Türk Sinemasının Ustaları Onurlandırılacak

21 – 27 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek olan 54. Uluslararası Antalya Film Festivali, Türk sinemasının ustalarını onurlandıracak. Festivalde, ünlü yapımcı ve yönetmen Osman Sınav’a, Türk sinemasının vamp kadını olarak bilinen, 367 filmde rol almış usta oyuncu Suzan Avcı’ya, 1973 yılında Sinema Güzeli seçilmesiyle başladığı sinema kariyerini 90’ın üzerinde filmle taçlandıran usta oyuncu Necla Nazır’a ve makinist çıraklığının ardından makinist ve teknik müdürlük yaparak sinemaya emek veren Erkan Aktaş’a onur ödülü verilecek.

Türk Sinemasının Ustaları Onurlandırılacak yazısına devam et

Ferhan Baran Yazıyor: Haneke’nin Mutsuz Avrupa Tablosu

Michael Haneke’nin sinemalarımıza uğrayan yeni filminin adının ‘Mutlu Son / Happy End’ olduğuna bakmayın. Seyri hiç de kolay olmayan şiddet yüklü ilk çalışmalarından birine ‘Eğlenceli Oyunlar’ anlamına gelen ‘Funny Games’ ismini vermiş olan sinemacı acı gülüşünü elden bırakmamış yine. Kariyerinin başından beri ele aldığı sorunlu aileler, kuşaklar arası sevgisizlik ve bastırılmış kollektif suçluluk duygusunun yarattığı tahribat gibi … Devamı… »

Sevgilisinin Paşası, Askerde Paşanın Postası

Yapımcılığını TAFF’ın üstlendiği Bölük filminin başrol oyuncularından Kaan Yıldırım, askerde paşa postası görevindeki Erdal karakterine hayat veriyor. Sevgilisini aldattığı gece asker kaçağı olduğunu öğrenen Erdal kendini asker ocağında buluyor. Filmde sevgilisi Eylül’ün “Paşam” diye bahsettiği Erdal sevgilisinden özür bile dileyemeden kendini önce askerde, sonra da askeriyede “Paşa’nın Postası” olarak buluyor. Yolları bir kışlada kesişen bir bölük askerin hikâyesini anlatan filmde, Kaan Yıldırım, Hakan Kurtaş, Alina Boz, Aykut Akdere, Selim Akgül, Süleyman Kabaali ve Avni Yalçın rolleri paylaşıyor. Bölük, 20 Ekim’de sinemalarda gösterime giriyor.

Uluslararası Boğaziçi Film Festivali’nden Yerli Sinemaya Büyük Destek

İstanbul Medya Akademisi tarafından 17 – 26 Kasım 2017 tarihleri arasında düzenlenecek 5. Uluslararası Boğaziçi Film Festivali’nden yeni haberler gelmeye devam ediyor. Festivalin TRT’nin kurumsal iş ortaklığıyla geçen yıl başlattığı ve büyük ilgi gören Yapım Destek Platformu, bu yıl Bosphorus Film Lab adını alıyor ve sinemacılara desteğini artırarak devam ediyor. Başvuruların başladığı Bosphorus Film Lab’de yarışacak bir projeye TRT Ortak Yapım Ödülü verilecek.

Uluslararası Boğaziçi Film Festivali’nden Yerli Sinemaya Büyük Destek yazısına devam et

Bırakma Beni

Aida Begiç’in yönettiği ve İsa Demlakhi, Ahmad Husrom, Motaz Faez Basha ile Carole Abboud’un oynadığı Bırakma Beni (Never Leave Me), 21 Eylül 2018′de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Beşir Derneği tarafından vizyona çıkarıldı.
Gerçek bir hikâyeden esinlenilen ve başrollerinde gerçek hayattan seçilen Suriyeli yetimlerin oynadığı filmde Suriyeli yetimlerin hikâyesi sinema perdesine geliyor. Film, gerçek hayatta yetim olan bir yönetmen tarafından çekilen ve oyuncuları da yetimlerden oluşan bir sinema filmi olarak, tüm dünyada mültecilere yönelik  peşin ön yargıları empati duygusunun gücü ile yok etmeyi ve kırmayı hedefliyor.

Bırakma Beni yazısına devam et

Mutluluk Zamanı

Şenol Sönmez’in yönettiği ve Elçin Sangu, Barış Arduç, Cengiz Bozkurt ile Levent Öktem’in oynadığı Mutluluk Zamanı, 10 Kasım 2017’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla NuLook Production tarafından vizyona çıkarıldı.
Asıl sevginin, mükemmeliyette değil kusurların içinde saklı olduğunun anlatıldığı Mutluluk Zamanı filminde, geçmişiyle yüzleşmeden kendi mükemmel hayatını yaratan Mert ve tüm hayatını geçmişinde yaşadıkları olaylar üzerine kuran Ada’nın hikâyesi en romantik haliyle beyazperdeye aktarılıyor. Filmde Ada’nın ağabeyi olan ve hayatı boyunca fark edilmeyi bekleyen Tarık, ikilinin arasında farkında olmadan önemli bir rol oynayacak.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Mutluluk Zamanı yazısına devam et

Put Şeylere

Onur Ünlü’nün yönettiği ve Türkü Turan, Erkan Kolçak Köstendil, Öykü Karayel ile Öner Erkan’ın oynadığı Put Şeylere, 23 Kasım 2018′de Başka Sinema dağıtımıyla Mor Koyun Filim tarafından vizyona çıkarıldı.
İstanbul’un Cihangir semtinde yaşayan bir grup sanatçının karmaşık olan ilişkileri, hayatlarına giren bir el kamerası nedeniyle iyice garip bir hal alır. Tüm kadınların âşık olduğu narsist bir yönetmen, birbirlerine kabloyla bağlı iki ev arkadaşı, aynı zamanda morg olan bir tiyatro sahnesi, ölüleri dirilten bir hemşire ve ekibin bazen sağ bazen sol, bazen de iki kolu olmayan torbacısı, Onur Ünlü’nün deneysel anlatısının kahramanlarıdır.

  • Basın Bülteni: 1 / 2
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Put Şeylere yazısına devam et

Mr. Gay Syria

Ayşe Toprak’ın yönettiği belgesel film Mr. Gay Syria, 11 Mayıs 2018′de Başka Sinema dağıtımıyla Toprak Film – Coin Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Evli ve bir çocuk babası olan Hüseyin iki farklı yaşam arasında sıkışıp kalmıştır: İstanbul’un varoşlarında mazbut bir aile babası, merkezde ise erkek arkadaşıyla yaşayan bir eşcinseldir. Suriye’nin ilk LGBTİ dergisini çıkaran Mahmut ise savaştan kaçıp Almanya’ya yerleşmiş, bir sivil toplum kuruluşunda Suriyeli mültecilerin bürokratik işlemlerine yardımcı olmaya çalışmaktadır. Birbirlerinden çok farklı ve uzakta hayat süren bu karakterler, uluslararası Mr. Gay World yarışmasına katılmak için biraraya gelir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Filmin Güzellerinden Yönetmenli Selfie

Furkan Andıç, Özgürcan Çevik, Pelin Akil, Açelya Topaloğlu, Sarp Can Köroğlu, Özgün Aydın, Sadi Celil Cengiz, Eylül Su Sapan, Ceyda Kasabalı ve Beyza Şekerci’yi komik bir macerada biraraya getiren Damat Takımı setinde neredeyse film kadar fotoğraf çekildi. Filmin güzelleri Pelin Akil, Açelya Topaloğlu, Eylül Su Sapan, Ceyda Kasabalı ve Beyza Şekerci düğün sahnelerinin kamera arkasında en çok yönetmenleri Doğa Can Anafarta’ya selfie pozu verdiler.

Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali Başladı

4. BIFED Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali, Bozcaada Halk Eğitim Merkezi’nde yapılan açılış töreniyle başladı. Bozcaada Belediye Başkanı ve Festival Başkanı Hakan Can Yılmaz yaptığı açılış konuşmasında çevrenin önemine dikkat çekerek “Sinema festivallerinden vazgeçildiği, sansürlerle engellendiği bir dönemde biz festivalimizin 4. yılında bir kez daha sizlerle beraberiz.” diyerek, tüm Bozcaadalılar ve Bozcaada sevdalılarına teşekkür etti.

Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali Başladı yazısına devam et

Gülen Kıpçak’ı Kaybettik

Seslendirme sanatçısı, tiyatro, dizi ve sinemamızın sevilen oyuncusu Gülen Kıpçak, 11 Ekim 2017 Çarşamba günü hayatını kaybetti. Şehir Tiyatroları’nın Cyrano de Bergerac, Yarısı, Bir Kavuk Devrildi, Romeo ve Juliet, Aman Karım Duymasın ve Bu Melek Satılık Değil gibi birçok oyunda görev alan sanatçı, Ölüm Tarlası, Pembe Kadın, Babasız Yaşayamam, Gümüş Gerdanlık, Aşk Bekliyor ve AÖlünceye Kadar Seninim gibi filmlerde oynadı. Cenazesi, 12 Ekim 2017 Perşembe günü Zincirlikuyu Camii’nde kılınacak öğle namazını müteakip Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek olan merhumeye tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Maymunlar Cehennemi

Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):

54. Uluslararası Antalya Film Festivali’nin Jüri Başkanı olduğu açıklanan, dünya sinemasının önemli yönetmenlerinden Filistin’li Elia Suleiman’ı, 01 Kasım 2002 tarihinde Umut Sanat tarafından sinemalarımızda gösterime çıkarılan Kutsal Direniş (Intervention Divine) adlı filmiyle tanımış ve çok sevmiştim. Diğer Elia, Elia Kazan’ın, bir kısmını Türkiye’de çekmiş olduğu siyah-beyaz “Amerika-Amerika” filmini ise Sami Şekeroğlu’nun kurucusu olduğu -o zamanki adıyla- Türk Film Arşivi’nin kısa bir süre gösterim yaptığı Harbiye’deki salonunda izlediğimi hatırlıyorum. Bu arada yarın (04 Ağustos 2017) vizyona girecek olan Bırak Kendini (Lasciati Andare – Let Yourself Go) adlı İtalyan filminde başroldeki Toni Servillo’nun canlandırdığı karakterin adının da Elia olduğunu belirteyim. Filistinli Arap sinemacı ile Kayseri kökenli Amerikalı sinemacıya aileleri tarafından aynı ismin verilmesi sinema sevgisinin evrenselliğini gösteriyor sanırım. (02 Ağustos 2017)

Hayatın içinden, senaryoda yazsan inanılmayacak bir tesadüfün hikâyesi: İstanbul’da göremediğim Maymunlar Cehennemi: Savaş filmini izlemek için Bodrum’dan yola çıktım, Turgutreis istikametindeki Midtown AVM.deki Cinemaximum Sineması’na gidiyorum. (Araya reklam aldım.) Minibüse bindiğimde malûm olduğu üzere sosyal medyadaki reytinglerimi kontrol ederken baktım aydın bir yönetmen arkadaş son yazdığım paylaşıma “Ne oldu yine, kim üzdü seni?” mealinde yorum yazmış. Altına, “Sorun yok, ortaya karışık bir sitem yazdım, anlayan anlar.” diye cevap verdim. O sıra minibüs aldı yükünü gidiyor, yönetmen arkadaş sözle de teselli verme ihtiyacı duydu herhalde, aradı beni, açtım telefonu. Havadan, sudan, çayırdan, çimenden konuştuk. Yeni filminin vizyona girme aşamasına ulaştığını söyledi. Söz döndü dolaştı, İstanbul’dan gitmek mi zor, gitmemek mi zor meselesine geldi. İstanbul’dan giderek yeni diyarlara yelken açmanın, dönerek ise hasrete son vermenin mutluluğunu yaşadığımız konusunda mubatakata (“mutabakata” diye düzelt Yıldırım) vardık. O sırada İstanbul’dan Egenin bilinmeyen, küçük bir yerleşim birimine göç eden bir başka yönetmen arkadaşı da andık. O’na olan sevgimizden, özlemimizden bahsederek konuşmamızı sonlandırdık. Telefonu kapattığımda minibüs tam Bitez’den geçiyordu, birden durdu. Minibüse kim bindi dersiniz: Az önce telefonda bahsettiğimiz diğer yönetmen arkadaş. Hayretimi gizleyemedim tabi, öpüştük, sarılıştık. Daha sonra söylesem inanmayacağı için diğer yönetmen arkadaşı da aradım, konuştular, şaşkınlığımıza o da iştirak etti. Yönetmen arkadaşların adlarını yazı içine sakladım. (*) Bu saklama şeklinin mucidi bendenizim, onu da belirtmiş olayım. Bu arada Maymunlar Cehennemi: Savaş filminin, başrolünü Charlton Heston’un oynadığı ilk orijinal Maymunlar Cehennemi filminden sonra, hepsini seyrettiğim serinin en beğendiğim filmi olduğunu belirteyim. Tespitlerime göre memleketimiz sinemalarında arz-ı endam eden Maymunlar Cehennemi filmleri şunlar: Maymunlar Cehennemi (Charlton Heston’lu, 1968), (**) Maymunlar Cehennemine Dönüş (Ekim 1971), Maymunlar Cehenneminden Kaçış (Nisan 1973), Maymunlar Cehenneminde İsyan (Ocak 1974), Maymunlar Cehennemi (Yeni serinin başlangıç filmi, Özen Film, 19 Ekim 2001), Maymunlar Cehennemi: Başlangıç (05 Ağustos 2011), Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti (11 Temmuz 2014), Maymunlar Cehennemi: Savaş (14 Temmuz 2017)
(*) Yönetmen arkadaşlardan onay aldım, sakladığım adlarını sırasıyla açıklayayım: “Turgutreis istikametindeki Midtown…” (Turgut Yasalar) / “…aydın bir yönetmen arkadaş…” (Aydın Bağardı) / Her ikisine de selam olsun.
(**) Sadi Bey’in ay bazındaki vizyona çıkış tarihi notları Eylül 1971’den itibaren başladığı için ilk filmdeki bu tarih yapım tarihidir. (04 Ağustos 2017)

Basın ve yapılan eleştiriler filmlerin tanıtımlarına hasbelkader katkıda bulunuyor kanaatindeyim. Öyle olduğu halde bazı film şirketleri ön gösterim yapmadıkları bir yana, yazılı ve görsel bilgi dahi göndermiyor. İddialı filmlerin tanıtımları için aklıma harika bir öneri geldi, sabah sabah 10u yazayım dedim: Mesela filminizde/filminizi Brad Pitt, Tom Cruise, -ne bileyim- Marion Cotillard, Cüneyt Arkın, Christopher Nolan, Şahan Gökbakar falan oynuyorsa/yönetiyorsa hiçbir şey yapmanıza gerek yok. Sadece “Falanca tarihte Brad Pitt filmimiz var”, “Filanca tarihte Tom Cruise giriyor”, “Cüneyt Arkın’ın muhteşem dönüşü” şeklinde duyurular yapın, amacınız hasıl olur. Hatta “Recep 6” deseniz yeter, Şahan Gökbakar demeye bile gerek yok; millet oluk oluk gelecek, oy verecek, pardon hasılat rekoru kıracak. Yapacağınız masraf da cebinizde kalır, çatır çatır yersiniz 10u. (05 Ağustos 2017)

Bir yanda bu işten para kazanan profesyonel film şirketlerinin ücretsiz wetransfer ile 100, 200 megabayt bilgi ve görsel göndermesi, diğer yanda bu işten para kazanmayan amatör web sitelerinin kısıtlı internet paketleriyle bilgi ve görselleri indirmeye çalışması veya ücretsiz wetransfer’in 7 günlük süresini kaçırıp bilgileri indirememesi. Eminim bu işte bir terslik var. Filmlerinizin bilgi ve görsellerini ücretsize değil de ücretli ve sınırsız kullanım imkânı olan wetransfer’e yükleseniz ve internet kullanımını da kendiniz üstlenseniz ne güzel olur. Bedava internet bulduğumda bilgi ve görsellerinizi kolaylıkla indiriyorum da, bedavayı bulamayınca benim üç kuruşluk emekli maaşımdan ödemeye çalıştığım telefonumun 2 megabaytlık internet paketi 1 günde bitiyor, ondan sonra -afedersiniz- dona kalıyorum, hiçbir iş yapamıyorum. Sırası gelmişken sadibey.com’u çeşitli sürelerde bürolarında barındıran Pinema Film, Avşar Film, 35 mm Filmcilik ve Duka Film’e teşekkür ederim. (06 Ağustos 2017)

(18 Ekim 2017)

Sadi Çilingir

[email protected]

Ayla -Üzerinden Yaşananlara Dair-

Yedinci sanat olarak adlandırılan sinema, bütün sanat dallarını bağrında taşıdığı gibi onların güçlenip yaygınlaşmasını da sağlamış. Buna da bağlı olarak gündemde kalamayan dallar varken, sinema gündem oluşturan, kamuoyunun ilgisini hep üzerinde duyan bir sanat dalı.

İyi bir film için önce iyi bir senaryo gerektiği öteden beriye bilinen bir gerçektir. Senaryonuz güçlü değilse, görsel olarak tatminkâr bir film yapsanız bile izleyiciden not alamazsınız.

Ekip işi…

Parmağınızla kuma şekiller çizip resim yapabilirsiniz, gazetenin ucuna yazı yazabilirsiniz, dilinizle ritim tutup dans edebilir, oynayabilirsiniz, çamurdan heykeller de yapabilirsiniz… ama sinemaya gelince, işin içine endüstri girdiği için birçok şeye gereksinim duyarsınız. Öykü yetmez sinemaya, senaryolaştırmak gerekir. Mekân bulup uygun oyuncu belirlemelisiniz, kamera, ışık, ses ve set ekipmanı, montaj masası… müzik, derken laboratuvar işlemleri, kopyalama, salon bulma… Her biri dile kolay. Bu kadar şeyi ve insanı bir noktaya odaklamak ve çalışmalarını sağlamak zorundasınız. Sonuçta yaptığınız beyazperdeye düşen bir gölge sadece…

İşiniz zor…

Sinemanın zorluğu bunlar kuşkusuz… Ortaya çıkan ise gerçek bir sanat yapıtı, kim ne derse desin.

Teknoloji geliştikçe ve yaygınlaştıkça, artık cep telefonuyla bile film çekilebiliyor, bilgisayarda montajlanıp sosyal medya üzerinden izleyiciye ulaştırılıyor.

Bu da sinemanın daha bir titiz çalışılması, daha ince eleyip sık dokunması gereken bir sanat olduğunun kanıtı, bir bakıma. Onca ürünün arasından sıyrılabilmeniz için senaryonuzun da çok iyi kurulması, oyuncularınızın da çok iyi rol yapması, mekânlarınızın da konuya uygun olması, müziğinizin de aynı derecede güçlü olması gerekiyor. Bir de tanıtımı önemli kuşkusuz. Onlarca salonda (televizyonlarda, “yersiz uzun yerli dizilerle” rekabet de var) gösterilen yüzlerce filmin arasından seçilmeniz için göz ardı edilemeyecek bir çaba harcanmalı (yerli filmlerin tanıtım çabasının giderek daha da azalmasını anlayamadığımı belirtmeliyim).

Barış içinde bir arada…

Nasıl ki aynı çatı altında yaşıyorsak, aynı işyerini paylaşıyorsak, kavgadan uzak, anlayışlı davranarak birbirimizi taşıyorsak, sinemada da aynı şey geçerli. Herkes yerini, işini, gücünü bilir ve uyum içinde bir arada çalışır, çalışmak zorundadır. Eğer o uyum bozulursa film, film olmaktan çıkar.

Yeşilçam’a, 1980’de girip de setlere gitmek istediğimde kulağıma küpe olan sözü Atıf Yılmaz söylemişti: “Herkesin görevi var ve kimsenin işine karışmayacaksın.” Hazırlık aşamasında çatır çatır tartışmamıza karşın sette yönetmenin dediğinin olması gerektiğini öğrendim o sözle… Çünkü film (kim ne derse desin) yönetmenin yapıtıdır.

Ayla ile büyüyen tartışma

Bu yıl Oscar’a aday olarak gönderilmesi kararlaştırılan Ayla filmi, içeriğinden çok yapımcı – yönetmen – senarist tartışmasıyla öne çıktı.

Kim haklı, kim değil tartışmasına girmeden bu sorunun hiç de etik olmadığını, sürdürülmesinin de yanlış olduğunu söylemeliyim.

Ön gösteriminde izlediğim Ayla’da senarist ön jenerikte yoktu, son jenerikteyse küçük (sonradan) yazılmıştı. Bu, filmin sahipleri tarafından filme yapılan en büyük kötülüktür. Yıllarca reji asistanı ve yönetmen olarak çalıştığım setlerde, bir süre sonra yakınmalar artar, kavgalar bile çıkar ama bitip de sular durulduğunda herkes arkadaş olur yine… Bu kez o kavgaya neden olan sorunlara gülünür, hem de kahkahalarla.

Basından izlediğim kadarıyla filmin fikir babası da olan senarist Yiğit Güralp’in adının filmde (kendisinin dile getirdiğince, tanıtımlarda, filmin sitesinde hatta fragmanda) yer almaması filme zarar verir. Bu tartışma burada kalır mı sanıyorsunuz? Akademi’de de gündeme gelecek ve Ayla belki de hak ettiği ödülü, övgüyü alamayacak.

Siz filme emeği geçenlere hak ettiği yeri/onuru verin, sizinle birlikte film de hak ettiği yere ulaşsın. Bu, yapımcı için olduğu kadar senarist için de geçerli.

Filme gelince…

Biz, yakın tarihimizin sadece genel çizgilerini biliyoruz. Kore Savaşına neden katıldık, ne yararı vardı, dahası orada neler yaşandı, ülkemize katkısı ne oldu, dünyanın öbür ucundaki savaşın bizimle ne ilgisi vardı gibi gerçekleri hiç bilmiyoruz. Okullarda öğretilmedi (zaten okumayı pek sevmeyiz). Ayla da bunlara girmiyor, ama oradaki birliklerimizdeki insan sevgisi yüklü gerçekleri getiriyor. İkinci Dünya Savaşını ve Vietnam Savaşını anlatan Amerikan filmlerinin etkisi göz ardı edilmemeli.

Ayla’ya, Oscar yolunda başarılar diliyorum. Seyircisi bol olsun.

(18 Ekim 2017)

Korkut Akın

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu