Abidin Dino (Bir Kez Daha)

Abidin Dino ve “Goal” filmi ile ilgili -ve ister istemez başka şeyler- hakkında ilk kez sadibey.com’a 23.01.2011’de yazdım. O yazıda, ülkemizde Altın Goller adı ile gösterilen 1964 Dünya Futbol Şampiyonası final maçları üzerine yapılmış film hakkında yazarken Abidin Dino yanında iki yönetmen daha olduğunu yazmışım. Son günlerde (aslında “Abidin Dino Mardin’de” kitabında okuduklarım üzerine -bu kitabı GAP turunda Mardin’de bir müze’de dağıtılırken elime geçmesi ile edindim) “Goal” filmi üzerine yeniden araştırma yaparken filmin üç değil iki yönetmeni olduğu bilgisini edindim.

Dino’nun yanındaki yönetmen Ross Denevish idi. Daha sonra yönetmenliğe devam edecek olan Denevish, Goal de, Dino gibi ilk filmini çekiyordu. Dino daha önceleri filme çekilmemiş senaryolar yazacak, 1935’de SSCB’de çekilen Madenciler isimli filmin dekorlarını hazırlayacaktı, belge film çalışmaları olacaktı.

Dünya Kupası final maçları üzerine yapılacak film, belirsiz bir şey üzerine, ne olacağını bilemediğiniz olaylar üzerine yapılacak bir filmdir. Baştan bir belirsizlik içerir, bir sinema filmi için bile büyük bir risk olan bu durum -yapılacak- belge film için daha büyük bir risktir. Bunun için Dino film öncesi hazırlıklara girişir, bir futbol maçının özelliklerini göz önüne alarak yapacaklarını düşünürken, kameraları nerelere koyacağı konusunda da FİFA yetkilileri ile sürtüşmeye girişir.

Oynanacak maçların ritminin ne olacağı bilinmediği için -gerektiğinde- kullanılmak üzere, gerek sokaklarda, kahvehanelerde ve stadyumlarda neler çekilebileceği hakkında hazırlıklı olmaya hazırlanır. Maçlar bittiğinde çekilenlerin kurgulanması için kendisine verilen süre çok kısa bir süredir (bir ay…) Amansız bir kurgu çalışması sonunda (maçlar beklenen durgunluğu içermediği için) maçlarda çekilen görüntülerle film oluşturulur… Oluşturulur ama maçların oynandığı İngiltere’de -hele maçların sonuna doğru- yeterli ışığın olmaması nedeni ile (stadyumlardaki) harici çekimlerde normalde net görüntü alınamaması riskine rağmen, görüntü ekibinin gayretleri ile yeterli kalitede görüntüler elde edilir. Bütün bunlar maçların düzeyinin düşük olması olasılığı ile çekilen metrelerce filmin kullanılmamasına neden olur… Bunlar dolaylı da olsa maçlarla, futbolla ilgili filmlerdir ama maç görüntülerinin yerine konulacak görüntüler değillerdir.

Sonunda kurgulanan film, yazılanlara göre daha önceki yıllarda hazırlanan Dünya Kupası final maçları filmlerine göre daha sinemasal (filmsel) özellik taşır. Filmin bu nedenle Flaherty ödülü aldığı belirtiliyor. [İnternette yazılan yazılarda Dino’nun 1966’da yaptığı belgesel Golemata Voda adlı filmin Flaherty ödülü aldığı belirtiliyor ama bu film hakkında yeterli bilgiye ulaşabilmiş değilim. Golemata Voda filmi için yapılan araştırmada ise, filmin İngilizce adının The Great Water (2004) olduğunu gördüm ve bu filmin Goal filmi ile hiç bir ilişkisi yoktu.]

Sinemalarımızda da gösterilen The Goal filminin jeneriğinde Abidin Dino adı yer almaktadır. Ve filmden sonra Dino bu film hakkında yazdığı kitapta film öncesi ve sonrası çalışmalarını anlatırken, film için çizdiği desenlere de yer vermektedir. (Bu kitap Türkçeye çevrildi mi !!!?) The Goal filminin künyesinde ise süresinin 107 dakika olduğu ve yapımın İngiltere – Lihtenştayn (UK – Liechtenstein) olduğu belirtilmektedir.

Öncelikle ressam, yazar olan Dino sinema ile çekim öncesi süreçler (senaryo – kısa/uzun film) ile ilgilendiği gibi, belgesel filmler de yapmıştır. Denevish ile birlikte yaptıkları Goal ise dağıtımı -tüm dünyada- yapılan ve futbol (maçı) üzerine yapılan en popüler filmlerden biridir. Bu durumda Goal’ün spor(futbol)/sinema açısından bir köşe başı olduğu hiç bir zaman unutulmamalıdır.

[Dino, 1993’de yaşama veda etmiştir. Bir belgesel olarak belirtilen Golemata Voda filmi 1966 yapımı olarak gösteriliyor, Bu filmle (Golemata Voda) aynı adı taşıdığı belirtilen The Great Water ise Ivo Trajkov’un yaptığı bir roman uyarlaması olur (kurmaca bir film), 2004 yapımı… Yani Dino’dan 11 yıl sonra yapılmış. Bu filmlerin Goal ile ne ilişkisi olduğunu ben kuramadım, araştırılsa bir sonuca ulaşılabilir ama 1964 Dünya Kupası final maçları filmi Goal bunların dışında Dino’nun yönetimine katıldığı, kurgusunu yaptığı, çekim sürecini kitaplaştırdığı bir film. “Keşke Dino bunun yanında birde kurmaca film çekse idi” demek geliyor içimden…]

(04 Ağustos 2013)

Orhan Ünser

Arka Pencere Dergisi’nde Tarzan’ın Çığlıkları

Arka Pencere Dergisi, 196. sayısında, kapağına, 1932 yapımı Tarzan Maymun Adam’ı (Tarzan The Ape Man) yerleştiriyor. Tunca Arslan, Trendeki Yabancı köşesinde, Altyazı’nın son sayısını merkeze alarak, dergilerin Gezi Parkı Direnişi imtihanlarına göz atıyor. Vizyon filmleri eleştirileri arasında Wolverine, Camille Claudel 1915, Sanal Hayatlar, Karanlık Cinayetler, Son Konser, Süper İncir ve Aşkın 10 Kuralı yer alıyor. Haftanın DVD.lerinin kaleme alındığı Aile Oyunu köşesinde İsyan (Equilibrium), Hitchcock ve Parker inceleniyor. Kısa film köşesinde Marcus Alqueres’in The Flying Man’i keşfediliyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Arka Pencere Dergisi’nde Tarzan’ın Çığlıkları yazısına devam et
  • Haydar Işık, Filminin Çalışmalarına Hız Verdi

    27’sinde Aşk 7’sinde Ölüm isimli yapımın hikâyesini yazan ve yönetmen koltuğunda oturacak olan Haydar Işık, motor demek için geri sayıma başladı. İstanbul’da çekimleri başlayacak olan yapım Malatya çekimleriyle tamamlanacak. Malatya’da çekilecek sahnelerde oyunculuk adına halktan da yararlanacağını söyleyen Haydar Işık, “Bu Türkiye sınırları içinde yaşayan herkesin filmi, içimizden birilerinin oynaması da çok normal” dedi. İstanbul’da başlayıp Malatya’ya uzanan Kürt ve Türk, iki üniversitelinin aşkını konu alan senaryoda kardeşliğe ve barışa dair önemli mesajlar da verilecek.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Haydar Işık, Filminin Çalışmalarına Hız Verdi yazısına devam et
  • Bu Filmi İzlemeye Cesaretin Var mı? d@bbe: Cin Çarpması 02 Ağustos’ta Vizyonda

    Fragmanı sosyal medyada paylaşım rekorları kıran d@bbe: Cin Çarpması filmi için vizyon öncesinde ilginç bir uygulama yapılmaya hazırlanılıyor. 02 Ağustos’ta vizyona girecek d@bbe: Cin Çarpması’nı, kapalı bir sinema salonunda sonuna kadar izleyebilme cesareti gösterenlere yapımcı tarafından ödül verilecek. Hasan Karacadağ’ın 6. korku filmi d@bbe: Cin Çarpması filminin Fono Film Stüdyoları’nda yapılacak deneme gösteriminde sonuna kadar izleme cesareti gösterenler, yönetmenin bir sonraki filmi El Nazar’ın özel konuğu olacak.

    You Are Here

    Matthew Weiner’in yönettiği ve Melissa Rauch, Lauren Lapkus, Owen Wilson ile Zach Galifianakis’in oynadığı You Are Here, önümüzdeki aylarda Pinema Film dağıtımıyla D Productions tarafından vizyona çıkarılıyor.
    Müzmin bekâr, çapkınlıkta sınır tanımayan Dallas ile hep çocuk kalmış arkadaşı Ben beraber yolculuğa çıkmasıyla başlayan olaylar anlatılıyor. Ben’in babası vefat etmiştir ve cenazeye katılacaklardır. Ben, babasının ona müthiş bir servet bıraktığı haberiyle şok olur. Arkadaşı Dallas, Ben’in bu ani zenginliğiyle şaşkına dönmüşken, bir de yaşlı adamın kendinden hayli ufak, genç ve güzel dul eşi Angela’yla tanışınca bir şaşkınlık daha yaşar.

    You Are Here yazısına devam et

    Hayal Perdesi Dergisi, Temmuz – Ağustos 2013 Tarihli 35. Sayısı Yayında

    Hayal Perdesi Dergisi’nin vizyon sayfalarında bu sayıda, Günlerin Köpüğü, Kutsal Motorlar, Man of Steel ve Evde adlı filmler yer alıyor.
    Hayal Perdesi Dergisi’nin yeni sayısının kapak konusu ise, Derviş Zaim’in Devir’i. Türk Sineması Araştırmaları bölümünde 2009 yılının Ağustos ayında vefat eden Milli Sinema’nın kurucularından Yücel Çakmaklı’yla ilgili bir soruşturma bulunuyor.
    Neden Film Seyrediyoruz’da yazar ve akademisyen Nazan Bekiroğlu sinemayla olan ilişkisini izlediği filmler üzerinden anlatıyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Hayal Perdesi Dergisi, Temmuz – Ağustos 2013 Tarihli 35. Sayısı Yayında yazısına devam et
  • Yerçekimi Filminin I’ve Got You Adlı Yeni Fragmanının Türkçe Altyazılı Versiyonunun Yayın Linkleri Açıklandı

    Ülkemizde 25 Ekim’de vizyona girecek olan Yerçekimi (Gravity) filminin yayınlanan I’ve Got You adlı yeni fragmanının Türkçe altyazılı versiyonunun yayın linkleri açıklandı. Başrollerinde Sandra Bullock ve George Clooney’in oynadığı filmin konusu şöyle: Önceleri normal görünen görevde felâketle birlikte uzay gemisi harap olmuş, Stone ve Kowalsky yalnız kalmışlardır. Birbirlerinden başka dayanakları kalmayan ikili uzayın derinliklerinde kaybolmuşlardır. Derin sessizlik onlara Dünya ile bütün ilişkilerinin kesildiğini ve kurtulma şanlarının kalmadığını söylerken, eve dönmenin tek yolu uzayın daha da derinliklerine inmektir.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Rastgele Baltasar

    Hayır, Robert Bresson’un eşsiz ‘Au Hasard Balthazar’ı değil konumuz. Holywood’da çektiği ‘Zorlu İkili / 2 Guns’ adlı yeni filmi bu hafta sonu ABD sinemalarıyla aynı günde bizde de gösterime giren Baltasar Kormákur’dan söz ediyorum.

    Buzlar ülkesi İzlanda’nın bu sıcakkanlı yeteneğini 20. İstanbul Film Festivali’nin yarışmalı bölümünde yer almış ‘101 Reykjavik’ isimli çalışmasıyla keşfetmiştik. Karlı ve karanlık diyarlardan karşımıza gelmiş bu delidolu alternatif aile öyküsü Almodovar sıcaklığındadır ve kadroda İspanyol üstadın gözde oyuncularından Victoria Abril de yer alır. Büyüdüğü kente bir methiye ve milenyum partisine bir katkı olarak kotardığını belirttiği bu şirin ilk filmi takibeden yapıtlarında aile takıntısını işlemeyi sürdürür Kormákur. 2002 yapımı ‘Hafid / Deniz’, aile içi siyaset üzerine tek atımlık barutu olmadığının kanıtıdır. Film aile üyeleri arasındaki çatışmayı, baskıcı diktatör baba ile hesaplaşma çerçevesinde anlatır. 2006 yapımı ‘Mýrin / Uçurum’ yine aile ilişkilerinin karanlık geçmişine dayanan, İzlanda sinemasının en çok hasılat getiren filmi ünvanına sahip ilgiye değer bir polisiye dramadır.

    Birçok Avrupalı, Asyalı meslekdaşı gibi, Kormákur’un ABD sinema endüstrisi ile flörtü kaçınılmazdır. 2005 yapımı İzlanda/ABD ortak yapımı ‘Cennete Küçük Bir Yolculuk / A Little Trip to Heaven’, Forest Whitaker, Julia Stiles, Jeremy Renner gibi sağlam bir Amerikan kadro içeren küçük bütçeli bağımsız bir ilk denemedir. Yine karanlık aile ilişkilerini merkeze alan bu kara film, İzlanda banliyösünü pek de aratmayan ABD kırsalının yağmurlu fırtınalı izbe kasabalarından birini mekân almıştır bu kez.

    Kormákur’un ABD’deki ikinci çalışması ‘Nefes Nefese / Inhale’ (2010) küçük kızının hayatını kurtarmak için Meksika organ mafyasıyla işbirliği yapacak kadar ileri giden çaresiz babanın hikâyesidir. Bu iki denemenin ardından İzlandalı yönetmene Hollywood’daki ilk çıkışını getirecek olan yapım, bizde ‘Son Vurgun’ adıyla gösterilmiş 2012 yapımı ‘Contraband’ olacaktır. Hollywood devlerinden Universal ortaklığıyla kotarılan 40 milyon dolar bütçeli ‘Son Vurgun’, dünya çapında 100 milyon civarında bir hasılata ulaşır.

    Bu sürpriz ticari başarının ardından Universal’ın İzlandalı yönetmenle ikinci işbirliği ‘Zorlu İkili’. 74 milyon dolar gibi Hollywood büyük stüdyo ortalamalarının üzerinde seyreden bir bütçe söz konusu bu defa. Açılış haftasının hasılat rakamı Kormákur’un Hollywood’daki geleceğini belirleyecek gibi duruyor. ‘Rastgele Baltasar’ başlığı atmamın nedeni bundan.

    Filme gelecek olursak, ‘Zorlu İkili’ iki star Hollywood aktörü Denzel Washington ve Mark Wahlberg üzerine kurulmuş hareketli, eğlenceli bir yaz serüveni. Biri Narkotik Büro ajanı, diğeri donanma eskisi kimlikleri gizli serüvencilerimiz, New Mexico’da işin içine CIA’in de karıştığı 43 milyon dolarlık bir soyguna bulaşır. Eski dostlar birer birer düşman cephesine kayar. Bundan sonrası, kapana kısılmış iki kafadarın dur durak bilmeyen mücadelesi üzerinedir.

    ‘Zorlu İkili’ benzerlerini daha önce defalarca izlediğimiz bildik klişelerle örülü bir macera filmi. Lâkin hakkını verelim, Kormákur dersini iyi çalışmış. 1970’lerin popüler spagetti westernlerine öykünen hikâyesi, Tarantino ekolünden ödünç alınmış matrak diyalogları ve kendini ciddiye almayan tavrıyla yaz mevsiminin çekici bir eğlenceliği olarak rahatlıkla izleniyor. Oscar’lı ‘Argo’nun aksine, CIA ekibi yetmişli yıllarda olduğu gibi kötü adam kontenjanında. Filmin genel retro havasına çok yakışan Clinton Shorter’ın özgün müziği özellikle dikkat çekici.

    (04 Ağustos 2013)

    Ferhan Baran

    [email protected]

    İtalyan Kültür Merkezi’nde Video Toplu Gösterimi

    İstanbul İtalyan Kültür Merkezi, 14 Eylül – 20 Ekim 2013 tarihleri arasında düzenlenecek olan XIII İstanbul Bienali’nde İtalyan Katılımı başlığı altında çeşitli etkinlikler gerçekleştiriyor.
    12 – 16 Eylül tarihleri arasında Dünyanın Filmi Zaten Çekildi; Sıra Şimdi Onu Değiştirmekte başlığı ile video toplu gösterimi yapılacak.
    Gösterimde Elisabetta Benassi, Anna Franceschini, Pietro Mele, Marinella Senatore ve Giulio Squillacciotti adlı sanatçıların eserleri yer alacak.

  • Basın Bülteni: 1 / 2
  • Görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    İtalyan Kültür Merkezi’nde Video Toplu Gösterimi yazısına devam et
  • Murat, Zeki Demirkubuz’un Filminde Oynadı Ben Oynayamadım

    2012 yılının en çok konuşulan isimlerinin başında geldiler. Halk onları çok sevdi. Ama sevilmeyecek gibi de değiller ki. Sıcak, samimi, çevresinde olup bitenlere karşı duyarlı ve komikler. Yeni projeleri Düğün Dernek filminin setini ziyaret ettik geçtiğimiz günlerde. Bıkmadan usanmadan büyük bir basın ordusu ile tek tek konuştular. Her söyleşide, kimilerinin uzun zamandır unutmuş olduğu şen kahkahalar attılar, attırdılar. İşte karşınızda iki kafadar Ahmet Kural ve Murat Cemcir

    Düğün Dernek nasıl bir film oluyor?

    Ahmet Kural: Sivas’ta geçen bir düğün anlatılıyor. İsmail abinin (Rasim Öztekin) oğlunu evlendirmeye çalışıyoruz. Ve bu düğün sırasında başımıza gelen komik olaylar konu ediniliyor filmde.

    Murat Cemcir: Aslında Selçuk’un (Aydemir) deyimiyle bir babanın oğlunun düğününü yapması için dört arkadaşıyla çalışması ve bunu yaparken de şanslarına dünyanın çivisinin kopması.

    A. K.: Başımıza umulmadık şeyler geliyor. Çok eğlenceli bir film oldu.

    “Dünyanın çivisi çıkıyor” dediniz. Mecazi anlamda mı kullandınız yoksa film, içinde fantastik öğelerde barındırıyor mu?

    A. K.: Fantastik olan benim. (Gülüyor)

    M. C.: Filmle ilgili mümkün olduğu kadar bilgi vermemeye çalışıyoruz çünkü çok enteresan bir film izleyeceksiniz. Daha önce Türk Sineması’nda denenmemiş teknikler göreceksiniz. Keza karakterler de aynı şekilde çok farklı ve çok derinlikli. Kültürler ve dinler arası müthiş bir iletişimin olduğu bir film bekliyor seyirciyi.

    Dış görünüşünüz de oldukça değişmiş.

    A. K.: Artık beyaz göğüs kıllarım var. Bunlar bana ait değil ama saçlar tamamen orijinal. Orta kısımları kazıttım.

    M. C.: Bende de kaynakla saçlar uzadı ve orielle sakallarım açıldı. Hatta yüzüm yandı o işlemden sonra. Yüzdeki deri çok ince olduğu için zarar verdi tabi.

    Sinema için her şeyi yapıyorsunuz yani?

    M. C.: Kesinlikle bir daha yapmam, yani yaparım da orielle açmam. Başka yöntemlere başvururum. (Gülüyor)

    Gündelik yaşamınızı nasıl etkiledi bu imajınız?

    A. K.: Bereyle dolaşıyorum, bu sıcakta bu ne yapmış diye bakıyorlar. (Gülüyor)

    M. C.: Kendi annem babam beni tanımadı. Çekimler sırasında Tokat’a ailemin yanına gitmiştim. Havaalanında karşılamaya geldiklerinde tanımadılar. Annem sonradan yürüyüşümden tanımış.

    Bundan sonraki projeleriniz neler olacak? Ayrı ayrı mı yoksa birlikte devam mı?

    A. K.: Projeye göre değerlendiriyoruz tabii. Ama biliyorsunuz biz ayrı işlerde yaptık. Murat, Zeki Demirkubuz’un filminde oynadı. Ben oynayamadım. (Gülüyor)

    Teşekkürler!

    (03 Ağustos 2013)

    Yeliz Bozkurt

    twitter.com/yelizbzkrt

    True Blood’un Seksi Vampiri Alexander Skarsgard Sanal Hayatlar’da

    True Blood dizisinin yakışıklı oyuncusu Alexander Skarsgard’ın oynadığı son film Sanal Hayatlar’da günümüzde çok kullanılan internet ve sosyal medyanın insanlar üzerindeki olumlu ve olumsuz etkileri gözler önüne seriliyor. İnternetin bir yandan insanları birbirine bağlarken diğer yandan farklında olmadan insanlardan uzaklaştırması ilginç ve etkileyici olaylarla izleyicinin karşısına çıkartılıyor. Türkiye hakları D Productions’a ait olan, yönetmenliğini Henry Alex Rubin ve senarist Andrew Stern’in paylaştığı Sanal Hayatlar (Disconnect) Cuma günü vizyona girdi.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    True Blood’un Seksi Vampiri Alexander Skarsgard Sanal Hayatlar’da yazısına devam et
  • Aktörler ve Randevular

    2012 yılının en iyi filmleri kişisel listeme almış olduğum Leos Carax’ın sinemaya dönüş filmi ‘Kutsal Motorlar / Holy Motors’ hayli gecikmeli de olsa nihayet sinemalarda. Fransız sinemasının bu haylaz çocuğunu 13 yılın ardından böylesine formda bulmak gerçekten çok keyif verici. Cahiers Du Cinéma çıkışlı Carax ile ilk tanışmamız seksenli yıllara uzanır. Henüz yirmili yaşlarındayken 60’lar auteur kuşağının mirasını devralmış, Yeni Dalga’nın, bilhassa Godard’ın izinden yürüyerek, ‘hikâye sineması’nın tekdüzeleştirdiği çağdaş Fransız sinemasına yeni bir soluk getirmiştir bir avuç filmiyle. Gencecik Juliette Binoche ya da Julie Delpy gibi oyuncuları ilk kez onun filmleriyle tanıdık, sondan bir önceki uzun metraj çalışması ‘Pola X’ (1999) dışında tüm filmlerinin baş aktörü, bir nevi alter ego’su Denis Lavant’ın parlak oyunculuk kariyerini onun filmleriyle adım adım izledik.

    Üstadın sinemanın geçmişine bir saygı duruşu niteliğindeki bu yeni çalışması, giriş jeneriğine eşlik eden ilk görüntülerle ‘yedinci sanat’ın doğuş yıllarına taşıyor bizleri. Sinemanın öncülerinden Etienne-Jules Marey’in insan bedenindeki devinimlerin anatomisini keşfe çıktığı ‘kronofotografik’ filmlerinin Paris Sinematek’i tarafından 35 mm peliküle düşürülmüş görüntüleri düşüyor perdeye önce. Hemen ardından ‘prolog’ kısmı başlıyor: Carax 13 yıllık uykusundan uyanıyor. Kaldığı odanın orman desenli duvarının ötesine süzülerek gizemli ormanın içine dalıyor. Eski usul karanlık bir sinema salonudur burası. Bizler gösterilen filmi görmeyiz ancak perdeden akseden ışıklar seyircilerin yüzüne yansır. Ve salonun gerisinden ürkütücü simsiyah bir hayvan tehditkâr bir tavırla kameraya doğru ilerler. Prolog bölümü, Carax’ın niyetini baştan haberler. Bizleri sinema tarihinin fantastik dehlizlerinde gizemli bir yolculuk beklemektedir.

    Bundan sonrası sinemanın geçmişine sayısız referansla dolu dokuz ayrı epizod halinde gelişir. Bu epizodlar, Carax’ın değişmez oyuncusu Lavant’ın canlandırdığı kıdemli aktör bay Oscar’ın esrarengiz bir ajansın talimatları doğrultusunda bir gün boyunca Paris sokaklarındaki yolculuğu üzerinedir. Oyunculuk sanatı üzerine saygı duruşu niteliği taşıyan bu bölümlerde baş aktörümüz bir randevudan diğerine koşar. Bazen bir dilenci göçmen kadın, bazen ezik bir aile babasıdır. Kimi zaman güçlü bir bankacının kimliğine bürünür, soğukkanlılıkla işlenen bir cinayetin hem kurbanı, hem katili olur. 2008 yapımı skeçli film ‘Tokyo’nun Carax epizodunun kanalizasyon canavarı ‘Merde’ karakteriyle Eva Mendes’in canlandırdığı top modelin bir araya geldiği bir çeşit ‘Güzel ve Çirkin’ sahnelemesine girişilir. Ya da baştaki Marey’in görüntülerine nazire olarak ‘motion capture’ tekniğiyle çekilmiş, insan denen makinanın sanal dövüş ve aşk gösterisini sergileyen performans sanatçısına dönüşür Oscar / Lavant. Otel olmasına karar verilmiş nostaljik alışveriş merkezi ‘Samaritaine’in terasında Kylie Minogue’un performansı eşliğinde Jacques Demy müzikallerinin hüznüne selâm gönderilir. Popüler Hollywood animasyonu ‘Arabalar / Cars’a hınzır bir nazire ihmâl edilmez vs.

    Kısalı uzunlu bu epizodlar bir hikâye anlatır gibi görünse de, öykülerin her biri seyirciyi ters köşeye yatırmak için hazırlanmış bir tuzaktır aslında. Hikâyeler beklenmedik yerlerinden kırılır, izleyicinin beklentileri boşa çıkar. Carax, aynen Godard gibi bilhassa yapar bunu. Öykülerin bağlayıcılığından kurtulan seyircinin imgelerle, sembollerle özgürce düşünmesini, özgürce hissetmesini amaçladığını vurgular söyleşilerinde.

    ‘Kutsal Motorlar’ işte böylesine farklı bir deneyim; Godard ruhunu, 60’lar auteur sineması geleneğini tazeleyen, sinema dilinin öykü sinemasıyla gölgede bırakılmış potansiyelini yeşerten böylesine özgün bir deneysel başyapıt. Yaz sıcağı demeyin, üşenmeyin beyazperdede tekrar tekrar keyfini çıkarın.

    (03 Ağustos 2013)

    Ferhan Baran

    [email protected]

    Çağan Irmak’ın Tamam mıyız? Filminin Kadrosu Belli Oldu

    Babam ve Oğlum, Issız Adam, Dedemin İnsanları gibi filmleriyle büyük ilgi toplayan Çağan Irmak, senaristliği ve yönetmenliğini üstlendiği Tamam mıyız? filmi ile iki yıl aradan sonra yeniden sinemaseverlerle buluşacak. Filmin yapımcılığını ise Tim’s Productions üstleniyor. Galata ve Taksim’de çekilen filmde Deniz Celiloğlu, Aras Bulut İynemli, Sumru Yavrucuk, Zuhal Gencer Erkaya, Aslı Enver ve Gürkan Uygun gibi başarılı oyuncular rol alıyor. Birbirine tutunarak, en zor zamanlarını atlatmaya çalışan iki arkadaşın Temmuz ve İhsan’ın, annelerin, babaların ve aşıkların hikâyesi.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Çağan Irmak’ın Tamam mıyız? Filminin Kadrosu Belli Oldu yazısına devam et
  • Al Pacino, 40 Milyon Liraya Mal Olacak Allah’ın Kılıcı: Halid bin Velid’de Oynamayı Kabul Etmedi

    Hazreti Muhammed tarafından Allah’ın Kılıcı (Seyfullah) ünvanıyla onurlandırılan İslam tarihinin en büyük savaşçısı Halid bin Velid’in başarılarla dolu yaşam öyküsü yapımına kırk milyon Türk lirası harcanacak ve 2014 sonbaharında gösterilmeye başlanacak olan “Allah’ın Kılıcı: Halid bin Velid” adlı sinema filminde anlatılacak… Bilindiği gibi, Halid bin Velid’i Arapça ve İngilizce olmak üzere iki versiyonu olan “Çağrı: İslamiyetin Doğuşu”nun İngilizce çevriminde Michael Forest canlandırmıştı.

    “Allah’ın Kılıcı: Halid bin Velid” için pek çok oyuncu ile deneme çekimleri yapıldı. Daha önce karar verilen başrol oyuncusu ile birkaç ay süren bir aktörlük eğitim süreci yaşandı ama olumsuz netice alındığı için ondan vazgeçildi.

    “Allah’ın Kılıcı: Halid bin Velid” için görüşülen oyuncular arasında İbrahim Çelikkol, Emre Kızılırmak, Murat Yıldırım ve Murat Han’da var.

    Al Pacino’nun Kabul Etmediği Rol

    “Allah’ın Kılıcı: Halid bin Velid” de rol alması için görüşülen yabancı oyuncular arasında “S1m0ne” filminden 11 milyon dolar ücret alan, Oscar ödüllü Al Pacino’da bulunuyor.

    Al Pacino’ya teklif edilen rol, Bizans ordusu generallerin Georgeus karakteriydi. Georgeus, Heraklius’un kardeşi ve Bizans orduları komutanı Valentinus’un komutasındaki tarihin ilk haçlı ordusunun generallerinden biriydi. Yermuk Savaşı’nda Halid bin Velid’den etkilendi ve savaşın ortasında Müslüman olup Cerece adını aldı, bir kaç saat sonra da hayatını kaybetti.

    Halid bin Velid Filmlerde Canlandırılmasına İzin Verilen İslâm Önderlerinden Biri

    Bilindiği gibi, İslâm alimleri, Hazreti Muhammed başta olmak üzere pek çok İslâm önderinin (kurucusunun) filmlerde canlandırılmasına izin vermiyor… Halid bin Velid, Hazreti Hamza’yla birlikte beyazperdede gösterilebilen / canlandırılmasına izin verilen az sayıdaki İslâm önderinden biri…

    Müslüman olmadan önce, Uhud Savaşında, Kureyş ordusunun emrinde savaşan Halid bin Velid, komutanlık dehası sayesinde Kureyşlilere hiç beklenmeyen bir zafer kazandırmıştır. Uhud yenilgisi, İslam tarihinde Hazreti Muhammed’in ilk ve son yenilgisi olmuştur.

    Halid bin Velid, Hicretin sekizinci yılında Allah’ın varlığına ve Hazreti Muhammed’in de insanları aydınlatmak için görevlendirilen son peygamber olduğuna inanarak Müslüman olmuş, kılıcını Peygamberimizin emrine sunmuştur.

    Halid bin Velid, Hazreti Muhammed tarafından Allah’ın Kılıcı (Seyfullah) ünvanıyla onurlandırılmasıysa İslâm tarihinin en büyük savaşlarından Mute’de olmuştur. Aynı yıl Mekke’nin Fethine de katılan ve Mekke Fatihi ünvanını alan Halid bin Velid, yaşamı boyunca savaş kaybetmeyen, tarihteki en büyük komutanlardan biridir.

    Halid bin Velid’in Yaşam Öyküsü:

    Hazreti Peygamberin, hakkında “ne güzel kul” diye buyurduğu sahabîdir. Hazreti Peygamber (s.a.s.) Mute savaşındaki başarısından ötürü onu Allah’ın kılıcı diye övmüştür. Hazreti Hâlid (r.a.)’in doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Mekke’nin şerefli ve itibarlı ailelerinden biri olan Mahzum oğullarındandır. Ordu komutanlığı Hazreti Hâlid’in ailesinin bir imtiyazıydı. Uhud savaşında ve Hudeybiye sulhu esnasında Hâlid bin Velid, Kureyş ordusunun komutanlarından birisiydi.

    Hudeybiye anlaşmasından sonra Hazreti Peygamber umre için Mekke’ye gidince Hâlid’in daha önce Müslüman olan kardeşi Velid’e Hâlid’i sordu. Hz. Peygamber Hâlid gibi bir insanın müşriklerin (Müslüman olmayanlar) içinde kalmasının şaşılacak bir durum olduğunu belirtti. Velid kardeşi Hâlid’e Peygamber (s.a.s)’in bu iltifatını bildiren bir mektup gönderdi. Bunun üzerine Hâlid Müslüman olmak için Mekke’den yola çıkınca, yolda Amr b. el-Âs ile karşılaştı ve beraberce Mekke’den Medine’ye gelip Müslüman oldular.

    Hazreti Hâlid hicrî sekizinci yılda yapılan Mute savaşına bir nefer olarak katıldı. Ordu komutanlarının sırayla şehîd olması üzerine Ashab istişâre ederek komutayı Hazreti Hâlid’e verdi. Hz. Peygamber Medine’de olup bitenleri haber verip komutanların şehid düşmesini anlattıktan sonra komutayı Allah’ın kılıçlarından birinin aldığını söylemiştir.

    Bu olaydan sonra Hazreti Hâlid, Seyfullah (Allah’ın Kılıcı) diye anıldı. Halid (r.a.) komutasına aldığı orduyu kalabalık düşman karşısında bozguna uğratmadan Medine’ye getirmeyi başardı.

    Hazreti Hâlid, Mekke fethinde süvarilerin komutanı idi. Ordunun sağ kanadını kontrol ediyordu. Mekke fethinde Müslümanlara karşı çıkan gruplarla Hz. Hâlid çarpışmıştır. Mekke fethinden sonra Hz. Peygamber Nahle’deki Uzza putunu kırmaya Hâlid bin Velid’i gönderdi. Hâlid Uzza putunu kırıp geri döndü.

    Hazreti Ebû Bekir Hâlife olunca Hazreti Hâlid’i komutan olarak yalancı Peygamberlerin üzerine gönderdi. Yalancı Peygamber Tulayh b. Huvaylid’i Buzaha’da mağlup etti sonra Temimoğulları üzerine yöneldi ve Mâlik b. Nuveyra’nın komutasındakilerle karşılaştı. Mâlik’i silâh bırakmasına rağmen esir etti ve öldürdü. Hazreti Ömer, Hâlid’i bu olayda hatalı davrandığı gerekçesiyle kınamıştır. Daha sonra Museylemetu’l-Kezzâb’a karşı sefere çıktı ve onu Yemâme sınırında Akraba denilen yerde mağlûp etti ve öldürttü. Yalancı Peygamberlerle olan mücadelesinden sonra zekât vermeyen kabileler üzerine gönderildi. Onları da sindirdi. Daha sonra Hicrî oniki yılında Irak’a İranlılara karşı gönderildi. İki ay zarfında İran Sâsânî ordularını bozguna uğratarak Hire’yi ele geçirdi ve Fırat çevresini hâkimiyeti altına aldı.

    Suriye sınırında Bizanslıların ordu hazırladıkları haberi gelince hilâfet merkezinden Hz. Hâlid’e Irak bölgesinin komutanlığını Müsenna’ya bırakarak Şam’a gitmesi emri verildi. Hicrî onüçüncü yılda Bizanslıları Acnadeyn’de mağlup ederek Şam’a doğru püskürttü. Hz. Hâlid şehri muhasara etti ve hicrî ondördüncü yılın Receb ayında Şam (Dımaşk/Damascus) şehrini fethetti. Daha sonra bu fethine Humus’u ekledi. Yermuk savaşında Bizanslıları bozguna uğrattı. Kudüs’ü kuşattı ve teslim aldı. Onun sayesinde bütün Suriye mıntıkası Müslümanların eline geçti.

    (03 Ağustos 2013)

    Hakan Sonok

    [email protected]

    Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu