Bunları Yazmak Gerek 12: “Yeşilçam Ödülleri” Üzerine!

“Yapan yapar, yapamayan eleştirir!” Doğru. Bizim işimiz sinema yazarlığı, eleştiri zaten. Fakat Türk Sineması’nın, kimseyi, hiçbir kurumu eleştirecek hali kalmamıştır. Çünkü Türk Sineması 94 yılda, bir ‘SANAT VE BİLİM AKADEMİSİ’, bunca yılda sektör çalışanlarının dâhil olduğu bir ödüllendirme ve saygınlığı olan ulusal bir ödül kurumu kuramamıştır (halen, tüm meslek birliği, vakıf, derneklerin oluşturduğu Türkiye Sinema Platformu, Ulusal Sinema Kurumu yasasının çıkması için çalışmalar yapmaktadır). Dolayısıyla bu önemli eksikliği gören bir vakıf yönetimi yani TÜRSAK, bu organizasyonu hayata geçirmiştir. Tabii ‘şaka gibi’ yanlışlarla… İşaret edeceğim hususların, eğer, bu ödül sistemi ciddi biçimde devam edecek ve ciddiye alınacak bir saygınlığa kavuşturulacaksa düzeltilmesi gerekmektedir. Aksi halde, Antalya, Adana, Ankara, Bursa, İstanbul’da olmak üzere, ortalama iki ayda bir ödüllendirilen ve eli yüzü düzgün her filmin neredeyse ödül kazandığı Türk Sineması adına, “ödüllerden biri” olmanın ötesine geçemez. Oysa Yeşilçam Ödülleri tümünden farklı, bir yıl boyunca heyecanı çekilen, zirvede bir ödül olmalıdır.

1) Tümü o ülke akademilerinin kurumsallaştırdığı, Oscar (ABD), Cesar (Fransa), David Di Donatello (İtalya), Goya (İspanya), BAFTA (İngiltere) ödüllerinde, o ödülü almak profesyonel bir sanatçı için en büyük onurdur. Ticari dağıtım ağlarına girmiş filmlerin sanata yaptıkları katkılarının ödüllendirilmesi söz konusudur; bunun parasal karşılığı yoktur, olamaz. Türkiye’de özellikle son beş yıldır sürdürülen bir yanlış, Yeşilçam Ödülleri’nde de tekrarlanmaktadır. Sahnede para ilân edilmekte ve verilmektedir. Bu hem sanatçının yaratı özgürlüğüyle bağdaşmaz, hem de bir değer biçerek sanatı metalaştırmaktadır. Profesyonel sinemada, o gece, işin parasal yönü geride kalmıştır artık. Buna acilen son verilmelidir. Belediyelerin sinemaya maddi katkı vermelerinin birçok yolu vardır, bunu sahnede vermenin siyasi yatırımdan öte bir anlamı yok gibidir, sinema buna alet olmamalıdır.

Not: Yine para ödülleri yağdırılan ve sonuncusuna on milyon YTL harcandığı belediye başkanı tarafından dile getirilen Antalya Uluslararası Film Festivali’nin on günlük şaşaası, Türk Sineması’nı, örneğin atıl biçimde duran Antalya Film Stüdyoları’nı işler hale getirecek bir uluslararası çekim merkezi yapamamış; fakat başkanın yıldızını parlatmıştır… Hemen yanı başımızda, Bulgaristan ve Romanya’da örneğin ABD ekipleri harıl harıl çalışırken Türkiye sinek avlamaktadır (“The International” adlı filmin bazı sahneleri, bir haftada, İstanbul’da basından saklanılarak çekilmiştir sadece.)

2) Değerlendirme sistemi iki aşamalı yapılmaktadır. İkinci aşamada “Büyük Jüri” var. “Büyük Jüri” , “üretenler”den ve birkaç kez tekrar tekrar okuduğum “iş, sanat, kültür ve medya dünyasının saygın isimlerinden” oluşuyor. Düşünün profesyonel sektör ödülü ve iş, sanat, kültür, medyanın ‘saygın’ isimleri oy veriyor. “Saygın”, TDK sözlüğüne göre “Saygı gören, sayılan, hatırlı, itibarlı, muteber” demek. Peki, kim, kime göre saygın? Kimin saygın olduğuna kim karar veriyor. Ve saygın bir kişinin profesyonel bir ödülde oy kullanabilmesi ve gerekli görsel kültür, estetik, öyküleme, artistik, teknik vb. değerlendirmeleri yapabilecek yetkinliğe ulaşabilmesi için yılda kaç film izlemesi gerektiği nasıl saptanacak? Örneğin iş dünyasının saygın bir ismi finale kalan filmleri izleyerek oy verdiğinde, işi tamamen sinema olan insanların kullandığı oylarla eşit sayılacak… Hiç olur mu böyle şey? Aslında bunu tartışmak bile gereksiz. Çünkü sektörde profesyonel olanlar dışında oy verdirilmesi doğru değildir.

3) Bürokrasi ve siyaset böyle bir ödül gecesinde sahnede yer almamalıdır. En İyi Film Ödülü’nü iki belediye başkanı ve bir bürokrat vermez, olmaz böyle şey! Sinema ödülleri sadece sinema profesyonelleri tarafından verilir. Geçen yıl bu yanlış yapılmıştır; tekrar edilmemeli. Ayrıca, madem Oscar ödüllerinin dağıtıldığı ödül gecesi örnek alınmaktadır, sahneye çıkan sanatçılar da bir provayla hazırlanmalı, ödüllerin saygınlığına yakışır bir sunuş yapmalıdırlar.

4) Bir ödül kurumsallaşacak ve marka olacaksa, düzenleyicileri, acilen, başka bir ödülün adıyla yan yana anılmayı reddetmeli, yazılı – görsel basına gerekli uyarı yapılmalıdır. Oscar ödülleri ve töreni örnek alınmıştır, doğrudur (başka ne olacaktı ki); fakat artık “Türkiye’nin Oscar’ları” tanımı kullandırılmamalı ve ödüller kendi kimliğini bulmalıdır.

(09 Şubat 2009)

Ali Ulvi Uyanık

[email protected]

Anadolu Üniversitesi 11. Uluslararası Eskişehir Film Festivali, Sinema Kültürüne Katkı Ödülleri Yarışması

Anadolu Üniversitesi 11. Uluslararası Eskişehir Film Festivali kapsamında Sinema Kültürüne Katkı Ödülleri Yarışması yapılıyor. Anadolu Üniversitesi, Türkiye’de sinema kültürünün gelişmesine, sinemanın düşünsel boyutunun zenginleşmesine katkıda bulunmak üzere bu alanda çalışan yazar ve araştırmacıları desteklemek istiyor. Bu amaçla En İyi Sinema Kitabı ve En İyi Sinema Makalesi ödülleri veriyor. Başvuruların 15 Mart 2009 tarihine kadar “Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi, Yunusemre Kampüsü ‘Sinema Kültürüne Katkı Ödülleri’, Eskişehir” adresine 6 kopya olarak gönderilmesi gerekiyor. Yarışma jürisi Merih Zıllıoğlu, Hakan Savaş, Handan İpekçi, Sevin Okyay ve Ali Ulvi Uyanık’tan oluşuyor.

  • Yarışma Şartnamesi
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Anadolu Üniversitesi 11. Uluslararası Eskişehir Film Festivali, Sinema Kültürüne Katkı Ödülleri Yarışması yazısına devam et
  • Burma’da Gözyaşları, Kanal 24’te

    Ödül rekortmeni filmler Salı geceleri Tematik Film Kuşağı’nda Kanal 24 izleyicileriyle buluşmaya devam ediyor. Bu haftanın filmi Burma’da Gözyaşları’nı sinema eleştirmeni Alin Taşçıyan ve yazar Murat Belge, Film Önü’nde değerlendiriyor.
    Yönetmenliğini Ediz Gülten’in, yapımcılığını Merve Genç’in yaptığı Film Önü, 03 Şubat Salı gecesi 20:40’ta; Tematik Film Kuşağı’nda John Boorman imzalı Burma’da Gözyaşları, 21:00’de Kanal 24 ekranlarında.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Burma’da Gözyaşları, Kanal 24’te yazısına devam et
  • Tuhaf Hikaye, Sinemalife’ın Kapağında

    06 Şubat’da vizyona girecek olan Benjamin Button’un Tuhaf Hikayesi’ni kapağına taşıyan Sinemalife’da ayrıca İki Çizgi filminin yönetmeni Selim Evci’yle röportaj var.
    Sinemahzen ile tarihi filmlere, Uçurtma İpi ile animasyona ayrı bir parantez açarken, Blu-Ray’de Kara Şövalye filmini bulabilecek sinemaseverler.
    Dergi, Şubat sayısında Clive Owen, Kate Winslet ve usta yönetmen Ron Howard’a sayfalarını açtı. Yeni çıkan DVD tanıtımlarının da yer aldığı sinemalife.com yeni yüzüyle her ay bir tık uzağınızda.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğrafına haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Tuhaf Hikaye, Sinemalife’ın Kapağında yazısına devam et
  • Alışverişkolikler Kanyon’da

    Alışveriş meraklısı bir genç kızın eğlenceli maceralarının anlatıldığı Bir Alışverişkoliğin İtirafları’nın VIP ön gösterimi 18 Şubat’ta Kanyon Cinebonus Sinemaları’nda yapılacak. Kanyon ziyaretçileri, vizyona girmesi merakla beklenen, yönetmenliğini P. J. Hogan’ın yaptığı, başrollerini ise Isla Fisher, Kristin Scott Thomas, Joan Cusack ve John Goodman’ın paylaştığı filmin VIP ön gösterimine katılma şansını yakalayabilecek. Alışverişkolikler, 26 Ocak – 16 Şubat arası Kanyon mağazalarında ve restoranlarında yapılacak her 100 YTL’lik alışveriş karşılığında satış fişleriyle Kanyon Info’ya giderek çekilişe katılabilecek.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Son Oyun (Yönetmen: Mimi Leder)

    Mimi Leder’in yönettiği ve Morgan Freeman, Antonio Banderas, Radha Mitchell ile Velizar Binev’in oynadığı Son Oyun (Thick as Thieves – The Code), 03 Nisan 2009′da Sinetel Filmcilik dağıtımıyla Sinetel Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
    Ripley, hırsızlık kurallarına uygun olarak yaşayan bir soyguncu, Gabriel ise, yakışıklı, usta bir hırsızdır. Ripley plânladığı büyük soygun için aradığı ortağı bulmuştur. Bu servet ile Ripley, hem Rus mafyasına olan borçlarını ödeyecek hem de kızı Alex’in hayatını kurtaracaktır. Soygun günü geldiğinde binaya girmeyi başarırlar ancak birisi hırsızlar kuralını bozmuştur.

    Son Oyun (Yönetmen: Mimi Leder) yazısına devam et

    Kara Altından Altın Mikrofona’nın Galası Yapıldı

    Yönetmenliğini ve yapımcılığını Metin Avdaç’ın yaptığı Kara Altından, Altın Mikrofona adlı belgesel filmin galası Pera Müzesi’nde yapıldı. Hürriyet Gazetesi’nin düzenlemiş olduğu Altın Mikrofon Şarkı Yarışması’nın 1968 yılı birincisi TPAO Batman Orkestrası’nın hikâyesini anlatan belgesel filmin galasına, orkestrası üyelerinden İlhan Telli ve Çetin Oral, Hürriyet Gazetesi Eski Genel Yayın Yönetmeni Necati Zincirkıran, Hürriyet Gazetesi Yayın Koordinatörü Fikret Ercan’ın yanı sıra, Aydın Çubukçu, Sezen Cumhur Önal, Osman Tanburacı, Naim Dilmener gibi müzik, sinema ve basın dünyasının tanınan isimleri katıldı.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Kara Altından Altın Mikrofona’nın Galası Yapıldı yazısına devam et
  • My Bloody Valentine 3D, 3 Boyutlu Olarak Sadece Cinebonus’larda

    Dünyada Dijital 3 Boyutlu Sinema teknolojisi konusunda devrim yaratan Real D 3D sinema sistemi gnçtrkcll – Mars Entertainmet Group işbirliğiyle Türkiye’de sadece Cinebonus Sinemaları’nda izleyicilerle bu defa korku filmi My Bloody Valentine 3D ile buluşuyor. Film, Türkiye’de 7 şehirde yer alan 15 Cinebonus’ta Real D 3D teknolojisi ile 3 Boyutlu gösterilecek. gnctrkcll’lilere Real D 3D teknolojisine sahip Cinebonus’larda, filmin gösterime girdiği ilk gün, bir bilet aldıklarında 2. bilet hediye edilecek. Bunun yanı sıra gnctrkcll’liler gösterim süresi boyunca, Pazartesi ve Perşembe günleri, 2,5 TL olan Real D 3D bilet fiyat farkını ödemeyecekler.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi’nin Oscar Adaylıklarını Gösteren Afişi Hazırlandı

    David Fincher’ın yönettiği ve Brad Pitt ile Cate Blanchett’in oynadığı Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi’nin Oscar adaylıklarını gösteren yeni afişi hazırlandı.
    06 Şubat’ta Warner Bros. tarafından vizyona çıkarılacak filmin konusu şöyle: Benjamin, Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda doğar. Annesi doğum sırasında ölünce, babası çocuğun 80 yaşındaki görüntüsü karşısına dehşete düşer ve onu bir emekliler evinin basamaklarına terk eder. Burada çocuk içeri alınır ve Benjamin’in tuhaf hikâyesi başlar. Çevresindeki herkes yaşlanırken, Benjamin tek başına gençleşmektedir.

  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü yeni afişe haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi’nin Oscar Adaylıklarını Gösteren Afişi Hazırlandı yazısına devam et
  • Altyazı’nın “Beşir’le Vals”i

    Altyazı Aylık Sinema Dergisi’nin Şubat sayısının kapağında, Beşir’le Vals ((Waltz With Bashir) yer alıyor.
    Vizyon sayfalarında Benjamin Button’ın Tuhaf Hikâyesi ((The Curious Case of Benjamin Button), Hayallerin Peşinde (Revolutionary Road), ve Recep İvedik 2, eleştiri sayfalarında ise, Avustralya (Australia), Güz Sancısı, Barselona Barselona (Vicky Cristina Barcelona), Sibirya Ekspresi (Transsiberian), ve Sahtekâr (Changeling) yer alıyor. Dergide ayrıca, Semih Kaplanoğlu’nun Süt’ünü Tarkovski’nin Ayna’sıyla karşılaştıran bir yazıyıda bulmak mümkün.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altyazı’nın “Beşir’le Vals”i yazısına devam et