak ayakta kalma mücadelesinin etkileyici hikâyesi. Kimi oyuncuların karakterlerine tam oturmaması, sonuçlarına göre bazı nedenlerin yeterince vurgulanmaması ve bu nedenle öykülemede sarkmalar olması, başlıca zaafları. Fakat genel bir bakışla, bayağı karamsar bir tabloyu başarıyla çizdiğini söyleyebiliriz. Bu tamamen gerçek bir tablo… Kötü biten sonuna karşın, bir umuda yer vermekte: Evet, yeni nesiller tetiğe basmamalı artık! Bu filme ilgisiz kalınamaz!

(19 Mayıs 2010)

Ali Ulvi Uyanık

[email protected]