Yumuşak, Naif, Masalsı Bir Film: “Peri Tozu”

İlk uzun metrajlı filmininin vizyona girmesini heyecanla bekleyen nadir kadın yönetmenlerimizden Ela Alyamaç’la Peri Tozu’nun vizyona girmesinin yaklaştığı bir dönemde bir araya geldik. Oyuncularının seçiminden, kostümlerine, filmin müziklerinden, oyuncuların motivasyonuna kadar her şeyiyle kendi ilgilenmiş. Kadın eli değmesi mi dersiniz yoksa aşırı titizlik mi bilemiyorum ama kendi içinde bir dünya yaratmış Deniz ve Cem’den…

Türkiye’deki sinemaseverler sizinle ilk kez tanışacak, heyecanlı mısınız?

Oldukça heyecanlıyım. Çok güzel beklentilerim var. İnşallah her şey güzel olur.

Amerika’da çektiğiniz ödüllü kısa filmleriniz var, bunlardan bahseder misiniz, neleri anlattınız filmlerinizde?

Everything isimli bir kısa filmim vardı. Orada ölen kocasını son bir defa görebilmek için bir melekle anlaşma yapan bir kadını anlattım. Little Girl Blue ise iki insanın ilişkisi üzerineydi. Birbirlerini çok ilginç bir şekilde bulup (bu Peri Tozu’nda da var) atıldıkları macera ile ilgiliydi.

Okul yıllarınızda hayalini kurup, kısa film olarak çektiğiniz konuları Peri Tozu’nda bir araya getirdiğinizi söyleyebilir miyiz?

Evet, bu bir düşün gerçekleşmesi. Uzun metraj film çekmek gerçekten çok zor, büyük bir sorumluluk gerektiriyor.

Amerika’da yaşıyorken Türkiye’ye gelip film çekmek büyük cesaret, nasıl karar verdiniz?

Bu tamamıyla benim Türkiye’ye dönme kararı vermemle âlâkalıydı. Yurt dışında her şey daha kolay işliyor, doğru. Oturmuş bir sistem var. Bizim ülkemizde de en güzel ekipmanlar mevcut ama bizim sistemimiz problemli olduğu için her şey daha zorlaştırılıyor.

Bundan sonra Türkiye’de mi yaşayacaksınız?

Burası benim ülkem ve burada yaşamam kadar doğal bir şey olamaz. Ancak şimdi evet diyorum ama kapıdan çıkarsınız tüm hayatınız değişir. O yüzden hiçbir şey için çok da kesin konuşmamak gerek.

Adaptasyon sorunu yaşadınız mı?

Yaşadım ama ufak tefek şeyler. Zaten Amerika’dayken de tatillerde hep geliyordum.

Kadın yönetmenleri pek fazla göremiyoruz. Bir kadın yönetmen olarak özellikle dikkat ettiğiniz noktalar var mıydı?

Ben normalde çok detaycı bir insanımdır. Bu kadın olmamla ne kadar âlâkalı bilmiyorum. Oyuncularımın giydikleri kıyafetlere çok önem verdim. Yani yeni alınmış gıcır gıcır şeyler olmamalıydı, yaşamışlığın izleri olmalıydı giysilerde. Cem nasıl bir t-shirt giyer, İpek nasıl müzik dinler, bu detaylar çok önemliydi. Şarkı sözlerini de yazdım. Çünkü bazen sözlerle anlatamayacağınız şeyleri müzikle anlatırsınız.

Şarkı sözlerini de yazmak başından beri plânladığınız bir şey miydi?

Hayır, müziklerle birlikte şarkı sözlerini de Emre Dündar yapacaktı. Emre; “O kadar güzel diyolaglar yazmışsın ki şarkı sözlerini de sen yazmalısın” dedi. Bu benim için çok gurur vericiydi.

Oyuncuları nasıl seçtiniz?

O işin en uzun kısmıydı. Oyuncu seçimi konusunda ekstra titiz davrandım. Herkesle birebir görüştüm. Çok da keyifli geçti.

Seçmelerden aklınızda kalan bir anekdot var mı?

İnsanlar en yakın arkadaşlarıyla birlikte geliyorlardı. Amerika’da asla böyle bir şey olmaz. Hatta böyle bir görüşmeye gidecekseniz en yakın arkadaşınızdan bile saklarsınız bunu. Ama burada arkadaşı da şansını denesin diye bana rica edenler bile oldu. Bu beni gerçekten çok şaşırttı.

İpek Değer ve Mehmet Ali Nuroğlu’nu seçerken sizi hangi yönleri etkiledi?

Asla rol yapmamalıydılar. Gerçek Deniz ve Cem’i arıyordum. Onları İpek ve Mehmet’te buldum.

Oyunculuklarını biliyor muydunuz? Her iki oyuncu da dizilerden tanıdığımız yüzler…

İpek’i İkinci Bahar’dan biliyordum. Mehmet’i ise Çemberimde Gül Oya’da çok kısa izleyebilmiştim. Ama onları seçmemdeki asıl etmen seçmelerdeki performansları oldu. İpek ve Cem benimle birlikte yaşıyormuş gibiydi. Her an kapıdan içeri girecek kadar gerçektiler. Meselâ bir arkadaşım vapurda bir kız görmüş. Sabah kahvaltısında cips yiyormuş. Bana telefon açıp dedi ki: “Deniz aynen böyle yapardı.”

İnsanlar Peri Pozu’nda ne bulacak?

Peri Tozu’nda, masallara ve masal kahramanlarına inanan genç bir kızın (Deniz), insanlara güvenmeyen ve hayatla arasına bir duvar örmüş bir çocuk (Cem) ile tesadüfler sonucu birbirini bulmasıyla aralarında geçen aşk hikâyesini anlatıyorum. İçinde çok güzel bir dostluk da var. Her şey çok yumuşak ve naif… İnsanların çok mutlu bir şekilde sinemadan çıkacaklarına inanıyorum.

Pasta ve kurabiye yapımında çok iyi olduğunuzu duyduk…

Sertifikalı pastacıyım. Sinemadan sonra ikinci aşkım diyebilirim. Pastalarım ve kurabiyelerim meşhurdur. Birisi sabah 03:00’te “Elâ hadi pasta yap.” dese asla üşenmem, yaparım.

ELA ALYAMAÇ KİMDİR?

Ela Alyamaç, 1978 yılında İstanbul’da doğdu. Ortaokulu Nişantaşı Işık Lisesi’nde bitirdikten sonra liseyi İsviçre’de Leysin Amerikan School’da tamamladı. Üniversite eğitimini Kaliforniya’daki Chapman Üniversitesi’nde gerçekleştirdi. Film ve televizyon prodüksiyon eğitimi alırken uzmanlık alanını yönetmenlik ve senaryo yazarlığı olarak belirledi. Öğrenimi sırasında çektiği Everything ve Little Girl Blue adlı kısa metrajlı filmler Amerika’daki çeşitli film festivallerinde gösterildi. Everything, Laguna Beach Film Festivali’nde en iyi kısa film ödülünü aldı. Little Girl Blue filmi Chapman Üniversitesi’nde En İyi Film adayları arasına girdi ve yönetmen Marion Knott Scholar Ödülü’ne lâyık görüldü. Ela Alyamaç, mezun olduktan sonra Los Angeles’da çeşitli belgesellerde ve televizyon programlarında çalıştı. Peri Tozu, yönetmenin ilk uzun metrajlı filmidir. (Bu röportaj Mirror Dergisi’nin 45. sayısında yayınlanmıştır.)

(25 Mart 2008)

Gizem Ertürk (Zeynep Günay ile Birlikte)