Beni Orada Arama / I’m Not There

Nefesiniz sağlam değilse boğulabilirsiniz… Çünkü film çok derin sularda bir yerlerde sizi Bob Dylan’ın hayatından inciler toplamaya çağırıyor. Yaşarken efsane olmuş bir rock yıldızının hayatına bir parça da olsun girebilmek adına filmi izlerken çaba göstermelisiniz. Algılarınız açık ve zihniniz mümkün olduğunca gündelik telâşlardan sıyrılmış olmalı ki; Dylan’ın şairane dünyasında kendinize yer bulabilin.

Film asla bir biyografi değil. Tam olarak kurmaca da sayılmaz elbette ama Dylan hayranları için hem görsel hem de işitsel bir müzikâl niteliğinde olduğu su götürmez bir gerçek. Yani Factory Girl’de Edie Sedwick’i tanıdığınız gibi, Bob Dylan’ı tanımanız imkânsız. Filmin adı da bu kaygıyla olsa gerek zaten Beni Orada Arama.

Müzisyenin hayatının 7 farklı döneminin 6 farklı oyuncuyla anlatıldığı
film; sınırları oldukça zorlamış. Tabii izlerken sizin de sınırlarınız oldukça zorlanıyor. 6 oyuncunun en baskın karakteri Cate Blanchett. Filmde Blanchett’a en geniş alan verilmiş. Blanchett bu geniş alanı karelere bölmüş ve hiçbirini hoyratça kullanmamış. Dylan’ın kadınsı ve naif yönünü de başarıyla ortaya çıkarmış. Dylan’ın diğer Prostest, anarşist ve hatta geleneksel yönlerini de kullanmakta oldukça başarılıydı.

Film bir tarafından da Dylan’ın ilk başlardaki prostocu ve eylemci kimliğinden uzaklaşarak maddi tutkuların peşine düştüğü iddialarına önemle eğiliyor. Bu belki de Dylan’ın zamanında yapmayı reddetiği savunmanın yönetmen Todd Haynes tarafından yıllar sonra yaptığı bir savunma, günah çıkarma ya da bir eylem.

Kendini asla bir kalıba sokmak istemeyen Dylan’ın hayranları tarafından değiştiğinin düşünülmesi belki de bu yüzden. Çünkü insanlar hayranı oldukları sanatçıları içlerinde bir yerlerde mumyalarlar ve sonsuza dek öyle kalmalarını isterler. Filmde; “Artık folk şarkıcısı olarak anılmak istemiyorum” ya da “Bir şarkıyla dünyanın değişmeyeceğini anladım” vs. gibi sözler sarf etmesi ilk bakışta çok sert ve itici olarak algılanabilir. Ancak detayına inildiğinde Dylan’ın insanların evlerinde bir odaya kapanıp müziklerini dinlemeleriyle hiçbir yere varılamayacağını anlamasını görüyoruz. Yani bunun tam bir kandırmaca olduğunu düşünüyor. Onları kendilerine getirmek için tehlikeli bir yololan yaptıklarını inkâr etmeyi deniyor. Yani kendisini imha ediyor. Bob Dylan’ın parçalarını bazen sigara izmaritlerinin arasından bazen yemyeşil çimenlerin arasından topluyorsunuz. Ve son parça hâlâ ondan saklı. Çünkü Dylan hâlâ hayatta ve son parçayı içinde bir yerlerde saklıyor.

(03 Haziran 2008)

Gizem Ertürk