Umut Sanat Filmcilik, 04 – 06 Mayıs 2012 Haftasonu (Weekend) Box Office listesi için tıklayınız.
İnönü Üniversitesi Kısa Film Festivali Bugün Başlıyor
Malatya İnönü Üniversitesi tarafından bu yıl beşinci kez gerçekleştirilecek olan İnönü Üniversitesi 5. Kısa Film Festivali bugün yapılacak açılış töreni ile başlıyor. Saat 13:30’da başlayacak olan törende Festival Jüri Başkanı Selda Alkor’a Yaşam Boyu Onur Ödülü, SİYAD Kısa Film Yürütme Kurulu Üyesi Banu Bozdemir’e ise SİYAD adına Kısaya Katkı Ödülü verilecek. Dünya sinemasının kısa film örneklerinden olan iki açılış filminin ardından İnönü Üniversitesi Gençlik Orkestrası’nın Film Müzikleri konseri eşliğinde açılış kokteyli gerçekleştirilecek. Daha sonra yarışma dışı bölümünde bulunan filmler izleyicilerle buluşacak.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Seyfi Teoman
Ne yazılabilir? Bu yıl, daha yarıya varmadan bu kaçıncı… Seyfi Teoman ile hiç karşılaşmadım ama O’nu tanıyorum, yok, “tanıyorum” dememeliyim, hiç kimse yaptıkları ile özdeş olamaz. Seyfi Teoman’da Bizim Büyük Çaresizliğimiz değildir. Her şeyden önce biri kişi, biri film… Ama nasıl bir kişi, daha yaşama sürecinin başında, 35 yaşında ikinci filmini yapmış bir yönetmen. İlk filmi naif “Tatil Kitabı”, heyecanla gittiğim ama umduğumu bulamadığım bir filmdi, kötü değildi ama ilk filmde beklenebilecek heyecan yoktu. Konu (senaryo) gereği öyle idi belki ve bu senaryoyu da başka yerlere çekebilecek zorlamaları yapmadığı için Teoman’ın filmi önemli idi. Ama “Bizim Büyük Çaresizliğimiz”de her şey yerine oturmuştu. Düz, sıradan bir emanet sürecinde iki kafadar başına neler gelebileceği baştan bilemezlerdi. Bizde seyirci olarak aynı konumda idik.
O zamanlar Bıçakcı’nın kitabını okumamıştım. Film, beni kitabı okumaya zorlamadı. Bu iyi idi fakat filmi -kısa sürede- unutmak mümkün değildi… Bu arada tanıdığım yapımcısı Yamaç ile görüştüm. Tabi konuşmamızın asıl konusu filmdi ama kitaptan da söz ettim. Bizim filmlerimizde kitap-lar hep göstermelik yer alırlar ama bu filmde “kitap”lar göstermeliğin ötesine geçip, bir unsur oluyorlardı -en azından benim için öyle… Okuduğum, okumamış olsam bile bildiğim kitaplara -asıl önemlisi- yaklaşım önemli idi. Sonra iki erkeğin, evlerine / ellerine emanet edilmiş, hem de bir arkadaş kardeşine / kızkardeşine, annesizliğini unutturmak (serüvenin başlangıcında ölüyordu), gezdirmek, korumak, himaye etmek… Bunların bir kısmını -hiç düşünmedikleri- (kız’ın karşı cinsi başkalarında aramak ve bulmak) olayı son aşamasında öğrenmek -kızın ağzından- ve bunu -içlerinde fırtınalar koparken- sakin karşılamak… Bunların hepsi kitabın olayları ama Teoman sinemasının da olayları. Sonradan kitabı okudum. Yazı başka, film başka ama karşılaştığım birçok yazı/film uyarlamasından sonra, kitabı Bıçakçı’nın, filmi de Teoman’ın diye değerlendirmenin en doğru olan olması gerektiğini düşündüm. (Olması gereken bu ama her uyarlamada maalesef olmuyor.)
Zaman durmak bilmez ve neler getireceğini de bilemeyiz ama yönetmenliği -artık- yerine oturmuş Teoman’dan yeni filmler beklemekteydik. Bunun, sinemamızın yeni düzeninde hemen olmayacağını biliyoruz ve onun için acelemiz yoktu. Ancak Teoman, “Tepenin Ardı” filmi ile yapımcı olarak adını bize duyurdu. Bu işin başka bir boyutu idi, filmin (daha göremedim) gösterdiği gelişim Teoman’ın lehine idi. Yapımcılığının, yönetmenliğini gölgede bırakacağını hiç düşünmedim. Bir sabah TV.de duyduğum bir haber, eyvah dememe neden oldu. Yarım saat sürmedi gazetede okudum, daha ne olduğunu tam idrak edememiştim. İlk iki (zaten hepi topu iki) filminin yapımcısı Yamaç’ı aradım. Kayseri’ye götürüleceğini söyledi. Oraya gitmem mümkün değildi Nereye gidersem gideyim, aynı gün Boğaziçi Üniversitesi’ne de gitsem, Teoman’a ulaşmak mümkün değildi. O’na ancak filmlerine ulaşarak -tekrar- ulaşmamız mümkün olur. Birde Tepenin Ardı var şimdi, Teoman’ı anmamızın, vesilesi. Dağarcığında neler vardı ben bilmiyorum ancak bilenler mutlaka vardır. Bunlar hangi kıvama gelmişlerdir, nerelere gelirler gelsinler, perdeye yansıyacak duruma gelmelerine, Teoman eliyle gelmelerine imkân yok. Şu veya bu şekilde başkaları ortaya çıkabilecek duruma getirebilir ama bu onların işleri olacaktır. Sanat, sinema kolektif bir sanat olabilir, ancak ne kadar kolektif de olsa yine de bireyseldir, tek kişiliklidir. Bu nedenle, bizlere sadece iki film ulaştırmış Teoman için, verdikleri ile yetinmek durumundayız. Sinemamız bir yönetmenini yitirmedi, O’nun düşlerini, hayallerini, bizim de ümitlerimizi/beklentilerimizi (en azından bir kısmını) yitirdi.
(14 Mayıs 2012)
Orhan Ünser
17. Sadri Alışık Sinema ve Tiyatro Oyuncu Ödülleri Töreni Yapılıyor
Türkiye’de sinema ve tiyatro dallarında tek ödül veren Sadri Alışık Sinema ve Tiyatro Oyuncu Ödülleri’nin bu yıl 17.si gerçekleşiyor. Efes ve Beşiktaş Belediyesi sponsorluğunda, 07 Mayıs Pazartesi günü 20:30’da Akatlar MKM Atilla İlhan Salonu’nda gerçekleşecek ödül töreninin sunuculuğunu Okan Bayülgen yapacak. 25 kategoride ödülün dağıtılacağı gecede Erol Evgin sahne alacak. Bu yılki sinema jürisinin başkanlığını Atilla Dorsay yaptı.
İkizler Firarda
Yusuf Güven ile Necmi Yıldırım’ın yönettiği ve Necmi Yıldırım, Nagehan Başer, Sümer Tilmaç ile Cengiz Küçükayvaz’ın oynadığı İkizler Firarda, 11 Mayıs 2012’de Medyavizyon Film dağıtımıyla Dev Yapım tarafından vizyona çıkarıldı.
Sihirbazlık yaparak hayatını geçindiren Necmi’nin ikiz kızları vardır. İkizler annelerini kaybettikten sonra babalarına çok bağlanmışlardır ve bir gün babalarından duydukları bir konuşmayı yanlış anlayarak annelerinin hayatta olduklarını zannetmeleriyle onu bulmaya, Bursa’ya gitmeye karar verirler. Komik ve maceralı bir hikâye başlar…
İkizler Firarda yazısına devam et
İstanbul Modern Sinema’da Hong Kong Sinemasına Panoramik Bir Bakış
İstanbul Modern Sinema, Hong Kong Ekonomi ve Ticaret Dairesi işbirliğiyle, Hong Kong’un yükselen sinemasından yedi filmlik bir seçki sunuyor. 10 – 20 Mayıs 2012 tarihleri arasında düzenlenecek seçkide 2010 Berlin Film Festivali’nde ödül alan Gökkuşağından Yankılar (Sui Yuet San Tau), Hong Kong Film Ödülleri’nde En İyi Film seçilen Efeler (Da Lui Toi) ve bir roman uyarlaması olan Akşamcı (Jiu Tu) yer alıyor. Seçkinin diğer filmleri ise İnsanlık Komedisi (Yan Gaan Hei Kat), Kesişen Yollar (Yut Mun Hinneisi), Aşk Hakkında Her Şey (Duk Haan Chau Faan) ve Ayrılık Kulübü (Fun Sau Suet Oi Nei).
İstanbul Modern Sinema’da Hong Kong Sinemasına Panoramik Bir Bakış yazısına devam et
Pirana 3DD
John Gulager’ın yönettiği ve Danielle Panabaker, Ving Rhames, Matt Bush, David Hasselhoff, Christopher Lloyd, Chris Zylka, Allison Mack, Gary Busey ile David Koechner’in oynadığı Pirana 3DD (Piranha 3DD), 22 Haziran 2012’de Pinema Film dağıtımıyla D Productions tarafından vizyona çıkarıldı.
Victoria Gölü’nde yaşanan olayların ardından, kana susamış piranalar bu sefer yeni açılan Aquapark’ı gözlerine kestireceklerdir. Yaklaşan yazın en popüler mekânı olmaya aday Aquapark’ın açılışında yaşanacak olan vahşet hafızalardan silinmeyecektir.
Dünyanın Belgeseli İstanbul’a Geliyor
Documentarist – İstanbul Belgesel Günleri, 01 – 06 Haziran 2012 tarihleri arasında özel bir programla 5. yaşını kutlamaya hazırlanıyor. Dünyanın en nitelikli belgesel filmlerinden oluşan gösterim seçkileriyle Türkiye’deki film festivalleri içinde kendisine özel bir yer edinen Documentarist – İstanbul Belgesel Günleri, 2012 programıyla da belgesel alanında yeni ufuklara açılıyor. Bugüne kadar belgesel sinemanın pek çok ustasını ağırlayan Documentarist’in bu yılki onur konuğu çağımızın en önemli belgeselcilerinden olan Heddy Honigmann. Geniş kapsamlı bir retrospektifle İstanbul’da ağırlanacak olan yönetmen festivalde bir de sinema dersi verecek.
- Basın Bülteni: 1 / 2
- Günler hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Mürekkep Yayınları
Mürekkep Yayınları sinema kitaplarının tanıtım bültenleri ve kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Yeni eklenenler:
Arka Pencere 2011 Sinema Yıllığı.
Öz Hakiki Karakol’dan Emniyet Mensuplarına Özel İndirim
İbrahim Güler’in yönettiği ve 18 Mayıs Cuma günü vizyona girecek olan Öz Hakiki Karakol filmini Emniyet mensupları ve yakınları anlaşmalı sinemaların gişelerine kimlik ibraz ederek indirimli olarak izleyebilecekler. Öz Hakiki Karakol filmi Osmanlı döneminin en meşhur ve büyük dolandırıcılarından Eyüplü Halit’in efsanelerle dolu hayat hikâyesinden esinlenilerek beyazperdeye taşındı. Kamuoyunun Erdal Bakkal olarak tanıdığı Cengiz Bozkurt, “Hasan” karakterini canlandırdığı Öz Hakiki Karakol’da bu kez sevenlerinin karşısına sahte bir karakol kurup, karakolun amiri olan bir üçkâğıtçı rolünde çıkıyor.
Oscar Ödüllü Hollanda Filmleri Akbank Sanat Sinema Kuşağı’nda
Akbank Sanat, Türkiye-Hollanda diplomatik ilişkilerinin 400. yılı etkinlikleri kapsamında Eye Film Institute işbirliği ile Mayıs ayı boyunca Oscar ödüllü veya Oscar adaylığına lâyık görülmüş Hollanda sinemasından örnekleri izleyici ile buluşturacak. Etkinlik kapsamında, Marleen Gorris’in 1995 yılında Yabancı Dilde En İyi Film ödülü alan Antonia’nın Yazgısı (Antonia), 1998 En İyi Yabancı Film ödüllü Karakter (Chracter) filmi gösterilecek. Ayrıca, Paula van Der Oest’in Zus & Zo, Martin Koolhoven’ın Savaş Zamanında (Oorglogswinter) ve Maria Peters’in Sonny Boy filmleri etniklikte yer alacak.
Oscar Ödüllü Hollanda Filmleri Akbank Sanat Sinema Kuşağı’nda yazısına devam et
Film-San Vakfı, 2012 Yeni Yönetim Kurulunu Belirledi
Film-San Vakfı’nın merkez binasında 24 Nisan 2012 Salı günü yapılan ve Ümit Utku, Erkan Özerman, Ferdi Merter Fosforoğlu ile Nuri Sesigüzel gibi önemli kurucu üyelerin katılımıyla gerçekleşen genel kurul toplantısında vakfın bir yıl boyunca yaptığı başarılı çalışmalar değerlendirerek 3 yıl boyunca görev yapacak olan 2012 yeni yönetim kurulu ve yönetim kadrosu belirlendi. Ferdi Merter Fosforoğlu, Nilüfer Aydan, Ediz Hun, Hülya Koçyiğit, Bahar Öztan, Semiha Gültekin ve Devlet Devrim’den oluşan 2012 yeni yönetim kurulu ilk kez 08 Mayıs 2012 Salı günü 14:00’te Bayrampaşa’da yeni açılan Titanic Business Hotel Europe’da basın mensuplarıyla biraraya gelmeye hazırlanıyor.
Film-San Vakfı, 2012 Yeni Yönetim Kurulunu Belirledi yazısına devam et
Gitmek mi Zor Kalmak mı?
Gidenin ardından bir şeyler söylemek çok zor. Özellikle de benim söylemem. Ama bir yerden sonra konuşmak, paylaşmak ve hatırlamak sanki yeniden canlandırıyor, yeşertiyor yitip gidenleri… O yüzden bende Seyfi Teoman ile olan küçücük anımı bir kere daha hatırlamak, o güne geri dönmek istedim.
Bundan yaklaşık 4 sene önceydi ve yine bu yerde, sadibey.com’da yayınlanmıştı sohbetimiz. Tatil Kitabı’nın vizyona girmesinden birkaç gün önce, akşamüstü vaktinde Orhan Kemal Müzesi’nde buluşmuştuk. Üst katta, ortadaki masada… Önce ben gelmiştim, birkaç dakika sonra da o. Yanılmıyorsam yine motoruyla gelmişti, elinde tuttuğu kaskını hatırlar gibiyim. Koşar adam merdivenleri çıkmış, inanılmaz bir enerji ve neşeyle karşıma oturmuştu. Nasıl samimi, sıcak bir insan…
Röportaj yaptığınız her insanla bu uyumu yakalayamıyorsunuz ne yazık ki. Karşınızdakinden aldığınız enerji ne kadar pozitifse, ettiğiniz sohbet de o kadar keyifli oluyor. Karşınızda tavus kuşu gibi kasılan, sanki hayatındaki tek ve en önemli zamanı size bahşetmişçesine komik triplere giren o kadar çok kişiye zamanı vermek zorunda kaldım ki, artık o yüzden artık bir bakışta çözebiliyorum.
Seyfi Teoman’da bunların hiç birinden eser yoktu. Ama çok telâşlı bir hali vardı. Sorulara o kadar hızlı, kısa ve net cevaplar veriyordu ki şaşıp kalmıştım. Ama bu bir baştan savma değil tamamen hissettikleriydi, anlayabiliyordum. Ölüm haberinden sonra yapılan yayınlar ve yazılan yazılarda fark ettim ki bu onun bir özelliğiydi.
İlk uzun metrajlı filmi Tatil Kitabı, 54. Taormina Film Festivali’nde Jüri Özel Ödüllü ve 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Yarışma Bölümü’nde En İyi Film ödülünü almıştı. İlk filmini çeken bir yönetmen için nefis bir başlangıç, gelecek için çok kuvvetli bir “ben varım” mesajıydı bu.
Filmi izlemiştim ve o sadeliğine, duruluğuna bayılmıştım. O günlerde röportaj yaptığım yönetmenlerin pek çoğu iktisat, ekonomi gibi bölümlerden mezun olmuştu. Seyfi Teoman da onlardan biriydi ama okul hayatı boyunca Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’nde sinemanın içindeydi. Hiçbir zaman kopmadığı, son yolculuğuna da uğurlandığı yer olacaktı bu çok sevdiği yuvası.
Sonra Polonya’da iki sene sinema eğitimi almıştı. İlk filmi Tatil Kitabı, baba otoritesi ve daha genel anlamda toplumsal muhafazakârlık üzerineydi.
Kayseri doğumlu, çocukluğu da orada geçmiş bir yönetmendi ve hemen ilk filimden kamerasını taşra hayatına çevirmişti.
Müzik yoktu hiç filmde, bunu sorduğumda samimice, “Müzikten de pek anlamıyorum zaten. Yani anlamıyorum derken, sahneleri müzik ile düşünemiyorum. Müzik çok güçlü bir araç… Sonradan koyduğunuzda bütün tasarımı değiştiriyor. Benim filmimin müziğe ihtiyacı olmadığını düşündüm.” demişti. Haklıydı, gerçekten de Tatil Kitabı’nin kendine özgü bir ritmi vardı ve müziğin yokluğunu hissettirmiyordu.
Bu aynı zamanda onun sinemanın özüne inme isteğiydi. Abartısız anlatımını ve sadeliğini de şöyle özetlemişti; “Eksiltme eseri daha kırılgan daha incelikli bir yapıya büründürüyor. İnsan belli bir hikâye anlatma derdindeyken kendini daha iyi anlatmak için elindekileri minimuma indiriyor. Ben de elimden geldiğince planları en aza indirdim. Her şeyi en yalın haliyle anlatmaya çalıştım. Seyirciyi aptal yerine koymamaya özen gösterdim. Tekrar müziğe vurgu yapmam gerekirse, eksiltebileceğim en güçlü araç da müzikti.”
Tatil Kitabı, 12 Eylül’de vizyona girmişti. 12 Eylül’ü sormadan olmazdı. “Ben o dönemi yaşamadığım için buna dair film yapar mıyım bilmiyorum. Büyük bir toplumsal travmaya yol açan bir dönemdi. Birçok film yapıldı ama daha da yapılmalı.” demişti.
Ama bildiği ve emin olduğu bir şey vardı; Barış Bıçakçı’nın Bizim Büyük Çaresizliğimiz adlı kitabını uyarlamak. Ve yaptı da o da çok sevildi. Film, Dünya prömiyerini, Uluslararası Berlin Film Festivali’nde yaptı. Çeşitli ödüller aldı.
Ve sonrasında geçirdiği o korkunç kazanın bir gün öncesinde yapımcılığını üstlendiği Tepenin Ardı filmi İstanbul Film Festivali’nden En İyi Film Ödülü’nü almıştı. Bir taraftan da yeni filmi Evliya üzerine çalışıyordu. Yani hiç durmadan, hep üreterek ve bir sonraki işini düşünerek… Gencecik yaşına ödüllerle dolu bir filmografi sığdırmıştı.
Hayat, bir daha bizi bu kadar kapsamlı bir sohbet yapacak kadar bir araya getirmedi. Meselâ çok istememe rağmen Bizim Büyük Çaresizliğimiz döneminde bir türlü bir araya gelemedik. Ama kısacık da olsa onu tanıyabildiğim, karşılıklı birer çay içebildiğim ve güzel bir sohbet edebildiğim için buruk bir mutluluk içindeyim. Kısacası o günden sonra onun işlerinin hep takipçisi oldum. Ve bir gün bu yazıyı yazabileceğim asla aklımın ucundan geçmezdi. Ölüm ne vakit, hangi yaşta gelirse gelsin apansız, erken ama bu kadar genç bir ölüm kabullenmesi en zoru, en acısı…
(12 Mayıs 2012)
Gizem Ertürk
Arka Pencere Dergisi, Yenilmezler’le Coşuyor
Arka Pencere Dergisi, 132. sayısında, kapağına Marvel’ın Yenilmezler’ini yerleştiriyor, Tunca Arslan, İslami Sinema’nın Çıkmazı başlıklı yazı dizisini sürdürüyor. Vizyon filmleri eleştirileri arasında Yenilmezler, Vücut, Ateşin Düştüğü Yer, Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir, Paris’te Çılgın Macera ve Sevimli Balık Pupi yer alıyor. Dergi, Hitchcock alıntısıyla sona eriyor: “1949’da artık gerilim ve korku filmleri uzmanı olarak görülüyordum. Ama Kapri Yıldızı (Under Capricorn) iki türün hiçbirine uymuyordu. Hollywood Reporter, ‘Filmde ilk korku anını yaşamanız için 105 dakika beklemeniz gerekiyor’ diye yazmıştı.”
Arka Pencere Dergisi, Yenilmezler’le Coşuyor yazısına devam et
İsmail Güneş ve Elifcan Ongurlar, Klak Sinema Programı’nda
Bugün TV, Klak Sinema Programı bu hafta yine dopdolu içeriğiyle karşınızda. Gerçek bir olaydan beyazperdeye… Töre cinayetine kurban giden Ayşegül’ün hikayesini anlatan Ateşin Düştüğü Yer vizyonda, filmin yönetmeni İsmail Güneş ve genç başrol oyuncusu Elifcan Ongurlar Klak Stüdyosu’nda. Mayıs ayına komedi filmleri damgasını vuracakmış gibi görünüyor. Hangi hit filmler vizyona girmek için gün sayıyor? Vizyondaki yeni filmler, Yenilmezler, Vücut, Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir ve diğerleri. Gizem Ertürk’ün hazırladığı Klak Programı, 05 Mayıs Cumartesi 13:20’de Kanaltürk’ün haber kanalı Bugün TV.de.
İsmail Güneş ve Elifcan Ongurlar, Klak Sinema Programı’nda yazısına devam et