Histeri ile Başetmenin Yaratıcı Yolları

‘Mutlu Et Beni’ ya da İstanbul Film Festivali’nde gösterilmiş olduğu özgün adıyla ‘Histeri (Hysteria)’nın ön jeneriğinde üstüne basa basa gerçek bir öyküden yola çıkıldığı belirtiliyor. Filmin başkişisi Dr. Joseph Mortimer Granville gerçekten 19. yüzyıl İngiltere’sinde yaşamış ve 1900’deki ölümüne dek ruh sağlığı ve organik rahatsızlıkların tedavisine ilişkin bir düzineye yakın eser vermiş. Ancak kendisine tıp tarihindeki popülaritesini sağlayan ve yönetmen Tanya Wexler’in filmine ilham veren özelliği, ilk elektrikli vibratörün mucidi olması. Tarihsel kaynaklara göre, kas ağrılarının giderilmesi için Granville’in tasarımı olarak piyasaya sürülen cihaz, mucidinin itirazına rağmen cinsel ihtiyaçların ya da dönemin yaygın kullanımıyla ‘histeri’nin tedavisinde kullanılmaya başlanmış. Sanayi Devrimi’nin baş döndürücü bir hızla yeni keşifleri getirdiği geçtiğimiz yüzyıl başlarında, cinsellik alanında çığır açan bu yeni buluşun üretimi hızla yaygınlaşmış ve yıllar içinde yeni modelleri geliştirilmiş. Son jeneriği bekleyen izleyicilerin cihazın tarihsel gelişimini izleme fırsatını bulacaklarını ayrıca belirtelim.

Filme gelince, Dr. Granville’in kurmaca öyküsü şık paketlenmiş bir romantik komedi olarak sunulmuş. Dönemin steril olmayan devlet hastanelerinden popüler sosyete doktorunun asistanlığına atlayan genç adamdan, babasının zenginliğine yüz çevirerek kendini yoksullara adamış öncü feminist-sosyalist isyankâr büyük kıza, cinsel şifa peşindeki zengin kadınlara bekleme salonunda piyanosuyla Chopin noktürnleri çalan hanım hanımcık uysal küçük kıza, iki genç kadın arasında gidip gelen genç adam ve beklenen mutlu sona varıncaya kadar tüm beklentiler birer birer karşılanmış. Viktorya İngilteresi’nin sınıf farklılıklarını çarpıcı biçimde yansıtan dönem tasviri, yok sayılmış kadın cinselliğinin şaha kalkışının yer yer İtalyan seks komedilerinin sınırlarını zorlayan sahneler eşliğinde sergilenişi de cabası.

(20 Ekim 2012)

Ferhan Baran

[email protected]

CAVA Enstitü’den Yeni Eğitim Metodları

Sinema ve audiovizüel sanatlar alanında faaliyet gösteren CAVA Sinema & Audiovizüel Sanatlar Enstitüsü, 17 Ekim 2012 Çarşamba günü saat 18:30’da Ankara Cermodern Konferans Salonu’nda sinemada yeni eğitim metodlarını tartışmaya sunuyor. Moderatörlüğünü Ezel Akay’ın yapacağı forumda Prof. Dr. Ahmet Gürata, Prof. Dr. Ruken Öztürk ve Prof. Dr. Seçil Büker’in tartışmacı olarak yer alacak. Forum herkese açık olarak düzenleniyor. CAVA Enstitü’ye Ahmet Uğurlu, Onur Ünlü, Ümit Ünal, Yeşim Ustaoğlu, Yüksel Aksu danışman olarak destek veriyor.

  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    CAVA Enstitü’den Yeni Eğitim Metodları yazısına devam et
  • Acaba SENDER Bu Duruma Ne Der?

    Türkçesi bu kadar bozuk olan bu bildiri SENDER’e gelmiş olsaydı imzalayacak mıydık? İmzalamak için hiç değilse bu bildirinin Türkçesini düzeltmemiz gerekecekti. Bir senarist olarak ilkokul kompozisyonu düzeyindeki bu Türkçeye itiraz etmemiz de gerekecekti.

    Bildiriyi imzalayanların bu kötü Türkçeyi okuduktan sonra onaylayarak imza attıklarını sanmıyorum. Çünkü korsan bir bildiri izlenimi edindim. Veya birisi bu konuda meslek birliği başkanlarını telefonla ikna ederek bu hamaset kokan bildiriyi yayınlamıştır.

    Zaten imzacıların çoğunluğu kurumsal yapılar olarak gözükürken, Film Yönetmenleri Derneği orada sırıtıyor. Ayrıca Yeni Sinema Hareketi diye bir kurum veya dernek duymuş olan var mı?

    İçeriğine gelince, Altın Portakal’ı alan filme itiraz doğru olabilir. Nitekim Sinema Genel Müdürü Cem Erkul Bey bu filmin Türk filmi değil, Avusturya filmi olduğunu söyledi. Sayın Erkul’dan daha iyi bilecek durumda değiliz. Ancak festival sırasında bildiriyi imzalayanlar da Cem Bey de Antalya’da idiler. Niçin itiraz etmediklerini sormamız gerekmez mi?

    Ayrıca festivalin ardından magazin gündemine hizmet eden bir konuda bu kadar örgütümüzün buluşması biraz tuhaf değil mi? Ben bu işi tasarlayan kişiyi çok merak ediyorum ve meslek birliklerimizin yöneticilerinin bu tür korsan girişimlere alet olmalarından rahatsız olduğumu belirtmek istiyorum. Meslek birliklerimizin değerli yöneticileri biraraya geldiklerinde ve Türkiye kamuoyuna bir bildiri yayınladıklarında, gündeme oturmalı ve mesleğimiz için etkili sonuçlar doğurmalıdır.

    Bir kaşık suda fırtına koparan bildirideki konu “yeni” değildir. Fatih Akın’ın Yaşamın Kıyısında isimli filmi de bir Alman filmi idi ve portakalı almıştı. Fatih de Alman vatandaşıdır. Güzelliğin On Par’ Etmez’in yönetmeni Kürt asıllı Avusturya vatandaşıdır. Bu film de Türk filmi değil Avusturya filmidir. Yönetmeliğe göre festivalin Türk filmleri bölümünde yarışması yanlıştır.

    Konu daha önce bana bildirildiği için ben de festival yöneticilerini uyarmıştım. Bu filmi yabancı filmler bölümünde yarıştırmaları gerektiğini söylemiştim. Konuyu Bakanlık yetkilileri ile görüşen Göksel Kumsal Bey beni aradı ve yönetmenin çifte vatandaşlık statüsünde olduğunu söyledi. Bu durumda yapacakları bir şey olmadığı için filmin yarışma bölümü değişmedi.

    Daha önce başka örneklere ve festival sırasında bu filme itiraz etmeyen birisi (veya her kimse birileri) meslek birliklerimizi de peşine takarak fena halde yanlış yapıyorlar.

    Eğer bu ülkede film festivallerini masaya yatıracaksak konu çok zengindir. Hepsinin bu konuda yığınla eksiği ve yanlışı var. Doğru dürüst açılış ve kapanış programı yapamıyorlar. Kurallara uygun bir “jüri” oluşturamıyorlar. Sinemamızı yerel yöneticilerin ve siyasilerin hamasi nutuklarının platformu haline getiriyorlar. Magazinel bir anlayışın pençesinde kendi aralarında bir yarış yapıyorlar. Festivallerin ardından bu ve benzeri konuları masaya yatırmamız gerekirken koskoca meslek birliklerinin önümüze koydukları konu gerçekten içler acısı. Yeni bir sinema hareketi varsa benden selâm olsun.

    (20 Ekim 2012)

    Sabahattin Çetin
    (Yapımcı – Dağıtımcı)

    Altın Portakal Ödülleri Açıklandı

    49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali Ulusal ve Uluslararası Uzun Metraj, Kısa Film, Belgesel Film ve Halkın Portakalı ödülleri, 12 Ekim 2012 Cuma akşamı düzenlenen kapanış töreninde açıklandı. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Film Ödülü Hüseyin Tabak’ın yönettiği Güzelliğin On Par’ Etmez’e, En İyi İlk Film Ödülü ise Erdem Tepegöz’ün yönettiği Zerre’ye verildi. En İyi Yönetmen Ödülü’nü Zerre filmi ile Erdem Tepegöz kazanırken, genç oyuncu Anna Andrusenk’e (Elveda Katya) En İyi Kadın Oyuncu, çocuk oyuncu Abdulkadir Tuncer’e (Güzelliğin On Par’ Etmez) ise En İyi Erkek Oyuncu Ödülü verildi.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Ödüller listesi ve yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Portakal Ödülleri Açıklandı yazısına devam et
  • Altın Portakal’da İlyas Salman’a Sanatçı Desteği

    Gazeteci Sevilay Yükselir’in, 49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında Yaşam Boyu Onur Ödülü’ne değer görülen sinema sanatçısı İlyas Salman’ı hedef alan yazısı, sinema sanatçı kuruluşları tarafından protesto edildi. Sinema Oyuncuları Sendikası, Oyuncular Meslek Birliği, Sinema Emekçileri Sendikası, Senaryo Yazarları Derneği, Sinema ve Televizyon Eserleri Meslek Birliği imzasıyla yapılan basın açıklamasında şöyle denildi: “10 Ekim Çarşamba günü, Sabah Gazetesi’nde, 49. Antalya Film Festivali’nde ‘Onur Ödülü’ alan değerli oyuncu meslektaşımız …”

  • Açıklamanın devamı için tıklayınız.
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Portakal’da İlyas Salman’a Sanatçı Desteği yazısına devam et
  • GÜNAYDIN

    “Bir -lokma?- ekmekten yiyeceksin, bir baklavadan, bir ekmekten, bir baklavadan.” Bu sözleri, ekmeği kendinden iyi tanıyan, baklavayı ömründe hiç görmemiş, tatmamış, sadece duymuş… unutamamış, bilmediği tadı hep ağzında, bir “köylü”müz söylüyor. [Ekmeği herkes bilir ama baklavayı bilmeyen vardır. Bunu “köylü”müzde belirtmek ne kadar doğrudur. Evde anası, bacısı mutlaka hamur açar, hamurdan bir şeyler yapar, açtığı hamuru da -Anadolu ne bilinmezlerle doludur- (belki) baklava için açar. Böyle bir evin delikanlısı da, “bir ekmekten, bir baklavadan” hayaline yutkunmaz… Hiç görmedi ise askerde görmüştür/yemiştir, hayalini kurduğu baklavayı.]

    Yukarıdaki sözler bir filmden alınmıştır. Köylümüzün yaşama düzeyi filmlerde -belki abartılı denebilecek tarzda- gösterilmek istenmiştir ama yıllar sonra, belki bugünlerin yaşama düzeyi etkisi ile o filmdeki -komik?- köylü tiplemesini abartılı buluyorum. Filmi adı Yeşil Kurbağalar. Yapım yılı (dikkat) 1960. Yönetmen Sami Ayanoğlu. Senaryo yazarı: -Türk Filmleri Sözlüğü’ne göre- Sami Ayanoğlu, -benim kitaptan film künyesi üzerine aldığım nota göre- Yaşar Kemal. Ayanoğlu, Yaşar Kemal’in başka senaryolarını da filme çekmiştir. (Bu sahne senaryoda da aynen var mıdır, onu bilemiyorum).

    Uzun lâfın kısası, ekmekle baklava yeme hayali kuran, bunu insanı imrendirecek şekilde anlatan oyuncu EROL GÜNAYDIN. Yeşil Kurbağalar, Altan Erbulak, Muhterem Nur ve Nilüfer Sezer ile oynadığı -sinemadaki- ilk filmi (baş rol). Günaydın’ın ekmek, baklava farkını bilmemesi kabul edilemez ama oyuncu Günaydın’ın canlandırdığı köylünün bilmemesi olasıdır, kesin olmayabilir.

    Günaydın’ın oynadığı bir diğer film: Güzel Bir Gün İçin (1965 / Haldun Dormen). Günaydın, bu filmdeki rolü ile 1967 4. Antalya Film Festivali’nde En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülü aldığı gibi En İyi Senaryo Yazarı ödülünü alır. (Senaryo yazarları -bazen- filmlerinde oynar da…!)

    1960 yılında ilk filminde oynayan Günaydın daha lisede -Galatasaray- okurken tiyatroya başlıyor. Batı tiyatrosunu (klâsiklerinden başlayarak) iyi bilmesinin yanında, kökeni orta oyununa inen bizim gösteri sanatlarına da muttali… Ayrıca (cenazesinde Tuncel Kurtiz anlatıyordu, ister istemez kulak misafiri oldum) en büyük özlemlerinden birisi kukla tiyatrosu kurmakmış. Bu tiyatro adamı oyunda yazmıştır, mutlaka birden fazladır ama ben ancak birini sahnede gördüm. Batıdan alınan bir Romeo Jülyet örneği. Toplumumuza uydurulmuş, yazıldığı (sahnelendiği) yıla göre de adı Yaygara 70 konmuştu, sinemaya başlamasının onuncu yılında. Tiyatro için yıl veremiyorum. Günaydın’ın tiyatroya başladığı yılı bilen varsa ? buyursun söylesin… Haa bu Yaygara 70′de kendisi de oynuyordu. O günlerdeki yaşına göre hayli yaşlı bir kadını (af buyurun, bir kocakarıyı) oynuyordu, Ajans Bahriye… Başka bir şey söylemeye gerek var mı? (Oyunu -yanlış hatırlamıyorsam- Haldun Dormen sahneye koymuştur, eğer yanlış ise hata benimdir.)

    2012 yılı, sanat camiasından (ben sadece -özellikle- sinemayı ve -biraz da- tiyatroyu izleye bildim) birçok kişiyi yitirdiğimiz bir yıl oldu. Birçok büyük usta gitti. Bugün (17.10.2012) Teşvikiye Camii yine bahçesini doldurmuştu. Özellikle dikkatimi çeken şu oldu: Erol Günaydın’ı hep yıllar öncesinde beyazperdede gördüğümüz gibi hayal ettiğimizden, O’nun ve bugün cenazesine gelen üç aşağı beş yukarı akranlarının hepsini bugünkü yaşlanmış halleri ile görünce, hepsini perdede ve sahnede ilk gördüğüm (gördüğümüz) halleri ile hayal ettim, gözümde canlandılar. Zaman (bazı) insanlara çok acımasız davranıyor. Ama teselli bulduğum bir konu şu, başta Günaydın olmak üzere o ustaların yetiştirdiği, bugün olgunluk dönemini yaşayanlar ile daha sanatının ilk basamaklarını çıkan, yeni gelenlerin bir kısmı -konuşmalarının bir yerinde- sadece Günaydın’dan söz ediyorlardı… Bir de çelenkleri ve bizzat kendileri orada olan (bazıları) vardı, onlara söylenecek tek bir söz var: “günaydın” (!).

    (19 Ekim 2012)

    Orhan Ünser

    Çanakkale 1915 Filminin Vizyon Tarihi İçin Geri Sayım Başladı

    Bugüne kadar yapmış olduğu filmlerle 25 milyondan fazla seyirciye ulaşan Fida Film’in, yapımcılığını Örümcek Yapım ile beraber üstlendiği Çanakkale 1915 filminin vizyon tarihi için geri sayım başladı. Çılgın Türkler, Diriliş ve Cumhuriyet kitapları ile milyonlarca okuyucuya ulaşan yazar Turgut Özakman’ın kaleminden anlatılan, Türk milletinin diriliş hikâyesi Çanakkale 1915, 18 Ekim 2012 tarihinde yaklaşık 400 kopya ile tüm Türkiye’de sinema seyircisiyle buluşacak. Yeşim Sezgin’in yönettiği filmin başrollerini İlker Kızmaz, Şevket Çoruh ve Barış Çakmak gibi yetenekli oyuncular paylaşıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Altın Portakal’da Halkın Portakalı Ödülleri Sahiplerini Buldu

    49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında düzenlenen Halkın Portakalı Kısa Film Atölyesi 2012 yarışmasında ödüller sahiplerini buldu. Halkın Portakalı yarışmasında en iyi film, Müsemma adlı ekibin çektiği Sessiz Çığlık oldu. Festival gösterimler, seminerler, sergiler ve açık oturumlarla devam etti. Gün içinde Ulusal Yarışma filmlerinden Tunç Okan’ın yönettiği Umut Üzümleri’nin gala ve söyleşisi yapıldı. Ayrıca özel gösterimleri yapılan Ersoy Güler’in yönettiği Sağ Salim ve Umut Dağ’ın yönettiği Kuma adlı filmler için gösterimler sonrasında söyleşiler yapıldı.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Portakal’da Halkın Portakalı Ödülleri Sahiplerini Buldu yazısına devam et
  • Tepenin Ardı’na Asya Pasifik Film Ödülleri’nden 3 Dalda Adaylık

    Emin Alper’in ilk uzun metrajlı filmi Tepenin Ardı, dünya festivallerini dolaşmaya ve ödüller toplamaya devam ederken, 23 Kasım 2012 tarihinde Avustralya’nın Brisbane kentinde düzenlenecek Asya Pasifik Film Ödülleri için 3 dalda aday gösterildi. Tepenin Ardı, En İyi Film dalının yanı sıra, filmin başrol oyuncusu Tamer Levent, En İyi Aktör, senaristi ve yönetmeni Emin Alper, En İyi Senaryo dallarında aday gösterildiler. Asya Pasifik Film Ödülleri, Mısır’dan Cook Adaları’na, Rusya’dan Yeni Zellanda’ya kadar 70 ülkeyi kapsıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Ölümden Kalma

    Okşan Dede’nin yönettiği ve Dolunay Soysert, Emre Karayel, Taies Farzan ile Hande Kaptan’ın oynadığı Ölümden Kalma, önümüzdeki aylarda vizyona çıkarılıyor.
    Behrem, üniversitedeyken cezaevine girmiş, katıldığı ölüm orucunun 127. gününde tedavi görmüştür. Ancak gördüğü tedavi işe yaramamış, Wernicke Korsakoff hastalığına tutulmuştur. En fazla üç dakikalık anı hatırlamakta üç dakika sonra aynı anıları tekrar yaşamaktadır. Kendini, teyze kızı Leyla’nın koruyuculuğu ile güvende hissetmektedir. Kontrollerin birinde Behrem’in hamile olduğu ortaya çıkar. Kimdendir bilinmez çünkü hatırlamaz.

  • Basın Bülteni
  • Diğer haberlere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ölümden Kalma yazısına devam et
  • Uzun Hikaye, Filmin Atmosferini Galaya Taşıdı

    Osman Sınav’ın, 433 salonda gösterime giren yeni filmi Uzun Hikaye’nin galası, 10 Ekim 2012 Çarşamba akşamı Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşti. Uzayıp giden demiryollarında Bulgaryalı Ali ile ailesinin hikâyesini anlatan filmin galası, konuklara, Uzun Hikaye’nin istasyonlar arasında uzanan nostaljik atmosferini yaşattı. Filmin tüm oyuncuların birlikte geldiği gala, Oktay Kaynarca, Mehmet Aslantuğ, Mahsun Kırmızıgül, Tuncel Kurtiz, Ebru Cündübeyoğlu, Memet Ali Alabora, Murat Han, Barış Falay, Birol Güven gibi sanat, medya ve cemiyet dünyasından birçok ismin katılımıyla gerçekleşti.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Uzun Hikaye, Filmin Atmosferini Galaya Taşıdı yazısına devam et
  • Kanal D Cinemania Programı, Altın Portakal’dan Bildiriyor

    Ömür Gedik’in hazırlayıp sunduğu Kanal D Cinemania Programı bu hafta 49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde. Türkiye’nin en önemli film festivallerinden Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali ülke gündemine nasıl damgasını vurdu? Festivale katılan önemli konuklardan İlker Aksum, Erdil Yaşaroğlu, Meral Zeren, Ezgi Mola, Melisa Sözen festivalle ilgili neler söylediler? Editörlüğünü Fırat Sayıcı’nın yaptığı programda vizyona giren yeni filmler, haberler, vs. yer alıyor. Ömür Gedik tarafından sunulan Cinemania Programı her Cumartesi Kanal D’de.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Kanal D Cinemania Programı, Altın Portakal’dan Bildiriyor yazısına devam et
  • Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu