Avatar

James Cameron’un yönettiği ve Sam Worthington, Sigourney Weaver, Michelle Rodriguez ile Zoe Saldana’nın oynadığı Avatar, 18 Aralık 2009’da Tiglon Film dağıtımıyla Tiglon Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Film, Na’vi adlı yok olmak üzere olan bir halkın yaşadığı Pandora adlı gezegende geçiyor. Yarı felçli bir savaş gazisi olan Jake Sully, kendilerine özgü dilleri ve kültürü olan, barış ve doğa ile örtülü bir çevrede yaşayan Na’vi halkının arasına gönderilir. Askeri bir şirket, Pandora gezegenini incelemek üzere Avatar adlı bir program oluşturmuştur. Bu program ile insanlar yarı insan yarı Na’vi haline getirilir ve misyoner olarak Pandora’ya gönderilirler.

  • Basın Bülteni1 / 2
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Avatar yazısına devam et

Sonsuz’un Afişi Hazırlandı

Cemal Şan’ın yönettiği ve Ferhat Gündoğdu, İsmail Hacıoğlu, Şevket Çoruh ile Ayça Bingöl’ün oynadığı Sonsuz’un afişi hazırlandı.
18 Eylül 2009′da Özen Film tarafından vizyona çıkarılacak olan filmin konusu şöyle: 13 yaşında hapise girmiş olan Serhan, yattığı hastanede Volkan’la tanışır. Volkan, dj.lik yapmakta olduğu barda çalışan Tuğçe’ye yakınlık duyunca, bar sahibi Cihan ile çatışır. Cihan, sert olmasına rağmen sanata tutkun bir adamdır. Hayatındaki en büyük hayali bir kitabı olmasıdır. Volkan, Serhan’a son günlerini güzel yaşatmaya çalışırken Cihan’ın gölgesi üzerlerinde olacaktır.

  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü afişe haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Sonsuz’un Afişi Hazırlandı yazısına devam et
  • Gelecekten Bir Gün

    Boğaçhan Dündar’ın yönettiği ve Hayrettin Karaoğuz, Hande Subaşı, Rasim Öztekin ile Neco’nun oynadığı Gelecekten Bir Gün, 15 Ocak 2010’da Medyavizyon Film dağıtımıyla Film Bahçesi tarafından vizyona çıkarıldı.
    Hayatı boyunca yaşadığı tüm aksiliklerden dolayı çok şanssız olduğuna inanan Tolga işinden de kovulunca, plâtonik aşkına kavuşma ihtimalinin de kalmadığına inanarak intihar eder. Melekler kendisine ceza olarak eğer intihar etmemiş olsaydı gelecekte nasıl bir hayatının olacağını gösterirler. Bunun üzerine Tolga’nın hayatında olağanüstü bir komedi ve aşk başlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Gelecekten Bir Gün yazısına devam et
  • Ekonomik Sıkıntı Yaşayan Sinemalara Yardım Öneriliyor

    Özen Film’den Adnan M. Şapçı, 2006 yılından bugüne sektörel veri özetlerini içeren tablo ve son birkaç yıl içinde zarar ettikleri için kapanan sinemaların listesini hazırladı. Veri özeti tablosu incelendiğinde son yıllarda Türk filmlerinin ciddi bir artış göstererek piyasanın %40 – 50’si oranında olduğu görülüyor. Ancak seyirci sayısı artışına karşılık sinema salonu getirisi aynı paralelde gitmiyor. Popüler AVM sinemaları haricindeki, giderini azaltamayan sinemalar kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Bu nedenle KTB fonunda toplanan paranın bir bölümünün ekonomik sıkıntı yaşayan sinemalar tarafından kullanımının sağlanması gerektiği öneriliyor.

  • 2006-2009 Sektörel Yıllık Veri Özetleri
  • 2007-2009 Kapanan Sinemalar
  • 04 Eylül 2009 Haftası

    “Hayatın Tuzu”, Bitlis’te, yitik, gerçek ve gerçeküstü zamanlar iç içe devinirken, eğretilemeler aracılığıyla insan öyküleri anlatıyor: Aklının oyunlarıyla baş etmeye çalışan (ya da çalışmayan) ve umut eden ve hayattan kopmamaya çalışan ve de tırnaklarıyla kazan insanların öyküleri bunlar. Biçimsel olarak çok değil fakat içeriğiyle sağlam, önemlisi de hiçbir hesabı olmayan, dürüst bir çalışma. Reşit Gözdamla’nın müziği enfes.

    “Evdeki Düşman”, iki çocuklu ‘çekirdek aile’nin içine, doğmadan ölen üçüncü çocuğun ikamesi şeklinde giren evlatlık ‘küçük’ (!) kızın babayı ele geçirme amacına ilerlerken estirdiği terörün hikâyesi. İzleyen üzerinde etki bırakan, tanıdık fakat sürprizli. Kar örtüsünün ortasındaki evde ışık kullanımı psikolojik ve fiziksel şiddetin çarpıcılığında önemli rol üstlenmiş. Oyuncular, özellikle anne Vera Farmiga ve yetim kız Isabelle Fuhrman, şaşırtıcı derecede iyi. Film, kuşkusuz, yönetmen damgası taşıyor. Yazgının yol açtığı tahribatın değiştirilmeye çalışılmasıyla, geriye döndürülmesi mümkün olmayan çok daha büyük felâketlere yol açılabileceği dersi de, kulağınıza küpe olsun!

    (03 Eylül 2009)

    Ali Ulvi Uyanık

    Sinemamız Çoktan…

    Mem û Zin (Ümit Elçi) çekildiği zaman, basında filmin bir “Kürt aşk hikâyesi” şeklinde çıkan yazılar ve Güney Doğu Anadolu’da filmin “Kürtçe” dublajı yapılarak gösterildiğine dair haberler gündemde iken, bir komşumuz Mem û Zin’in Kürt değil bir Türk masalı olduğunu, lisedeki bir hocasının bu şekilde ileri sürüp, ispatladığını söylemişti. Ben dil uzmanı değilim ama, Mem û Zin şeklindeki bir ibarenin, pek Arapça ve Farsça ve de Osmanlıca olduğunu zannetmiyorum, Türkçe olmadığı da kesin. O zaman Kürtçe idi ve 1991 yılında filmi çekildi, aynı yıl Şahin Gök Siyabend ile Heco’yu çekti. Elçi’nin çektiği Mem û Zin, 17. yüzyıl tanınmış Kürt yazarlarından Ahmede Hani’nin bir eseri. Siyabend ile Heco ise, orjinal adı ile Siyabend û Xece de Kürt tarihinden mitolojik bir aşk öyküsü.

    Sadece bu iki film mi? Kürt tipi Ortaoyunu ve Karagöz de vardır, bir çok filmde yan rollerde Kürt tipine rastlamanın yanında Kürtler arasında geçen, aşiret sosyal yapısı ağırlıklı bir çok filmimiz de var. Konuları genellikle, kan davası, aşk çatışmaları ve töre… Seyyit Han’ın (Yılmaz Güney) kadın kahramanının adı Keje’dir. Sansür filme “vize” verirken Kürt ismi olan Keje’nin çıkarılmasını ister ve filmdeki Keje isminin söylenişleri çıkarılır. Benim gördüğüm kopyada iki kaçak Keje ismi bulunuyordu.

    Filmlerimizdeki Kürt tiplemeleri, yaşamın akışının gerektirdiği için de kullanılmıştır, belli bir imajı vermek için de. Edebiyatımızda da Kürt tiplerine rastlamak her zaman mümkündür. Edebiyat akımlarına bakıldığı zaman, “köy romanı” denen gruplar içinde, Orta Anadolu köylerinde geçen romanlar gibi Güney Doğu Anadolu’da geçen romanlar da vardır. Böyle romanlarda Orta Anadolu tipleri yanında onların ağızları da kullanılır, aynı şekilde Güney Doğu Anadolu’da geçenlerde Arap ağızların yanında Kürt ağızlarda, tipleri ile beraber yer alır.

    Mem û Zin ve Siyabend ile Heco filmlerinde, filmin kahramanın filmde adının geçmesine izin verilmemiş (Keje) olduğu sinemamızda, görüldüğü gibi isimler artık filmin adında doğrudan doğruya yer almaya başladıktan bir zaman sonra, film adlarının, kişi isimlerinin dışında da Kürtçeleştiği görülecektir. Drajen (Şahin Gök), Doz (Gani Rüzgar Şavata), Bahoz (Kâzım Öz).Yeşim Ustaoğlu filmlerinin isimlerinde Kürtçe kullanmamıştı ama filmlerindeki Kürt kişilikleri, yıllardır filmlerimizde görülen Kürt kişilikrine nazaran, yapısal bir farklılık gösterecektir. Bunlar olurken Özcan Alper Sonbahar filminde Doğu Karadeniz’e götürdüğü kahramanına lazca’nın da bir ağzı olan hemşince konuşturuyor. Yavuz Turgul ise Gönül Yarası’nda köylülere veda eden öğretmeni köylülerle Kürtçe konuşturur (ve çevrisini alt yazı ile verir.) (Yol / Şerif Gören’in filminde cezaevinden çıkan mahkûmlardan birinin geldiği “yer” belirtilirken görüntünün sağ üst köşesinde “Kürtistan” yazısı belirir. Ülkemizde gösterilmesi bir süre geciken filmin gösteriminde, bu ibarenin kareleri filmden çıkarılmıştı – ama ödül aldığı Cannes’da herhalde böyle bir sahneyi kimse kesmeye tenezzül etmemiştir.)

    Farklı bir durum ama, Visconti, Sicilyalı balıkçılar arasında çektiği La Terra Trema’da orada kullanılan yerel dili kullanır ve İtalya’da bile filmin anlaşılmasını nerede ise olanaksız kılar.

    Bütün bunları Min Dît (Ben Gördüm) için yazıyorum. Almanya’da yaşayan yönetmen Miraz Bezar’ın Diyarbakır’da doğrudan Kürtçe çektiği filmi San Sebastian Film Festivali’ne katılacakmış. Festivalde filmin ilk gösterimi yapıldığı gibi, ilk veya ikinci filmini çeken yönetmenlerin yarıştığı bölümde de “yeni yönetmen ödülü” için yarışacakmış. Sonra da Hamburg Film Festivali’nde Agenta 2009 Dünya Sineması Bölümü’nde gösterilecekmiş. Giderek küreselleşen dünyamızda, filmlerin künyeleri çoktan birden fazla ülkenin ismini taşır, dolayısı ile de filmler ülkelerarası bir kimlik taşır oldu, ama yine de künyede böyle bir bilginin bulunması gerekiyor. Min Dît’in böyle uluslararası bir yapıt olduğunu zannetmiyorum, çünkü son yıllarda Türk filmi diye benimsediğimiz bir çok filmimizin bir çoğunun bir veya birden fazla ülke ile ortak olarak yapıldığı gördük – bunların farklı farklı nedenleri olabilir. Benim merak ettiğim, kafama takılan sorular şunlar:

    1) Min Dît, San Sabestian ve Hamburg’daki festivallere hangi ülke adına katılacak? Kendi soruma cevabı kendim veriyorum: Kürtçe sözlü bir Türk filmi.

    2) Şimdiden görüldüğü gibi, film ülke dışında -daha da- gösterilecek; peki ülke içinde gösterime girerken (?) orjinal dili ile mi girecek -alt yazılı olarak-, yoksa dublaj mı yapılacak? Bu soruma henüz cevap bulamadım-mı?

    (03 Eylül 2009)

    Orhan Ünser

    Nefes Kesen Bir Korku

    Evdeki Düşman (Orphan)
    Yönetmen: Jaume Collet-Serra
    Hikaye: Alex Mace
    Senaryo: David Johnson
    Müzik: John Ottman
    Kurgu: Timothy Alverson
    Görüntü: Jeff Cutter
    Oyuncular: Vera Farmiga (Kate Coleman), Peter Sarsgaard (John Coleman), Isabelle Fuhrman (Esther), CCH Pounder (Rahibe Abigail), Jimmy Bennett (Daniel Coleman), Karel Roden (Dr. Värava), Rosemary Dunsmore (Büyükanne Barbara), Brendan Wall (Detektif)
    Yapım: Warner Bros (2009)

    İspanyol yönetmen Jaume Collet-Serra’nın “Evdeki Düşman” filmi, gerilimli, tedirgin edici, şiddet yüklü ve çok kanlı. Gizemli bir yetim kız Esther, Coleman ailesinin içine girer ve her şeyi kanlı öfkesiyle yakıp gider.

    Kate ve John Coleman çiftinin iki çocukları var. Küçük kızları Max, sağır-dilsiz. Oğulları Danny’yse müziğe meraklı bir çocuk. Danny’nin ağacın tepesinde bir kulübesi bile var. Kate, iki yıl önce kızını ölü doğurmuş ve depresyona girmiş bir anne. Alkol tedavisi bile görmüş. Bu yüzden Yale Üniversitesi’ndeki görevinden de ayrılmış. Film, Kate’in kâbusuyla açılıyor. Hayat veremediği kızının vicdan azabını çekiyor Kate. Sonunda bir kız çocuğu evlât edinmeye karar veriyorlar kocası John’la. Yetimhanede Esther onları hemencecik büyülüyor. Kızlarının ölümü dışında bir sıkıntısı olmayan mutlu mesut bu ailenin hayatına giren Esther, gizemleriyle beraber şiddetini de getiriyor bu sıcak eve. Dokuz yaşındaki Esther’in nefesi evin her yerinde hissediliyor sanki. Müşfik ve sevecen aile, tüm sevgilerini Esther’e vermelerine rağmen her şey çığrından çıkıveriyor. Bir yerlerde bir şeylerin boşluğu var çünkü. Anne Kate, Esther’deki değişiklikleri hemen fark ediyor. Ama, kocası John, kendisine farklı yaklaşan Esther’in iyi kız olduğuna inanıyor. Eve kontrole gelen rahibe Abigail, Esther’in öfkesinin ilk kurbanı oluyor. Sağır-dilsiz küçük Max, Esther’in yaptıklarının sessiz tanığı gibi.

    Tedirgin edici, gerilim yüklü ve kanlı…

    İspanyol yönetmen Jaume Collet-Serra, 1974 yılında Barcelona’da doğdu. Yönetmenin 2007 yapımı “Goal II: Living the Dream-Bir Rüyayı Yaşamak” adlı futbol içinde gezinen bir filmi de var. Yönetmenin ilk filmi 2005 yapımı “House of Wax-Mumya Evi” korku-gerilimi ülkemizde de gösterime girmişti. İşte bu İspanyol yönetmenin “Orphan-Evdeki Düşman” filminin gerçekten senaryosu iyi yazılmış ve de iyi işlenmiş. Gerilimin ve korkunun nefesine dokunuluyor sanki bu sinemaskop perdede. İç ve dış mekânların neredeyse eşit olarak yansıdığı filmde, hem içeride hem de dışarıda nefes kesen bir gerilim kuşatıyor her tarafı. Film, ABD’nin kuzeydoğusundaki Connecticut eyaletinde geçiyor. Kışın sert geçtiği bu eyalette, film boyunca lapa lapa yağan karlar ve müthiş soğuk atmosfere derinlik katabilmiş. Gerçekten yağan bu karlar, beyaz atmosfer ve soğuk, filmin ruhu sanki. Soğuk, Esther’in ruhunu, sıcaklıksa aileyi hissettiriyor seyirciye. Ama, soğuk öyle öndeki sıcaklığı bile donduruyor. Yönetmen, bu bembeyaz karlarda bile kasvet yaratabilmiş. Bu ürkütücü, irkiltici ve gerilim yüklü film, tam anlamıyla şiddet yüklü ve tam bir kan gölü. Bazı anlardaki şiddet gösterileri gerçekten insanı irkiltiyor. Fonda duyulan müzikler de insanı geriyor yer yer. Tabii ki, ışık düzenlemeleri de bu tedirgin edici atmosfere estetik yönden katkıda bulunmuş.

    Alex Mace’in hikâyesinden David Johnson’ın senaryosunu yazdığı “Orphan-Evdeki Düşman”, bir tür “kötü çocuk” korku filmi gibi. Final bölümü tam anlamıyla sürprizli olduğu için fazla derine inmemek gerekiyor. Sinemaseverler, bu filmin tadını çıkartırken, finaldeki gizemlerin cevabını bulduklarında da müthiş keyif alabilirler belki. “Evdeki Düşman”, David Johnson’ın ilk senaryo deneyimi. Johnson, sinemanın birçok alanında çalışmış bir sanatçı. Johnson, 1999 yapımı “The Green Mile-Yeşil Yol” filminde Frank Darabont’un yardımcılığını da yapmıştı. “Orphan”ın da “yetim” anlamına geldiğini belirtelim. Bu filmde, İngilizce ve Estoncayla beraber Amerikan işaret dili de var. Esther’e hayat veren Isabelle Fuhrman, 1997’de Washington’da doğmuş. “Evdeki Düşman” onun ikinci sinema filmi. Isabelle Fuhrman bu filmde “The Glory of Love” (Aşkın Zaferi) şarkısını da söylüyor. Aynı şarkı son jenerikte piyanist, şarkıcı ve komedyen Jimmy Durante’nin (1893-1980) sesinden de dinleniliyor. Bu filmde Pyotr İlyiç Çaykovski’nin büyük sonatlarından “Les Saisons” da (Mevsimler) piyano tınılarıyla duyuluyor. Film biterken salonu hemen terk etmeyin. Son jenerikteki yaratıcılığa dokunun. En azından bir kısa film gibi seyredersiniz.

    (02 Eylül 2009)

    Ali Erden

    Acı Aşk

    A. Taner Elhan’ın yönettiği ve Halit Ergenç, Cansu Dere, Songül Öden ile Ezgi Asaroğlu’nun oynadığı Acı Aşk, 18 Aralık 2009’da Tiglon Film dağıtımıyla Tims Productions – Eflatun Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Eskişehir’de edebiyat öğretmeni olan Orhan, evlenmeyi plânladığı Ayşe’yle yollarını ayırıp İstanbul’a gelir, Oya ile evlenir. Evliklerinin ilk günlerinde kendini zor bir aşk üçgeninin ortasında bulur. Bir yandan da yeni tanıştığı öğrencisi Seda, Orhan’ı çıkılması güç bir yola sürüklemektedir. Üç kadın arasında kalan ve hayatı alt üst olan Orhan’ı zor günler bekler.

    Acı Aşk yazısına devam et

    Medyavizyon Filmleri

    Aşka Son Şans (Last Chance Harvey), Hain (Traitor), Peşinde Ölüm Var (Someone Behind You), Evlilik Sınavı (Easy Virtue), Adab-ı Muaşeret, Başka Semtin Çocukları, Kadri’nin Götürdüğü Yere Git, Aşk Tutulması, Vali, 28 Ağustos – 03 Eylül 2009 seansları için tıklayınız.

    Tiglon Film Filmleri

    Günışığı Temizleme Şirketi (Sunshine Cleaning), O’Horten, Gerilim Hattı (Vertige – High Lane), Tıkanma (Choke), Kan Gölü (Eden Lake), Franklyn, Küçük Deniz Kızı Ponyo (Gake No Ue No Ponyo – Ponyo On The Cliff By The Sea), Kontes (The Countess), 28 Ağustos – 03 Eylül 2009 seansları için tıklayınız.

    Özen Film Sinemaları ve Filmleri

    Suadiye Movieplex, Şişli Movieplex, Çemberlitaş Şafak, Beyoğlu Sinepop, Dost Kazığı (How to Lose Friends & Alienate People), Muro: Nalet Olsun İçimdeki İnsan Sevgisine, Clive Barker’dan Kan Kitabı (Clive Barker’s Book of Blood), Aslan Kral’ın Oğlu Leo (Story of Leo), 120, Kelebek, Prenses Lissi ve Kar Adamı Yeti (Lissi & The Wild Emperor), Recep İvedik 2, 28 Ağustos – 03 Eylül 2009 seansları için tıklayınız.

    Makyaj Odası Şarkıları ve Suzan Kardeş, Sanat Takibi’nde

    Merve Genç bu hafta “Makyaj Odası Şarkıları” albümüyle sevilen oyuncuları bir araya getiren saç ve makyaj ustası Suzan Kardeş’i ağırlıyor. Kardeş, Cem Yılmaz’dan Yılmaz Erdoğan’a, Demet Akbağ’dan Yasemin Yalçın’a, Özgü Namal’dan Fikret Kuşkan ve Nejat İşler’e kadar setleri ve kulisleri paylaştığı oyuncularla beraber seslendirdiği şarkıları, Sezen Aksu’nun hayatındaki önemini ve “hayat hikâyem” dediği albümünü programda anlatıyor. Merve Genç’in Sıdıka Göztok’la birlikte hazırladığı, Ediz Gülten’in yönetmenliğini üstlendiği Sanat Takibi, 26 Ağustos Çarşamba akşamı 20:10’da, Kanal 24’te.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Makyaj Odası Şarkıları ve Suzan Kardeş, Sanat Takibi’nde yazısına devam et