Zübeyde Hanım’ı Beyazperdeye Aktaracak Olan Serpil Öztürk Anlatıyor

Öncelikle Serpil Öztürk kimdir? Sizi tanıyabilir miyiz?

1979 Adana doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Adana’da tamamladım. Yakındoğu Üniversitesi İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü’nden 2003 yılında mezun oldum. Yine aynı üniversitede devam ettiğim yüksek lisansımda tez aşamasındayım. Evli ve bir çocuk annesiyim. İzmir’de yaşıyorum. Yazdığım ve değerlendirmek istediğim iki senaryom var. “Hasretin Zamansız Tutsaklığı” adlı bir şiir kitabım yayınlandı. Toplumsal içerikli halkla ilişkiler projeleri gerçekleştiriyorum.

“Atatürk” ve “Öztürk”; Mustafa Kemal Atatürk ile soyadınız da benzerlik gösteriyor. Bu özellikle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Benim için şekil değil, öz önemlidir. Özümüzü unutmamalıyız ve farklılık gözetmemeliyiz. “İyiliğe Niyet” isimli şiirimde diyorum ki:

“Türk’ün, Kürt’ün, alevinin, sünninin farklı mı düşer ateş yüreğine?
İnsanı insana kırdıran düşüncelerimiz ne kazandırır milletimize?”

İşin özü bu… Zaten Kurtuluş Savaşı’nda her kesimden insanı bir yüreklendirmeyi başaran Atatürk hayatta olsaydı, bugün bu konuda yaşanan önemli sorunlar böylesine uç noktalarda olmazdı. Emre Kongar bir kitabında der ki: “Atatürk yaşıyor olsaydı, kimimize rahatsızlık veren, andımızda geçen ‘Ne mutlu Türk’üm diyene!’ dizesi, ‘Ne mutlu Türkiyeliyim diyene!’ olarak değiştirilirdi.” Buna katılıyorum. Duyulan bir rahatsızlık, sıkıntı var ise, şartlar değerlendirilerek çözüme gidilirdi.

Din, dil, ırk ayrımı gözetilmemeli diyorsunuz!

Elbette! Tasavvufi anlamda da öyle. Tebriz-i Şems der ki; “Hepimiz aynı Allah aşkıyla yanmıyor muyuz? Önemli olan bu. Önemli olan içimizde barındırdığımız niyet, yüreğimizdeki samimiyettir. Bir insanı diğerinden ayırmak şeklen değil, ancak kalben mümkün olur.” Bilmem anlatabiliyor muyum? Büyük bir emek, özveri ve fedakârlıkla çocuklarını büyüten, koca yürekli anaç kadınının; koskoca bir devleti kurtaran Türkiye Büyük Millet Meclisini kuracak kadar güçlü, kudretli, azimli bir paşanın yaşamında en önemli rolü oynayan Zübeyde Hanım’ın gölgede kalması gibi bir şey söz konusu olamaz. Bu fikirle Zübeyde Hanım’ın hayatını görsel alana taşıyarak tüm dünyaya tanıtmayı hedefliyoruz.

Tabii ki; Türkiye’de yaşayan her çocuk gibi ben de çok küçük yaşlarda Atatürk’ü tanıdım ve hayranlık duydum. Atatürk’ün yaşamına dair merakımın derinleşmesi ise; 2001 yılında Mithat Bereket’in okulumuza gelerek, Atatürk’ün hayatını anlatan belgeselini izlettikten sonra yaptığı konuşmadan etkilenmemle başladı. O gün Ata’nın kararlılığından, sabrından ve yılmadan sarf ettiği yoğun çabadan daha bir etkilendim. Ve sonrasında Mithat Bereket’in bize dönüp, “Hepiniz birer Mustafa Kemal olabilirsiniz. Mustafa daha lise çağlarında başarılı bir asker, güçlü bir kumandan olmanın hayalini kurmuştu ve bu hayalini gerçekleştirdi. Sizler de şimdiden geleceğinizle ilgili kurduğunuz hayallerinizde kararlı olun. Hayallerinizi gerçekleştirmek için çaba sarf edin” dedi. Bu sözler beni yüreklendirdi. Yapı olarak zaten özgüven yüklüyümdür, fakat; bu sözler daha da bir kendime ve gerçekleştirebileceklerime inanmamı sağladı. Hayallerimle donatarak göğe saldığım uçurtmamın kuyruğunu sıkı sırı sarılmaya başladım.

Böyle bir yüreklendirmenin de etkisiyle hayallerinizi gerçekleştirebildiniz mi?

2003 yılında lisans eğitimimi tamamladım. Hemen ardından evlendim ve dünya tatlısı bir oğlum oldu. Şu anda oğlum 4 yaşında, ben ise yüksek lisansımın tez aşamasındayım. Eylül’de doktoraya başlamayı plânlıyorum. Büyük bir ölçüde hayallerimi gerçekleştirdim diyebilirim. İyi bir evliliğim var. Hedeflediğim akademik kariyer alanında ilerliyorum. Toplumsal içerikli halkla ilişkiler projeleri gerçekleştiriyorum.

Gerçekleştireceğim Zübeyde Hanım projesiyle iletişim alanında ödüller almayı arzu ediyorum.

Beni yüreklendiren bir diğer olay ise; Atilla Dorsay’ın “Yılmaz Güney’in Hayatı”nı anlatan kitabını okurken, kitabın sonlarında Türkiye’deki aydınların Yılmaz Güney ile ilgili görüşlerini aktarırken; tez hocam Ünsal Oskay’ın yazısına rastlamam oldu. Ünsal hocam yazısında lümpenciliğin affedilemeyecek bir şey olduğunu, daima daha iyiyi yapabilmek için çaba sarf edilmesinin gerekli olduğunu savunuyordu. Şimdiye kadar gerçekleştirdiğim tüm projelerde ben de en iyi sonuç için çabaladım. Zübeyde Hanım’ın hayatını da iyi bir ekiple; en iyi şekilde görsel alana aktaracağımızı düşünüyorum.

Senaryo?

Derin bir araştırmadan sonra; senaryoyu tamamladım. 22 Haziran’da İzmir Ticaret Odası Sergi Salonu’nda çeşitli yerlerden derlediğim Atatürk’ün hiçbir yerde görülmeyen resimlerini bir araya getirerek Atatürk resimleri sergisini açıyorum. Yine araştırmam sırasında bir tesadüfle karşılaştım. Zübeyde Hanım hakkında yazılmış iki kitaplardan birisi olan “Gölgesinde Mustafa Kemal’i Büyüten Kadın” adlı kitabın yazarı Fatih Bayhan’la aynı üniversiteden, aynı fakülteden, aynı dönemde mezun olmuşuz. Bu alanda hem yazılı, hem görsel bilgi olarak bilincimi yeterince zenginleştirmeye çalıştım.

Yönetmen?

Yılmaz Güney gibi idealist bir yönetmenle çalışabilmeyi çok arzu ederdim. Fakat şu anda Yılmaz Güney düşüncelerini yaşatan, onun gibi idealist olan çok başarılı yönetmenlerimiz mevcut. Değerlendiriyoruz, şimdiye kadar başarılı işlere imza atmış çeşitli yönetmenlerle görüşme aşamasındayız.

Finans?

Her ne kadar kendi birikimimizle belirli bir aşamaya gelebilecek durumda olsak da, desteğe ihtiyacımız var. Arkadaşlarımız sponsorluk araştırması içerisindeler. İnanıyorum ki, maneviyat yüklü bir annenin yaşamını anlatacağımız böylesine önemli bir konu için yeterli duyarlılık gösterilecektir.

Oyuncu?

Düşündüğümüz isimler var, fakat henüz tam karar verilmedi. Oyuncuların özenle seçilmesi önemli. Anaç yapının, evlâtlarını sarıp sarmalarkenki yumuşacık yüreğin, geleceklerini düşünürkenki diktatör yapının, çileli bir yaşamın çok iyi kavranması ve yaşanarak yansıtılması gereklidir.

Zübeyde Hanım karakterinde; 20’li yaş dönemi ve 60 yaş dönemi üzerinde yoğunluk olacaktır.

(08 Haziran 2009)

Gizem Ertürk

“Zübeyde Hanım’ı Beyazperdeye Aktaracak Olan Serpil Öztürk Anlatıyor” üzerine bir yorum

Yorumlar kapalı.