Sinema seyircisi gülmeye devam ediyor. Eyyvah Eyvah, 3 haftada 1.460.000 seyirciye ulaştı. Sezonun en çok izlenen ve en beğenilen filmlerinden biri olmaya aday olan Eyyvah Eyvah, eleştirmenleri de, yazarları da, seyirciyi de güldürmeye devam ediyor.
Film ekibinin katıldığı tüm programlarda çalınan ve sosyal paylaşım sitelerinde büyük ilgi gören şarkılar da albüm oldu. Albümde “Fasulye” ve “Tatlı Tatlı” şarkıları yer alıyor.
Ata Demirer ve Serkan Çağrı’nın klarnet çaldığı kayıtta, şarkıları da Ata Demirer ve Demet Akbağ seslendiriyor.
Her iki şarkı da filmin eğlenceli görüntüleriyle klip olarak da ekranda yerini aldı.
Uçan Süpürge’nin Ödülleri Belli Oldu
Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, 06 – 13 Mayıs 2010 tarihleri arasında 13. kez sinemaseverlerle buluşmaya hazırlanırken, onur ve başarı ödüllerinin sahipleri de belli oldu.
Uçan Süpürge Onur Ödülü bu sene, sinemamızın unutulmaz “kötü kadın”larına hayat vermiş, 15 filmlik kısa filmografisine rağmen belleğimizde derin izler bırakmış oyuncu Lale Belkıs’a, Bilge Olgaç Başarı Ödülleri ise sanat yönetmeni Deniz Özen ile “oynadığı karakterlere kattığı derinlik, politik kimliği ve toplumsal belleğin uyandırılmasını dert edinmiş kişiliğiyle” de oyuncu Gülsen Tuncer’e verilecek.
Uçan Süpürge’nin Ödülleri Belli Oldu yazısına devam et
Dersimiz Atatürk’ün Basın Gösterimi Yönetmen Hamdi Alkan’ın Katılımıyla Yapıldı
Hamdi Alkan’ın yönettiği ve başrollerinde Halit Ergenç, Çetin Tekindor ile Batuhan Karacakaya’nın oynadığı Dersimiz Atatürk’ün basın gösterimi yönetmen Hamdi Alkan’ın katılımıyla 18 Mart 2010 Perşembe günü Maçka Cinebonus G-Mall Sineması’nda yapıldı. Filmin konusu şöyle: İlkokul 5. sınıfta okuyan bir grup çocuğa, Atatürk’ü daha iyi anlamaları için ödev verilir. Onlar için öğretici olan bu yolculukta önderleri tarihçi “Dede”dir. Çocuklara Mustafa Kemal’in çocukluğunu, okul hayatını, askerlik kariyerini anlatır. Onları Kurtuluş Savaşı’nın cephelerine götürür, Türk halkının eşsiz kahramanlarıyla tanıştırır.
Dersimiz Atatürk’ün Basın Gösterimi Yönetmen Hamdi Alkan’ın Katılımıyla Yapıldı yazısına devam et
Bu Hafta Sinemalarda “Kara Köpekler Havlarken”
Başrollerini Erkan Can, Cemal Toktaş ve Volga Sorgu’nun oynadığı Mehmet Bahadır Er ile Maryna Gorbach’ın yönettiği, yılın genç ve dinamik filmi Kara Köpekler Havlarken, 19 Mart’ta vizyona giriyor. Filmin konusu şöyle: Mahallenin iki afilli delikanlısı; Güvercinci Selim ve Çaça Celal, gökdelenlerin hemen yanında dar gelirli insanların yaşadığı bir mahallede oturup, yolun öteki tarafındaki lüks semtlerde Usta dedikleri birisinin hesabına otoparkçılık yaparlar. Selim sevdiği kız Ayşe ile evlilik planları yapıyordur. Çaça’yla en büyük hayalleri ise kendilerine ait bir otoparka sahip olmaktır.
Sinecine: Sinema Araştırmaları Dergisi Çıktı
Türkiye’de ilk hakemli, akademik sinema dergisi Sinecine’nin ilk sayısı, farklı disiplinleri sinema ortak paydasında buluşturmak ve farklı konuları tartışmak için Prof. Dr. Nilgün Abisel’in editörlüğünde çıktı. Yerli sinemadan Hollywood’a, sanat sinemasından popüler sinemaya, klâsik sinemadan çağdaş sinemaya, sinemanın ekonomi politiğinden tarihine, psikanalizden feminizme, kuramsal yaklaşımlardan alımlama araştırmalarına, türlerden yönetmenlere dek uzanan çeşitli konularda üretilen yazılara yer vermeyi amaçlayan sinecine’nin yeni sayısı için yazı ve katkı bekleniyor.
Sinecine: Sinema Araştırmaları Dergisi Çıktı yazısına devam et
Min Dît, 02 Nisan’da Vizyonda
Miraz Bezar’ın yönettiği ve Şenay Orak, Muhammed Al, Hakan Karsak ile Berivan Ayaz’ın oynadığı Min Dît’ 02 Nisan’da sinemaseverlerle buluşuyor. İstanbul Film Festivali’nde yarışacak olması nedeniyle filmin İstanbul vizyon tarihi ise 30 Nisan olarak belirlendi. Filmin konusu şöyle: On yaşındaki Gülistan’ın ve kardeşi Fırat’ın hayatı acı bir şekilde değişir. Gazeteci olan baba ve anneleri çocukların gözleri önünde öldürülür. Geriye sadece altı aylık kız kardeşleri Dilovan kalır. Bir süre sonra teyzeleri de kaybolunca, Gülistan ve Fırat kendi başlarına kalır.
26 Mart 2010 Haftası
“Aşka Yolculuk”, “yaşam asla tam olarak plânlanamaz”ı, yol güldürüsünü romantizmle biraz dokunaklı biçimde birleştirerek söyleyen film. ‘Cetvel gibi’ şaşmaz bir doğrulukta yaşayan Bostonlu Anna ile İrlanda kıyı köyünde tek sosyal mekânı işleten ‘dağınık’ yakışıklı Declan’ın, Dublin’e doğru çıktıkları yolda, ‘zıt kutuplar birbirini çeker yasası’ gereği, önce didişmeleri sonra da birbirlerine ait olduklarını anlamalarının hikâyesini bazı sahnelerde ‘yükselten’ Anand Tucker, sinema keyfini de katlıyor. Kim bilir, izledikten sonra aşk konusunda daha cesur olabilirsiniz.
“Ay”, Dünya için önemli bir enerji kaynağı üzerinde çalışma yapan ve büyük bir üs içinde yalnız geçen üç yılını GERTY adlı çok gelişmiş bilgisayarla geçiren astronotun öyküsü. Görevini tamamlayıp evine, karısına ve çocuğuna kavuşmasına az kala geçirdiği kaza sonucu bağlı olduğu şirketin onu nasıl kullandığına ilişkin gerçekleri keşfetmesi üzerine harekete geçer… Fakat bir dakika! Hangi ‘kendisi’ harekete geçer?
Oyuncu Angela Bowie’nin (ve tabii David Bowie’nin) oğlu Duncan Jones, ilk uzun metrajlı filminde, geleceğin şirketlerine dair, insanı bir meta gibi kullanma konusunda, bugünkünden de karamsar bir öngörüde bulunsa da, insan zekâsı ve yüreğinin umut ve cesaretle her engeli geçebileceğine dair inancını koruyor. İki performanslı bir film: Astronot Sam Bell’de Sam Rockwell , ‘kopyaları’ ile birlikte komple bir oyunculuk sergilerken, GERTY’nin sesi Kevin Spacey, “2001: A Space Odyssey”deki ünlü HAL 9000’e ‘can veren’ Douglas Rain’i akla getiriyor; çünkü sadece ses performansıyla ‘şaibeli’ GERTY’i başlı başına bir gerilim unsuru haline getiriyor. “Ay”ın en şaşırtıcı özelliği ise, adı üzerinde, ayda çekilmiş gibi hissettirmesi. Özellikle ışığın kullanımı şahane!
“Çok Filim Hareketler Bunlar”ın ‘yaz tatili’ temalı skeçlerini yazıp oynayan ve bu kısa bölümleri sinema trükleriyle yöneten genç ekip yetenekli, bu bir gerçek! Fakat bir sinema filminin ‘olmazsa olmaz’ı ‘tartım’, başka bir deyişle filmin kendi içindeki ‘ritim düzenleyici’ bozuk. İşte bu nedenle, örneğin “Filmsiz Fragman”da ritim saat gibi düzenliyken, pilota kokpitteki anne müdahalesinde tekliyor. Gençlerin yazdıklarının sinemaya uyarlanması sadece görsel teknik değil, senaryo tekniği açısından da uzun bir düzenleme sürecini kapsamalıydı. Bir sonraki çalışmada bu gerçekleştirilir, belki dışarıdan da yardım alınırsa ve komedi zamanlamalarına biraz dikkat edilirse ‘tadından yenmez’; çünkü gerçekten de ‘Çok Yetenekli Gençler Bunlar’!

1985 yılında, “The Twilight Zone – Alacakaranlık Kuşağı”nın ilk sezonunda televizyon için çekilen ve Richard Matheson’ın kısa öyküsüyle süresi tam örtüşen “Button, Button”, filmlerinin alt metinleri politik eleştiriler barındıran Richard Kelly tarafından, o kadar iyi uyarlanmış ki, malzemenin uzun metrajda ‘küçük‘ kalması söz konusu bile olmamış. Belli unsurlarıyla, kült film “Invasion of the Body Snatchers” tadında ve içerik denli görselliğin de doygun olduğunu söyleyebiliriz.
“Serseri Mayınlar”da, bir önceki, enfes ve bence en iyi filmi “Mükemmel Bir Gün”le tekâmül kuvvetine ulaştığını sandığımız Özpetek, ‘aslına dönüp’ tipik bir “İtalyan Ailesi”ni komik biçimde anlatıyor. Doğaldır ki bu ülkede akla ilk gelen gıdayı, makarnayı üreten bir aile! Gerisi bildiğiniz klişeler: Sırrı olan babaanne, ‘kafadan çatlak’ hala, koşullanmaların yönettiği baba ve evde otoriteyi sağlamaya çalışan anne, tuhaf hizmetçiler vesaire… Genç nesil bilmez; 70’li yıllarda Amerikan ambargosu nedeniyle sinemalarımızı mecburen istilâ eden İtalyan erotik güldürülerinin hallicesi. Farklı ne var? Aileye (aslında babaya) açılamayan ve doğanın bir şakası sonucu ikisi de eşcinsel olan erkek kardeşler! Olaylar bu minvalde gelişirken, işte o malûm konuya da son derece yüzeysel, basit, bildik bir bakış atılıyor. ‘Gaycilik’ oynayan yeni yetmeleri eğlendirse de Özpetek, Sezen Aksu şarkıları ve eşcinsellik meselesiyle bendenizi bıktırmış bulunuyor.
Bir büyük sanatçı Ang Lee, “Brokeback Dağı” ile kolay kolay kimsenin ulaşamayacağı bir zirve yaratmış, ne yapsanız hafif artık yahu! Özpetek de bunun farkında olduğundan sanırım, işi eğlenceye vurmuş. İflâh olmaz hayranları gidip kıkırdayabilir.
“Uzaklara Gidelim”, otuzlarında, kendilerini birbirlerine ait hisseden ve nikâhsız yaşayan bir çiftin, ‘bebek!’ müjdesiyle birlikte dağınıklıktan kurtulup daha yerleşik bir yaşama geçiş için yer arama yolculuğu. Farklı kentlerde yaşayan ve çoluk çocuğa karışıp farklı modellerde aileler kurmuş tanıdıkları / akrabalarıyla görüşüp yol aldıkça, kafaları karışan, yeni tür heyecanlar, hattâ korkular hisseden çift, doğru yer için ‘kökler’i takip etmeye karar verdiklerinde, “tamam, ben de bunları yaşamıştım, hissetmiştim” diyebilmeniz olası. Sam Mendes kendi deneyimlerinden de yola çıkarak, aralarında kusursuz bir kimyasal uyum olduğu görülen iki oyuncusunun (hele o Maya Rudolph!) katkılarıyla, iyi hissettiren ve tüm olumsuzluklara karşın sevginin çoğaltılabileceğini muştulayan harika bir güldürüye imza atmış. Üstelik iki çocuklu karı kocanın yapay mutluluk döngüsünden çıkma çabalarını trajik biçimde anlattığı “Revolutionary Road – Hayallerin Peşinde” adlı evlilik kurumu analizinden sonra!
(25 Mart 2010)
Ali Ulvi Uyanık
Bal’ın Afişi Hazırlandı
Semih Kaplanoğlur’nun yönettiği ve Bora Altaş, Erdal Beşikçioğlu ile Tülin Özen oynadığı Bal’ın afişi hazırlandı.
09 Nisan 2010′da Cine Film tarafından vizyona çıkarılacak olan filmin konusu şöyle: İlkokuldaki Yusuf’un babası Yakup ormanın karakovan balcılığıyla uğraşmaktadır. Babasıyla sık sık gittiği orman, Yusuf için gizemli bir yerdir. Yakup, soyu hızla tükenen Kafkas arılarının peşinden uzak bir ormana gider. Günler geçer, Yakup’un gecikmesi Zehra’yı ve Yusuf’u tedirgin eder. Sis Dağı şenliğinde de Yakup’a rastlayamazlar. Babasını aramak için ormana giden Yusuf’un gördüğü rüya gerçekleşecek midir?
Bal’ın Afişi Hazırlandı yazısına devam et
21. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde 18 Mart Perşembe
21. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde uzun metraj yarışma filmlerinin gösterimleri sürüyor. Batı Sinemaları Salon 1’de saat 17:00’de gösterilecek Kako Si? filminin ardından filmin yönetmeni Özlem Akovalıgil, oyuncuları Semahat Goruşanin, Mesut Akusta ve Kemal Okur ile; 19:15’de gösterilecek 11’e 10 Kala filminin ardından filmin yönetmeni Pelin Esmer ve oyuncusu Laçin Ceylan ile söyleşi yapılacak.
Ayaküstü film okumalarında ise bugün 14:30’da gösterilecek Samson ve Delilah filminin ardından Seçil Büker meraklılarıyla film üzerine konuşacak.
Ermenistan KIN (Kadın) Filmleri Seçkisi, Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nde
8. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali, Hasmik Gasparyan, Mariam Ohanyan, Narine Jrbashyan’ın katılımıyla Ermenistan KIN (Kadın) Filmleri Festivali Seçkisi’n sunuyor. Seçkide yer alan Çığlıklar, Daima, Ev Efradı, Gönlümün Valsi ve Solodan Koroya adlı filmler 18 Mart Perşembe günü 19:00’da Fransız Kültür Merkezi’nde ve 19 Mart Cuma günü 21:00’de Melek – Akşam Festivali’nde gösterilecek. Gösterimlerin ardından Ermenistan’da Kadınların Sineması söyleşisi yapılacak. Melek – Akşam Festivali’nde ayrıca saat 23:00’de Ermeni ezgileri dinlenecek.
Ermenistan KIN (Kadın) Filmleri Seçkisi, Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nde yazısına devam et
Sivas Polat Center, Kastamonu Barutcuoğlu, Kastamonu Cine Zirve ve Tokat Asberg Sinemaları
Sivas Polat Center Sinemaları, Kastamonu Barutcuoğlu Sinemaları, Kastamonu Cine Zirve Sinemaları, Tokat Asberg Sinemaları, 19 – 25 Mart 2010 seansları için tıklayınız.
İzmit Cinepark Sinemaları
İzmit Cinepark Sinemaları, 19 – 25 Mart 2010 seansları için tıklayınız.
Eskişehir Yapay Sinemaları ve Eskişehir Kültür Merkezi
Eskişehir Yapay Sinemaları, Eskişehir Kültür Merkezi, 19 – 25 Mart 2010 seansları için tıklayınız.
Ankara Cinemalltepe Sinemaları
Ankara Cinemalltepe Sinemaları, 19 – 25 Mart 2010 seansları için tıklayınız.