Bu konuyu sıkı takip eden biri olarak yazmaktan, konuşmaktan sıkıldım, bıktım… Bu nedir ya? 2008 yılındayız. Belediye Başkanı gururla ilan ediyor, festivale 10 milyon YTL ayırdık diye… Uluslararası festivalmiş! Bakanlık büyük destek veriyor vs. Tatil yapan, göbek atan uluslararası oyuncular falan… Zannedersiniz ki Türkiye film üretme merkezi olmuş (bu konuyu yazacağız ileride). Öte yandan, aynı ülkede, Bakanlık bürokratları, resmen, yazılı olarak sansür içeren “Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” üzerinde değişiklikler yapmamakta diretiyor. Kaç yıldır da tuhaf uygulamalar devam ediyor. Şimdilerde birkaç Türk filmine yanlış yaş sınırlandırması getirildi diye ilgili şirketler veryansın başlattı. E, ne diyelim: “GÜNAYDIN!”
Başka şirketlerin canı, yabancı filmlerle ilgili yanarken seslerini çıkartmayanlar şimdi “bu ne rezalet!” demeye getiriyorlar. Oysa hem yapımcıların, hem de ithalâtçıların birlikleri / dernekleri var. Baskı grubu oluşturabilirler. Bu yönetmelikteki bazı maddeler ve ikisi ehil olmayan üç üyeden oluşan alt kurulun yapısı değişmediği sürece, daha çok acayip kararlar alınacak.
Kâğıt üzerinde sansür yetmiyormuş gibi başımıza bir de “kraldan çok kralcılar”ın sansürü çıktı. Son Kumsal adlı belgeselin başına gelenleri biliyorsunuz. “Başbakanına haksızlık yapıldığına inandığı için tepki gösterdiğini söyleyen” bir belediye başkanı sansür tarihine geçmişti!
İsviçre’de düzenlenen Culture Scopes Festivali’nde gösterilecek GİTMEK filminin, Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Yazar’ın kişisel inisiyatifiyle sansürlendiği iddiasına dayanan yeni olay ise -neredeyse- “sözün bittiği yer”!
Filmi izlemeyen İbrahim Yazar’ın “Bir Türk kızı Kuzey Iraklı bir Kürt’ e âşık olamaz, bu filmin gösterilmesi Türkiye açısından negatif bir propagandaya yol açabilir,” diyerek filmin festival programından çıkartılmasını istediği ve aksi takdirde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından festivale yapılacak 400 bin Avro para yardımının yapılmayacağı, festival yöneticisi Jurriaan Cooiman tarafından açıklanmış…
Tam olarak buysa sansür öyküsü (ben yalanlama geldiğini okumadım), “vah, vah”! Bir ülkenin Kültür Bakanlığı kimlere emanet!
Sinemamızda gördüğüm “en nefes alıp veren filmlerden” olan “Gitmek”te iyi ki âşık olmuş Türk kızı Kürt’e… Aşklar sansürsüz, engelsiz yaşansın ki, gelecek kuşakların Kültür Bakanlıklarında görev alanlar o aşkların güzelliğini yaşayan/yaşatan insanlardan oluşsun, filmlerin rengârenk bir dünyada izleyicilerle buluşmaları için yüreklerini koysunlar ortaya. Vallahi, bu dünyada bir Türk kızı Kürt’e âşık olabileceği gibi, bir Kürt kızı da Afrika-Mali’ye, Nijer Deltası’na -meselâ araştırmacı olarak- gider ve Dogon halkından (GEO Dergisi Ekim sayısında okuduğum için aklıma geldi) birine âşık olabilir. Ya da Aborjin erkek, Afgan kıza vurulur! Aşk bu ya, engel mi tanır, sansür mü dinler?
Not: Ali Murat Güven, “değerlendirme ve sınıflandırma” ile ilgili ayrıntılı bir yazı kaleme almış. Mutlaka okuyunuz (http://yenisafak.com.tr/Sinema/?t=29.10.2008&i=146830).
(06 Kasım 2008)
Ali Ulvi Uyanık
aliuyanik@superonline.com