“Canavarlar Yaratıklara Karşı”, bizlere korkutucu gelen ‘şeyler’in -bazen- kurtuluşumuz olduğuna dair bir ana fikre, kesinlikle IMAX – 3D teknolojisinde nüfuz edilmesi gereken; baş döndürücü yüksek tekniğe ve yoğun eğlendirme özelliğine sahip animasyon.
“Kanun Benim”, klâsik ‘western’in ana kurallarını sorunsuzca yineleyen ‘Retro lezzet’: Vahşi erkek dünyasından karakterlerinin ‘inceliklerle örülmüş duygusallıkları’ ise, kader arkadaşlığı, sadakat, fedakârlık gibi kavramların içini tam olarak dolduruyor ki, izlemeniz için de asıl neden bu noktada.
“Kehanet”, evrenden baktığınızda ‘hiçbir şey’ ancak ‘birbirini yemek’ten vazgeçtiğinde -belki de- ‘çok şey’ olan insanoğlunun sonuna dair radikal bir senaryoyu ‘öngören’, sinemanın yeni zirvesi: Çarpılacak ve izledikten sonra kendinizi her anlamda gözden geçireceksiniz!
“Okuyucu”, savaşı doğuran o büyük ekonomik sistemin herkesi kurban yaptığı gerçeğini hiç göz ardı etmeden, genç erkekle annesi yaşındaki kadının 1950 sonlarındaki Almanya’da geçirdikleri bir yaz boyunca yaşadıklarında, insan denilen varlığın en saf hallerini sunuyor: O kadar güçlü bir sinema ki, bir olasılık, bu yıl daha iyisini izleyemeyebiliriz.
“Pazar: Bir Ticaret Masalı”, ‘küçük üçkâğıtçılıkların hayatın gerçeklerine çarparak yarardan çok zarar getirebileceği’ gibisinden meselini Doğu Anadolulu ‘küçük’ ve sevimli karakterinin üzerinden söylemeye çalışsa da, anlamsız, genel olarak sevimsiz, tatsız bir film. Hikâye çizgisindeki bağlantılar -kendi mantığı içinde- o denli inandırıcılıktan yoksun ve sinema olarak da o kadar özelliksiz ki, Antalya’da en iyi film ve senaryo ödülünü alması, inanın, bu beyhude çalışmadan daha ilginç!
“Yabancı”, içinde çok ölümcül bir yaratık taşıyan uzay gemisinin Viking topraklarına düşmesi gibi bir açılışla, fantastik serüven sinemasını tarihi drama ile birleştiren bir zor yapı kurup soluksuz izlettiriyor: Sinema yönetmenliğinin çok kapsamlı bir meydan okuma olduğunu bir defa daha ispatlayan yapımlardan… Öneriyorum!
(08 Nisan 2009)
Ali Ulvi Uyanık