Az sonra karalamalarını yapacağım filmleri görmüşsünüzdür… Ben, yeni sezondaki film bombardımanından yorgun düştüm, bir süredir sessiz sedasız takipteyim. Şimdilik vizyona girmesinin üzerinden oldukça zaman geçen ve bende neredeyse eşit derecede hayal kırıklığı yaşatan iki filmle başlayalım…
Ezel Akay, nam-ı diğer “Ezop” Türk Sineması’nın yenilikçi yönetmenlerinden… Lâkabından da anlaşacağı üzere masal anlatmayı seviyor. Ben de onun masallarını izlemekten hoşnuttum. Hatta “Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?” isimli şahane filminin tadı hâlâ damağımda… “7 Kocalı Hürmüz”ün “Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?”nün bir adım önüne geçeceğini sanmıştım ama ne yazık ki öyle olmadı.
Filme geçmeden önce Ezel Akay’ın filminin galasında yaptığı konuşmayı takdir ettiğimi de belirtmeliyim. Önce filmin en büyük emekçilerini, marangoz ustalarını davet etti sahneye… Takdirin, alkışın en büyüğü onlara hak ediyordu; çünkü bence filmin en başarılı tarafı gerçekten göz dolduran dekoruydu. Dekor, masalın bir parçası, hatta en önemli parçası… Seyirciyi o masalsı dünyaya çekmenin en güzel yolu. Tabii sadece dekorla olmuyor, bu da açık… İlk 15 dakika -dekorun hatırına belki de- güzel gidiyor gibiydi. Sonrası hayal kırıklığı…
Oyunculuklar da vasattı… Hayranlıkla izlediğim bir oyuncu olamadı. Tabii Nurgül Yeşilçay bir adım öne çıkıyor oyunculuğuyla ama o da filmi kurtarmak için yeterli değil… Gülse Birsel, çok iyi yazar ama bence sinemada pek tat vermedi.
“7 Kocalı Hürmüz” her ne kadar musikili, rakslı bir güldürü gibi görünse de onun içindeki dram seyirciye mutlaka verilmeliydi diye düşünüyorum. Küçücük, kısacık da olsa bu olmalıydı. Çünkü Hürmüz ve diğer kadınlar sadece adam düşkünü, aptal ve cahil değil. Onlar gerçek aşkı arıyorlar. Tabii film bu tarafı oldukça es geçmiş. Belaltı vurdukça vuruyor. Kendini tekrar eden, sığ esprilerden bolca var. Bunlar beni filmden oldukça soğuttu. Ezel Akay sevdiğim ve filmlerine güvendiğim bir yönetmen de olduğu için hayal kırıklığı büyük oldu ne yazık ki…
ALACAKARANLIK EFSANESİ: YENİ AY
Bazı şeyler vardır, ne kadar saçma olduğunu bilseniz de yapmaya devam edersiniz. Alacakaranlık serisi de benim için böyle bir şey… Alışılageldik bütün vampir geleneklerini alaşağı ederek yeni nesil bir vampir anlayışı getiren bu filmin bazı keskin sınırlarından hiç mi hiç haz etmiyorum. Lüks arabalara binen, zengin beyaz çocuklar, marka giysiler giyen diğer gençler ve ikinci sınıf insan siyah kurt adamlar başı çekiyor.
Film henüz 18’ine adım atmış kızımızın yaşlanma tripleriyle başlıyor. Siyah ve beyaz iki adam arasındaki mücadeleye uzanıyor. Kimin kazandığını tahmin etmek zor değil. Esas adamın yokluğunda kızımızın gönlünü hoş eden müzmin aşık kurt adam elbetteki hüsrana uğruyor.
Alacakaranlık’ın serisinin ilk filminin yine izlenesi bir hali vardı da yeni film tamamen ergen kitleye hitap etmekte. Hani benim gibi merakınıza yenik düşüp izlemediyseniz çok şey kaçırmış sayılmazsınız. Tüm bunlara rağmen üçüncü filmi de izleyeceğime şüpheniz olmasın ama yine de merak güzel şey yahu…
(27 Aralık 2009)
Gizem Ertürk