3. Uluslararası Gençlik Filmleri Festivali

Uluslararası Gençlik Filmleri Festivali barış temasıyla perdelerini 3. kez açıyor ve genç yönetmenlerden filmlerini bekliyor. Bu sene Kıbrıs’ta açılışı yapılıp gösterimleri başlayan festival, İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Kocaeli, Antakya ve Eskişehir’de yapılacak gösterimlerle bütün bir yıla yayılacak ve Adana’dan, Mersin’e, Diyarbakır’a, Trabzon’a, Çanakkale’den Zonguldak’a onlarca üniversiteye konuk olacak. Festivale başvurmak isteyenlerin bilgi formunu doldurup filme ve yönetmene ait en az iki görselle müracat etmesi gerekiyor. Filmlerin son teslim tarihi 20 Şubat 2013 olarak belirlendi.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Festival tanıtım filmi için tıklayınız: 1 / 2
  • Diğer haber, basın bültenleri ve yüksek çözünürlüklü afişlere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    3. Uluslararası Gençlik Filmleri Festivali yazısına devam et
  • Reha Erdem’in Son Filmi Jîn Türkiye’de İlk Kez If İstanbul’da

    12. If İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nin merakla beklenen filmlerinden Jîn, Türkiye’deki ilk gösterimini yarın akşam 21:30’da yapıyor. Sinemamızın en özgün yönetmenlerinden biri sayılan Reha Erdem’in son yapıtı Jîn, PKK kaçağı Kürt bir kızın dağdan inip, dayısının İzmir’deki evine yaptığı yolculuğu anlatıyor.
    Berlin Film Festivali’nin Generation bölümü açılış filmi olan Jin’de Deniz Hasgüler, Onur Ünsal, Sabahattin Yakut ve Yıldırım Şimşek rol alıyor. Beyoğlu Cinemaximum Fitaş Sineması’nda gerçekleşecek gösterim sonrasında yapılacak söyleşiye Reha Erdem ve film ekibi de katılacak.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Cinsellik Herkesin Hakkı

    12. İf Bağımsız Filmler Festivali programında yer alan Sundance ödüllü Amerikan yapımı ‘Aşk Seansları / The Sessions’ sıcağı sıcağına ticari gösterimde. Televizyon dizileriyle tanınmış senaryo yazarı ve yönetmen Ben Lewin’in filmi, ana karakter Mark O’Brien’ın gerçek hayat hikâyesinden, yazarın özürlüler ve cinsellik üzerine ‘On Seeing a Sex Surrogate’ isimli makalesinden esinlenmiş. Gazeteci ve şair O’Brien henüz altı yaşındayken geçirmiş olduğu çocuk felci nedeniyle kısa sayılabilecek ömrünün -50 yaşında ölmüş- önemli bölümünü demirden bir yaşam ünitesi içerisinde geçirmiş, ancak bu onun eğitim hayatını engellememiş. Motorlu taşıtı ve nefes alma aygıtının yardımıyla ‘UC (Kaliforniya Üniversitesi), Berkeley’de İngiliz Edebiyatı bölümüne devam etmiş, cesaret ve azimle engellerin aşılabileceğinin önemli simgelerinden biri olmuş.

    Filmin hikâyesi O’Brien’ın otuzlu yaşlarının son yılları üzerine kurulu. Kahramanımız o güne kadar karşı cinsle bir ilişki yaşamamış. Fiziksel engeline ilâveten koyu Katolik ailesinin dayattığı dinsel dogmalar onu cinsellikten uzak tutmuş. Ancak tam anlamıyla felçli olmayan, sadece kasları iyi çalışmayan genç adamın cinsel fonksiyonları yerindedir. Bu dünyadan bakir olarak göçüp gitmek istemez. Konuyu bağlı bulunduğu kilisenin rahibine (harika William H. Macy) açar. Açık görüşlü din adamı, elindeki tek şeyin hayat ve ölüme ilişkin muğlak fikirler olduğunun samimi itirafından sonra duygularını paylaşmak üzere O’Brien’ı bir seks terapistine yönlendirir. Tanrı’nın elçisinin onayını alan genç adam hayatının serüvenini yaşamaya hazırdır artık.

    Mark O’Brien ile benzer bir kaderi paylaşmış, onun gibi küçük yaşlarda çocuk felcine yakalanmış ve ömür boyu koltuk değneklerine mahkûm olmuş yönetmen Lewin, başka birinin elinde kolaylıkla ucuz bir seks komedisine dönüşecek hikâyesinden çok sıcak, duygusal, o ölçüde de özgürlükçü bir film çıkarmış. Cinselliği, cinsel ilişkiyi bir tabu olmaktan çıkararak, doğanın bir armağanı, bir yaşam sevinci olarak sunmasını bilmiş. ‘Tanrı’nın bizler için şekillendirmiş olduğu bedenimizden utanmayalım’ mesajını çok iyi vurgulamış. Bunu yaparken de iki parlak oyuncusundan ustaca yararlanmış. Özlediğimiz Helen Hunt yıllara meydan okuyan çekiciliğiyle Oscar adayı seks terapisti -ya da daha doğru bir ifadeyle, uygulamalı seks eğitimcisi- rolünde, ‘Gerçeğin Parçaları / Winter Bones’ filmindeki ‘Teardrop’ kompozisyonuyla izlemeye almış olduğumuz John Hawkes ise özürlü O’Brien’da çok iyiler. Bu mütevazi şirin filmi ihmal etmeyin.

    (24 Şubat 2013)

    Ferhan Baran

    [email protected]

    If İstanbul’da Bugün: 17 Şubat 2013

    If İstanbul’da bugün 3D keyfi var. Patrice Leconte, ilk animasyon filmi İntihar Dükkanı, intihar etmek isteyenler için malzemeler satan bir dükkânda geçiyor. Gösterilecek diğer filmler arasında Rodney Ascher’ın belgeseli 237 No’lu Oda; If Müzik’te gösterilen Bar 25: Zamansız Günler; 2012 Sundance Film Festival’inde Jüri Özel Ödülü kazanan Nobody Walks; Mark Duplass’ın oynadığı Zaman Yolcuları; Richard Linklater’ın Shirley MacLaine ve Jack Black’li zarif filmi Bernie’nin Suçu Ne?; en iyi evliliklere, en sağlam arkadaşlıklara bile sinsice dadanan iktidar ilişkileri hakkında bir film Vazgeçmem Senden.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    If İstanbul’da Bugün: 17 Şubat 2013 yazısına devam et
  • Zerre, If İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nde

    Katıldığı festivallerden ödüllerle dönen Zerre, If İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’’nde izleyiciyle buluşuyor. 49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Yönetmen, En İyi İlk Film, En İyi Sanat Yönetmeni ve SİYAD ödüllerine layık görülen; 3. Malatya Uluslararası Film Festivali’nden de En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Kurgu ödülleriyle dönen Zerre, festivalin uluslararası yarışma bölümü Keşif (Inspired) kapsamında 16 Şubat Cumartesi günü 17:00’de gösterilecek. Erdem Tepegöz’ün, yönettiği filmde Jale Arıkan, Rüçhan Çalışkur ve Ergun Kuyucu oynuyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Arka Pencere Dergisi, Acı’yı Bal Eyliyor

    Arka Pencere Dergisi, 173. sayısında, kapağına, Güney Koreli usta Kim Ki-Duk’un yeni filmi Acı’yı yerleştiriyor. Tunca Arslan, Trendeki Yabancı köşesinde, İslami Sinema’nın Çıkmazı yazı dizisine yeni bir halka ekliyor. Vizyon filmleri eleştirileri arasında Acı, Zor Ölüm: Ölmek İçin Güzel Bir Gün, Taş Mektep, Oyunbozan Ralph ve Romantik Komedi 2: Bekarlığa Veda yer alıyor. Gizli Ajan köşesinde, Murat Erşahin, İsveçli sinemacı Roy Andersson’un İkinci Kattan Şarkılar’ını yazdı. Ölüm Kararı köşesinde Janet Barış imzasıyla, ’14 Şubat Haftası İçin 11 Romantik Film’ biraraya getiriliyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Arka Pencere Dergisi, Acı’yı Bal Eyliyor yazısına devam et
  • Kelebeğin Rüyası, 22 Şubat’ta Türkiye ile Birlikte Avrupa ve Ortadoğu’da Seyirciyle Buluşuyor

    Yılmaz Erdoğan’ın yönettiği ve “Aşk en güzel bahanesidir şiirin” dediği Kelebeğin Rüyası 22 Şubat’ta vizyona giriyor. Film, şairlerin altın çağı olan yıllarda, İkinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde adım adım gelişen bir aşkı anlatıyor. 1941 yılının Türkiye’sini ve mükellefiyet günlerini yansıtan Kelebeğin Rüyası, iki genç şairin hayatla ama en çok da aşkla olan mücadelesine odaklanıyor. Kıvanç Tatlıtuğ, Belçim Bilgin, Mert Fırat, Zeynep Farah Abdullah ve Yılmaz Erdoğan’ın başrollerini paylaştığı Kelebeğin Rüyası’nda, Ahmet Mümtaz Taylan, Taner Birsel, Devrim Yakut, İpek Bilgin ve Servet Pandur da rol alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Zonguldak’ta İki Şair

    Yılmaz Erdoğan’ın Cuma günü gösterime giren filmi “Kelebeğin Rüyası”, iki genç şairin arkadaşlığını, aşklarını ama hepsinden önemlisi edebiyata duydukları sevgiyi anlatıyor. Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu’yu önceden tanısanız da, tanımasanız da, onların hikâyesini seveceksiniz. Ama tanıyorsanız, hele benim gibi evveleski hayranları iseniz, hakettikleri takdire kavuşamadıklarını, yeterince şiirsever tarafından tanınmadıklarını düşünüyorsanız, o zaman filmi izlerken arada bir gözlerinizin yaşlanma ihtimali de var. Öte yandan, onları tanımıyorsanız ve Yılmaz Erdoğan’dan bambaşka bir film bekliyor idiyseniz, bu da sizin meseleniz. Ben filme beklentisiz giren herkesin memnun ayrılacağına inanıyorum.

    Şahsen daha başından siftah ağlamaya başladım, sonuna kadar da ara ara devam ettim. Belki genç şairlerin hikâyesini önceden bildiğim için, belki de mükellefiyet döneminde, savaşın ağır koşullarında, önce Zonguldak, sonra İstanbul’da geçen bu hikâye zaten acıklı bir hikâye olduğu için. Ama daha çok, yüzlerini görüp, “İşte Muzaffer, işte Rüştü!” diye düşündüğüm için herhalde. Hikâyenin acıklı yanları için de endişeye kapılmayın: İkilinin canayakınlığı, insanın içini ısıtan arkadaşlıkları, hele hele edebiyata olan tutkuları ile “Kelebeğin Rüyası” rahat bir seyir ve mizah da sunuyor.

    Muzaffer’in Heybeliada Sanatoryumu’nda daktilolarla dolu bir odaya girmenin şaşkınlığı ile bir daktilonun önüne oturup masada da tomarla kâğıt bulduğundaki hayretini, coşkusunu, yüzündeki inanamaz ama mutlu ifadeyi unutmak mümkün mü? Arkadaşına sesleniyor: “Rüştü?!” Oysa onlar Zonguldak’ta parasızlıktan şiirlerini yazacak kâğıt bile bulmakta zorluk çekiyorlardı. Şair çilesi, işte. ‘Hoca’ diye hitap ettikleri edebiyat öğretmeni / büyük şair Behçet Necatigil bile, yazacak kâğıt çıksın diye öğrencilere fazladan ödev verdikten sonra garip Rüştü ile Muzaffer ne yapsın? Sonra Rüştü işi duvarlara yazmaya kadar vardıracak.

    1941 yılında Zonguldak. Mükellefiyet Kanunu icabı Zonguldak’a bağlı köylerde 15-45 yaş arası her erkek madende çalışmak zorunda. İkinci Dünya Savaşı bastırmış durumda. İki genç şair ise, hayatın zorluklarına ve yoksulluklarına rağmen mutlu sayılırlar. Rüştü Onur (Mert Fırat) ile Muzaffer Tayyip Uslu (Kıvanç Tatlıtuğ) iyi arkadaş, arkadaşın hası. Akılları fikirleri, şiirlerinin Varlık Dergisi’nde yayınlanmasında. Zonguldak Çelikel Lisesi Edebiyat Öğretmeni Behçet Necatigil (Yılmaz Erdoğan) ise, ikisine kol-kanat geriyor. Derken, şehrin eşrafından Zikri Bey’in (Ahmet Mümtaz Taylan) kızı Suzan’ı (Belçim Bilgin) görüp âşık oluyorlar. Peki, kız onları beğenecek mi? Kimi seçecek? İkisi de birer şiir yazmaya karar veriyor. Suzan’a kimin hangisini yazdığını söylemeden okutacaklar. Suzan hangisinin şiirini beğenirse, öteki aradan çekilecek. Bu arada ikisi de öksürüyor, ciğerler maden damgasını yemiş.

    Ama gençlik heyecanı, şiir aşkı verem dinler mi? Arada bir ruhları kararsa da aslında umutlular, iyi şair olduklarına, bir şekilde tanınacaklarına inanıyorlar. Maddi şartlar onları yıldırmıyor. Bir gece Behçet hocanın kapısına dayanıp önce daktilosunu ödünç istiyorlar, sonra da kâğıtlarından bir tutam… Nihayet gene kapıyı çalıp, daktilo yazacak yerleri olmadığını itiraf ediyorlar. Ama yüzlerdeki umut ifadesi, endişeyle hafiften gölgelense de, silinmiyor.

    Biz de bütün bu nüansları rahatlıkla fark ediyor, yüzlerinden, beden dillerinden okuyoruz. Çünkü “Kelebeğin Rüyası” çok iyi oynanmış bir film. Yılmaz Erdoğan, belki kendisi de oyuncu olduğu için, oyuncularını çok iyi yönetmiş. Açılışından finaline kadar filmine de tamamen hakim. Ayrıca, “Kelebeğin Rüyası” bir dönem filmi olarak da çok başarılı. Aslında bu yönden filmin teknik ekibi de kutlanmayı hakediyor. Ta TRT yıllarından tanıdığım görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki, mesleğinin önde gelen birkaç isminden biri olduğunu bir kez daha kanıtlamış. Bütün oyuncular iyi demiştik, tek tek isim vermek çok zor. Birkaç tanesinden söz edelim, mükemmel bir ansambl oyunculuk örneği veren arkadaşlarını temsil etsinler. Kıvanç Tatlıtuğ, Muzaffer’de tek kelimeyle olağanüstü. Ama Mert Fırat da rolü kesip üstüne oturtmuş. Belçim Bilgin Suzan’da doğal ve cazip. Rüştü’nün sevgiyi tatmasını sağlayan Mediha’da Farah Zeynep Abdullah’a, Ahmet Mümtaz Taylan’a, Taner Birsel’e ve diğerlerine de selâm yollayalım.

    Son olarak Yılmaz Erdoğan var, tabii. İki şairin yeniden hayata dönmesini, belki de tanınmasını sağlamış senaryosuyla, yönetimiyle. Behçet Necatigil’de her zamanki iyi oyunculuğuyla, takdiri hakediyor. Yürek titreten bir film, hele edebiyat seviyorsanız, aman kaçırmayın.

    (23 Şubat 2013)

    Sevin Okyay

    If İstanbul’da Bugün: 16 Şubat 2013

    If İstanbul takipçilerini bugün oldukça yoğun bir program bekliyor: 12:00’de Chris Marker’ın Güneşsiz’ini izleyenler 15:30’da SALT Beyoğlu’da Altyazı Tartışıyor paneline koşuyor. Zerre’nin gösterimine yönetmen Erdem Tepegöz ve oyuncusu Jale Arıkan katılıyor. Kutsal Motorlar’ın yaratıcısı Leos Carax ile Serra Yılmaz’ın sohbeti SALT Beyoğlu’nda. Aynı saatlerde yılın en iyi İngiliz bağımsızlarından Berberian Ses Stüdyosu gösteriliyor ve oyuncusu Cosimo Fusco İstanbul’a geliyor. Gece 22:00’de G-Mall’da Bar 25: Zamansız Günler belgeseli gösteriliyor.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    If İstanbul’da Bugün: 16 Şubat 2013 yazısına devam et
  • Chantier Films Önümüzdeki Aylarda Gösterime Çıkaracağı Filmleri Açıkladı

    Chantier Films önümüzdeki aylarda sinemalarda gösterime çıkaracağı filmlerini açıkladı. 29 Mart’ta ABD ile aynı anda gösterime girecek olan Andrew Niccol’un yönettiği The Host’un başrollerini Saoirse Ronan, Diane Kruger ve özlediğimiz William Hurt paylaşıyor. 05 Nisan’da gösterilecek Chinese Zodiac, uzak doğulu Jackie Chan’ın ilk 3D filmi olma özelliğini taşıyor. Chantier Films’in diğer filmleri şunlar: 19 Nisan’da Jobs, 26 Nisan’da Kuma, 10 Mayıs’ta Spring Breakers, 19 Temmuz’da It Happened In Saint Tropez, 16 Ağustos’ta 2 Guns ve yılın son sürprizi Riddick’te Vin Diesel, 06 Eylül’de geri dönüyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Leos Carax’la Kutsal Motorlar, Sinema ve Hayat Üzerine

    14 Şubat’ta başlayan If İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nin heyecan uyandıran konuklarının başında gelen Leos Carax, biletleri günler öncesinden tükenen son filmi Kutsal Motorlar’ın (Holy Motors) Türkiye galası için İstanbul’a geldi. Carax, 15 Şubat’ta Fransız Sarayı’nda düzenlenen basın toplantısında kendisi ve filmleriyle ilgi merak edilen soruları cevapladı. Basın toplantısında ayrıca Fransa’nın Türkiye Büyükelçisi Laurent Bili ve If İstanbul’un yönetmeni Serra Ciliv yer aldı. Toplantıda söz alan Laurent Bili, Fransız sinemasının son yıllardaki başarılarından söz etti.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Leos Carax’la Kutsal Motorlar, Sinema ve Hayat Üzerine yazısına devam et
  • Sinematek Dergi 10. Sayıda Bir İtalyan Yeni Gerçekçi: Vittorio De Sica

    Aylık sinema dergisi Sinematek Dergi, 10. sayısının kapağına, Vittorio De Sica’nın Bisiklet Hırsızları filmini yerleştiriyor. SineYönetmen köşesinde Lütfü Kar, İtalyan yönetmenin sinemasını analiz ediyor. Sinematek Dergi’nin Şubat sayısı, SineRöportaj’da bizleri Hakan Savaş ile buluşturuyor. Recep Kumru’nun kaleme aldığı yazısı Bir Küçük Cezve: Ah İstanbul, Atıf Yılmaz’a ve filmlerine değiniyor. SineAnaliz köşesinde, Quentin Tarantino imzalı modern western Django Unchained, Bünyamin Esen’in kaleminde okuyucuyla buluşuyor. Derginin sonunda, herkesin ilgisini çekecek Karşıt Sinema Manifestosu var.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Sinematek Dergi 10. Sayıda Bir İtalyan Yeni Gerçekçi: Vittorio De Sica yazısına devam et
  • Selda Alkor, Fatih Belediyesi’nin Yeşilçam Yıldızlarıyla Sohbet Etkinliği’nde

    Fatih Belediyesi’nin, Vatan Caddesi Emniyet Müdürlüğü arkasında bulunan Ali Emiri Kültür Merkezi Nikah Salonu’nda düzenlediği Yeşilçam Yıldızlarıyla Sohbet Etkinliği Engin Çağlar’ın moderatörlüğünde devam ediyor. Etkinliğin Şubat ayı konuğu Engin Çağlar’ın Yaşamak Ne Güzel Şey filminden rol arkadaşı, Senede Bir Gün’ün Nazlı’sı ve televizyon dizilerinin hanımağası Selda Alkor olacak. 19 Şubat 2013 Salı günü saat 15:00’de düzenlenecek etkinlikte ayrıca konuk sanatçının afiş sergisi, film kolajı ve anıları da hayranlarıyla buluşuyor. Daha önceki sohbetlere, Hülya Koçyiğit, Ediz Hun, Eşref Kolçak ve Perihan Savaş katılmıştı.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Selda Alkor, Fatih Belediyesi’nin Yeşilçam Yıldızlarıyla Sohbet Etkinliği’nde yazısına devam et
  • Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu