Yıl: 1974.
Yer: New York.
1974 yılında New York’ta bir çılgın!
1974 yılında New York’ta çılgın kelimesinin içini tam anlamıyla dolduran bir ip cambazı!
Gözünü zamanının en yüksek binasına, tam 411 metreye yüksekliğindeki “İkiz Kuleler”e dikmiş durumda! Bunu yapmanın imkânsız olduğunu anladığı anda ise; işe koyuluyor!
Tarihler 7 Ağustos 1974’ü gösterdiğinde Philippe Petit isimli bir Fransız ip cambazı 411 metre yüksekliğindeki İkiz Kulelere tel çekip üzerinde dans ederken tüm Amerikan halkı büyük bir şaşkınlık içindeydi. Ve birbirlerine durmadan “Neden” diye soruyorlardı? Neden bir insan ölümle kafa bulur? Nedeni yoktu. İmkânsıza inananların anlayabileceği bir nedeni ise hiçbir zaman olamayacaktı…
Kendini bildiğinden beri gözü yükseklere tırmanmak olan şeytan tüylü Petit dişindeki çürük yüzünden bir dişçi muayenehanesinin bekleme odasında otururken gazete yığınlarının arasında ikiz kulelerin inşa edileceği haberini alır. İşte o andan itibaren kuleleri fethetmeyi kafasına koyar. Sıra çeteyi kurmaya gelmiştir. Kız arkadaşı ve imkânsızın imkânsız olduğuna inanan birkaç arkadaşı ile beraber yüzyılın sanatsal suçunu işlemeye hazırdırlar!
Petit’in “To Reach The Clouds” kitabını kaynak alan, dönemin görüntü ve fotoğraflarına yer veren ve tabi ki Petit ve suç ortaklarının -sanki o anları tekrar yaşıyormuşçasına samimi anlatımlarıyla- akıp gidiyor belgesel…
Zihnin algılayabildiğinin çok ötesindeki bu deneyim 35 yıl sonra iki Bafta’lı yönetmen James Marsh tarafından çekiliyor ve yönetmene ilk Oscar’ını da beraberinde getiriyor. Filme merak salmak için “En İyi Belgesel Film” etiketini görmek bile yeterli… Sıradan belgesel akışını tepetaklak eden, yer yer dram, bazen komedi, hatta aksiyona göz kırpan yapısıyla Teldeki Adam sadece bir belgesel olmanın çok ötesinde… Hangi türün müdavimi olursanız olun sizi bir yanınızdan çekip çevirecek.
(03 Mart 2009)
Gizem Ertürk