Jeffrey Dean Morgan (Teksas Ölüm Tarlası – Texas Killing Fields’deki Brian Heigh.)
Javier Bardem (Goya’nın Hayaletleri – Goya’s Ghost’daki Lorenzo.)
Gürsel Tekin (Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanı.)
Vladamir Jedlicka’nın yönettiği ve Tamer Karadağlı ile Seda Eğridere’nin oynadığı Alina, önümüzdeki aylarda CVP Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
Alina, gerçek kimliği bugüne kadar tespit edilememiş bir gizli ajanın, kimliğini bulmak ve inancını kaybetmiş bir halka umut vermek için verdiği savaşın hikâyesi. Fırat Yılmaz isimli MİT ajanı tarafından evlât edinilip Melisa Eryılmaz adı verilen Alina, çocukluğundan itibaren casus olarak yetiştirilmiştir. Çocukluk yıllarında sık sık Fırat Yılmaz ile yurt dışı seyahatlerine çıkan Alina bu sayede birçok dil öğrenmiş ve çeşitli haber alma teşkilâtlarıyla bağlantılar kurmuştur. Alina’nın birçok olayın arkasında yer aldığı kanıtlanmamakla birlikte tahmin edilmektedir.
17. Türkiye / Almanya Film Festivali programı basın toplantısında tanıtıldı. Festival Başkanı Adil Kaya yaptığı açıklamada etkinliği “Önümüzdeki hafta Perşembe günü başlayacak Almanya’nın bu en önemli festivali aynı zamanda içerdiği ağırlık konuları itibarıyla da Almanya’da tek olma özelliğine sahiptir.” şeklinde değerlendirdi. Dr. Matthias Strobel ise “İki kültür dünyasının farklı çehrelerini bu denli kapsamlı tanıtan kültürel etkinlikler pek mevcut değil. Kültür, diyalog ve film sanatı farklı dünyaların kapısını açan bir anahtardır” şeklinde konuştu.
Arka Pencere Dergisi, 122. sayısında, kapağına George Clooney’li Senden Bana Kalan’ı yerleştiriyor. Tunca Arslan, Trendeki Yabancı köşesinde, yıllar öncesine dönüp, geçen hafta yitirdiğimiz usta sinemacı Yusuf Kurçenli’yle bir anısını hatırlıyor. Çok Bilen Adam köşesinde Senden Bana Kalan‘ın eleştirisi var. Arka Pencere Dergisi’nin 122. sayısı, her zamanki gibi bir Alfred Hitchcock alıntısıyla nihayete eriyor: “Belki kendi korkumun ifadesi olabilir ama normal bir insanın özgürlüğünün ansızın elinden alınıp tutuklularla birlikte hapsedilmesindeki dramı hep hissetmişimdir.”
Futbol kulübü taraftarlığı ve taraftar ruhunu anlatan Adı Aşk Bu Eziyetin adlı filmin, bu yıl futbol konsepti ile düzenlenen 6. Uluslararası 2. El Film Festivali’nden çekildiği açıklandı. Filmin yönetmeni Suat Oktay Şenocak ve Yapımcısı Mehmet Ali Arslan tarafından yapılan açıklama şöyle: “Lütfen Dikkat! Biz kendimizi gerçek sinemacı olarak addediyoruz. Gerçek sinemacı, filmlerini her türlü koşulda yapabilen, yaptığı filmi her şeye rağmen vizyona sokabilmeyi başaran sinemacıların olması gerektiğine inanıyoruz. Ankara’da 5 yıldır bu tarz filmlerin izleyici ile buluşmalarını sağlayarak önemli bir …”
Tüm Şirketler, 17 – 23 Şubat 2012 Haftalık (Weekly) Box Office listeleri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.
Ünlü oyuncu Rupert Everett, If Istanbul’un ilk kez vereceği Yeni Bir Dünya İçin Sinema ödülünü alacak. 26 Şubat’ta yapılacak özel törende ödülünü alacak olan Rupert Everett, öncesinde bir çok eleştirmen tarafından Türk Sineması için bir ilk olarak nitelendirilen Zenne filminin özel gösteriminin de sunuculuğunu üstlenecek.
Bir festival tarafından dünyada ilk kez gerçekleştirilen alternatif dağıtım ve paylaşım projesi olan If², festivalin son 3 gününde gösterilecek 5 filmi MUBI ortaklığıyla farklı şehirlerden farklı izleyicilere aynı anda ulaştıracak.
Türkiye, Hollywood’un yeni gözdesi oldu. Hollywood yıldızlarına Türkiye’de film çekmeleri için kim köprü kuruyor? Hollywood filmlerinin Türkiye çekimlerinin gerçekleşmesini sağlayan yapımcı Zeynep Santıroğlu ve Alex Sutherland bu hafta Bugün TV Klak stüdyosunda. 17 milyon dolarlık bütçesiyle Türk sinema tarihinin en pahalı filmi Fetih 1453 özel dosyası, Mart ayının hit filmleri, vizyona girenler, en çok izlenenler ve çok daha fazlası Klak’ta sizleri bekliyor. Gizem Ertürk’ün hazırlayıp sunduğu Klak, 25 Şubat Cumartesi günü 13:20 ve 26 Şubat Pazar günü 15:20’de Kanaltürk’ün haber kanalı Bugün TV’de.
Vizyona giren filmler, filmlere eleştirel bakışlar, özel röportajlar ve sinema dünyasından en son haberlerin yer aldığı TV Net 16:9 Sinema Programı’na bu hafta sinema yazarı Okan Arpaç konuk oluyor. 16:9’un dosya bölümünde 26 Şubat’ta sahiplerini bulacak Oscar ödülleri yer alıyor. Emin Alper’in ilk uzun metrajlı filmi Tepenin Ardı, Ferzan Özpetek’in son filmi Magnifica Presenza’nın fragmanı, filmin sürpriz ismi ve daha fazlasıyla 16:9 bu hafta yine dopdolu. 16:9, 25 Şubat 2012 Cumartesi günü 09:00 ve 13:30’da TV Net ekranlarında.
İyi Olan Kazansın (This Means War)
Yönetmen: McG
Senaryo: Timothy Dowling-Simon Kingberg
Müzik: Christophe Beck
Görüntü: Russell Carpenter
Oyuncular: Reese Whitherspoon (Lauren), Chris Pine (FDR), Tom Hardy (Tuck), Til Schweiger (Heinrich), Chelsea Handler (Trish), Abigail Spencer (Katie), Angela Bassett (Collins)
Yapım: Fox (2012)
Amerikalı McG’nin yönettiği “İyi Olan Kazansın”, CIA’den iki iyi arkadaşın bir kadın için girdikleri rekabeti komediyle anlatan hoş film. Ama film bittikten sonra CIA’in ne kadar iyi ve eğlenceli bir yer olduğunu epeyce de öğreniyorsunuz.
Sinemada, tiyatroda ve edebiyatta “aşk üçgenleri” her daim heyecanlı olmuştur. Kimileri trajik olurken, bazıları da McG’nin 2012 yapımı “This Means War-İyi Olan Kazansın” filmi gibi işi eğlenceye vuruyor. CIA’in iki sıkı ajanı Franklin Delano Roosevelt “FDR” Foster ve Tuck Henson, Hong Kong’ta kitle imha silâhı işlerindeki uluslararası suç örgütünden Heinrich ve çetesinin peşindeyken, çıkan çatışmada Heinrich’in kardeşinin ölümüne neden oluyorlar. Heinrich için bu bir kan davasına dönüşüyor ve kardeşinin intikamını almak için ABD’ye girmenin yollarını arıyor. Bu filmin bir intikam hikâyesi olduğunu sananlar hemen yanılıyorlar. Çünkü hikâyede sarışın Lauren Scott var. Sevgilisi olmadığı için mutsuz bir genç kadın Lauren. FDR, işine kendini tam veren ve aşka zamanı olmayan tiplerden. Ama kadınların ilgisini çeken bir tipi var. Tuck, İngiliz kökenli. Küçük oğulları Joe olmasına rağmen Katie’yle evliliğini yürütememiş. Lauren’in arkadaşı Trish, ona teknolojinin nimetlerini hatırlatıyor. Lauren, internetten “sevgili” arıyor. Ajan Tuck buna hemen cevap veriyor gecikmeden. Çünkü zamanı bol. FDR ve kendisi, bürodaki patronları Collins tarafından geri hizmete çekiliyor. Sonra olaylar bir dizi komikliklerle eğlenceye dönüşüyor filmde.
Sonunda, sarışın kızı tahmin ettiğiniz ajan kazanıyor finalde. Çünkü iki ajan, ellerinde olmadan Lauren’e karşı dürüst oluyorlar ve ailelerini onunla tanıştırıyorlar. Film, romantik komedi ve aksiyon sularında dolaşırken, kara filmlere de selâm göndermeyi unutmuyor. İki sıkı dostu bir düşmana ancak bir kadın dönüştürebilir. Kadın burada en masumu olsa bile. Kara filmlerde çoğunlula felâketler kadınlar yüzünden geliyor erkeklerin başına. Filmin finâl bölümündeki araba takip sahneleri gerçekten iyi tasarlanmış ve seyircileri eğlendiriyor. Filmi seyrederken CIA’in ne kadar da eğlenceli bir yer olduğunu düşünmeye başlıyorsunuz. Macera dolu bir CIA. Amerikalı gençlere bu kurumu sevdirmeyi amaçlıyor olabilirler. Bu film Amerika’da pek sevilmemiş ve yerden yere vurulmuş.
Bol aksiyon, bol eğlence…
Yönetmen McG, filminde aksiyona bolca yer verirken, kadınlar ve erkekler üzerine eğlenceli bir film çıkartmış ortaya. Filmin başındaki aksiyonu ve intikâm ateşini unutup gidiyorsunuz. Filmdeki Lauren’i Alfred Hitchcock (1899-1980) filmlerinden düşmüş bir sarışın gibi neredeyse. Ama Lauren biraz daha fettan gibi. Lauren, Hitchcock filmleri tutkunu. Alışveriş merkezinde FDR’yle Lauren’in karşılaşmasında Hitchcock sinemasına küçük bir saygı duruşu da yapılıyor. Lauren, üstadın 1960’lardan itibaren çektiği filmleri pek sevememiş. Ama, üstadın psikolojik kara filmi 1940 yapımı “Rebecca-Rebeka” en sevdiği yapıtı. Elbette 1945’teki kara filmi “Spellbound-Öldüren Hatıralar”, 1946’daki yine bir kara film olan “Notorious-Aşktan da Üstün” ve 1958’deki “Vertigo-Ölüm Korkusu” filmleri de gözdesi. Tüm bu filmlerde kadın karakterler önde elbette. Bu filmde bahsedilen Hitchcock filmleri içinde Fox yapımı yok. Ama Fox, Hitchcock’a bir film yaptırdı. Daha sonraları yeni Türkçeye “Yaşamak İstiyoruz” diye çevrilen 1944 yapımı siyah-beyaz savaş gerilimi “Lifeboat-Tahlisiye Sandalı”, 1947 yılında ülkemizde vizyona çıkmıştı. Ama bu stüdyonun nefes kesen kara filmleri var sinema tarihinde. Otto Preminger’in “Laura-Kara Gölge” kara filmini tüm sinemaseverlere öneririz. FDR ve Tuck, birbirlerinden habersiz Lauren’in evine dinleme araçları ve kamera yerleştirirken televizyon ekranından da George Roy Hill’in western klâsiği 1969 yapımı “Butch Cassidy and the Sundance
Kid-Sonsuz Ölüm” filminin görüntüleri yansıyor. McG, fikir olarak Hill’in bu westerninden ilham almış gibi. FDR de, lüks dairesinde aşk kırgınlığıyla James Cameron’ın 1997 yapımı “Titanic-Titanik” filmini izliyor. Bu filmlerin Fox yapımı olduğunu da hatırlatmalı. Bir de bu filmde, Avusturyalı sembolist ressam Gustav Klimt’in (1862-1918) tabloları da yansıyor. Michigan’ın Kalamazoo şehrinde 1968’de doğan yönetmen McG’nin uzun adı Joseph McGinty Nichol. Yönetmen, 1970’lerde televizyonda fırtınalar estirmiş ünlü polisiye diziyi aynı adla “Carlie’s Angels-Charli’nin Melekleri” adıyla 2000 yılında beyazperdeye taşıdı. Bu, yönetmenin de ilk filmiydi. 2003’te “Charlie’s Angels: Full Throttle-Charlie’nin Melekleri: Tam Gaz”, 2006’da “We are Marshall-Zafer Bizimdir” ve 2009’da “Terminator Salvation-Terminatör Kurtuluş” filmleri geldi.
(Bu yazı 02 Mart 2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)
(02 Mart 2012)
Ali Erden
Altyazı Aylık Sinema Dergisi, Sinema Seminerleri, Mehmet Açar’ın gerçekleştireceği Karşılaştırmalı Film Analizleri ve Mehmet İnan’ın gerçekleştireceği Yaratıcı Senaryo Yazımı Atölyesi’yle Mart ayında da devam ediyor. Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’nde Mehmet Açar’ın Karşılaştırmalı Film Analizleri semineri 04 Mart 2012 Pazar günü başlayacak, 8 hafta sürecek. Mehmet İnan’ın eğitmenliğindeki Yaratıcı Senaryo Yazımı Atölyesi ise 10 Mart 2012 Cumartesi günü başlayıp 6 hafta sürecek.
10. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nin basın toplantısı yapıldı. Festival 09 – 19 Mart’ta İstanbul’da, AFM Fitaş Beyoğlu, Fransız Kültür Merkezi, İstanbul Modern ve Pera Müzesi salonlarında yapılacak, ardından Van Kadın Derneği ortaklığıyla Van, Yüksekova Kadın Derneği ortaklığıyla Hakkari ve Çanakkale Kadın El Emeğini Değerlendirme Derneği ortaklığıyla Çanakkale’de sürecek. Festival, bu yıl, yirmiyi aşkın ülkeden yetmiş filmle, dünyanın farklı ülkelerinden konuklar, tema bölümleri, toplu gösterimler, panel, konferans, atölyeler ve destek olan seyircileriyle birlikte 10. yılını kutluyor.
10. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali Basın Toplantısı Yapıldı yazısına devam et
Tüm Sinemalar, 24 Şubat – 01 Mart 2012 seansları için tıklayınız. (Eksiksiz liste değildir, bu salonlar ve seanslar dışında da gösterimler olabilir. Listeden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.)
Türk sinemasının ünlü yönetmeni Yusuf Kurçenli son yolculuğuna uğurlandı. Atlas Sineması’nda yapılan törenin ardından Teşvikiye Camii’nde kılınan ikindi namazını müteakip Ulus Mezarlığı’nda toprağa verilen Yusuf Kurçenli’yi uğurlayanlar arasında Ertuğrul Günay, Erkan Mumcu, Nesteren Davutoğlu, Tarık Akan, Rutkay Aziz, Mahmut Cevher, Ünal Küpeli, Berhan Şimşek, İzzet Günay, Yılmaz Atadeniz, Mehmet Güleryüz, İsmail Güneş, Necip Sarıcı, Süleyman Turan, Engin Ayça, Gülsen Tuncer, Şerif Sezer, Safa Önal, Şerif Gören, Cezmi Baskın gibi isimler göze çarpıyordu. (Haber: Muharrem Erdemir.)
SİYAD – Sinema Yazarları Derneği iki yeni üyesine merhaba dedi. Bilkent Üniversitesi İletişim Tasarım Bölüm Başkanı, yazar, çevirmen ve editör Ahmet Gürata ile Antalya’da yayınlanmakta olan ModernZamanlar Dergisi’nin genel yayın yönetmeni Tuncer Çetinkaya derneğin yeni üyeleri oldu. Bu son üyeliklerle birlikte SİYAD – Sinema Yazarları Derneği’nin üye sayısı 91’e ulaştı. SİYAD – Sinema Yazarları Derneği’ne İstanbul dışından katılan ilk üyeler olan Ahmet Gürata ve Tuncer Çetinkaya’yı tebrik eder, başarılarının devamını dileriz.