Veda

60’lı yılların sonuna doğru Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü, Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’unu oyunlaştırmış ve oynamıştı. Bu denemede ilk kez Mustafa Kemal sahnede bir oyuncu tarafından canlandırılmaktaydı. Mustafa Kemal’i oynayan Tiyatro Bölümü öğrencisi (mezunu?) kimdi hatırlamıyorum. Önemli değil, önemli olan şu idi, bu oyuncu Mustafa Kemal’e benzemek için en ufak bir gayret içine girmemişti. Evet onun kostümleri gibi kostümler (üniforma) giyiyordu ama makyaj yapma gibi bir girişim olmamıştı, bu sahneye koyucu tarafındanda bu şekilde değerlendirilmişti…

Sinemamız Kurtuluş Savaşı ile ilgili bir çok film yapmıştır 50’li ve 60’lı yıllarda, şimdilerde bu azaldı değil, bitirildi… Bu filmlerde Mustafa Kemal hiç bir şekilde bir oyuncu tarafından canlandırılmaz, filmin sonunda -Samsun’dan- bir güneş gibi doğuşu küçükten büyüğe geçen -çok sonraları çekilmiş- fotoğrafı ile verilir ve bazı filmlerde de savaş sonrasında çekilmiş “gerçek” filmlerle bir anlatıcının sesi refakatinde gösterilir.

1964 yılında Çanakkale Arslanları (Demirağ / Eraslan) filminde, çok kısa bir süre, bir oyuncu (Halûk Kurdoğlu) tarafından canlandırılmıştı, ilk kez ve bu sahnede, savaşın da kaderini değiştiren ünlü komutunu veriyordu: “Size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum” (devamı -yaklaşık olarak- “… yerimizi alacak yeni kuvvetler savaşa devam edeceklerdir”) Yıllar sonra Mustafa Kemal ile ilgili bu görüntü tabusu önce televizyonda kırıldı, dramatik belgesellerde Mustafa Kemal oyuncular tarafından canlandırılmaya başlandı. İyi de oldu. (Ama yine böyle bir televizyon filminde, daha Kurtuluş Savaşı günlerinde makamına giren başı açık bir asker, Amerikan ordusu çıkışlı bir hareketle elini başına götürerek, sanki her hangi bir şapkası (başlığı!) varmış gibi, selâm veriyor ve hiç bir reaksiyon görmüyordu. Askerlik yapmışlar bilir, bizim ordumuzda, hele o günlerde hiç bir zaman baş açık iken böyle selâm verilen bir devir olmamıştır; Mustafa Kemal huzurunda hiç bir asker o şekilde selâm veremezdi. Haa verse ne olurdu, gerekli cevabı bir daha unutmayacak şekilde alırdı, gayet kesin ve nazik bir şekilde… ama sayın Livaneli, filminde sözünü ettiğim -Amerikan- selâmını bizzat Mustafa Kemal’e yaptırıyor. Geri çağrılınca istifa eden Mustafa Kemal’i görmeye gelen Kâzım Karabekir, esas duruşta “Ordumla emrinizdeyim” deyip -başında şapkası vardır- selâm verince Mustafa Kemal’in de eli başına gidiyor, başı açıktır, üstelik sivildir…

Livaneli, filmini Salih Bozok’un hatırladıkları -düşündükleri ve oğluna aktarmak için mektuba yazdıkları- üzerine kuruyor ve televizyona sızan bir konuşmasında dediği gibi, yaptığı “bir sinema filmidir”, yani bir belgesel, dramatik belgesel ve bir tarih çalışması değildir. Mustafa Kemal gibi birisi üzerine “bir sinema filmi” yapılırken, bir “dramatik” belgesele göre daha serbest hareket edilebilir. Mutlaka yaşamı tüm zamanları ile anlatılacak diye bir kuralda yoktur. 57 yıllık yaşamının sadece bir günü (her hangi bir günü) filme konu edinilebilir. Seçilen yaşamının parçası sadece bir kişi ile olan ilişkileri olabilir, bu kişi İsmet (İnönü) de olabilir, Latife Hanım da, Fikriye Hanım da… Yahut başka birisi de… Savaşları da ele alına bilir, savaşlar öncesi hazırlık süreçleri de, savaş sonrası mücadelenin farklılaştığı alanlarda (“tarih”, “eğitim”, “dil” çalışmaları) olabilir, herkesin farklı bir taraftan anlattığı sofraları da… Bir seçim sorunudur sonuçta…

Dediğimiz gibi Livaneli, Salih Bozok’tan hareket etmiş. Senaryo kendisince yazıldığına göre, elindeki kaynakları ne kadar kullandı bilemiyorum ama bir film içine yerleştirdikleri, ister istemez bazı boşluklar taşıyor. Çocukluk, gençlik (askeri öğrencilik) askerlik (ve düşünceleri, Bozok ile ilişkisi, Fikriye ve Latife ilişkileri) ve hastalık günleri… Dört ana bölümde anlatılanlar, herkesce görülen bir imparatorluğun çözülüşü, yalnız Mustafa Kemal’in savunduğu plânlı programlı ve dayanışmalı bir direnişin kaçınılmazlığı ve (zaferden sonra) toplum yapısının -birlikte, anlatarak, toplumun geneli ile beraber, direnişleri kırarak- dönüştürülmesi… Direniş yalnız Mustafa Kemal tarafından yapılmaz, daha Yunan işgâlinin başladığı günlerde Ege’de silâh bırakma emrine rağmen ayaklanan birlikler (komutanları ile birlikte) vardır ama bunlar münferit kalmış, organize olmayı, yani gerekli direnişin bütünlüğünü göremeden yapılmış reaksiyon hareketleridir. Livaneli filminde, daha başlamadan, zaferle bitecek savaştan sonra yapacaklarını anlatan Mustafa Kemal’e yer vermiştir ki, doğrudur. Direniş gerekliliğine herkes inanır ama sonundaki Cumhuriyet hiç birinin aklında yoktur (olamazdı da). O günlerde Cumhuriyet’i öngörmek ancak Mustafa Kemal’in hedef alabileceği birşeydir.

Tüm bunlara rağmen, sinemamızda bir ilk, Mustafa Kemal üzerine bir sinema filmi olan Veda, seçtiği kısıtlı alanı ve bu alandaki kısıtlı kişileri titizlikle işlese de didaktiklikten kurtulamıyor, yeterince yaşanırlılık kazanmıyor. Güzel çekilmiş savaş sahneleri, savaş sahneleri… ama o kadar. Onlar da, savaş dışı sahnelerle birlikte bir bütün oluşturuyor ama didaktikliğin bütünlüğünü, yaşanırlığın, -hele gerçek yaşanmışlığın mı, bilemiyorum- değil. Nasıl ki Mustafa Kemal Atatürk’ü tüm yönleri ile anlatan bir kitabın yazılması -daha- mümkün olmamışsa, böyle bir film yapılmasına kalkışılmaması lâzım. Hemen belirtelim ki Livaneli’nin böyle bir iddiası yok. Mustafa Kemal’in hasta yattığı -artık komada- sarayda in cin top oynuyor, hiç bir fevkalâdelik yok (nasıl yorumlacak olursa olsun). Düşünüyorum da, Bozok’un ( Livaneli’nin) anlatısında bazı olaylar (Serbest Fırka, v.d.), bazı kişiler (İsmet İnönü!) yok… Olmayabilir, çünkü (anlatılanlar) “eğer, Mustafa Kemal ölürse, intihar edecek” bir babanın oğluna bıraktığı bir mektubun içeriğidir…

Günümüzde “tarihimizle hesaplaşma” diye “bir şey!” ön plâna çıkarıldı / çıkarılmaya çalışılıyor… Bu birde tarihimizi incelemeyi de gerektirir. Bu tarihin içinde Mustafa Kemal de var (ve de başkaları). Bu konularda sırf kitaplar yazılmamalı, filmler de yapılmalı. Bu şekilde yapılacak filmlerin olayın veya kişinin tamamını kapsaması gerekmiyor, yeter ki övmeyi bir yana bırakın. Eleştirirken bile objektif olmayı becerebilelim. Bir inceleme kitabında objektif olman şarttır. Bir romanda ne kadar objektif olunabilir, bir belgesel de objektif olmayı isteyebiliriz ama bir sinema filminde… ama bu hiç bir zaman (bir romanda ve) bir filmde tarihsel olayı veya kişiyi istediğimiz gibi ele alabilirsek de -hele bu kişi Mustafa Kemal ise- el insaf demeden duramayacağım…

(09 Mart 2010)

Orhan Ünser

Altyazı Dergisi’nin Mart Sayısı Bayilerde

Altyazı Aylık Sinema Dergisi’nin Mart sayısının kapağını Tim Burton’ın Alis Harikalar Diyarında (Alice In Wonderland) adlı filmi süslüyor. Martin Scorsese’nin Leonardo DiCaprio ile gerçekleştirdiği Zindan Adası (Shutter Island) ise geniş bir inceleme yazısıyla tanıtılıyor. Semih Kaplanoğlu’nun son filmi Bal’ın Altın Ayı’yı kazanmasıyla Türkiye gündeminde özel bir yer edinen 60. Berlin Film Festivali dergi sayfalarına taşınıyor. Derginin vizyon sayfalarında, Köprüdekiler’in genç yönetmeni Aslı Özge ve Kara Köpekler Havlarken’in yönetmen ikilisi Mehmet Bahadır Er ve Maryna Gorbach ile yapılmış söyleşiler de bulunuyor.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altyazı Dergisi’nin Mart Sayısı Bayilerde yazısına devam et
  • Ayberk Pekcan’ın İlk Sinema Filmi “Saç”ın Çekimleri Tamamlandı

    İzlenme rekorları kıran televizyon dizileri Kurtlar Vadisi Pusu’da Şemo, Yaprak Dökümü’nde Talat, Ihlamurlar Altında’da Aynalı Ekrem karakterlerini canlandıran Ayberk Pekcan’ın ilk sinema filmi Saç’ın çekimleri tamamlandı. Sanatçı oynadığı dizilerde vücut dili, mimikleri, ses tonu ve kullandığı yöresel şivelerle oyunculuk kumaşının ne kadar sağlam olduğunu gösteriyor. Filmindeki performansının, festivallerde ses getireceği belirtilen Ayberk Pekcan, şu sıralar Kurtlar Vadisi Pusu dizisinde rol alıyor. Tayfun Pirselimoğlu’nun yönettiği Saç’ın Nisan’da vizyona girmesi bekleniyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Eyyvah Eyvah, Turnesini Tamamladı

    Eyyvah Eyvah filminin Berlin, Essen ve İzmir gala turnesi tamamlandı. Yönetmen Hakan Algül ve oyuncular Ata Demirer, Demet Akbağ ve Bican Günalan ilk olarak Berlin’de seyirciyle buluştular. Ekip ertesi akşam da Essen’de gala yaptı. Hayranlarıyla fotoğraf çektiren oyuncular, filmin gördüğü ilgiden çok memnundu. Essen’deki basın toplantısında bir gazetecinin “Seyirciyle röportaj yaptık, ‘bu ekibi 6 ay sonra filmin devamı ile yeniden bekliyoruz’ dediler, ne diyeceksiniz?” sorusuna, Demet Akbağ ve Ata Demirer, “6 ayda bitirmemiz çok zor, 1 yılda anlaşalım, seneye filmin devamıyla yine gelelim” cevabını verdiler.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Eyyvah Eyvah, Turnesini Tamamladı yazısına devam et
  • 8. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali, Basın Toplantısı Yapıldı

    8. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali basın toplantısı, İstiklâl Caddesi, Bekâr Sokak’taki Melek’te yapıldı. Bu sene Türkçe elektronik altyazıyla ve ücretsiz gerçekleştirilecek olan festival gösterimleri İstanbul’da Fransız Kültür Merkezi, Goethe Enstitüsü ve İstanbul Modern’de, Kars ve Sinop’ta Halk Eğitim Merkezi Salonu’nda yapılacak. Basın toplantısında bu yıl dağıtılacak olan 2. Altın Bamya ödül adayları da Alin Taşçıyan tarafından açıklandı. Kategorilerinde 2. Altın Bamya Ödülü’nü alacak filmler, ön jürinin seçtiği filmler arasından geniş jürinin e-posta oylarıyla belirlenecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    8. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali, Basın Toplantısı Yapıldı yazısına devam et
  • Tüm Şirketler

    Tüm Şirketler,
    19 – 25 Şubat 2010 Haftalık (Weekly),
    01 Ocak – 25 Şubat 2010 Yıllık (Annual),
    01 Ocak – 25 Şubat 2010 Eski Yıllar Yıllık (Ex Years Releases Annual),
    Box Office listeleri için tıklayınız.
    Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.

    Korku Filmlerinden Korkan Bir Yönetmen Daha İyi Korkutur

    “Bosch, çizdiği cehennem tasvirlerini yaparken, bir üslûp olsun ya da gerçeküstücüğe yol göstersin diye yapmıyordu; gerçekten korkarak, gerçekten çizdiği şeylere inanarak yaratıyordu o tuhaf mahlûkları, dünyaları… Bence korku filmlerinden korkan bir yönetmen daha iyi korkutur.”

    Türk sinemasının en uçuk ve üretken yönetmenlerinden Ümit Ünal ile ilk buluşmamız Ara filmi sonrasında olmuştu. Ünal; henüz Ara’nın dumanı üstündeyken Gölgesizler üzerine kafa yoruyordu. Başlamakta olan yoğunluk bu günlerin sinyalini veriyor gibiydi… Önce Gölgesizler geldi sonra Kaptan Feza, şimdi de Ses…

    Bu hız sizi yoruyor mu, istedikleriniz yapmak için yeterli vakit bulabiliyor musunuz?

    En çok yapmak istediğim şey sinema, film yapmak. Yıllarca durdum, sadece yazdım, biriktirdim. Şimdi setlerde de olma zamanı. Özellikle son yıl oldukça yorucu geçti. Haziran’dan beri İstanbul’dan çıkmadım, hayatım stüdyolar, setler ve film şirketleri oldu. İş bütün hayatımı işgâl etti, arkadaşlarımı ihmâl ettim, sosyal hayatım nerdeyse yok oldu. Ama mutluyum böyle de.

    Ayrıca bu üç filmin de türleri farklı… Kendinizi daha yakın hissetiğiniz bir tür vardır ama değil mi?

    Ben belli bir “tür” sineması yapmıyorum. Yani işlerimi yakından takip edenler için yaptığım her şeyi birbirine bağlayan temalar, üslûplar var. Elbette kendimi en rahat hissettiğim zamanlar 9 ya da Ara gibi küçük bütçeli, kişisel filmlerin setleri. Ama sinema bir sanayi ve “büyük” bütçeli filmler alanına açılmak da şart. “Tür” kalıplarını kullansam da, sonuçta Ses’te de yıllardır işlediğim temaların, kullandığım üslûpların izi var.

    Bir de sizin alışık olduğumuz bir diğer yönünüz, kendi senaryolarınızı çekiyor olmanızdı… Ses bu anlamda bir ilk, sizi ikna eden ne oldu?

    Senaryoyu kendime çok yakın buldum. Uygar’ın yazar olarak senaryonun yeniden işlenmesi konusunda açıklığı da önemliydi. Bir de yapımcı şirket, Bir Film mutlaka çalışmak istediğim bir yerdi. Ersan, Tunç, Kaan ve ortakları Marcel, bence yeni kuşak Türk sineması için model olması gereken yapımcılar.

    Hem korku filminden korkup, korku filmi çekmek ne yaman bir çelişkidir?

    “Bosch”, çizdiği cehennem tasvirlerini yaparken, bir üslûp olsun ya da gerçeküstücüğe yol göstersin diye yapmıyordu gerçekten korkarak, gerçekten çizdiği şeylere inanarak yaratıyordu o tuhaf mahlûkları, dünyaları. Bence korku filmlerinden korkan bir yönetmen daha iyi korkutur. Ama zaten Ses, “korku”dan çok gerilim filmi…

    “Yalanlar yok olmaz. Hayatınız büyük bir yalan üzerine kuruluysa, o yalanı zihninizin en karanlık en derin odasına atsanız bile orada yaşamaya devam eder ve başka kılıklara girip yine karşınıza dikilir. Bu kişilerin hayatı için de geçerli, toplumların hayatı ve bilinçaltı için de…”

    Hepimiz hayatımızda en az bir kere bir söze “içimden bir ses diyor ki” diye başlamışızdır… Hiçbir batıl inançla ilgisi olmayan insanlar bile… Hikâyede sizi çeken dinsel değil psikolojik gerilim olması mıydı?

    Evet, hikâyenin gerçek korkulara, bastırılmış ve unutulmuş gerçeklere dayanıyor olması bana çok ilginç geldi. Yalanlar yok olmaz. Hayatınız büyük bir yalan üzerine kuruluysa, o yalanı zihninizin en karanlık en derin odasına atsanız bile orada yaşamaya devam eder ve başka kılıklara girip yine karşınıza dikilir. Bu kişilerin hayatı için de geçerli, toplumların hayatı ve bilinçaltı için de…

    Selma Ergeç rol için biçilmiş kaftan, Ergeç’i keşfiniz nasıl oldu?

    Derya rolü için birçok görüşme ve deneme çekimi yaptık. Selma deneme çekimine inanılmaz hazır bir şekilde geldi ve orada bulunan herkesi oyunuyla çok çok etkiledi. Odadan çıktığında kararımızı vermiştik.

    Ses için, “ucuz sömürüye ve seyirciyi istismara dayalı bir korku filmi değil”, dediğiniz okumuştum. Bu bağlamda “Paranormal aktivite” / Paranormal Activity filmi ile ilgili ne düşündüğünüzü merak ediyorum…

    Ses’in derdi sadece korkutmaktan ya da germekten ibaret değil. Türün kalıplarını bir şekilde kullanarak, gerilim kurallarına uyarak, o dünyanın içinde yaşayan karakterler çizmeye ve her şeye rağmen hepimizin hayatı hakkında ciddi bir şeyler söylemeye gayret eden bir film. Biliyorum: Kimsenin durup dinlemeye vakti yok, öyle zamanlarda yaşıyoruz, herkes hazır hap fikirler istiyor. Yut, tüket, unut. “Paranormal aktivite” konusunu işleyen bir filmin adının Paranormal Activity olması garip gelmiyor insanlara, bir romantik komedi filminin adını da Romantik Komedi koyabiliyorlar. Yüzyıllık Yalnızlık’ta tüm köy belleğini kaybeder ve unutmamak için ineğin üzerine “inek”, köpeğin üzerine “köpek” diye yazarlar. Günümüz seyircisinin çoğunluğu da benzer bir uyurgezerlik durumunda yaşıyor sanırım.

    (08 Mart 2010)

    Gizem Ertürk

    Sezonun Önsatış Rekoru Kıran “Eşrefpaşalılar”ın Galası TİM Maslak Show Center’da Yapılacak

    Sezonun önsatış rekoru kıran sürpriz filmi Eşrefpaşalılar’ın galası bu akşam 20:00’de Tim Maslak Show Center’da yapılıyor. Küfürsüz komedi, şiddetsiz aksiyon ve düzeyli romantizm sloganıyla vizyon heyecanı yaşayan Eşrefpaşalılar filmi ilk sürprizini önsatışlarda yaptı. 05 Mart’ta 113 kopya ile tüm Türkiye’de gösterime girecek filmin daha şimdiden tüm lokasyonlarda beklentilerin üstünde rakamlar yakalaması sezonun sürpriz filmi nitelemesini boşa çıkarmıyor. Yapımcı M. Yusuf Kulaksız ise bu ilgiyi beklediklerini, vizyon sonrası da artarak devam edeceğine inandıklarını belirtti.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Cinedergi 23 Yayında

    Cinedergi’nin 23. sayısının önemli dosyaları, fantastik filmler ve bilimkurgunun 70’lerdeki doğuşu üzerine bir dosya. Oyuncu Ken Watanabe ve Amanda Seyfried bu sayının portre konukları. Ali Ulvi Uyanık’ın görsele dayanan yeni köşesi İşte O An, Belgesel sinemanın farklı bakışı Zamanın Ruhu, Türk sinemasının nabzını tutan Sindrella ve Kerem Akça’yla bol alternatifli DVD köşesi. Eleştiri, vizyon, pek yakında, albümler, kitaplar… Hepsi ücretsiz sinema dergisi Cinedergi’nin yeni sayısında. www.cinedergi.com, her ayın 25’inde bir sonraki ayın içeriğiyle bir tık ötenizde.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Cinedergi 23 Yayında yazısına devam et
  • 21. Ankara Uluslararası Film Festivali, İstanbul Basın Toplantısı Yapılıyor

    Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından bu yıl ikinci kez Halkbank ana sponsorluğunda düzenlenecek 21. Ankara Uluslararası Film Festivali basın toplantısı 02 Mart Salı, günü saat 16:00’da Şişhane’de yer alan Big Chefs’te gerçekleştiriliyor. Festivalde, 11 uzun metrajlı film, 16 dalda ödül için yarışacak, kısa film, canlandırma ve belgesel dallarında düzenlenen yarışmalarla da bu türlerin meraklısıyla buluşması sağlanacak, Uluslararası Kısa Film Gösterimi ve Uluslararası Belgesel Film Gösterimi bölümlerinde ise tüm dünyada çeşitli festivallerde ödül almış filmler sunulacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Menemen Belediyesi Kültür Merkezi Sineması Yenilendi

    Menemen Belediyesi Kültür Merkezi bünyesinde faaliyet gösteren 99 kişilik sinema salonu 3 yıl önce perdelerini açarak sinemaseverlerle buluşmuştu. Sinemaseverlerin yoğun ilgisi üzerine Menemen Belediyesi daha kaliteli hizmet sunmak amacıyla sinemanın ses sistemini son model digital ses sistemi ile, zaman içinde ergonomik özelliğini kaybetmiş olan koltuklarını da daha modern koltuklarla değiştirdi. Sinema sorumlusu Muzaffer Çıkıkçı, çok yakın zamanda Ulukent’te tek salonlu, Menemen’de ise 3 salonluk bir sinema kompleksinin yapılmasının düşünüldüğünü belirtti.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Menemen Belediyesi Kültür Merkezi Sineması Yenilendi yazısına devam et
  • 35. Cesar Sinema Ödüllerine “Un Prophete” Damgasını Vurdu

    Fransa’nın Oscar’ı kabul edilen ve ülkenin en saygın ödüllerinden biri olan Cesar Sinema Ödülleri sahiplerini buldu. Yönetmenliğini Jacques Audiard’ın yaptığı Un Prophete (Yeraltı Peygamberi) filmi, Cesar’da toplam 10 ödül aldı. Paris’te yapılan törende Amerikalı aktör Harrison Ford’a Hayat Boyu Başarı Ödülü verildi. Cesar gecesinde Un Prophete, Audiard’a En İyi Yönetmen, Tahar Rahim’e de En İyi Aktör ve En İyi İstikbâl Vadeden Oyuncu ödülünü kazandırırken, En İyi Kadın Oyuncu ödülünü Skirt Day (La journee de la jupe) filmindeki rolüyle Isabella Adjani elde etti. (Haber: Serpil Boydak.)

  • Basın Bülteni
  • Film Hakkında
  • Fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    35. Cesar Sinema Ödüllerine “Un Prophete” Damgasını Vurdu yazısına devam et
  • Çılgın Kalp

    Scott Cooper’ın yönettiği ve Jeff Bridges, Colin Farrell, Maggie Gyllenhaal ile Robert Duvall’in oynadığı Çılgın Kalp (Crazy Heart), 12 Mart 2010’da Tiglon Film dağıtımıyla Tiglon Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Bir zamanların country müzik starı Bad, 57 yaşında alkolik bir şarkıcıdır. Küçük kasaba barlarında gitar eşliğinde şarkı söyleyerek geçinmektedir. Bir çok kadınla ilişkisi olmuştur, ancak şimdi yalnızdır. Günlerden bir gün hayatına Jean girer. İyi bir haber peşindeki genç gazeteci boşanmıştır ve 4 yaşındaki oğlunu kendi başına büyütmektedir. Birlikte oldukça Jean, Bad’in içindeki insanı görmeye başlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Ali Ulvi Uyanık Yazıyor
  • Vicdan Filmleri, Katılım Süresi Uzatıldı

    Vicdan Filmleri’ne son katılım tarihi katılımcılarından gelen yoğun istek nedeniyle 31 Mart 2010′a, jürinin belirlediği 20 filmi açıklama tarihi ise Haziran 2010′a alındı. Uluslararası Hrant Dink Vakfı’nın, Hrant Dink’in “Sağduyunun, vicdanın sesi suskunluğa mahkûm edildi, şimdi o vicdan çıkış yolu arıyor.” cümlesinden hareketle düzenleyeceği Uluslararası Kısa Film Projesi, vicdanını kamerayla buluşturmak isteyenlere sesleniyor. Projeye, her tür katılımcı, her tür kamerayla, -belgesel, kurmaca, animasyon, videoart, kısa film, deneysel, müzik- her tür filmi ile katılabiliyor.

  • Web Sitesi
  • Görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Vicdan Filmleri, Katılım Süresi Uzatıldı yazısına devam et
  • Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu