Arka Pencere Dergisi Derinlere Dalıyor

Arka Pencere Dergisi, 93. sayısında, kapağına Luc Besson’un Derinlik Sarhoşluğu’nu yerleştiriyor. Tunca Arslan, köşesinde, edebiyatımızın usta ismi Tarık Dursun K.’nın ‘Yeşilçam’a da uğrayan’ ilginç bir öyküsünü naklediyor. Vizyon filmleri eleştirileri arasında Maymunlar Cehennemi: Başlangıç, İmkansızın Şarkısı, Şirinler, Akılalmaz, Anneler Günü ve Ruhlar Kasabası yer alıyor. Derginin 93. sayısı, bir Alfred Hitchcock alıntısıyla nihayete eriyor: “Serüven öyküleri ve gerilim filmleri Avrupa’da küçük görülmez. Bu tür konular Amerika’da ikinci sınıf görülürken İngiltere’de yüksek itibar görür.”

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Arka Pencere Dergisi Derinlere Dalıyor yazısına devam et
  • Adil Kral Zamanında Din Savaşları

    Kral Henry (Henri of Navarre)
    Yönetmen: Jo Baier
    Roman: Heinrich Mann
    Senaryo: Cooky Ziesche-Jo Baier
    Müzik: Henri Jackman-Hans Zimmer
    Görüntü: Gernot Roll
    Oyuncular: Julien Boisselier (Henri 4), Joachim Krol (Théodore), Andreas Schmidt (Bartas), Roger Casamajor (Rosny), Cléo Stefani (Gabrielle), Armelle Deutsch (Margot), Sven Pippig (Beauvoise), Sandra Hüller (Catherine), Hannelore Hoger (Catharina), Ulrich Noethen (Charles 9), Devid Striesow (Dük d’Anjou), Gabriela Maria Schmeide (Marie), Adam Markiewicz (Dük d’Alençon), Wotan Wilke Möhring (Guise)
    Yapım: ARTE-BR-Degeto Film (2010)

    Alman yazar Heinrich Mann’ın iki ciltlik ronmanından uyarlanan “Kral Henry”, Katoliklerle Protestanların din uğruna vahşi katliamlarını dışavurumcu bir görsellikle beyazperdeye yansıtıyor.

    Film, din için savaşmış Protestan ve Katolik ölülerin üzerine açılıyor. Fransa’da, 16. yüzyılda Protestanlara “Huguenot” diyorlar. Katolikler yenilmiş ve ellerinde bir tek Paris’teki saray Louvre kalmış. Fransa’nın güneyinde, Pirene Dağları’ndaki Bask bölgesinde küçük krallık Navarre’ın küçük prensi Henri gelecekte Fransa’nın kralı hayaliyle şatoda büyüyor. Öğretmeni ve her şeyi de Beauvoise onun. Henri genç bir prens olduğunda, Paris’teki saraydan barış teklifi gelir. Güçlü kadın Catharina de Medicis, kızı Margot’yla Henri’nin evlenmesiyle Katoliklerle Huguenotlar arasında katliamların biteceğini söylüyor. Acaba öyle midir? Her şeyi “en ince ayrıntısına” kadar plânlayan Catharina, krallığını sağlamlaştırabilmek için yeryüzündeki tüm ihtirasları üzerinde toplamış bir kadın. Oğlu kral Charles 9’un ruhunu tüketmiş. Küçük oğlu Dük d’Anjou bir eşcinsel ve saray için veliaht dünyaya getirmesi uzak ihtimal. Çünkü o, kadınlardan tiksiniyor. En küçük oğlu Dük d’Alençon da sessizce köşesinde bekliyor. Ama, barış için Margot’nun Navarreli Henri’yle evlenmesi gerekiyor. Catharina, plânlarını yavaş yavaş uygulamaya koyuyor. Çocukken, öğretmeni Beauvoise tarafından banyo yaptırılan Henri, bu banyolarda üşüdüğünden olmalı banyoyu pek sevemiyor. Arada bir banyo yaptığı için vücudu da balık gibi kokuyor. Üstelik sarımsağı da çok seviyor Henri. Onun balık kokusu Paris’teki saraya kendinden önce geliyor ve Margot, kokan bu adamla evlenmek istemiyor. Bu Margot sarayın çapkını. Hoşlandığı erkekle özgürce oluyor. Son gözdesi de halkın sevgilisi Guise. Nostradamus’un adil kral olacağını tahmin ettiği Henri, Paris’e Huguenotlarıyla beraber geliyor. Önce annesi vefat ediyor. Sonra da Margot’yla tanışıyor Henri. Margot, başta Henri’ye uzak dursa da hemen cinsel çekim başlıyor aralarında ve ipinden boşalmış gibi sevişiyorlar. Margot istemese de Henri’yle evlenmek zorunda kalıyor.

    Düğünün olduğu gün katliamlar başlıyor. Anne Catharina, kral oğlundan emir çıkarttırıyor Huguenotların amiralinin öldürülmesi için. 1572’deki bu katliama “Bartholomew Günü” deniliyor. Ayrıca bu katliam “kan ve düğün” olarak da tarihe geçti. Katolikler, 30 bin Protestanı katletti bugünde. Bir süre sonra öldürüleceğini anlayan Henri saraydan ve Paris’ten kaçıyor. Bir zaman sonra hayatının kadını Gabrielle karşısına çıkıyor. Güzel ve zeki Gabrielle onu hemen büyülüyor. Tahta geçmek ve Margot’dan ayrılmak için Katolikliğe geçen Henri’nin peşini trajedi hiç bırakmıyor. Gabrielle öldükten sonra Toskanalı Medici ailesinin orta yaşlı kızı Marie’yle varis için evlenmek zorunda kalıyor Henri 4. İspanya’yla savaşa hazırlanırken, 1610 yılında “kırmızı saçlı” Charentais tarafından arabanın içinde bıçakla öldürülüyor Henri 4. Marie, kendini başka kadınlarla aldatan Henri 4’ten kıskançlık intikamı mı alıyordu? Gerçekten bu filmde kıskançlık, içten hesapçılık, entrikalar ve birçok şey tam anlamıyla Shakespeare tadında. Bir de doğrudan Margot’yu anlatan bir film vardı. Patrice Chéreau’nun 1994 yapımı “La Reine Margot – Kraliçe Margot” filmi de önemlidir. Isabelle Adjani, Daniel Auteuil, Virna Lisi ve Vincent Perez’in başrolde olduğu bu filmin müziklerini Goran Bregovic yazmıştı. Muhteşem etkileyicilikteki unutulmaz görüntülerse Philippe Rousselot’ya aitti. Chéreau’nun filmi, “baba” Alexandre Dumas’nın (1802 – 1870) aynı adlı romanından çekilmişti.

    Dışavurumcu estetik…

    1949’da Münih’te doğan Alman yönetmen Jo Baier, sosyalizmi savunan dışavurumcu Alman yazar Heinrich Mann’ın (1871 – 1950) “Die Jugend des Königs Henri Quatre – Kral IV Henri’nin Gençliği” (1935) ve “Die Vollendung des Königs Henri Quatre – Kral IV Henri’nin Gelişimi” (1938) adlı romanlarını beyazperdeye uyarlamış. Mann, bu iki ciltlik eserinde gücün insanlık yararına kullanılabileceğini savunmuş. Mann, 19. yüzyıl Fransız felsefesine de yakın durmuş yazarlardan. Din savaşlarını anlatan yönetmen, öncelikle savaş ve katliam anlarını dışavurumcu bir görsellikle perdeden yansıtıyor. “Bartholomew Günü”nde sarayın koridorlarındaki ve sokaklardaki cesetler, sanki dışavurumcu bir tablo gibi perdeyi kaplıyor. Zaman zaman kendinizi büyük ressam Francisco Goya (1746 – 1828) tablolarının içindeymiş gibi hissediyorsunuz. Goya, modern resmi de etkilemiş önemli bir sanatçı. Dışavurumcular, gerçeküstücüler ve izlenimciler onun işlerinden ilham aldılar hep. Yönetmen Baier’in filminde Alman sinemasının dışavurumcu estetitiği de fark ediliyor. Mekânda uzayan gölgeler ve silüet yansımaları gibi. Yönetmen, savaş anlarında çok yakın çekimler yapmış. Kamera da sürekli sarsılıyor. Bu anlar, fonda duyulan çığlığa dönüşen müziklerle beraber Henri’nin iç dünyasının dışarı yansıması gibi. Her şey Henri’nin zihninde kaosa dönüşmüş. Filmde yer yer gerçeküstücü estetik de öne çıkıyor. Dışarıdan içeriye yansıyan gün ışığıyla özellikle “zincirlemeli” geçişler. 1970 yılında Nantes’ta doğan Fransız oyuncu Julien Boisselier, bizde Isabelle Broué’nin 2004 yapımı “Tout le Plaisir est Pour Moi – Zevk Düşkünü” filminde François karakteriyle hatırlanıyor. Filmin diğer Alman ve Polonyalı oyuncuları, gerçekten muhteşem Fransızca konuşuyorlar. Elbette filmde Fransızca’nın yanında İtalyanca ve birazcık Latince de duyuluyor. Hikâyesini akıcı bir dille anlatan ve muhteşem bir görsellikle yansıtan “Kral Henry” sezonun önemli filmlerinden.

    (Bu yazı 12 Ağustos 2011 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)

    (12 Ağustos 2011)

    Ali Erden

    [email protected]

    Skyturk TV En Heyecanlı Yeri Programı’nda Maymunlar Cehennemi: Başlangıç

    Skyturk TV.de yayınlanan En Heyecanlı Yeri, bu hafta 419. bölümünde sinema yazarı Kutlukhan Kutlu’yu ağırlıyor ve kendisiyle Maymunlar Cehennemi evrenini konuşuyor. Ceylan Özçelik’in hazırlayıp sunduğu En Heyecanlı Yeri programı Cuma 00:15, Cumartesi 14:20 ve 20:10’da Skytürk TV.de yayınlanıyor.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Skyturk TV En Heyecanlı Yeri Programı’nda Maymunlar Cehennemi: Başlangıç yazısına devam et
  • Kara Şövalye Yükseliyor’un Yayınlanan İlk Teaser Fragmanının Türkçe Altyazılı Halinin Yayın Linkleri Açıklandı

    Ülkemizde Temmuz 2011′de vizyona girecek olan Kara Şövalye Yükseliyor (The Dark Knight Rises) filminin yayınlanan ilk teaser fragmanının Türkçe altyazılı haline ait yayın linkleri açıklandı.
    Warner Bros. ve Legendary Pictures’ın sunduğu Kara Şövalye Yükseliyor (The Dark Knight Rises) filmi Christopher Nolan’ın Batman üçlemesinin destansı finali.
    Başrollerinde Christian Bale, Anne Hathaway, Tom Hardy ile Marion Cotillard’ın oynadığı filmin çekimler üç ayrı kıtada gerçekleşti, Amerika’da Pittsburgh, New York ve Los Angeles şehirlerinde, Hindistan, İngiltere ve İskoçya’da çalışıldı.

  • Basın Bülteni: 1 / 2
  • Türkçe altyazılı fragman için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Karadedeler Olayı

    Erdoğan Bağbakan ile Erkan Bağbakan’ın yönettiği belgesel film Karadedeler Olayı, 16 Eylül 2011’de Tiglon Film dağıtımıyla PRA Films tarafından vizyona çıkarıldı.
    1989 yılının Ocak ayında gazeteler ilginç bir haber yakalamıştır. Bir köyde, köylülerin esrarengiz yaratıklar gördükleri için geceleri sokağa çıkamadıkları haberleri yayınlanır. Jandarma hiçbir sıra dışı olaya rastlamamıştır. Gazeteci H. B. araştırma yapmak için köye gelir. Köylülerin aşırı ısrarı üzerine yanında getirdiği kamerasını 14 yaşındaki E. C.’ye bırakarak İstanbul’a geri döner. Birkaç gün sonra yedi köylü katledilmiş olarak bulunur. Kurbanlar arasındaki E. C.nin kamerası kayıttadır.

    Sinemanın Ünlüleri İstanbul Modern’de: Son Kodachrome Filmi

    Ünlü fotoğrafçı Steve McCurry, Son Kodachrome Filmi adlı sergisiyle sinemanın ünlü simalarını İstanbul Modern Sanat Müzesi’ne taşıdı. Sergide, ünlü oyuncu Robert de Niro, Hintli aktör Aamir Khan, aktrist Shenaz, Nandita Nas, yönetmen Amitabh Bachchan ve Elizabeth filminin yönetmeni Shekhar Kapur’un portreleri bulunuyor. Steve McCurry, Magnum Fotoğraf Ajansı ve National Geographic Dergisi’nin fotoğrafçısı. Dünya onu, 1984 yılında Afgan kızı Şerbet Gula’nın bir mülteci kampında çektiği fotoğrafıyla tanıdı. O fotoğraf dünyanın en ünlü karelerinden biri olarak kabûl ediliyor. (Haber: Serpil Boydak.)

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Sinemanın Ünlüleri İstanbul Modern’de: Son Kodachrome Filmi yazısına devam et
  • Anadolu Kartalları’nın Teaser Afişleri İzleyicinin Beğenisine Sunuluyor

    Ömer Vargı’nın yönetmenliğini üstlendiği ve savaş uçağı pilotu olmaya hazırlanan beş genç teğmenin öykülerini anlatan Anadolu Kartalları filminin, birçok ünlü Holywood filminin de afiş tasarımlarını yapan Emrah Yücel tarafından tasarlanan dört adet teaser afişi izleyicinin beğenisine sunuluyor. 28 Ekim 2011 tarihinde tüm Türkiye ve Avrupa’da vizyona girecek olan Anadolu Kartalları filminin teaser afişlerinde farklı konseptler izleyicinin beğenisine sunulacak. Filmin resmi web sitesi ve resmi sosyal medya kanallarında da izleyici yorumlarına açılacak afişler farklı görsel içerik ve öykülere sahip.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü afişlere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Anadolu Kartalları’nın Teaser Afişleri İzleyicinin Beğenisine Sunuluyor yazısına devam et
  • Özen Film’den Sinema Yazarı Kerem Akça ile İlgili Açıklama

    Özen Film, sinema yazarı Kerem Akça aleyhine açtığı dava ile ilgili açıklama yaptı. Açıklama şöyle: “Sayın basın mensubu. Özen Film, 1941 yılında Türk Anonim Şirketi olarak kurulmuş ve o yıldan beri aynı özenle ticaret hayatına devam etmiş Türkiye’nin en köklü ve saygın film şirketlerinden biridir ve hatta en eskisidir. Bunca yıldır SİYAD’ın yaptığı basın açıklamasında da belirttiği gibi kişi hak ve özgürlüklerine olan inancımız ve eleştirmenlerimize olan saygımızla hiçbir şekilde filmlerimizin eleştirilmesi hususunda herhangi …”

  • Açıklamanın devamı için tıklayınız.
  • Görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Özen Film’den Sinema Yazarı Kerem Akça ile İlgili Açıklama yazısına devam et
  • Rezil Patronlara Kara Mizah

    Patrondan Kurtulma Sanatı (Horrible Bosses)
    Yönetmen: Seth Gordon
    Senaryo: Michael Markowitz-John Francis Daley-Jonathan M. Goldstein
    Müzik: Christopher Lennertz
    Görüntü: David Hennings
    Oyuncular: Jason Bateman (Nick), Charlie Day (Dale), Jason Sudeikis (Kurt), Kevin Spacey (Dave), Jennifer Aniston (Julia), Donald Sutherland (Jack), Colin Farrell (Bobby), Jamie Foxx (Dean), P.G. Byrne (Kenny), Lindsay Sloane (Stacy), Julie Bowan (Rhonda)
    Yapım: New Line Cinema (2011)

    Amerikalı yönetmen Seth Gordon’ın filmi “Patrondan Kurtulma Sanatı” tam anlamıyla bir kara mizah örneği. Filmde ekonomik krize ve durgunluğa da dokunuluyor.

    Nick, bir finans şirketinde çalışıyor ve terfisini bekliyor. Patronu Dave onu sürekli psikolojik baskı altında tutuyor. Dünyadaki biricik ninesini hasta yatağında bile doğru düzgün ziyaret edememiş, kadınlarla olamamış ve sabahın köründen akşam geç saatlere kadar patronunun “ağız kokusunu” çekmiş. Dale, Stacy’yle nişanlı ve bir dişçide asistanlık yapıyor. Yahudi Dale, her gün iş yerinde patronu Julia’nın cinsel taciziyle karşılaşıyor. Kurt da işinde yükselme bekliyor. Patronu yaşlı Jack Pellit’in gözdesi. Ama bir rakibi var. O da Jack’in kokain müptelâsı oğlu Bobby. Nick, Dale ve Kurt liseden beri üç sıkı arkadaş. Barda içerken, işsiz arkadaşları Kenny yanlarına gelir. Kenny işsiz olduğu için aç sefil. Onlardan birkaç dolar alır karnını doyurabilmek için. Filmde, ekonomik durgunluğa da dokunduruluyor. İşlerini bırakmak isteyen üç arkadaş, Kenny’nin durumunu görünce başka bir şey denemeye karar veriyorlar: Patronlarını ortadan kaldırmaya… Bu o kadar kolay mıdır? Los Angeles’ın karanlık sokaklarındaki bir bara giderler ve orada tuhaf lakaplı siyahi Dean’la karşılaşıyorlar. Dean, bir bakıma cinayet danışmanları oluyor onların. Aslında Dean bir korsan filmci. Sinemada kamerayla film çekerken yakalanmış ve hapis yatmış biri. Ardından birbirlerinin patronlarını ortadan kaldırmaya karar veriyorlar. Julia’ya dair her şeyi dişçi muayenehanesinde gösteren yönetmen, Dave ve Bobby’nin gizli dünyasına dalıyor üç kafadar arkadaşla. Dave, kıskanç ve fıstıklara alerjisi olan biri. Karısı Rhonda’nın kendisini aldattığını da biliyor. Bu kara mizah filmde bir de cinayet işleniyor ve plânlar altüst oluyor.

    Tam bir kara mizah…

    Hikâyesi birkaç haftada geçen filmde gerçekten kara mizah muhteşem. Yer yer insana kahkahalar attırıyor. Belden aşağı espriler de yerini bulmuş. Belki de filmde birçok insanın hayal ettikleri yansıyor. Film de olsa, gerçek de olsa patronlar zeytinyağı gibi hep üste mi çıkıyorlar? 2011 yapımı “Horrible Bosses – Patrondan Kurtulma Sanatı” filmi, az da olsa patronların küçük düşmesi yönünden insanı eğlendiriyor. Sinemanın birçok alanında çalışan, belgeseller ve televizyon dizileri de çeken 1974 Illinois doğumlu Amerikalı yönetmen Seth Gordon, bizde 2008 yapımı “Four Christmases – Zoraki Tatil” komedi filmiyle biliniyor sadece. Kevin Spacey, Donald Sutherland, Colin Farrell, Jamie Foxx ve Jennifer Aniston filmin sürprizleri ve bir bakıma da armağanları. Göründükleri sahnelere ışıklarını saçıyorlardı. “Patrondan Kurtulma Sanatı”, sadece Kuzey Amerika’da, yapım maliyetlerini çıkarınca 100 milyon dolar civarı hasılat yapmış. Bazı espriler fazla Amerikan kaçsa da güldüğünüz yerler oluyor. İnsana iyi geliyor.

    (12 Ağustos 2011)

    Ali Erden

    [email protected]

    İşte Sözün -Gerçekten- Bittiği Noktadayız: Bir Eleştirmen Olarak Tamamen Acizim!

    HABER AYNEN ŞU:

    TRT Basın Müşaviri Birol Uzunay “Tosun Paşa”nın sansürlendiği iddiasıyla ilgili olarak Ramazan ayında TRT’nin yoğun yayın gündemine dikkat çekti. Yayın akışı sırasının bozulmaması için filmin kısaltılması gerektiğini vurgulayan Uzunay, “Diğer programın yayına girmesi için orada 20 – 25 dakikalık bir sürenin kısalması gerekiyordu. Tüm filmi yayımlayıp sadece hamam sahnesini kaldırsak bu sansür olurdu. Ancak bahsedilen şey, filmin genelindeki 25 dakikalık kısaltmada 30 saniyelik bir sahne” dedi. Birol Uzunay sözlerine, “Kesilen başka sahneler de var. Yani orada sansür yok kısaltma var. Yayın planını oturtmak için yapılan bir kısaltma bu” dedi.

    Uzunay kısaltmalarla ilgili yapımcılarla bir anlaşma yapılıp yapılmadığı şeklindeki soruya da Uzunay, “Yayın hakkı ve bütün uygulamalar bize ait. Bu bütün kanallarda uygulanan bir yöntemdir. Bir sonraki programın vaktinde yayınlanabilmesi için böyle kısaltmalar yapılır” dedi.

    Son cümleyi bir defa daha yazıyorum: BİR SONRAKİ PROGRAMIN VAKTİNDE YAYINLANABİLMESİ İÇİN BÖYLE KISALTMALAR (bir sinema eserinden bahsediyor)YAPILIR!

    Bu son cümleyi “üç maymun”u oynayan, “kaygılı ve diken üstünde” Türk sinema sektörüne armağan ediyorum; tepe tepe kullanın!

    Ben ise tamamen acizim; ne yazacağımı, hangi sözcükleri kullanacağımı bilemiyorum!

    (11 Ağustos 2011)

    Ali Ulvi Uyanık

    [email protected]

    İstanbul Film Festivali Kapsamında Düzenlenen Köprüde Buluşmalar Film Geliştirme Atölyesi’nden İki Proje Saraybosna’dan Ödüllerle Döndü

    İstanbul Film Festivali kapsamında düzenlenen Köprüde Buluşmalar 2011 Film Geliştirme Atölyesi’nden destek alan Mahmut Fazıl Coşkun’un Yozgat Blues projesi ve 2010 projelerinden Ali Aydın’ın Küf (Poşet) filmleri Saraybosna Film Festivali’nde dikkat çekici başarılar kazandılar. Cinelink bölümünde jüri tarafından birinci seçilen Yozgat Blues’un Eurimages’tan 30.000 Avro destek ödülü almasına karar verildi. Finans desteği arayan filmlerin değerlendirildiği Work in Progress bölümüne seçilen Küf (Poşet) filmi ise 80.000 Euro değerinde Post Prodüksiyon ödülü aldı.

  • Basın Bülteni: 1 / 2
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    İstanbul Film Festivali Kapsamında Düzenlenen Köprüde Buluşmalar Film Geliştirme Atölyesi’nden İki Proje Saraybosna’dan Ödüllerle Döndü yazısına devam et
  • İlk Kez Yapılacak Olan Çocuk Macera Filmi Kral Yolu’nun Çekimleri Başlıyor

    Önemli atılımlar gösteren Türk sinemasına yeni bir boyut ekleniyor. İlk kez yapılacak olan çocuk macera filmi Kral Yolu’nun çekimleri 12 Ağustos 2011 tarihinde Mersin’de başlıyor.
    Yapımcılığı, geçtiğimiz yıl Nicolas Cage’in başrolünü oynadığı Hayalet Sürücü 2 adlı filmin Türkiye çekimlerini üstlenen Zoom Yapım tarafından gerçekleştirilecek filmin yönetmen koltuğunda Serli Seta Nişanyan oturuyor. Anne ve babası arkeolog olan küçük bir çocuğun dedesiyle birlikte İstanbul’da başlayıp Erdemli’de devam eden macerasını konu alan filmin başrollerinde Murat Soydan, Doğa Rutkay ve Arda Esen oynuyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu