Sinemacı’nın Bu Haftaki Konuğu Hülya Avşar

Mustafa Altıoklar’ın sunduğu Sinemacı’nın 22 Ekim Çarşamba akşamı 23:00’deki konuğu ünlü sanatçı Hülya Avşar. Altıoklar, Hülya Avşar’la filmografisindeki önemli filmleri, çarpıcı sahneleri ve unutulmaz rollerini detaylı bir şekilde konuşacak. Programın akışı içinde her hafta bir film inceleniyor; bu haftaki bölümde, Berlin in Berlin filmi masaya yatırılacak. Hülya Avşar’ın, birinci olduğu güzellik yarışmasından sonra taçının alınmasından, bugüne dek süren sanat yaşantısının yanı sıra, ünlü sanatçıyla Hollywood ve Avrupa sineması da konuşulacak.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Sinemacı’nın Bu Haftaki Konuğu Hülya Avşar yazısına devam et
  • Üç Maymun’un Galası, Ceylan’ın da Katılımıyla Cinebonus Kanyon İstanbul’da Yapıldı

    Mars Entertainment Group bünyesinde bulunan Cinebonus Sinemaları, her açıdan mükemmel görüş sağlayan dev perdeleri, konforlu koltukları ve Dolby Dijital Ses Sistemi ile misafirlerine gerçek sinema keyfini yaşatmaya devam ediyor. Cinebonus Sinemaları, 24 Ekim’de vizyona girecek olan Üç Maymun filminin yapımcılarını ve oyuncularını ilk olarak Cinebonus Kanyon İstanbul’da ağırladı. Üç Maymun’un galasına filmin yönetmeni Nuri Bilge Ceylan ve oyuncular Yavuz Bingöl, Hatice Aslan, Ahmet Rıfat Şungar ve Ercan Kesal da katıldı. 21 Ekim 2008 Salı günü gerçekleşen galada, siyaset, cemiyet ve iş dünyasının ünlü isimler de vardı.

    Mustafa

    Can Dündar’ın Mustafa’sı ile sonunda tanıştım. Filmi uzun zamandır merakla bekliyordum. 15 yıldır Atatürk üzerine araştırmalar, belgeseller yapan Dündar’ın konu üzerindeki hakimiyeti su götürmez. Atatürk artık uzmanlaştığı bir konu. Film için özel izinle Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı arşivlerinin açılmış olması, not defterinden, mektuplarına kadar pek çok şeyin gün ışığını çıkarılmış olması elbetteki heyecan verici.

    Özellikle vurgulanan bir detay var; Atatürk’ün insani yönü! Evet, bu vurgu var. Ancak bence yeterli değil. Yani Can Dündar ve ekibi çok titiz bir çalışma yapmışlar. Tebrik etmek lâzım. Zaten ellerinde bu kadar imkân varken yapmalıydılar ve böyle bir belgesel arşivlerdeki yerini almalı. Lâkin yazının başından beri etrafında dönüp durduğum ve bir türlü asıl noktaya gelemediğim bir durum var.

    Evet, herkesin övgüler yağdırdığı bu film ile derdim neydi?

    Derdim şu ki; yine birçok klişe ile karşı karşıya kalmamdır. Devrim Arabaları’nın yönetmeni sevgili Tolga Örnek ile geçtiğimiz günlerde yaptığımız söyleşide şöyle bir durumdan söz etmiştik; bir bütünü her şeyiyle verme kaygısından sıyrılıp küçük bir parçayı hakkını vererek sunmak. Tabii bu küçük parçanın bütüne dair göndermeler de yapması… Umarım ne demek istediğimi anlatabildim. Yani Mustafa Kemal Atatürk’ün Büyük Taarruzu nasıl yaptığını, Samsun’a nasıl çıktığını artık ez-ber-le-dik! Bunları tekrar tekrar sunmaya ne gerek vardı. Ya da Atatürk’ün son zamanlarını geçirdiği Savarona yatını küçük bir çocuğun oyuncağını beklediği gibi beklediğini de biliyoruz. Bunlar çok tarihi, bilinmesi gereken ve de bilinen durumlar zaten.

    Atatürk’ün bilinmeyen ya da daha az bilinen yönleri elbette ki vardı. Bence Atatürk’ün emperyalizm karşıtı ve komünizm yanlısı duruşunun filme yansıtılması bahsedilen farklılığa çok güzel hizmet ediyor. Ata’nın not deflerinden çok özel duyguların paylaşılması yine “insani” yönünü tüm samimiliği ile sunuluyor.

    Peki görmek istediğim neydi?

    Sanıyorum daha küçük detayları görmek istiyordum. Atatürk’ün koca halkı nasıl örgütlemeyi başardığını daha somut şekilde görmek istiyordum. Kurtuluş’a giden yoldaki Mustafa Kemal’in rolünü daha gerçekçi görmek istiyordum. Belki o zaman biraz daha +18 yaşa hitap edecekti ama olsun. Bir Sarı Zeybek’imiz var zaten.

    Ata’nın yurdu kurtardıktan sonra yanına sokulan birinin “çok heyecanlısınızdır” sözü üzerine, “bir gün gelir bu kalabalık sizi linç etmek için toplanır” demesi. Veyahut sık sık tekrarladığı “beni unutmayınız” nidaları aslında çok şey anlatıyor. Bir dünya yasaklamanın, tabunun, heykelin arasında bir parça da olsa kapıyı aralayabildik ya bu da büyük bir adım.

    Dediğim gibi çoğu şey tanıdık, bildik. Ama olsun belki de yeniden görmeye ihtiyacımız vardı. Bir milletin kaderine değiştiren bu büyük insana çok çok borçluyuz. Her şeyin ötesinde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na güzel bir armağan Mustafa. Can Dündar’ın etkili ve dramatik sesiyle içine işliyor insanın. Korkun yersiz değil ama Seni Unutmayacağız Mustafa!

    (28 Ekim 2008)

    Gizem Ertürk

    Çocuk Gelinler’in Öyküleri Film Oldu

    Türkiye’nin ilk kadın filmleri festivalini düzenleyen Uçan Süpürge, Almanya’nın tek kadın filmleri festivali olan Dortmund-Köln Uluslararası Kadın Filmleri Festivali ile birlikte Aralık 2007’den beri Çocuk Gelinler adlı bir proje yürütüyor. Avrupa Birliği’nin Sivil Toplum Diyaloğu: Kültür Hareketi Programı çerçevesinde desteklenen bu proje; dünyanın pek çok bölgesinde olduğu gibi Türkiye’de de yaygın olarak görülen erken yaşta ve zorla yaptırılan evliliklere dikkat çekerek bu soruna karşı farkındalık yaratmak amacı taşıyor. Filmlerin dünya prömiyeri, 23 Ekim günü saat 19:00’da Ankara’da, Devlet Tiyatroları Şinasi Sahnesi’nde yapılacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Çocuk Gelinler’in Öyküleri Film Oldu yazısına devam et
  • Rüya (Yönetmen: Kim Ki Duk)

    Kim Ki Duk’un yönettiği ve Jô Odagiri ile Na-Yeong Lee’nin oynadığı Rüya (Bi-Mong / Dream), 31 Ekim 2008’de Tiglon Film dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Jin, gece gördüğü kâbusta bir trafik kazasına tanık olmuştur. Uyandıktan hemen sonra kâbusta gördüğü mekâna giden Jin, burada kısa bir süre önce gerçekten de bir kazanın olduğunu öğrenir. Şüpheli Ran suçlamaları reddetmekte ve bütün gece uykuda olduğunu iddia etmektedir. Jin, ikisi arasında açıklanamaz bir bağ olduğuna ikna olmuştur. Ran, uykusunda Jin’in rüyalarını gerçekleştirmektedir.

    • Basın Bülteni: 1 / 2
    • Fotoğraflar
    • Fragman
    • IMDb

    Rüya (Yönetmen: Kim Ki Duk) yazısına devam et

    Red Like The Sky, 24’te

    Ödül rekortmeni filmler Salı geceleri Tematik Film Kuşağı’nda 24 izleyicileriyle buluşmaya devam ediyor. Bu haftanın filmi Red Like The Sky – Gökyüzü Kadar Kırmızı’yı sinema eleştirmeni Alin Taşçıyan, Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi Sesli Betimleme Koordinatörü Kenan Önalan ile birlikte Film Önü’nde değerlendiriyor. Yönetmenliğini Ediz Gülten’in, yapımcılığını Merve Genç’in yaptığı Film Önü, 21 Ekim Salı gecesi 21:10’da Tematik Film Kuşağı’nda Gökyüzü Kadar Kırmızı 21:30’da 24 ekranlarında.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Red Like The Sky, 24’te yazısına devam et