Karlar, Yollar ve İyilikler

Kuzey (Nord)
Yönetmen: Rune Denstad Langlo
Senaryo: Erlend Loe
Müzik: Ola Kvernberg
Görüntü: Philip Øgaard
Oyuncular: Anders Baasmo Christiansen (Jomar Henriksen), Marte Aunemo (Lotte), Celine Engebrigtsen, Kyrre Hellum, Mads Sjøgård Pettersen
Yapım: Norveç (2009)

Belgeselcilikten gelen Norveçli yönetmen Rune Denstad Langlo, ilk uzun filmi ‘Kuzey’de duygusal insanların yaşadığı Norveç’e iyi insan olmayı unutmamayı hatırlatıyor. Jomar da uzun yolculuğu boyunca bu iyiliklerle karşılaşıyor hep.

Norveçli yönetmen Rune Denstad Langlo, birçok belgesel çektikten sonra ilk uzun filmi “Nord-Kuzey”le yolunu da çizmiş oluyor. “Kuzey”, 2009 New York Tribeca Film Festivali’ne de katıldı ve orada “En İyi Hikâye Anlatan Film” ödülünü aldı. Langlo’nun 2005 yapımı siyah-beyaz ve renkli belgeseli “Alt for Norge”de, İsveç’ten ayrılan Norveç’i anlatmıştı. 2008 yapımı “99% Aerlig-Yüzde 99 Dürüst” belgeselinde de Norveç’teki göçmenleri anlattı. Langlo, 1972 yılında Norveç’in üçüncü büyük şehri Trondheim’in varoşlarında doğdu. Langlo, senarist Erlend Loe’yle beraber bir kara komedi filmi “Nater-Kızgın” üzerinde çalışıyor. Erlend Loe, 2007 yapımı “Tatt av Kvinnen-Kadın Gibi Geçti”nin de senaryosunu yazmıştı. Yönetmen, bu minimalist “Kuzey” filminin çekimlerinin hava koşulları yüzünden çok zorlu geçtiğini de belirtiyor. Filmi görünce neler olduğunu anlıyorsunuz. Her yeri karın kuşattığı doğanın sinemaskop görüntüleri her şeyiyle etkileyici yansıyor perdeye.

Eski hayat, yeni hayat

Film, bunalıma düşmüş Jomar’ın belgeseli gibi. Kayakçı Jomar, bir tünel kazasından sonra depresyona girmiş. Kız arkadaşından ayrılmış. Şimdiyse bir kayak merkezinde inzivaya çekilmiş. Uzaklardan, bir zamanlar en yakın arkadaşı geliyor ve hayatı bir daha altüst oluyor Jomar’ın. Bu uzaklardan gelen eski arkadaş sevgilisini de elinden almış Jomar’ın. Bir de küçük oğlu olduğunu da öğreniyor şimdi. Tünel kazasını bir belgesel kanalında seyrederken çıkan yangında kulübesi yanan Jomar, artık buralarda kalmak için de bir nedeninin kalmadığını anlıyor. Ne yapacağını düşünürken kendini yollarda buluyor Jomar. Kayak motosikletiyle karlı yollara düşen kederli Jomar, uzun yolculuğa çıkmadan tüneldeki travmasını yenmesi gerekiyor önce. Yollardaki Jomar bir süre sonra kar körlüğü yaşıyor. O sırada küçük Lotte çıkıveriyor yoluna. Lotte onu dağ başında büyükannesiyle tek başına yaşadığı eve götürüyor. Yalnızlık çeken küçük Lotte, bir sevginin sıcaklığını hissediyor Jomar’da. Sonra yine yollara düşüyor Jomar. Kayak motosikleti bozulan Jomar bu defa da bir gençle tanışıyor. Karları temizleyen gence eşcinsel olmadığını kanıtlayan Jomar, sonra bu yalnız gençle bir süreliğine arkadaş oluyor. Sonra bir daha kuzeye doğru yollara düşüyor. Bu defa çadırda kamp kurmuş seksenlik bir ihtiyar çıkıyor karşısına Jomar’ın. İhtiyar, Jomar’la balığını ve içkisini de paylaşıyor. Kanının ısındığı Jomar’a bir de para yüklü kartını veriyor sonra. Ardından da, uykusundayken eriyen buzların içine doğru kayıp bu dünyadan ayrılıyor ihtiyar. Jomar, sonra yine yollara düşüyor, kuzeye doğru. Yüzünü bile görmediği oğluna ulaşması gerekiyor artık. Yönetmen, bu sahnelerde güçlü metaforlar yaratmış. İhtiyar adamla Jomar’ın oğlu arasında. Bu dünyayı terk eden eski hayat, bu dünyada nefes almaya sürdürecek yeni hayat. Jomar’ın küçük oğlu geleceği, o eski hayat da iyiliği ve güveni temsil ediyor. Son söz olarak, yönetmen Langlo, Avrupa’nın en zengin ülkelerinden biri olan Norveç’e biraz ironik bakıyormuş hissini veriyor bu filminde. Norveç, endüstri sonrası toplumun sosyolojik yansıması gibi. Bireyciliğin uç noktalarda olduğu bir ülkenin içinden çıkan Langlo, bu topluma biraz gerilerde kalmış bazı insani hasletleri hatırlatıyor sanki. Çünkü, bu ülkeye, iyi ve duygulu insanların yaşadığı bir ülke diyor yönetmen. “Kuzey” filminde iyilikler de Jomar’ın önüne bir bir çıkıyor bu uzun yolculuğu boyunca. Jomar, oğluyla karşılaşınca film de bitiyor. Yönetmen finali açık uçlu bırakmış. Ya her şey düzelecek ya da her şey daha berbat olacak Jomar için. Bu filmin içinde mizahın da olduğunu hatırlatmalı. Bir de bu minimalist film perdede bir başyapıt gibi duruyor.

(11 Haziran 2009)

Ali Erden

Documentarist’te Cinetrain Filmleri

Nisi Masa Türkiye, Documentarist’te Cinetrain filmlerini sunuyor. Gösterim 04 Haziran günü 20:00’de Fransız Kültür Merkezi’nde yapılıyor. Cinetrain, Avrupa sınırlarının ‘nerede bittiğini’ bulmaya çalışan farklı ülkelerden 18 genç sinemacının, Trans – Sibirya demiryoluyla Moskova’dan Vladivostok’a kadar yaptıkları 9 bin km’lik yolculuk boyunca gerçekleştirdiği 6 kısa belgeselden oluşuyor. Belgesel filmler ilk gösterimlerini 2009 Cannes Film Festivali’nde yapmıştı.

Kuzey

Rune Denstad Langlo’nun yönettiği ve Anders Baasmo Christiansen, Kyrre Hellum, Marte Aunemo ile Celine Engebrigtsen’in oynadığı Kuzey (Nord – North), 12 Haziran 2009’da Tiglon Film dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Kuzey, geçirdiği sinir krizinin ardından kayak sporunu bırakıp hüzünlü bir inziva hayatı sürmeye başlayan Jomar’ı anlatan ve romantik doğa manzaraları içinde ilerleyen bir film. Beş yıl sonra Jomar kar motosikletine binip, eski kız arkadaşının ve o zamana dek varlığından bihaber olduğu oğlunun yanına, kuzeye doğru dramatik bir yolculuğa çıkar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • sadibey.com yazarlarının eleştirilerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Kuzey yazısına devam et
  • Şadan Kâmil (1917 – 2009)

    Sonunda bir kadın “meraktan” sordu: “Kimdir bu Şadan Kâmil?”. Alican (Sekmeç) ile ben kısa cümlelerle açıklamalar yaptık. Ben son filmi Duvaklı Göl’ü 1957’de çektiğini söyledim; 1958 olması lâzımdı aslında. Kadın: “Ben doğmadan önce” dedi. Evet, 1943’de çektiği ilk filmi Onüç Kahraman ile yaşayan (film yaşı) en eski yönetmenimizdi Kâmil. 1917’de doğduğuna göre aramızdan ayrıldığında 92 yaşında idi. 1958’e kadar 15 film yönetti, kendi filmlerinde ve başka yönetmenlerin filmlerinde görüntü yönetmenliği de yaptı.

    İlk filmi bir Alman filminin uyarlaması idi, Kurt Bernhart’ın Die Lerze Kompagnie’sine Plevne Kahramanları diye başladı, isim sonradan Onüç Kahraman oldu. Seven Ne Yapmaz (1947) ile edebiyat uyarlamalarına Kerime Nadir ile başladı. 1954’de Haldun Taner’in senaryosundan çektiği Kaçak’ta koşut kurguyu ilginç bir şekilde kullandı; sonraki yıl ise Taner’den bir uyarlama yaptı: Tuş: Bir Aşk Hikâyesi. (1955) Televizyonlarda yılan hikâyesine dönerek yayınlanan Reşat Nuri’nin romanı Dudaktan Kalbe’nin ilk uyarlamasını 1951’de gerçekleştirdi. 1952’de sinemamızda ilk defa bir “ikilinin” oluşturulduğu Edi ile Büdü ve Edi ile Büdü Tiyatrocu filmlerini yaptı; ikiliyi Vasfi Rıza Zobu ile Münir Özkul oynuyordu. Son filmi Duvaklı Göl’de, (1958) hem yönetmen, hem görüntü yönetmeni olarak çalışan Kâmil bu filminde filmin senaryosu yazan Hamdi Değirmencioğlu’nun -bir yıl sonra bir çocuk yıldız olarak ünlenecek olan- kızı Zeynep Değirmencioğlu’nu da oynatıyordu. Ha-Ka Film’de başladığı çalışmalarına, 1946 yılında ayrılarak Acar Film’de devam etti.

    Sinemaya başlamadan önce Almanya’da fotoğrafçılık ve ses mühendisliği eğitimi gördü. Özön’ün Faruk Kenç ile başlattığı “geçiş dönemi yönetmenleri” arasında yer aldı. Bu gruba giren 8 yönetmen, sinema çalışmalarından önce tiyatro ile ilgilenmemiş, işe fotoğrafçılık veya doğrudan sinemadan başlamışlardır. Kâmil’in vefatı ile sinemamızın zaman zaman ilginç olabilmiş bu grubu (Faruk Kenç, Baha Gelenbevi, Aydın Arakon, Çetin Karamanbey, Şakir Sırmalı, Turgut Demirağ, Orhon Murat Arıburnu, Şadan Kâmil) tamamen aramızdan ayrılmış olmaktadır.

    (11 Haziran 2009)

    Orhan Ünser

    İstanbul Modern Sinema’da “Almancı” Yönetmenlerin Filmleri ve Söyleşiler

    İstanbul Modern Sinema, 04 – 12 Haziran tarihleri arasında Alman sinemasının feminist kanadının en önemli temsilcilerinden Ulrike Ottinger’in filmlerinden oluşan retrospektif bir seçki sunacak. 12 – 20 Haziran arasında Fatih Akın, Birol Ünel, Buket Alakuş, Neco Çelik, Hakan Savaş Mican, Ayşe Polat gibi yönetmenlerin ve birçok oyuncunun katılımıyla gerçekleşecek Almancı! – Karşı Resimler başlıklı programla, sinema sanatı ve göç ilişkisine “Almancı” gözünden farklı bir pencere açacak. 25 – 28 Haziran tarihleri arasında ise festivallerde gösterilen yepyeni Alman filmlerini Her Şey Tıkırında başlıklı bir programla sunacak.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü afiş ve diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    İstanbul Modern Sinema’da “Almancı” Yönetmenlerin Filmleri ve Söyleşiler yazısına devam et
  • Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde, Haziran 2009 Sinema Etkinlikleri

    Nazım Hikmet Kültür Merkezinde, Nazım – Brecht Günleri devam ediyor. 06 Haziran Cumartesi günü 13:30’da Georg Wilhelm Pabst’ın yönettiği Üç Kuruşluk Opera, 17:45’de Mikhail Romm’un yönettiği Sıradan Faşizm ve 21:00’de Çağrı Kınıkoğlu ve Gloria Rolando’nun yönettiği Nazım’ın Küba Seyahati adlı filmler gösterilecek. Kültür merkezi, Osmanağa Mah, Bahariye Cad, Ali Suavi Sok. (Sanatkârlar Sok), No: 7, Bahariye, Kadıköy, İstanbul adresinde bulunuyor. Tel: 0216 4142239.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi