Milyoner (Slumdog Millionaire)
Yönetmen: Danny Boyle
Roman: Vikas Swarup
Senaryo: Simon Beaufoy
Müzik: A.R. Rahman
Kurgu: Chris Dickens
Görüntü: Anthony Dod Mantle
Oyuncular: Dev Patel (Jamal), Anil Kapoor (Kumar), Freida Pinto (Latika), Irrfan Khan (Dedektif), Ankur Vikal (Maman), Madhur Mittal (Salim), Mahesh Manjrekar (Javed)
Yapım: Fox Searchlight-Film4-Pathe (2008)
81. Akademi Ödülleri’nde tam sekiz dalda Oscar kazanan “Milyoner”, varoşların sefaletinden çıkan bir gencin kaderini yarışma aracılığıyla beyazperdeye yansıtan sıradışı bir film. Danny Boyle’un “Milyoner” filmi seyirciyle yeniden buluşuyor. Sinemaseverlerle bu iyi filmi paylaşmak istedik.
Hintli yazar Vikas Swarup’un “Q & A” adlı romanından uyarlanan “Slumdog Millionaire-Milyoner”, eğitimsiz ve yoksul bir Müslüman gencin “Kim Milyoner Olmak İster?” televizyon yarışma programında tüm soruları cevaplayıp büyük ikramiyeyi kazanmasının hikâyesi. Her şey bu kadar basit değil. Aslında bu hikâye ironik. Sorulan her soru, Jamal Malik’in hayatında yaşadığı bir deneyim. Yazar Vikas Swarup’un bu filme uyarlanan romanı Oğlak Yayıncılık tarafından “Kim Milyar Kazanmak İster?” adıyla yayımlandı. Bu filmin senaryosunu yazan Simon Beaufoy, Peter Cattaneo’nun 1997’de çektiği “The Full Monty-Anadan Doğma” filminin de senaristiydi. “Milyoner” de tıpkı “Anadan Doğma” gibi gerçekçi ve hınzır bir kara mizah filmi. “Milyoner”, 81. Akademi’de tam sekiz dalda ödül kazandı. Film, yönetmen, uyarlama senaryo, müzik, kurgu, görüntü, şarkı ve ses dallarında ödülleri toplayarak Oscar tarihine geçti.
Sinemaseverler, 1956 yılında Lancashire’da doğan İngiliz yönetmen Danny Boyle’un adını 1995 yılında çektiği “Shallow Grave-Mezarını Derin Kaz”la duydular. Ama, 1996 yapımı “Trainspotting” filmi Boyle’u tüm dünyaya tanıttı. Boyle, sonra Hollywood’un tuzağına düştü ve bir dizi sıradan filmi yönettikten sonra yaratıcılığını hatırladı, ortaya da şimdi muhteşem bir “Milyoner” filmini çıkardı. Boyle’ın “Milyoner”i, şehirlerin varoşlarında yoksul hayatların ne demek olduğu üzerine de sosyolojik film bir de. Hint basını bu filmi, “sefaletin pornografisi” diye suçladı. Rastlantıyla popüler televizyon yarışmasına katılan Jamal (Cemal), sunucu Kumar’ın sorduğu her soruya doğru cevaplar veriyor. İlkokulu bile bitirememiş Jamal, bu soruları nasıl biliyor? Boyle, Jamal’ın hayatından önemli anları seyircisine sunuyor. Bu sunuşta soruların da cevapları var. Şimdilerde Mumbai denilen Bombay’ın varoşlarında abisi Salim ve annesiyle yaşayan küçük Jamal, Ganj Nehri’nde Hinduların Müslümanları katlettiği bir günde annesini de kaybeder. Abisiyle yapayalnız kalan Jamal’ın üstünden kader bir silindir gibi geçiyor bu yarışmaya kadar. Son soruya gelmeden yarışmaya bir gün ara veriliyor. Sunucu Kumar, Jamal’in soruları cevaplamasından şüphelendiği için polisten yardım istiyor. Polis dedektifi de Jamal’i irkiltici işkencelerden geçirerek gerçeğe ulaşmaya çalışıyor. Jamal ve dedektif, banttan yarışmayı izlemeye başlıyorlar. Aslında film de burada başlıyor. Çünkü her soru Jamal’in kaderi. O sorularda Jamal’in hayatından bir an, bir parça yansıyor perdeye. Annesi öldürüldükten sonra abisiyle beraber yetim kalan Jamal, Bombay’ın çöplüklerinde yaşarken, Maman ve adamlarınca dilendirilmek için bir mekâna götürülüyorlar. Maman, çocukları dilendirmek için şarkılar öğretirken bir gece sessizce çocukları sakat bırakmaya çalışıyor. Salim ve Jamal, Maman’ın ininden beraberce kaçıyorlar. Küçük kız Latika, kaçarken geride kalıyor ve trene binemiyor. Çünkü Latika, Jamal’in fedakâr iyilik meleği gibi hep. Dumas’nın “Üç Silâhşörü”ndeki Athos ve Porthos’u gibi iki kardeş, Bombay’ın sert sokaklarında yaşam mücadelesine girerken yavaş yavaş da büyüyorlar. Salim, Javet’in (Cavit’in) çetesine girip mafyacı olurken, Jamal de bir telefon şirketinde çaycı. İşte bu çaycılık hayatının akışını değiştiriyor Jamal’in. Rastlantıyla katıldığı yarışma onu tüm Hindistan’ın sevgilisi yapıyor ve tüm soruları bilerek 20 milyon rupiyi kazanıyor Jamal. Filmde, işte bu Jamal’in kaderine tanıklık ediyor seyirci. O sorular, güzel Latika ve umutlu gelecek Jamal’in kaderi çünkü.
“Slumdog”, Bombay’da “varoş iti” ya da “lümpen” anlamına geliyor. Acaba, Jamal mi, yoksa Salim mi bu “lümpen”e tam anlamıyla uymuş? Yaratıcı yönetmen Boyle, “Trainspotting” filminde olduğu gibi, bu filminde de estetik açıdan çarpıcı bir yapıt ortaya koymuş. Öncelikle filmin kurgusu ve kamera kullanımı zaman zaman varoşlar gibi çok sert yansıyor perdeye. Fonda duyulan Hint hüznünü ve coşkusunu yansıtan müzikler de gerçekten insanın ruhuna iyi geliyor. Çoğunluğu Hintli olan oyuncuların performansları da unutulmazlar arasında şimdi. Dev Patel’le sunucuya hayat veren Anil Kapoor tam anlamıyla muhteşem. O yarışma anlarındaki gerilimi ve heyecanı seyirci de yaşıyor.
(25 Temmuz 2009)
Ali Erden